6 Haziran 2012 Çarşamba

ÜSTÜNLÜK SAĞLAMANIN YOLLARI


         Soğuk bir kış gecesi 2500 kişilik bir gurup New York'un Pensilvanya otelinin büyük balo salonu­nu tıklım tıklım doldurmuştu. Salon saat yedide dolmuş­tu buna rağmen meraklı bir kalabalık hala salona geli­yordu. Salonda iğne atacak yer yoktu, dışarıda yüzlerce kişi bir buçuk saattir bekliyordu. Gündüz çalışmaktan yorulmuş olan bu kalabalık ak­şam burada niçin toplanmıştı. Bir moda sergisini görmek için mi? Yahut altı gün süren bir bisiklet yarışının sonu­cunu öğrenmek için mi?

Yoksa Clark Gable'i yakından görmek için mi?


Hayır. Bütün bu insanları bir gazete ilânı buraya çek­mişti. Hepsi de iki gün önce New York Sun gazetesinde yeralan bir ilanla karşılaşmışlar ve bu ilân onlara:
Gelirinizi arttırın
Etkili söz söylemeyi öğrenin
Lider olmak için hazırlanın demişti.
      Bu kalabalığı Pensilvanya otelinin salonuna çeken bu ilândı. İlânı yayınlayan gazete New York'un en muhafa­zakar akşam gazetesi olduğundan, bu daveti kabuledenlerin çoğu, iş sahipleri, patronlar ve serbest meslek sahibi kişilerdi. Yani gelirleri 2000 ile 500.000 dolar ara­sında olan kimselerdi. Bütün bu insanlar iş hayatında insanlara etkili söz söylemek ve insanlar üzerinde nüfuz sahibi olmak için açılan çok modern aynı derecede pratik bir kursu takip için gelmişler ve bu kurs Dale Carnegie'nin etkili söz söyleme ve beşeri münasebetler müessesesi tarafından hazırlanmıştı.
Bu kurs 24 senedir her mevsim devam ediyordu ve Dale Carnegie bu kurslarda elli binden fazla iş adamı ye­tiştirmiş bulunuyor, hatta büyük şirketler bu kursları kendi memurlarına verdirmişlerdi ve bu kurslar bütün memurların işine yaramıştı.
Hayata atılan kimseler neleri bilmelidir, neleri öğren­ melidir bu çok önemli bir meseledir. Şikago Üniversite­ si yaşlıların öğrenim durumu ile ilgili birkaç müessese, 25.000 dolar harcıyarak iki sene süren araştırmalar yap­mıştır. Bu araştırmaların verdiği sonuçların birincisi yaş­lıların herşeyden önce sağlık durumlarıyla ilgilendikle­riydi. Daha sonra ilgilendiklerin mesele beşerî münase­betleri idarede hüner kazanmak, yani başkalarını nasıl etkileyeceklerini öğrenmekti.                                    
İnceleme yapan heyetler araştırma sonucunda bunları tesbit ettikten sonra bu mevzuyla ilgili kitap bulup bu­lunmadığını aramışlar fakat böyle bir kitabın yazılmadı­ğını görmüşlerdi. Bu akşam burada yüzlerce kişinin toplanmasının se­bebi bundan başka birşey değildi. Gelenlerin hepsi de okul kitaplarını okumakla başarılı olunacağını zannet­mişler, fakat meslek hayatında bunun böyle olmadığını görmüşlerdi. Çünkü hayatta başarılı olan kimselerin daha başka özelliklere sahip kimseler olduklarını görü­yorlardı. Bu insanlar güzel konuşmayı ve insanları etki­lemeyi biliyorlardı.

Bu yüzden New York'un Pensilvanya oteli salonunda yapılan toplantı dikkate değerdi.

Bu kursa katılmış olan 18 kişi mikrofonun önüne ge­tirildi. Kursa katılan 15 kişiden her biri, yalnız yetmişbe-şer saniye konuşacak, birisi sözü bitirince diğeri söze başlayacaktı. Hazır bulunanlar birbuçuk saat konuşma­cıları dinlediler. Konuşmacılar tüccar, memur, saatçi, bankacı, işada­mı, eczacı, avukat gibi değişik meslek guruplarından in­sanlardan oluşuyorlardı.

İlk söz söyleyen kişi Patrick J. O'Haire isminde bir ir­landalı idi. Hayatta yalnız dört yıllık bir öğrenim gör­müş, sonra Amerika'ya gelerek makinacı olarak çalış­mış, sonra şoförlük yapmıştı. Kırk yaşında olan bu adam ailesini düşünüyor, kendisinin daha fazla para kazanmak zorunda olduğunu anlıyordu. Fakat sıkılgan bir kişiliği vardı. Bir büroya girip derdini anlatamazdı, büronun ka­pısı önünde dakikalarca dolaşırdı. Bir gün Dale Carne­gie'nin kursuna katılması için davet edilmiş, fakat kursa katılmamıştı. Çünkü yüksek tahsilli kimselerle karşıla­şacağını zannetmişti.
Ama karısı kendisini teşvik etmiş, "belki faydalanır­sın" demiş, bunun üzerine kursa başlamıştı. Kısa sürede konuşma kabiliyeti artmıştı. Yavaş yavaş konuşmaktan hoşlanmaya başlamış, eski sıkılganlığı tamamen geç­mişti, bu yüzden kazancı da artmıştı.

      Sıradaki konuşmacı Godfrey Meyer ismindeki bir bankacıydı. 11 çocuğu vardı. Bu kursa ilk başladığında konuşmak için ayağa kalktığında dili tutulmuştu. Fakat o da söz söyleme sanatını kısa sürede kavramış ve hayat­ta başarılı olmuştu.Nasıl konuşacağını bilmek, hayatta başarılı olmak için en kestirme yoldur. İnsan bu sayede karanlıktan ışı­ğa kavuşur ve herkesin dikkatim çeker. 
Dale carnegie şimdiye kadar 150.000 nutuktan fazla­sını tenkit etmiş bulunuyor. Bu büyük rakam, sizin üze­rinizde etki oluşturmuyorsa, Amerika'nın keşfedildiği günden itibaren her güne bir nutuk düştüğünü hatırlama­nız yeterlidir.
Missouri'nin demiryolundan on mil uzaklıkta olan bir çiftlikte doğan Dale Carnegie, on iki yaşına gelinceye kadar sokak arabası görmediği halde bugün 46 yaşında­dır (şimdi vefat etmiştir) ve dünyanın her köşesini gör­müş ve bir ara Amiral Byrd'in Kuzey kutbuna yaklaş­masından çok fazla Güney kutbuna yaklaşmıştı.
Çocukluğunda çilek toplamak için saatte beş sent ka­zanan Carnegie bugün, büyük şirketlerin memurlarına verdiği dersler karşılığında dakikada bir dolar kazan­maktadır. Genç Carnegie okuyabilmek için büyük mü­cadelelere girmek zorunda idi. Çünkü Missouri'deki tar­laların verimi oldukça düşüktü. Nehirler her sene kaba­rıp taşıyor ve ekinleri sürükleyip götürüyor ve bu yüz­den hayvanlar açlıktan ölüyorlardı. Nihayet ailesi herşe-yi satarak, Werrensburg'daki öğretmen kollejine yakın bir yerde yeni toprak almışlar,   Carnegie de bu koleje gitmeye başlamıştı. Okula at üstünde gidip geliyor, çift­likte inek sağıyor, odun kesiyor ve gaz lambasının ışığı altında derslerine çalışıyordu.

üstünlük sağlamanın yolları 13
Öğretmen kollejinde 600 öğrenci vardı. Bunların içinde şehirde evleri olmayanların sayısı birkaç kişiden ibaretti. Carnegie'de bunların arasındaydı. Fakirlik yü­zünden her gün köye dönerek inekleri sağmaya mecbur olmak, kendisini utandırdığı gibi, pek kaba olan ceketin­den ve çok kısa olan pantalonundan da ayrıca mahcup­luk duyuyordu. Bu durum karşısında bir yolunu bulup hayatta başarılı olmalıydı.
Bir gün okulda nüfuzlu bir grubun bulunduğuna dik­kat etti. Bunlar futbol ve beyzbol oynayan aynı zaman­da da okulda yapılan müzakere ve tartışmalarda kazanan gençlerdi. Sporla pek ilgilenmediğinden söz meydanına girmeye karar vermişti.
İnekleri sağarken, köyde gezerken, işi gücü söz söy­lemek ve bu konuyu savunmaktı. Buna rağmen okulda açılan tartışmalarda genellikle mağlup oluyordu. Bu sı­rada kendisi 18 yaşında gururlu bir delikanlıydı ve yenil­mekten o kadar incinmişti ki bir ara kendi canına kıyma­yı bile düşünmüştü. Buna rağmen çalışmış ve kazanma­ya başlamıştı. Her tartışmaya giriyor ve artık her tartış­madan galip olarak çıkıyordu.
Diğer arkadaşları onunla birlikte çalışarak bilgisinden istifadeye başlamışlar ve başarılı olmuşlardı.
Okulu bittikten sonra "mektupla eğitim" kursları dü­zenledi. Fakat çok gayret etmesine rağmen başarılı ola­madı. Büyük bir umutsuzluğa düşmüştü. Omaha'ya gidip yeni bir iş bulmalıydı. Fakat tren biletini alacak parası bi­le yoktu. Bir yük trenine bindi ve yolculukta trenin taşı­dığı yabani atlara bakıcılık yaptı. Omaha'ya gidince bir iş bulmuştu. Bulduğu iş Armour şirketi adına et, sabun satıcılığı idi. Satış bölgesinde yük trenleriyle veya at

14 dost kazanma ve insanları etkileme sanatı
sırtında dolaşıyor odalarının arası çarşaftan perde ile ay­rılmış otellerde kalıyordu. Fakat satıcılık üzerine kitaplar okuyor ve para kazanmanın yollarını öğreniyordu. Bir mağaza sahibi sipariş ettiği etlerin, sucukların parasını vermezse onun mağazasından birkaç çift ayakkabı alıp demiryolu işçilerine satıyor ve şirketin parasını kurtarı­yordu. Carnegie tren yük indirmek için durdukça hemen trenden iner bir kaç satıcı ile görüşür, siparişlerini alır ve tren hareket etmeden yerine döner ve yoluna devam ederdi.
En verimsiz bölgelerden birinde çalışan Carnegie iki sene içinde bu sahayı en verimli, en kazançlı hale getir­mişti ve şirket onu terfi ettirmek istedi. Fakat Carnegie terfiyi reddederek işinden ayrıldı. Çeşitli işler yaptı, ama bunların kendisine göre olmadığını anladı ve hikaye, ro­man yazmaya ve bir gece kursunda ders vermeye başla­dı.
Kollejde yaptığı işi düşündü sonra kendisinin insan­larla konuşmak konusunda verdiği derslerin, kolejde okuduğu bütün eserlerden daha fazla emniyet, cesaret ve kudret temin ettiğini, bu sayede iş hayatında başarılı ol­mak, insanları idare etmek imkânlarının elde edildiğini görmüş ve Ne w York'taki Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A) okullarında topluma söz söylemek üzerine iş adamlarına hitap edecek bir kurs açmalarını ve bu kur­sun idaresini kendisine vermelerini teklif etmişti.
Teklif hayretle karşılanmıştı. Çünkü iş adamlarına hi­tabet dersi vermeye ne gerek vardı? Bunun kadar mana­sız bir teşebbüs olabilir miydi? Daha önceleri buna ben­zer kurslar düzenlemişler ve başarısızlığa uğramışlardı.

Bu yüzden Camegie'nin teklifi reddedilmiş ve ken­disine bu iş için ücret verilmeyeceği söylenmişti. Carne­gie'de ücret istemediğini fakat hasılattan kendisine bir hisse verilmesini söyledi. Üç sene içinde Carnegie'ye her gece, iki dolar yerine otuz dolar vermeye başladılar. Çünkü kurs gittikçe büyüyordu. Bu sayede bütün oku­nan kitapların iş adamları bakımından fazla akademik olmadığı anlaşıldı. Carnegie bunun üzerine kitap yazma­ya başladı. Ve "Söz Söylemek ve İş Başarmak Sanatı" adlı eserini yazdı. Bugün bu eser bütün Y.M.C.A. teşki­lâtının, Amerika Bankerleri Cemiyetinin ve Milli Kredi­ler Cemiyetinin metin kitabıdır. Dale Carnegie'ye göre her insan sinirlenince söz söyleyebilir. En cahil adamın suratına bir yumruk indirerek yere yuvarlarsanız, derhal ayağa kalkar, hararet ve kuvvetle ve en kudretli hatiple­ri hayran bırakacak şekilde derdini anlatır. Her insanda bu kudret bulunduğuna göre kendine güvenen her insa­nın aynı kudrette söz söylemesi mümkündür.
Dale Carnegie önce söz söyleme üzerine bir kurs ida­re etmekle işe başladı. Bütün öğrencileri iş adamları ve çoğu otuz senedir okul yüzü görmeyen kimselerdi. Bun­lar ücretleri taksitle ödüyorlardı. Çünkü alacakları neti­celere bakmakta ve bu neticeleri ertesi gün iş hayatların­da uygulamak istemekteydiler. Çetin ve sıkıcı hiç bir kurala boyun eğmeyen Carne­gie tam manasıyla hakiki ve tam manasıyla etkili bir sis­tem oluşturmayı başardı. Camegie'nin bir kursu bittiği zaman kursa devam edenler bir klüp kuruyorlar ve her onbeş günde bir top­lantılar yapıyorlar. Filadelfiya'da 19 kişiden oluşan bir grup, 17 yıldan bu tarafa ayda ikişer defa toplanmayadevam etmektedirler. Bu toplantılara katılmak için 100, 150 kilometre mesafede bulunan yerlerden gelenler bile vardı.

Harward Üniversitesi profesörlerinden Wilyam Ja­mes, insanın, içinde saklı olan fikrî kudretinin ancak yüzde onunu kullanabildiğini söylerdi. Fakat Carnegie, insanları, içlerindeki bu kudreti daha fazla kullanmaya sevkederek yaşlıların terbiyesi bakımından en büyük ha­reketlerden birini oluşturmayı başarmıştı.
Lowell Thomas

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder