Soğuk bir kış gecesi 2500 kişilik bir
gurup New York'un
Pensilvanya otelinin büyük balo salonunu tıklım tıklım doldurmuştu. Salon saat
yedide dolmuştu buna rağmen meraklı bir kalabalık hala salona geliyordu. Salonda iğne
atacak yer yoktu, dışarıda yüzlerce kişi bir buçuk saattir bekliyordu. Gündüz çalışmaktan
yorulmuş olan bu kalabalık akşam burada niçin toplanmıştı. Bir moda sergisini görmek için mi? Yahut altı
gün süren bir bisiklet yarışının sonucunu öğrenmek için mi?
Yoksa Clark Gable'i
yakından görmek için mi?
Hayır. Bütün bu
insanları bir gazete ilânı buraya çekmişti. Hepsi de iki gün önce New York Sun
gazetesinde yeralan bir ilanla karşılaşmışlar ve bu ilân onlara:
Gelirinizi arttırın
Etkili söz söylemeyi öğrenin
Lider olmak için hazırlanın demişti.
Bu kalabalığı
Pensilvanya otelinin salonuna çeken bu ilândı. İlânı yayınlayan gazete New York'un
en muhafazakar akşam
gazetesi olduğundan, bu daveti kabuledenlerin çoğu, iş sahipleri, patronlar
ve serbest meslek sahibi kişilerdi. Yani gelirleri 2000 ile 500.000 dolar arasında olan
kimselerdi. Bütün bu insanlar iş
hayatında insanlara etkili söz söylemek ve insanlar üzerinde nüfuz sahibi olmak için
açılan çok modern aynı derecede pratik bir kursu takip için gelmişler ve bu
kurs Dale Carnegie'nin etkili söz söyleme ve beşeri münasebetler müessesesi
tarafından hazırlanmıştı.
Bu kurs 24 senedir
her mevsim devam ediyordu ve Dale Carnegie bu kurslarda elli binden fazla iş adamı yetiştirmiş bulunuyor,
hatta büyük şirketler bu kursları kendi memurlarına verdirmişlerdi ve bu
kurslar bütün memurların işine yaramıştı.
Hayata atılan kimseler neleri bilmelidir, neleri öğren melidir bu çok önemli bir meseledir. Şikago Üniversite si
yaşlıların öğrenim durumu ile ilgili birkaç müessese, 25.000
dolar harcıyarak iki sene süren araştırmalar yapmıştır.
Bu araştırmaların verdiği sonuçların birincisi yaşlıların
herşeyden önce sağlık durumlarıyla ilgilendikleriydi. Daha sonra ilgilendiklerin mesele beşerî münasebetleri
idarede hüner kazanmak, yani başkalarını nasıl etkileyeceklerini
öğrenmekti.
İnceleme yapan
heyetler araştırma sonucunda bunları tesbit ettikten sonra bu mevzuyla ilgili
kitap bulup bulunmadığını aramışlar fakat böyle bir kitabın yazılmadığını görmüşlerdi. Bu akşam burada
yüzlerce kişinin toplanmasının sebebi bundan başka birşey değildi. Gelenlerin
hepsi de okul
kitaplarını okumakla başarılı olunacağını zannetmişler, fakat meslek hayatında bunun
böyle olmadığını görmüşlerdi. Çünkü hayatta başarılı
olan kimselerin daha başka özelliklere sahip kimseler olduklarını görüyorlardı. Bu
insanlar güzel konuşmayı ve insanları etkilemeyi biliyorlardı.
Bu yüzden New
York'un Pensilvanya oteli salonunda yapılan toplantı dikkate değerdi.
Bu kursa katılmış
olan 18 kişi mikrofonun önüne getirildi. Kursa katılan 15 kişiden her biri,
yalnız yetmişbe-şer saniye konuşacak, birisi sözü bitirince diğeri söze başlayacaktı. Hazır
bulunanlar birbuçuk saat konuşmacıları dinlediler. Konuşmacılar tüccar,
memur, saatçi, bankacı, işadamı, eczacı, avukat gibi değişik meslek guruplarından insanlardan
oluşuyorlardı.
İlk söz söyleyen kişi
Patrick J. O'Haire isminde bir irlandalı idi. Hayatta yalnız dört yıllık bir
öğrenim görmüş, sonra Amerika'ya gelerek makinacı olarak çalışmış, sonra şoförlük
yapmıştı. Kırk yaşında olan bu adam ailesini düşünüyor, kendisinin daha fazla
para kazanmak zorunda olduğunu anlıyordu. Fakat sıkılgan bir kişiliği vardı. Bir büroya
girip derdini anlatamazdı, büronun kapısı önünde dakikalarca dolaşırdı. Bir gün
Dale Carnegie'nin kursuna katılması için davet edilmiş, fakat kursa katılmamıştı. Çünkü
yüksek tahsilli kimselerle karşılaşacağını zannetmişti.
Ama karısı kendisini
teşvik etmiş, "belki faydalanırsın" demiş, bunun üzerine kursa
başlamıştı. Kısa sürede konuşma kabiliyeti artmıştı. Yavaş yavaş konuşmaktan hoşlanmaya başlamış,
eski sıkılganlığı tamamen geçmişti, bu yüzden kazancı da artmıştı.
Sıradaki konuşmacı
Godfrey Meyer ismindeki bir bankacıydı. 11 çocuğu vardı. Bu kursa ilk başladığında
konuşmak için ayağa kalktığında dili tutulmuştu. Fakat o da söz söyleme
sanatını kısa sürede kavramış ve hayatta başarılı olmuştu.Nasıl konuşacağını
bilmek, hayatta başarılı olmak için en kestirme yoldur. İnsan bu sayede karanlıktan ışığa kavuşur ve
herkesin dikkatim çeker.
Dale carnegie
şimdiye kadar 150.000 nutuktan fazlasını tenkit etmiş bulunuyor. Bu büyük rakam,
sizin üzerinizde
etki oluşturmuyorsa, Amerika'nın keşfedildiği günden itibaren her güne bir nutuk
düştüğünü hatırlamanız yeterlidir.
Missouri'nin
demiryolundan on mil uzaklıkta olan bir çiftlikte doğan Dale Carnegie, on iki yaşına
gelinceye kadar
sokak arabası görmediği halde bugün 46 yaşındadır (şimdi vefat etmiştir) ve
dünyanın her köşesini görmüş ve bir ara Amiral Byrd'in Kuzey kutbuna yaklaşmasından çok fazla
Güney kutbuna yaklaşmıştı.
Çocukluğunda çilek toplamak için
saatte beş sent kazanan Carnegie bugün, büyük şirketlerin memurlarına verdiği dersler
karşılığında dakikada bir dolar kazanmaktadır. Genç Carnegie okuyabilmek için
büyük mücadelelere
girmek zorunda idi. Çünkü Missouri'deki tarlaların verimi oldukça düşüktü. Nehirler her
sene kabarıp
taşıyor ve ekinleri sürükleyip götürüyor ve bu yüzden hayvanlar
açlıktan ölüyorlardı. Nihayet ailesi herşe-yi satarak, Werrensburg'daki öğretmen
kollejine yakın bir yerde yeni toprak almışlar,
Carnegie de bu koleje gitmeye başlamıştı. Okula at üstünde gidip geliyor, çiftlikte inek sağıyor,
odun kesiyor ve gaz lambasının ışığı altında derslerine çalışıyordu.
üstünlük sağlamanın yolları 13
Öğretmen kollejinde
600 öğrenci vardı. Bunların içinde şehirde evleri olmayanların sayısı birkaç kişiden
ibaretti. Carnegie'de bunların arasındaydı. Fakirlik yüzünden her gün köye
dönerek inekleri sağmaya mecbur olmak, kendisini utandırdığı gibi, pek kaba
olan ceketinden ve çok kısa olan pantalonundan da ayrıca mahcupluk duyuyordu. Bu
durum karşısında bir yolunu bulup hayatta başarılı olmalıydı.
Bir gün okulda
nüfuzlu bir grubun bulunduğuna dikkat etti. Bunlar futbol ve beyzbol oynayan
aynı zamanda da okulda yapılan müzakere ve tartışmalarda kazanan gençlerdi. Sporla
pek ilgilenmediğinden söz meydanına girmeye karar vermişti.
İnekleri sağarken,
köyde gezerken, işi gücü söz söylemek ve bu konuyu savunmaktı. Buna rağmen
okulda açılan
tartışmalarda genellikle mağlup oluyordu. Bu sırada kendisi 18 yaşında gururlu bir
delikanlıydı ve yenilmekten o kadar incinmişti ki bir ara kendi canına kıymayı bile düşünmüştü.
Buna rağmen çalışmış ve kazanmaya başlamıştı. Her tartışmaya giriyor ve
artık her tartışmadan galip olarak çıkıyordu.
Diğer arkadaşları
onunla birlikte çalışarak bilgisinden istifadeye başlamışlar ve başarılı
olmuşlardı.
Okulu bittikten sonra
"mektupla eğitim" kursları düzenledi. Fakat çok gayret etmesine rağmen
başarılı olamadı. Büyük bir umutsuzluğa düşmüştü. Omaha'ya gidip yeni bir iş
bulmalıydı. Fakat tren biletini alacak parası bile yoktu. Bir yük trenine bindi ve
yolculukta trenin taşıdığı yabani atlara bakıcılık yaptı. Omaha'ya gidince bir
iş
bulmuştu. Bulduğu iş Armour şirketi adına et, sabun satıcılığı idi. Satış
bölgesinde yük trenleriyle veya at
14 dost kazanma ve insanları etkileme sanatı
sırtında dolaşıyor odalarının arası
çarşaftan perde ile ayrılmış otellerde kalıyordu. Fakat satıcılık üzerine
kitaplar okuyor
ve para kazanmanın yollarını öğreniyordu. Bir mağaza sahibi sipariş ettiği
etlerin, sucukların parasını vermezse onun mağazasından birkaç çift ayakkabı alıp demiryolu işçilerine
satıyor ve şirketin parasını kurtarıyordu. Carnegie tren yük indirmek için
durdukça hemen trenden iner bir kaç satıcı ile görüşür, siparişlerini alır ve tren hareket etmeden
yerine döner ve yoluna devam ederdi.
En verimsiz
bölgelerden birinde çalışan Carnegie iki sene içinde bu sahayı en verimli, en
kazançlı hale getirmişti ve şirket onu terfi ettirmek istedi. Fakat
Carnegie terfiyi
reddederek işinden ayrıldı. Çeşitli işler yaptı, ama bunların kendisine
göre olmadığını anladı ve hikaye, roman yazmaya ve bir gece kursunda ders
vermeye başladı.
Kollejde yaptığı işi
düşündü sonra kendisinin insanlarla konuşmak konusunda verdiği derslerin, kolejde okuduğu bütün
eserlerden daha fazla emniyet, cesaret ve kudret temin ettiğini, bu sayede iş hayatında
başarılı olmak, insanları idare etmek imkânlarının elde edildiğini görmüş ve Ne w
York'taki Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A) okullarında topluma söz söylemek
üzerine iş adamlarına hitap edecek bir kurs açmalarını ve bu kursun idaresini
kendisine vermelerini teklif etmişti.
Teklif hayretle
karşılanmıştı. Çünkü iş adamlarına hitabet dersi vermeye ne gerek vardı? Bunun
kadar manasız bir teşebbüs olabilir miydi? Daha önceleri buna benzer kurslar
düzenlemişler ve başarısızlığa uğramışlardı.
Bu yüzden Camegie'nin
teklifi reddedilmiş ve kendisine bu iş için ücret verilmeyeceği söylenmişti. Carnegie'de ücret
istemediğini fakat hasılattan kendisine bir hisse verilmesini söyledi. Üç sene içinde
Carnegie'ye her gece, iki dolar yerine otuz dolar vermeye başladılar. Çünkü kurs gittikçe
büyüyordu. Bu sayede bütün okunan kitapların iş adamları bakımından fazla akademik olmadığı anlaşıldı.
Carnegie bunun üzerine kitap yazmaya başladı. Ve "Söz Söylemek ve İş
Başarmak Sanatı" adlı eserini yazdı. Bugün bu eser bütün Y.M.C.A. teşkilâtının,
Amerika Bankerleri Cemiyetinin ve Milli Krediler Cemiyetinin metin kitabıdır. Dale
Carnegie'ye göre her insan sinirlenince söz söyleyebilir. En cahil adamın suratına bir yumruk
indirerek yere yuvarlarsanız, derhal ayağa kalkar, hararet ve kuvvetle ve en
kudretli hatipleri hayran bırakacak şekilde derdini anlatır. Her insanda bu kudret
bulunduğuna göre kendine güvenen her insanın aynı kudrette söz söylemesi
mümkündür.
Dale Carnegie önce
söz söyleme üzerine bir kurs idare etmekle işe başladı. Bütün öğrencileri iş
adamları ve çoğu otuz senedir okul yüzü görmeyen kimselerdi. Bunlar ücretleri
taksitle ödüyorlardı. Çünkü alacakları neticelere bakmakta ve bu neticeleri ertesi gün
iş hayatlarında uygulamak istemekteydiler. Çetin ve sıkıcı hiç
bir kurala boyun eğmeyen Carnegie tam manasıyla hakiki ve tam manasıyla etkili bir sistem
oluşturmayı başardı. Camegie'nin bir
kursu bittiği zaman kursa devam edenler bir klüp kuruyorlar ve her onbeş
günde bir toplantılar yapıyorlar. Filadelfiya'da 19 kişiden oluşan bir grup, 17 yıldan bu
tarafa ayda ikişer defa toplanmayadevam etmektedirler. Bu toplantılara
katılmak için 100, 150 kilometre mesafede bulunan yerlerden gelenler bile vardı.
Harward Üniversitesi
profesörlerinden Wilyam James, insanın, içinde saklı olan fikrî kudretinin ancak yüzde onunu
kullanabildiğini söylerdi. Fakat Carnegie, insanları, içlerindeki bu kudreti daha fazla
kullanmaya sevkederek yaşlıların terbiyesi bakımından en büyük hareketlerden birini
oluşturmayı başarmıştı.
Lowell Thomas
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder