- Etkili iletişim neden gereklidir?
1- Etki gücü kazanmak için
ETKİ = LİDERLİK ( Etkiniz yoksa liderlik yapamazsınız. )
Etki neden şarttır ?
“En başarılı yönetici emretmeden yönetir.” Lao Tsu
KING
İnsanlar
size inanırlarsa izlerler.
Bir insanın başkalarıyla birlikte ve onlar aracılığıyla
işlerin gerçekleşmesini sağlama becerisi tamamen onlara liderlik etme
yeteneğine bağlıdır. İnsanlara Liderlik yapma da tamamen onları ETKİLEME
GÜCÜNÜZE bağlıdır. Onun için lider olabilmek
için “etki gücünü” elde etmelisiniz. Etki ne kadar büyük olursa, liderlik
potansiyeliniz ve hayalinizi gerçekleştirmekte başkalarını sizinle çalışmaya
ikna etme beceriniz de o kadar büyük olacaktır.
Bütün Liderlerin
ortak yönü şudur; “ Liderler bir yere gitmeye ve başkalarını da kendileriyle
beraber gelmeye ikna edebilecek yetenektedirler.
LİDERLİK = TAKIM ÇALIŞMASI
Liderlik olmadan takım çalışması da olmaz ve insanlar kendi
kafalarına göre hareket ederler.
Amacınız başarılı olmak ve çevrenizi olumlu bir şekilde
etkilemekse, etkili bir insan olmak zorundasınız. Etki olmadan başarı gelmez.
Örneğin; Bir pazarlamacıysanız ve ürünlerinizden daha fazla satmak
istiyorsanız, müşterinizi etkilemek zorundasınız. Bir yöneticiyseniz, başarınız
çalışanlar üzerinde yapacağınız etkiyle ölçülecektir. Bir takımı
çalıştırıyorsanız, sadece oyuncularınızı etkileyerek şampiyon bir takım
oluşturabilirisiniz. Güçlü ve sağlıklı bir aile yetiştirmek istiyorsanız,
çocuklarınızı olumlu bir şekilde etkilemelisiniz. Hayattaki amaçlarınızın ne
olduğu veya neye ulaşmak istediğiniz önemli değildir. Etkili bir insan olmayı
öğrenirseniz, hedeflerinize daha çabuk ulaşabilir ve daha kalıcı etkiler
bırakabilirsiniz. İnsanlar sizi, yalnızca
size inanırlarsa izlerler. İnsanları ne kadar çok anlarsanız, başkalarına yol
göstermekte başarılı olma şansınız o kadar çok artacaktır.
Etkiniz her insanda aynımıdır ? Neden ?
Tanımadığınız insanlarla karşılaştığınızda, ilk başta onlar
üzerinde neredeyse hiçbir etkiniz yoktur. Sizi onlara, güvendikleri biri
tanıtmışsa ve referans vermişse sizi iyice tanıyana kadar iyi bir
insansınızdır. Fakat sizi tanımaya başladıkları andan itibaren kendi
hareketlerinizle bu etkiyi ya güçlendirir yada yıkarsınız. Yani bıraktığınız
etki ya olumlu yada olumsuzdur. Başka insanlar üzerindeki etkinizi fark
ettiyseniz, bu etkiyi nasıl kullanacağınızı düşünmelisiniz.
2- İnsanları anlama becerisi elde etmek için
Anlaşılmak müthiştir
İdeal yönetici bir iletişim ustasıdır. İletişim hataları yönetici
için yönetim hatalarıdır. Yönetici için söylenecek en kötü şey ; Personelinin
-“galiba
beni anlamadı.” sözüdür. İnsanları anlayamıyorsanız, onlarla birlikte
çalışamazsınız. Birlikte çalışmanın olmadığı yerde başarının varlığından söz
etmek mümkün değildir.
İnsanları anlama becerisi;
insanın sahip olabileceği en büyük değerlerden biridir. Bu sadece iş alanında
değil, hayatın her alanında olumlu etki yapma potansiyeli içerir.
Ayrıca insanları anlamak onlarla
konuşma becerisini etkileyecektir. Pennsylvania Üniversitesi’nde doktor ve
Psikiyatri profesörü olan David BURNS şu gözlemde bulunmuş:
“ İkna edici bir konuşma yaparken
düşebileceğiniz en büyük hata, önceliği duygu ve düşüncelerinize vermenizdir.
İnsanların çoğunun isteği, sözlerinin dinlenmesi,
saygı görmeleri ve anlaşılmalarıdır. Ne zaman anlaşıldıklarını görürlerse,
o zaman sizin bakış açınızı anlamaya motive olurlar.”
ETKİLEMEK İÇİN “ETKİLENMİŞ” VE
“İLGİLİ” OLUN. “ETKİLEYİCİ” VE “İLGİ
ÇEKEN” DEĞİL.
İnsanlar onları ne kadar
umursadığınızı bilmedikçe ne kadar bildiğinizi umursamazlar.
İnsanları anlamayı öğrendiğinizde,
nasıl düşündüklerini, ne hissettiklerini, onların neyin etkilediğini, bir
duruma nasıl tepki verdiklerini anlar ve onları olumlu yönde motive ederek
etkileyebilirsiniz.
İYİ BİR İLETİŞİMCİ OLMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
Etkili olmak için iletişim gücünü elde etmek gerekir. İletişim gücü kişinin kime,
neyi, ne zaman söyleyeceğini bilmesinden kaynaklanır.(?)
İletişim; dinleme, tepki verme, coşku, empati ve karşılıklı olarak
düşünceleri anlamadan oluşan bir sanattır.
Eğer iletişimci (siz) ile iletişim
kuranlar (sizi dinleyenler) arasında bir yanlış anlama varsa, hata
iletişimcinindir. İnsan üzerinde olumlu bir etki bırakabilmek için iyi bir
iletişimci olmak zorundasınız.
İyi iletişimin geliştirilmesi gerekir
ve bu süreç zaman ve çaba ister. (?) Bunu sağlayabilmek için ;
1-
İletişim kurma
ortamları geliştirin: Konuşa bileceğiniz
yerlerde ailece yürüyüşlere çıkın. Eşinizi günde birkaç kez arayın.
Çocuklarınızla birlikte futbol oynayın. İletişim hemen her yerde kurulabilir.
(Okula, İşyerine, arkadaş ortamına aktarıla bilir) Okulumuzda yaptığımız aile
ziyaretleri, iftarda evlerinde iftar yapmamız (?)
2-
İletişimi öldüren
şeyleri denetleyin: Telefon televizyon ve
bilgisayar, aile içi iletişimi düşünecek olursak iş hayatınız iletişimin büyük
bir bölümünü çalmaktadır. Bunlara ayırdığınız zamanı kısıtlarsanız iletişim
kurma adına ne kadar çok zamanınız kaldığını görünce şaşırıp kalırsınız.(?)
3-
Konuşmalarda dürüstlüğü ve şeffaflığı teşvik
edin:Düşünce farklılıkları olması bir
aile içinde sağlıklı ve normaldir.(?)
Bütün aile üyelerinin düşüncelerini ifade etmeye özendirin. Onlarla konuşurken
haksız ere eleştirmemeye yada alay etmemeye de özen gösterin.
4-
Olumlu bir
iletişim kurma tarzı benimseyin:
İletişim tarzınızı gözden geçirin.
Anlaşılır biçimde iletişim
kuramaz, kendinizi ifade edemezseniz, insanlar sizin ne demek istediğinizi ya
da kafanızdan ne geçtiğini bilemezler.
Siz kendi niyetlerinizi bile
bilirsiniz; ancak insanların görebilecekleri tek şey sadece sizin davranışlarınızdır. Ve bu davranışları
kendi anlayışlarına göre yorumlayacaklarını da kavramanız gerekir. Örneğin;
Kendinizi otoriter, sözünü geçiren biri olarak görüyorsunuz. Başkaları
ise sizi zorba, tahakküm etmeyi seven biri olarak algılıyor.
- İletişim kazaları
Bir aracın sürücüsü yolda
kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa trafik kazası olur. Bir kimsede
hareket ve sözleriyle karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden, kendi
bildiği yönde istediği gibi davranır yada konuşursa trafikte olduğu gibi,
iletişimde de kazalar ortaya çıkar. Psikolojide buna “iletişim kazaları” denir.
Trafik kazalarında ölenler, yaralananlar olduğu gibi, iletişim kazalarında da
ayrılanlar, gücenenler yaralıları; kendi içine kapanıp yalnızlığa gömülenler
ölenleri oluşturur.
Günlük hayatta belirli bir sosyal
çevre içinde yer alan insanlar farkında olsun yada olmasın bir biriyle iletişim
içindedirler. Bu açıdan insanlar belirli bir ilişkiler deseni içine
girdiklerini hesaba katarak, çevresinin ve dostlarının düşünce ve anlayışını,
beklentilerini göz önünde bulundurarak davranışlarını ayarlamalıdır.
Bunu nasıl başarabilirsiniz?
“ Muvaffakiyetin bir sırrı varsa o da;
başkalarının fikirlerini anlamak ve har şeyi onun gözüyle görmektir.”
Henry
FORD
“Kendini
başka bir adamın konumuna koyabilen ve onun kafasının nasıl işlediğini kavrayan bir kimse, istikbalin
kendisi için ne sakladığını merak etmekten kurtulur.”
Owen YOUNG
“Başkalarının
ne istediğini akıllarına getirmeyenler sonunda başarısız olurlar.”
Herbert N. CASSON
-
Ortak dil
problemi
-
Mesajı alan –
mesajı veren uyumu
- İletişimi geliştirme yolları
-
Kendinizi
tanıyın
1- Hangi özelliklere sahibim?
2- Ön yargılarım neler?
3- Güdülerim neler?
4- Referans çerçevem ne?
Soru: Herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı?
Soru: Sizin gibi düşünen insanlar mı, yoksa düşünmeyen insanlar
mı size daha fazla fayda sağlar?
-
Farklılığı
kabul edin (paradigma)
NEDEN FARKLI DÜŞÜNÜR VE
DAVRANIRIZ?
“Her insan yalnızca
anladığı şeyi duyar.” Goethe
Unutmayın ! İletişim kurduğunuz insanlar dünyayı sizin
gözünüzle değil, kendi gözleriyle görüyorlar.
Farklı
düşünce ve davranışları anlamaya çalışın. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine
koymaya çalışın. Şu soruyu aklınızdan çıkarmayın. “karşınızdaki kişiyle yer
değiştirseydim ne düşünürdüm?” yer değiştireceğiniz kişi eşiniz, çocuğunuz yada
arkadaşınız da olabilir. Eğer bu yöntemi hayatınızın bir parçası haline
getirmeyi başarırsanız onları daha iyi anladığınızı göreceksiniz ve onlarla
daha iyi iletişim kuracaksınız.
Karşınızdaki
tamimiyle yanılmış dahi olsa onu anlamadan kendi gözlüklerimizle onun dünyasını
görmek ve ona hemen tavsiyelerde bulunmaya başlamak doğru değildir. Çünkü o
kendisinin doğru yaptığını düşünmektedir. Bu yüzden onun düşünce tarzını ortaya
çıkarmak ve niçin sizin gibi düşünmediğini anlamak zorundasınız.
Başkalarının sizden farklı düşünmelerinin
altında yatan mutlaka bir sebep vardır. Bu gizli sebebi keşfederseniz onun
hareketlerinin anahtarını bulmuş olursunuz.
Toplanan bilgiler, her insanın
1- Kişiliğine
2- Algılama kapasitesine
3- Koşullanmalarına
ve Olaylara bakış tarzına (Herkes izlenimlerine,
daha önceki deneyimlerine ve beklentilerine göre farklı ve kendine özgü
düşünceler üretir. Bu demektir ki, bilgilerin önyargılı biçimde toplanıp
değerlendirilmesi olasılığı yüksektir. Bu da iletişimi etkileyecektir.)
Bir
örnekle meseleyi daha anlaşılır hale getirelim;
İki öğrenci gurubumuz olsun A
ve B gurupları. A gurubunu yanımıza çağırıp bağlı bulunan bir köpeği onlara
gösteriyor ve diyoruz ki; “Aman ha! Şu köpeğe yaklaşmayın, kuduzdur. Sizi
ısırırsa mahvolursunuz.” Bunu duyan çocuklar köpeğe korkulu gözlerle bakmaya ve
ondan uzak durmaya çalışıyorlar.
B gurubunu da yanımıza çağırıp
onlara da diyoruz ki; “Çocuklar şu zavallı köpek üç gündür aç. Çok sevimli ve
akıllı bir köpek. Onu sevebilirsiniz ve doyurma görevi de sizin.” Bunu duyan
çocuklar köpeğin yanına sokulup onu sevmeye başlıyorlar. Onun için yiyecek
arama çabasına giriyorlar.
Köpek aynı köpek olduğuna göre
A gurubu köpeğin yanına dahi sokulamazken, B gurubu nasıl oluyor da köpeği
sevebiliyor?
Bu örnek bizlere çevremiz
tarafından şartlandırılarak büyütülebileceğimizi gösterir. Onun için kişinin
yetiştiği ortam çok iyi bilinmeli ve ona göre davranılmalıdır. Şunu aklınızdan
çıkarmayın. Siz de onun yetiştiği şartlar içinde bulunsaydınız ne yapardınız?
Nasıl hareket ederdiniz? Ona hak verirdiniz değil mi? O zaman ona hak
verdiğinizi dile getirin; “Sizi böyle düşündüğünüzden dolayı zerre kadar
kınamıyorum. Sizin durumunuzda bulunsaydım, ben de sizin gibi düşünürdüm”
deyin. Böyle bir söz gönülleri fethetmeye yetecektir.
5- Duygusal konumuna (Duygularınız, bilgileri değerlendiriş tarzınızı ve buradan
düşünceler oluşturma biçiminizi önemli ölçüde belirler.)
6- Davranış tarzına (Başkalarının davranış tarzı, sizin davranış tarzınızı belirleyecektir.)
7- Cinsiyetine göre (Kadınlar, durumun duygusal yönlerini çoğu daha çabuk
yorumladıkları ve kavradıkları için, genellikle erkeklerden daha iyi
iletişimcidirler.) farklı
değerlendirilirler.
8-
Beklentilerine göre Tanınmış bir
psikolog olan William James; "insanların en temel içgüdülerinden biri,
başkaları tarafından kabul edilme duygusudur."demektedir. İnsanlar
tarafından sevilmek, değer verilmek ve aranmak bizim için en temel duygulardan
biridir.
Bazı yüksek okul öğrencileri arasında;
"En çok istediğiniz şey nedir?" şeklindeki bir anket düzenlendiğinde
öğrencilerin büyük çoğunluğu en çok popüler
olmayı istediklerini söylemişlerdir.
Aynı duygu yetişkinler için de
geçerlidir. Her yetişkin bulunduğu toplum içinde tanınmak ve sevilmek ister.
İnsanların ihtiyaçları, onların
davranışlarına kesin bir şekilde yansır. Herkesin ihtiyaçları vardır;
a) Duygularına karşılık verilmesi
b) Başarısının kabul edilmesi
c) Güven tazeleme ihtiyacı (yaptığım doğrumu?)
d) Dikkat çekme ihtiyacı
e) Onaylanma ihtiyacı
f) Değerli olma ihtiyacı gibi.
İnsanların
ihtiyaçlarını tespit ederseniz onların davranışlarını daha iyi anlarsınız.
Herkes kendi istediği şeyi duyar
ve kendi beklentilerine uymayan mesajları almama eylemindedir. Onun için
ilişkilerde beklentiler göz önüne alınmadan kurulan iletişim problemlere yol
açabilir.
-
Etkin
dinleme ve etkin dinlemenin 15 yolu
Çoğumuz bize
söylenenin çoğunu dinlemeyiz. Bir bulguya göre, çoğumuz bize söylenenin
ancak % 45’ ini duyarız ve bununda ancak
% 50’sini anımsarız. Bu demektir ki; söylenenin ancak % 25’ini anımsarız. Bu
oranı yükselttiğimiz ölçüde iletişimi arttırıyoruz demektir.
Yani “dinlemek
insanı her zaman anlamaya götürmez.”
Dinlemenin değişik
türleri vardır.
DİNLEME ÇEŞİTLERİ:
1-
GÖRÜNÜŞTE
DİNLEYEN: Bazen karşınızdaki kişi dış görünüşüyle dinliyormuş gibidir, fakat iç
dünyası bambaşka yerlerdedir. Ya da kafasında sizin söylediklerinizden daha
önemli bir konu vardır.
2-
SEÇEREK
DİNLEYEN: Anlatılan kısımlar da kendi ilgi alanına giren kısımları dinler
3-
SAPLANMIŞ
DİNLEYİCİ : Duygusal yönden saplanmış dinleyicilerdir. Sürekli bir duygusal
tonu taşımak isterler; ne söylerseniz söyleyin ondan bir espri, gülünecek bir
şey çıkarmak isteyenler olabileceği gibi, her söylenenden hüzünlü bir şeyler
çıkarmaya çalışanlarda vardır. Böyle belirli bir duyguya saplanmış dinleyiciler
kendi ilgilendikleri duyguların dışında işittiklerini, hemen o anda unuturlar.
4-
SAVUNUCU
DİNLEYİCİ: Ne duyarsa duysun her söyleneni kendine yönelmiş bir saldırı sayar
ve hemen karşı savunmaya geçer.
5-
TUZAK
KURUCU DİNLEYİCİ : Bu tür dinleyiciler hiç seslerini çıkarmadan dinlerler,
çünkü bunlar dinledikleri bilgiden yararlanarak karşıdakini zor duruma
bırakacak fırsatlar yakalamaya çalışırlar. Hatalarını bulmak, açık aramak,eksikliklerini
ortaya çıkarmak için dinlerler.
6-
YÜZEYSEL
DİNLEYİCİ: Konuşanın kullandığı kelimelerin yüzeyinde kalır ve asıl altta yatan
anlama ulaşamazlar. Kelimelerin manasını o zannederler. Zahiri manayı ciddiye
alırlar. Üniversiteyi kazanıp gelen öğrencinin o şehirdeki akrabalarına
gittiğinde ona “sık-sık gel bekleriz” demelerini ciddiye alıp sık-sık gitmesi
ve evdekilerin de bundan rahatsız olması.
7-
AKTİF
DİNLEYİCİ : Bir kimseyle konuşurken, onun demek istediğiyle bizim anladığımızın
aynı olup olmadığını dinlemeye “ geri-iletim” adı verilir. Askerde emir tekrarı
(Fruko-Kriko)
Geri-iletim kullanarak dinlemenin,
anlamaya o denli büyük katkısı vardır ki, bu tür davranışa iletişim uzmanları
bir terim bulmuşlardır. AKTİF DİNLEME. Aktif dinlemenin en belirgin özelliği,
bilinçli bir şekilde ve sürekli olarak geri iletim kullanılmasıdır.
Aktif dinlemede dinleyen konuşanın
dinlediklerini açarak geri verir ve böylece konuşan dinleyenin ne anladığını
öğrenir. Ve bireylerin iç dünyalarına kapanıp kendi anlamları içine gömülmeleri
önlenmiş olur.
Etkili dinlemenin
yolları
Dinleme sanatı o
denli önemlidir ki bunu uygulamaya koymadan geçmemeniz gerekir. Şu andan
başlayarak aşağıdaki önerileri uygulayın:
1- Konsantre olma
gücünüzü geliştirin
İyi bir
dinleyici çevredeki, dinlemeyi bozucu etkenleri dikkate almayabilen ve
kendisini dinlemeye istekli tutabilen kişidir. Konsantrasyonu bozucu gürültü ve
sesleri kontrol altına alın. Gürültü gelen kapıyı kapatın, telefonun çalmasını
önleyin, zihninizi temizleyin. Dinlerken konsantre olmaya çalıştıkça konsantre
olma gücünüz artar ve dinlemeniz iyileşir.
2- İlgi alanlarınızı
geliştirin
Sizi
ilgilendiren konulara dinlemeye karşı daha istekli olduğunuzu hiç fark ettiniz
mi? Her hangi bir iletide de sizi ilgilendiren yönler bulabilirsiniz. İlgi
duymadığınız bir konuyu sikici diye niteleyip kapamak yerine, araştırmacı bir
bilinç taşımanız gerekir ki her konuyu ilgiyle dinleye bilesiniz.
3-Konuşmakta olan
kişiye doğru bakin.
Dinlemeye değer her insan bakılmaya da
değerdir. Bakmak aynı zamanda dediğine konsantre olmanızı sağlar. Birisiyle
karşılıklı konuşurken, televizyon izlemeyin, başka bir şeyle ilgilenmeyin.
4- O Andaki ihtiyacı
saptayın
Karşınızdaki insanin o andaki ihtiyacını
anlamak, etkili bir dinleyici olmanın bir parçasıdır. İnsanlar o kadar çok
çeşitli nedenlerle konuşurlar ki; rahatlamak için, öfkesini çıkarmak için, ikna
etmek için., haberdar etmek için, anlaşılmak ve sinirlerini gevşetmek için.
Üstelik insanlar, sizin beklentilerinizin dışındaki nedenlerle
konuşmaktadırlar.
Erkekler genellikle tartıştıkları
problemi sonuca bağlamak isterler; onların ihtiyacı çözümdür. Kadınlarsa, bir
problemi sadece paylaşmak için anlatırlar; onlar ne öneri ne de çözüm peşindedirler.
Konuştuğunuz insanın ihtiyacını saptayabildiğinizde, söylediklerini uygun bir
temele oturtabilir ve daha iyi anlayabilirsiniz.
5- Söylediği şeye büyük ilgi duyuyormuş gibi görünün.
Karşınızdaki kişiye her şeyinizle
odaklanın. Aynı fikirdeyseniz başınızı sallayın. Bir öykü anlatırsa
gülümseyin. Karşılıksız bırakmayın. Onunla birlikte güç sarf edin. O sırada
zamanınız yoksa, konuşmayı başka bir
zamana erteleyin.
6- Konuşmakta olan kişiye doğru eğilin.
İlgi çekici bir konuşmaya doğru
eğilme, sıkıcı olanından uzak durma eğiliminde olduğunuzu hiç fark etmiş
miydiniz?
7-Açıklayıcı Sorular sorun.
Bu konuşmakta
olan kişiyi hala dinlemekte olduğunuzu belirtir. Size daha çok şey anlatmasını
sağlar.
8-Sözünü kesmeyip daha fazlasını anlatmasını isteyin.
Çoğu insan sözünün kesilmesine sert
tepki gösterir ve bunu saygısızlık olarak yorumlar. Eğer arada sözünü
kesmeyecek olursanız, bu pek çok kişi için büyük bir iltifattır. Onları yeniden
konusuna çekerseniz daha büyük iltifat almış olacaklardır. Şunu diyebilirsiniz:
“Bu son noktaya biraz daha girebilir misiniz?” veya “ şu...ve....şu hususta
söylediğiniz şeyler hakkında biraz daha bilgi edinmek isterdim.”
İnsanların sözlerini kesen kişiler bunu
genellikle şu nedenlerle yaparlar:
1-Başkalarının söylediklerine
yeterince değer vermiyorlardır.
2-Kendilerinin ne kadar zeki ve
etkileyici olduğunu başkalarına göstermek istiyorlardır.
3-O kadar heyecanlanmışlardır ki,
başkalarının sözünü bitirmelerini bekleyemiyorlardır.
Sizin de başkalarının
sözlerini kesmek gibi bir alışkanlığınız varsa, dürtülerinizi gözden geçirip
neyi değiştirmeniz gerektiğini saptayın. İnsanlara kendilerini ifade etmeleri
için ihtiyaç duydukları zamanı verin.
9-Belli aralıklarla özetleyin.
Etkin dinlemenin tekniklerinden
birisi, belli aralıklarla diğer insanın söylediklerini özetlemektir. Konuşmacı
bir konuyu bitirdiğinde, diğer konuya geçmeden önce onun fikirlerini ve belli
başlı noktaları başka sözlerle açıklayarak, doğru mesajı alıp almadığınızı
yoklayın. Bu şekilde ayrıca, karşınızdakinin size anlattıklarına odaklanmaya
devam eder ve ona güven verirsiniz.
10-Konuşmacının bahsettiği konunun dışına çıkmayın.
Yeni bir konuya geçmek için ne kadar
sabırsızlansanız da konuşan söyleyeceklerini tamamlamadan siz konuyu
değiştirmeyin.
11-Kendi söylemek istediğinizi ifade ederken konuşmacının
sözcüklerini kullanın.
Karşınızdaki sözünü tamamladığında,
onun söylediği bazı şeyleri tekrar edin. Bu sizin dinlemekte olduğunuzu kanıtlamakla
kalmaz, ayni zamanda kendi fikirlerinizi direnmeyle karşılaşmadan ortaya
koymanız için de iyi bir fırsattır.
Kendinize ait bazı düşünceleri
söylemeden önce, “sizin de belirttiğiniz gibi” veya “Tam ifade ettiğiniz gibi”
deyin.
12-Duygularınızı gözden
geçirin.
İnsanların çoğu belli insanlara ve
durumlara tepki göstermelerine neden olan duygusal yükler taşırlar. Başka
birini dinlerken hassaslaşıyorsanız duygularınızı gözden geçirin; özellikle
tepkiniz durumun gerektirdiğinden daha güçlüyse. Öfkenizi masum bir insandan
çıkarmaya kalkışmayın.
13-Yargınızı askıya
alın
Başkalarıyla konuşurken bir karara
varmadan önce hikayeyi sonuna kadar dinleyin. Eğer bu sabrı gösteremezseniz,
konuşmaların asil amacını gözden kaçırabilirsiniz.
(Anket 3)
14-Konuşmacının tavırlarına takılıp kalmayın.
Size iletilen iletinin içeriği üzerinde yoğunlaşırsanız, bu iletinin
nasıl iletildiği ikinci planda kalır. Bir görüşü iletenin görünüşüne,
tavırlarına takılarak değerlendirmeyin. Dikkat çekici tavırları olmayan bir
konuşmacı da önemli bilgiler verebilir. Bilginin kendisi onun paketlenme
biçiminden daha önemlidir.
15- Vücut diline dikkat edin
Görsel ipuçları bir konuşmanın anlamını daha iyi kavramaya
yardımcı olur. Yüz yüze iletişimde bulunduğumuzda karşınızdakinin yüzüne, jest
ve mimiklerine dikkat edin. İyi bir dinleyici duyduğu kadar gözler de.
-
Etkin dinleme
de pratik öneriler
·
Özellikle
hataları düzeltmek ya da bir noktayı belirtmek için konuşanın sözünü kesmeyin
·
Yargılamayın
·
Yanıtlamadan
önce düşünün
·
Konuşanın
yüzüne bakın
·
Duyabilecek
kadar yakında durun
·
Duyduklarınızı
saptıracak değerlerin ve önyargıların farkında olun
·
Önemli
noktaların altında yatan düşünceleri arayın
·
Söylenenler
üzerinde yoğunlaşın
·
Karşınızdaki
konuşurken yanıt vermekten kaçının
·
Asla
kavgaya dönüştürmeyin
·
Kestirip
atmayın
-
Neden iyi
dinleyici değiliz?( Dinlemenin önündeki yaygın engeller)
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ YAYGIN ENGELLER.
Niçin başkalarını etkili dinleyemiyoruz?
1- Gürültü
Gürültü işitmeyi engeller. Dikkati dağıtan diş etkileri göz
ardı etmeyin, bunlara göz yummayın.
2-Fiziksel yapımızdan
dolayı
Sinir Sisteminizin konuşma
hızından dört kat daha fazlasını dinleyebilme kapasitesine sahip olduğunu
biliyor muydunuz?
İnsanın sinir sistemi dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını anlama
kapasitesine sahip olmasına rağmen, normal bir konuşmanın hızı dakikada 100-150
kelime arasındadır. Bu da insan sinir sisteminin sahip olduğu kapasitenin ancak
dörtte biri veya altıda birini kullanması anlamına gelir. Böylece insanın
dinlemede olduğu her dakika içinde kafası 450-500 kelimelik bir süre boş kalır
ve bu süre dikkatin dağılmasını son derece kolaylaştırarak adeta teşvik eder.
3-Konuşmaya aşırı
değer verdiğimizden dolayı
Bir çok insan dinlemeyi küçümser.
Örneğin insanlara iletişim becerilerini nasıl geliştireceklerini sorsanız
çoğunun vereceği yanıt, daha ikna edici olmak yada toplum içinde konuşma
becerisini arttırmak şeklinde olacaktır. Çok az insan, iletiş kurmanın
temelinin iyi dinleme olduğunu kavramaktadır.
Çoğu insan, konuşmaya daha fazla,
dinlemeye daha az önem verir. İyi ilişki kuran insanlar, konuşma-dinleme
oranını yakından takip eder. A.B.D. tarihinin en etkili Liderlerinden biri
olarak gösterilen Başkan Abraham Licoln şöyle der; “Birisiyle ilişkimde bir
sonuç almaya hazırlanıyorsam, zamanımın üçte birini kendi söyleyeceklerimi,
üçte ikisini onun söyleyeceklerini düşünerek geçiririm.” Bu iyi bir orandır.
Konuştuğumuzun iki katı düşünmeliyiz.
4-Etkili dinleme İnsanı yorduğundan
dolayı
Sürekli bir insanı dinlemeye
konsantre olmak oldukça zordur.
Kendinizi her yönüyle
karşınızdaki kişiyi anlamaya verirseniz bu tarz bir dinlemenin ne kadar yorucu
olduğunu fark edersiniz. Beyninizin yorulduğunu, yıprandığınızı hissedersiniz.
İki psikiyatris birisi
genç, diğeri yaşlı her gün işlerine kusursuz dikkatle
giyinmiş olarak giderlermiş. Ama günün sonunda, ihtiyar adam her zamanki gibi
taze görünürken, genç doktor yorgun ve üstü başı dağınık halde olurmuş. Sonunda
genç doktor meslektaşına; “Bunu nasıl becerebiliyorsun?” diye sormuş. “Tüm gün
hastaları dinledikten sonra nasıl bu kadar iyi görünebiliyorsun?”
“Çok
kolay” demiş Yaşlı adam; “Anlattıklarının tek sözcüğünü bile dinlemem.”
Birisini uzun süre dinlerseniz
sonuç yıpratıcı olur. Yorgunsanız ve zor durumlara düşmek istemiyorsanız etkili
bir dinleyicinin daha çok enerji toplayıp konsantre olması gerektiğini
unutmayın yada başka güne görüşmenizi erteleyin.
4-Kendimizle meşgul
olmamız.
Dinlemenin önündeki herhalde en
aşılmaz engel, insanin kendisiyle meşgul olmasıdır. Hem T.V. izleyip, hem de
konuşmaya çalışmak. Gazete okurken bir şeyler söylemeye çalışmak gibi.
5- Önyargı
Söyleyene ya da söylenene önyargılı
yaklaşmak dinlemeyi ve anlamayı engeller.
- Herkesi dinler miyiz?
-
Kimi dinleriz, neden dinleriz?
-
Dönüt alın (beden dilini dinleyin)
İnsanlar
söylediklerini, duygularını, yüz el-kol ve beden hareketlerini izleyin. Böylece
söylediklerinizin doğru anlaşılıp anlaşılmadığını karşınızdakinin tepkilerinden
çıkarabilirsiniz. Bu size bir aksaklık varsa düzeltme şansı verir.
- İyi bir izlenim nasıl bırakılır?
İYİ BİR İLK İZLENİM BIRAKIN
BÜTÜN İNSANLAR İŞİ,
SÖZÜ VE GÖRÜNÜŞÜ İLE ÖLÇÜLÜR VE DEĞERLENDİRİLİRLER.
Karşınızdaki kişide uyaracağınız ve kalıcı olan imajınız o
kişi üzerinde bıraktığınız, ilk izlenimdir. Daha da önemlisi ilk izlenimi
oluşturmak için ikinci bir şansınız yoktur. Dolayısıyla böyle bir avantajı
insan ister istemez çok iyi kullanmak
zorundadır. İlk kez görüştüğümüz insanlar bunun için çok önemlidir. O ilk
görüşme, sizinle ilgili düşünceleri ve fotoğrafları oluşturur. Bundan sonra, O
insanin sizin hakkınızdaki düşüncesini değiştirmek bir hayli güçtür. İlk
izlenim oluşturmada etkili faktörler vardır ve bunların oranları bile tespit
edilmiştir.
- Görünüş
1981’de Los Angelos’ ta Colifornia üniversitesinde Albert
Mehrabian tarafından yapılan bir araştırmada normal iletişimin % 55’ ini beden
dili, % 38’ ini ses tonunun ve % 7 sini de kullanılan kelimelerin oluşturduğu
saptanmıştır. Dolayısıyla herhangi bir iletişimde vücut dili daha konuşmaya
başlamadan çok şey anlatacaktır.
SÖZSÜZ İLETİŞİM:
Sözsüz iletişimde yüzümüz ve bedenimizi “gönderici” olarak kullanırız.
Yüzde 55 Beden
dili ; Hal ve tavrınız, jestleriniz, gözlerinizle kurduğunuz temas ve genel
davranışlarınız, doğrudan bir etki yaparlar. Hareketlerimizin ve yüz
ifadelerimizin, kullandığımız sözcüklerden sekiz kat daha güçlü olduğu
düşünülmektedir.
Televizyonun sesini
kapattığınızda eğer ekranda gösteriyi yönetenin görüntüsü yada hareketi, ayağa
kalkıp televizyonun sesini açmanıza yetecek kadar ilginizi çekmişse o kişi işi
biliyordur.
Ekranda merakla olmasını
aradığım, insanların yüzündeki ilginç ifadeler, ani hareketler, kahkahalar yada
kendi kendime “Hey, orada ne olduğunu merak ediyorum? Televizyonun sesini açmak
istiyorum.” Dedirten her şeydir.
En iyi iletişimciler, tüm
benlikleriyle iletişimde bulunanlardır. Canlı ve ifade yüklüdürler. Onları
izlemek ilginçtir.
Ayrıca
sözsüz iletişimde “bedensel temas” da çok önemlidir. Örn;
- Birinin elini öpüp başımıza koyduğumuzda, onun bizden büyük / üstün olduğunu kabul ettiğimizi gösteririz.
- El sıkıştığımızda, karşımızdakini kendimize - en azından bir ölçüde- eşit kabul ettiğimizi gösteririz.
- Karşımızdakinin dostluğunun bizim için özel bir önemi olduğunu göstermek için elini avuçlarımızın içine alarak sıkarız.
- Bir başka dostluk gösterme biçimi, karşımızdakinin koluna, omuzuna dokunmak, yakasındaki görünmeyen tozları silkelemektedir.
Yüzde 38 Ses
tonu; Sesinizin tonundaki canlılık, ses perdeniz ve konuşma hızınız,
söylediklerinizin nasıl yorumlanacağını belirleyecektir.
Yüksek sesle halimizi ve hatırımızı soran birisi, daha sonra sesini
kısarak “akşama bize buyur” derse bu sözden “gelmeni pek istemiyorum” anlamı
çıkarırız.
Yüzde 7 Söz; Seçtiğiniz sözcükler oluşturacağınız etkinin
büyük bir bölümünü etkilemeyecektir; ancak sesin ve görsel imajların etkisi
geçtikten sonra, geriye sözlerin kalacağını unutmayın.
Bunun için de şunlara dikkat edin
1-Giyiminize dikkat edin
Doktorlar, görünüm ve özgüvenlerini geliştiren insanların,
daha farklı yürümeye, konuşmaya, hatta düşünmeye başladıklarına dikkat
çekerler.
Doğru giyinin, önemli görünün
karşılığını her zaman alırsınız. Yanlış bulabilirsiniz ama insanlar
görünüşlerine göre yargılanıyor. Kendinizi ne kadar iyi paketleyip sunarsanız o
kadar kabul görürsünüz.
Görünümünüz diğer insanlarla şöyle konuşur:
“İşte kendisine saygısı olan önemli bir kişi. Ona bu şekilde davranın.”
Ayrıca insanlarla bir araya gelirken
giyiminize özen göstermeyişiniz, o kişileri pek önemsemediğinizin belirtisi
olarak algılanabilir.
Daha önce sizi hiç görmemiş ve
tanımayan kişilerin bulunduğu bir odaya girdiğinizde, bu kişiler sizin
hakkınızda sadece kıyafetinize bakarak şu çıkarımlarda bulunabilirler;
1- Ekonomik
durumunuz
2- Eğitim
düzeyiniz
3- Güvenirliliğiniz
4- Sosyal
konumunuz
5- Kültürel
temeliniz
6- Başarınız
7- Ahlaki
değerler açısından yapınız
“ Ne giydiğinizle ölçülürsünüz.”
William THOULBY
“BAŞARILI OLMAK IÇIN IYI GIYIN VE IYI GÖRÜNÜN.”
Giyiminizin sözcüklerinizden daha çok
dikkat çekmesine izin vermeyin. Aşırı süslü yada dikkat çeken tarzda değil,
geleneksel tarzda giyinin. Ama yine de asil olan sizsiniz, diş görünüşünüze
takılıp kalmayın. Kendinizi iyi hissederseniz, kapıları açarsınız.
-
Özgüven
2-Kendinizle barışık olun: (Özgüven sahibi
olmak)( anket 1)
“SEN
KENDİNİ AZİZ TUTARSAN BAŞKALARI DA AZIZ BILIR.
F.G.
Öğrenciler üzerinde yapılan bir
araştırmada, onlara en çok yakınılan kişisel sorunları sorulmuştur.
Öğrencilerin %75 ' in en çok yakındıkları sorunlarının kendine güven eksikliği olduğu ortaya çıkmıştır.
Hemen her yerde içi korku dolu veya
ürkek, yetersizlik ve güvensizlik duygusuyla kıvranan, sahip olduğu güçlerin
farkında olmayan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Sorumluluk almaktan çekinen ve
önüne çıkan fırsatlardan korkan, bir çok insan görürsünüz. Bunlar kararsız
insanlardır; başlarında bir uğursuzluğun dolaştığını söylerler ve işlerinin hiç
bir zaman yolunda gitmediğinden yakınırlar. Olmak istedikleri yerde
olamadıklarından şikayet ederler ve kapasitelerini hiç bir zaman tam olarak
kullanmazlar.
Kendinize güvenin! Sahip olduğunuz
yeteneklere inanın. Kendi gücünüze inanmadıkça başarılı ve mutlu olamazsınız.
Gücünüze inanır ve kendinize güvenirseniz daima başarılı olursunuz.
Kendinizi nasıl gördüğünüz
önemlidir, çünkü bu başkalarının size bakış tarzına yansır. Nasıl kabul gördüğünüz konusunda, herkesten
daha çok siz sorumlusunuz. Pek çok kişi, başkalarının kendisi hakkında neler
düşündüğü konusunda kafa yorar. Ancak pek az insan, dünyanın bizim hakkımızdaki
kanaatini, büyük ölçüde bizim kendi kanaatimize bakarak oluşturduğumuzu fark
eder. İyi bir iletişimin sırrı, tüm durumlarda “kendiniz” olmanızdır. Hepinizde
bu yetenek vardır. Başkalarına benzemedik diye üzülerek bir saniyeyi bile boşa harcamayalım. Siz, bu
dünyada yeni bir şeysiniz. Tıpkı sizin gibi kimse hiçbir zaman olmamıştır,
sonsuza dek de olmayacaktır.
Bir
otobüs biletçisinin kızı bu dersi öğrenmişti. Şarkıcı olmak istiyordu. Ama yüzü
onun şansızlığıydı. Büyük ağızlı çarpık dişliydi. New Jersey’ de bir gece kulübünde ilk kez
halk önünde şarki söylediği zaman üst dudağını indirerek dişlerini örtmeye
çalıştı. Gösterişli olmaya özendi. Sonuç? Kendini maskara etti başarısız oldu.
Ama o gece kulübünde kızı dinleyen bir adam, onun yeteneğini anladı.
Kendisine apaçık söyledi: “Bakın, sizi izledim. Utanıyorsunuz!” Kız sıkıldı ama
adam devam etti: “Ne olur, çarpık dişli olmak suç mu? Gizlemeye çalışma. Aç
ağzını. Seyirciler utanmadığını görünce seni sevecekler.”
Cassy Daley, bu öğüdü tuttu ve dişlerini unuttu. O günden sonra yalnız
seyircileri düşündü. Dişlerini gizlemedi, öyle bir coşkuyla şarki söyledi ki,
sinemanın ve radyonun yıldızları arasına girdi. Şimdi başka sanatçılar onu
taklit etmeye çalışıyorlar.
Charlie Chaplin film yapmaya ilk başladığı zaman yönetmeni, zamanın ünlü
bir alman komiğini taklit etmesi için ısrar etti. Charlie Chaplin, kendi
bildiği gibi oynayıncaya kadar hiçbir yere gelemedi.
Eğer istediğiniz
biçimde kabul görmemişseniz, belki de suçu kendinizde aramalısınız. Bir hiçmiş
gibi davranırsanız, dünyanın da size aynı şekilde davranmaktan başka seçeneği
kalmaz.
Engin Noyan’ ın
bir sohbetinde anlattığı : “İstanbul’ da Camiyle karşı karşıya olan bir meyhane
var. Müslümanlar sanki suç işliyormuş gibi korka-korka camiye
girerken ; meyhaneye girenler coşku içinde. Ayrıca Camiden çıkanlar sanki
aşağılanmışlar, azarlanmışlar gibiyken , meyhaneden çıkanlar neşe içinde
dışardan oturup durumu seyreden camiyi ve meyhaneyi bilmeyen bir çocuk sizce
nereye gitmeyi tercih eder? Her
Müslüman, İslamiyet’ in güzelliğini ve coşkunluğunu göstermelidir “
Siz kendinize güvenerek hareket
ettiğinizde başkaları da size ve söylediklerinize
güven duyacaklardır. İnsanlar
sizin kendinize güvendiğinizi nereden anlar?
1- Yürüyüşünüze
dikkat edin Fiziksel hareketlerimiz, zihinsel tutumlarımızı ifade eder.
Omuzları düşmüş, kamburu çıkmış yürüyen bir adam görseniz, onun taşıyamayacağı
kadar ağır yükleri olduğunu tahmin edebilirsiniz. Yürürken ağır bir yük taşıyor
gibi davranır (muhtemelen öyledir de). Bir insanın iç dünyasına baskı yapan bir
şey varsa, bu muhakkak onun bedenini de aşağıya çeker.
Başı önde, gözleri yerde yürüyen bir adam görürseniz,
kötümser duygular içinde olduğunu bilirsiniz. Çekingen bir insan emin olmayan,
tereddütlü adımlarla yürür. Güven duyan bir insan, cesur adımlar atar, gözleri
ilerde, elde edebileceğini hissettiği bir hedefe doğru bakar.
2- Ses
tonunuz. Aslında kendimizi her şeyden çok ses tonumuzla ifade
ederiz. İnsanlar
arasındaki en gelişmiş iletişim
aracı sestir. Ses aynı zamanda duygularınızı da iletir. Kendi sesinizi
dinlemeye başlayın. Ümitsizlik mi yoksa cesaret mi ifade ediyor? Güven içinde
mi konuşmaktasınız, yoksa mırıldanıyor musunuz?
Şu andan itibaren, kendine güven duyan bir tutum içine
girmek için çaba sarf etmeye başlayın. Onları ifade etmekten korkar gibi
kelimelerinizi ağzınızda gevelemeyin. Sesinizi çıkarın. Duruşunuza dikkat edin.
Eğik bir duruş, yaşamın yükünü taşınamayacak kadar ağır bulduğunuzu ifade eder.
Öne eğilmiş bir kafa, hayatin sizi yenilgiye uğrattığı anlamına gelir. Başınızı
dik tutun. Omuzlarınızı kaldırın. Emin adımlarla, önemli bir yere gidiyormuş
gibi yürüyün.
3-Canlı
ve atak olun, girişimcilik alışkanlığınızı geliştirin :
Çekingenliğinizi bir kenara atın. Her zaman atılıma, hazırlıklı olun.
Gönüllü olmaktan çekinmeyin. Gönüllü olan göze çarpar. Özel ilgi görür.
Hepsinden önemlisi; gönüllü kişi özel bir yeteneği ve hırsının olduğunu
gösterme imkanı elde etmiş olur. Her ne olursa olsun özel görevler için gönüllü
olun. Ortalıktaki en önemli kişi, kendini tanıtmada en aktif olan kişidir.
“Sahaya
çıkıp oynamak lazım futbol tarihinde seyirciler arasıda gol atan çıkmamıştır.”
“Başarının
asıl sırrı coşkudur...Tüm gelişmelerin altında coşku yatar. Coşku olduğunda
başarı muhakkak gelir. Coşkunun yokluğunda ise ancak mazeret vardır.”
Walter CHRYSLER
“
Coşku, zekadan daha önemlidir.” Albert EINSTEIN
“COŞKULU
OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN” Roger AILES
Coşku, kızamıktan daha bulaşıcıdır.
Kayıtsızlık ve coşkunsuzlukta öyle.
Mesleğiniz
ve göreviniz ne olursa olsun kendinizi bir satıcı gibi görün. ( Kendini ve
davasını pazarlayan ve satan bir kişi. ) Her gün, insanlara ve diğer
teşkilatlara kendinizi satıyorsunuz. Belki başarılı, belki başarısız olarak.
Unutmayın ki satıcı daima ataktır ve aktiftir. İnsanların ilgisini çekebilmek
için, çarpıcı ve canlı olmanız gerekir.
İşten, çevrenizden tanıdığınız
liderleri düşünün; canlı bir kişi olma formülüne uyuyorlar mı, yoksa bezgin
kişiler mi? Onda on iş yapan kişiler canlı ve aktif kişilerdir. Kenarda kalan
erteleyen, pasif olan kişi liderlik yapamaz. Ancak bir şey yapan, faaliyeti
düşünen kişi kendisini izleyecek birilerini bulur. İnsanlar faal kişilere güven
duyarlar. Doğal olarak onu ne yaptığını biliyor kabul ederler.
“TENBELLİK VE TENPERVERLİK, HER
TÜRLÜ ZİLLET VE MAHRUMİYETİN EN BAŞTA GELEN SEBEBLERİNDENDİR. KENDİNİ RAHAT VE RAHAVETİN KUCAĞINA SALIVEREN ÖLÜ RUHLARIN,
BİR GÜN ZARURİ İHTİYAÇLARININ DAHİ, BAŞKALARI TARAFINDAN KARŞILANMASINI BEKLEME
GİBİ BİR ZİLLETE DÜÇAR OLACAKLARINDA ŞÜPHE YOKTUR. F.G.
Başında bulunduğunuz müessesede hoşnutsuzluğu,
tembelliği, durgunluğu, kovun. Bunun yerine; kardeşlik, heyecan ve hareket
koyun.
COŞKULUYSANIZ,
DURUŞUNUZ IYIYSE, DOSTÇA BIR TAVIR IÇINDEYSENIZ VE RAHATSANIZ, DOGRU TIPTE
ENERJIYE SAHIPSINIZ DEMEKTIR. ONUN IÇIN COŞKULU, OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN.
Kate KEENAN
3- Rahat olun
Rahat bir insan, kendisiyle
kolayca ilişki kurulabilen ve kendinizi onun yanında gergin hissetmediğiniz
insandır. Size karşı davranışları nazik, fakat gayet doğal olur. Siz de
karşınızdaki insanın sizi sevmesi için rahat bir insan olun. İnsanlar sizin
yanınızda kendilerini gergin hissetmesin. İçinde ayağınızın rahat ettiği eski
bir ayakkabı gibi olun. İnsanlar sizinle olunca kendilerini evlerinde gibi
rahat hissetsinler.
4-Soğuk olmayın
Soğuk, mesafeli ve tepkisini
belli etmeyen bir insan hiç bir zaman bir guruba giremez ve daima gurubun
dışında kalmaya mahkumdur. Ona nasıl davranacağınızı, onun size nasıl tepki
göstereceğini bilmediğiniz için daima uzak durmayı tercih edersiniz.
4-Etkili konuşmayı öğrenin
Bir toplantı ya da grup içinde konuşma
fırsatı kollayın. Toplantı içinde “boy göstermek” yeni bağlantılar kurmak ve
yeni olasılıklar oluşturmak için eşsiz bir fırsattır tabii etkili bir konuşma
yapmayı biliyorsanız?
Your Life dergisi Yazı işleri
Direktörü Wilfred FUNK, binlerce başarılı kadın ve erkek üzerinde
araştırma yaparak bir ortak payda arayışına girmiştir. Tüm bu insanların ortak
özelliğinin, kelimeleri kullanma becerisi
olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Kullandığınız dilin nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü? Arkadaş gibi mi,
resmi mi, soğuk mu; candan mı? Hangi
dili kullanan insanlar daha çok seviliyor ve dinleniyor?
Bir
konuşmayı başlatmak için bir çok yol vardır. Espri, fıkra, şaşırtıcı ve konuyla
ilgili gerçeklere uygun alıntılar, tarihten kayıtlar, cevabi istenmeyen ancak
etki uyandırmak için sorulan sorular ve dinleyicilerin katilimi gibi...
Eğer
zihninizde bir resim canlandırabilirseniz ve onu tarif edebilirseniz, başkaları
dinler. Dinleyiciler daima sözel işaretlerden çok görsel işaretlere dikkat
ederler.
Konuşurken
dinleyicilere bakin ve içten konuşun. Çok uzun cümleler kurmayın. Kısa, vurucu
cümleler kullanın. Acele etmeyin. Zaman kısa ise, hızlı konuşmayın. Az konuşun,
metni kısaltın.
Tekrarlamak
gerekirse yavaş hareket edin. Dinleyici önünde bulunduğunuz sırada zaman
kavramı bozulur ve gerektiğinden daha çok acele etmek zorunda olduğunuzu
düşünebilirsiniz.
ÖNCE ANLA SONRA HAREKETE GEÇ
Bir iletişim
durumuna girerken, hemen ayaga kalkip, yüksek sesle konuşmaya başlayip, düşüncelerinizi
ortaya dökmeye kalkişmayin. Bir saniye durun. Ne oldugunuzu özümseyin. Odanin
havasi nasil, kalabalik keyifsiz mi, canli mi, neşeli mi, beklentili mi?
Insanlarin size karşi tavrini anlayin, kuşkumu duyuyorlar, yoksa istekliler mi?
Gözlerine
bakın. Onları dinleyin. Nefes alış verişlerini gözleyin. Rahatlar mı,
heyecanlılar mı? Nasıl oturduklarına dikkat edin. Beden dilleri size ne
söylüyor? Sandalyelerini sizden uzaklaştırıyorlar mı, yoksa size
yaklaştırıyorlar mı? Önemi, yoksa arkaya mı eğiliyorlar? Sizden öğrenme
konusunda kaygımı duyuyorlar, yoksa bir “göster bana” tutumu mu
sergiliyorlar?
Mesajın
özüne girmeden önce hafif bir konuşma ile başlayıp onları rahatlatmanız
gerekiyor mu? “Önce anla, sonra harekete geç.”
İnsanların sizin yanınızda kendilerini rahat hissetmeleri
çok önemlidir.
Vurucu bir
son mutlaka olmalı.
Mutluluk
konuşmadan geçer
Mutluluğumuz da, düşünce, arzu, umut, heves veya
üzüntülerimizi konuşma yoluyla diğer insanlara ifade etmemize bağlıdır.
Psikiyatristler pek çok kişinin şu
veya bu sebeple kendilerini ifade
edemedikleri, düşünce ve duygularını içlerine hapsettikler için mutsuz olduklarını keşfetmişlerdir.
Kendinizden değil Ondan bahsedin
İnsanların önce, sonra ve her zaman
ilgilerini çeken konunun kendileri olduğunun farkına varın. İyi konuşmacı olma
sanatı, söylenecek bir sürü akılıca şey veya konuyla bağdaştırılacak kahramanca
deneyimler bulmakta değil, karşınızdakini açabilmek ve onu
konuşturabilmektedir.
Diğer insanları konuşmaya teşvik
edebilirseniz, adınız iyi bir konuşmacıya çıkacaktır. Dahası, karşınızdakini
konuşturabilir ve konuşmasını sürekli kılabilirseniz, konuşma süresi size geldiğinde
onun size ısınmasını, sizin fikirlerinize ilgi duymasını ve kabule hazır hale
gelmesini en iyi şekilde sağlamış olursunuz.
Unutmayın! Siz de bir insansınız.
Sizin de hemen kendiniz hakkında konuşmaya başlamanız doğaldır. Ancak gerçek
şudur ki; karşınızdakini etkilemek isteyecekseniz,
konuşmanin konusunu kendi
üzerinizden çok karşinizdakine yogunlaştirirsaniz, onun gözünde daha degerli olursunuz. Sizin
hakkinizda çok daha olumlu düşünecek ve sizi çok daha zeki bulacaktır.
Geçenlerde
bir arkadaşim, körfezde yapilan tekne yarişlarini izleyebilmek için bir balikçi
iskelesine çikmayi defalarca denedigini ancak başarili olamadigini anlatmişti.
Her defasinda bir devriye polisi engel olmaktaydi. “Orada şimdiden bir kalabalik
toplandi,” diyordu polis ve “iskeleden birileri inmeden, oraya başkalarinin
çikmasina izin veremeyiz.”
“Benle
birlikte dört kişiydik,” dedi arkadaşim, “aramizda iyi bir konuşmaci olmasiyla
ün salmiş bir kadin da vardi. Talebim üçüncü kez geri çevrilince ‘bir de ben
deneyeyim’ dedi. Beş dakika kadar görevliyle konuştuktan sonra el sallayarak
oraya gitmemizi, polisin bize izin verdigini işaretle bildirdi. Neler
söyledigini sordugumda, ‘Vallahi iskeleye çikabilir miyiz diye sormadim, sadece
onunla konuşmaya başladim. Güneşin anlinda terleyip terlemedigini sordum ve
böyle bir kalabaligi düzenli tutmanin da kolay olmamasi gerektigini söyledim. O
bana balik tutmayi ne kadar sevdigini, o zaman ben de buraya geldigimizi ve
yarişlari çok görmek istedigimizi, ancak gerilerde, istinat duvarinda
durdugumuz için pek bir şey göremedigimizi anlattim. Bunun üzerine. ‘Neden iskeleye çikmiyorsunuz, oradan daha iyi
görünür.’ Diye yanit verdi.”
Bu öykü, bir sohbeti sizin
için yararlı hale koymanın sırlarından birini çok güzel anlatmaktadır.
Sorular sorun
Ortamın denetlenmesi, tüm konuşmayı sizin yapmanız gerektiği anlamına
gelmez. Gerçekte, ilginç sorular sormayı öğrenirseniz, hem tartışılan konuları
denetleyebilirsiniz hem de aynı zaman da dinleyiciyi açarak, sizinle iletişim
kurmasına olanak vermiş olursunuz.
Başkalarinin ilgisini
çekecek sorular sorun. Neden? Nerede? Nasil? Gibi. Ve sohbeti karşinizdakinin
ilgi alani içinde götürmeye devam edin.
Eğer “memlekette 10 dönümlük bir yerim var” derse. “Benim de var, hem de
200 dönüm üstüne de bir tesis kuruyorum” demek yerine; “öyle mi, tam olarak
nerede?” “Neler yetiştiriyorsunuz? Deyin.
Ben de tekniği
“Ben de tekniğini
kullanın” kendinizle ilgi konuşmaya katmanın en uygun zamanı, karşınızdakine
onun söylediğiyle bağlantı kurabilecek ve aranızda bir bağ oluşturacak bir şey anlatmanızdır.
“Ben bir çiftlikte büyüdüm”
derse ve siz de “Ben de” deyip, kendi çiftlik anılarınızdan biraz bahsederseniz
bu onun kendisini daha önemli hissetmesini sağlayacaktır.
Karşinizdakiyle bir bag
oluşturacak şekilde kendinizle ilgili bir hususu konuşmanin O kişiyi
onurlandirmasinin nedeni şudur: Böylelikle siz aslinda “Ben de öyleyim”, “Ben
de bundan hoşlanirim”,”Ben de buna inanirim”, ”Ben de biraz senin gibiyim”,
demiş olursunuz. Siz veya geçmiş deneyimleriniz hakkinda sizin karşinizdakiyle
benzerlik gösterdiginiz her durum, onun otomatik olarak sizi begenmesini
saglayacaktir.
Bizimle aynı fikirde olan
insanları beğeniriz. Bizimle aynı fikri paylaşmayanlardan hoşlanmayız. Bizimle
aynı fikirde olan her insan bizim kendi değerimizi ve kendimize verdiğimiz
önemi doğrular. Bizimle aynı kanaati paylaşmayan her insan, kendi kendimize
biçtiğimiz değere karşı tehdit oluşturur. Kısacası, karşınızdakine hak
verdiğinizde, onun kendisini daha çok sevmesine katkıda bulunmuş olursunuz.
Başka insanlarla bag kurmak
istediginizde, ikinizin de hemfikir oldugunuz noktalardan başlayin. Bu ortak
bir zemin aramak demektir. Karşinizdakiyle ayni görüşü paylaşmadiginizdan emin
oldugunuz durumlarda dahi, her zaman ayni görüşte oldugunuz noktalar
aramalisiniz. Ortak bir zemin
oluşturdugunuzda, ayni görüşte olmadiginiz hususlarda dahi bir araya gelmenin
çok daha kolay oldugunu göreceksiniz.
Hissetmek, hissettim,
buldum yöntemi
Bazen ortak ilgilerini bulsanız
bile, iletişim sürecinde engellerle karşılaşabilirsiniz. Bağ kurmayı
denediğiniz insanların sizin yaklaşımınıza karşı çekimser durduğunu
keşfederseniz, onları duygusal alanda karşılamaya çalışın. Bunu yapmanın
mükemmel bir yolu, onların size karşılık vermesi için “hissetmek, hissettim, buldum” yöntemi kullanmaktır.
İlk olarak ne hissettiklerini sezmeye çalışın, bu duyguları onaylayıp geçerli
kılın. Geçmişte sizde benzer duygular hissettiyseniz, eskiden hissettiklerinizi
onlarla paylaşın. Son olarak bu duyguları yenmenize yardım etmesi için ne
bulduğunuzu onlara aktarın.
Ne zaman başkalarıyla
ortak noktalar bulmayı düzenli bir alışkanlık haline getirirseniz, herkesle
konuşabileceğinizi ve durduğu yerde onlarla buluşabileceğinizi görürsünüz.
- İmaj nedir ne değildir?
- Olumlu ve olumsuz mesajlar
-
Kabul,Onay,
Değer bilme
İNSANLARI ETKİLEMEDE ÜÇLÜ FORMÜL
Sizi
sevmedikleri için diğer insanları suçlamaya kalkmayın. Nedeni kendinizde
arayın. Sizden kaynaklanan aksaklığı bulun ve düzeltin. İnsanların sizi
sevmeleri için uymanız gereken kurallar zor ve çetrefilli değildir. Basit ve
uygulanabilir kurallardır.
İnsanlar sineklerin bala duydukları açlık
gibi bazı şeylere açlık duyarlar.
Amerikanın
tanınmış eğitim bilimcisi John Dewey insanın en derin isteğinin, “değer ve önem
sahibi olma isteği olduğunu” söyler.
Kabul-Onay ve Değerinin başkalarınca
bilinmesi İnsanın içini kemiren
açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. İnsanların bu açlığını ve
susuzluğunu tatmin etmeyi bilen çok ender insanlar, başkalarını
avuçlarının
içinde tutarlar. İnsanların
güvenini kazanmanın ve uyum oluşturmanın
bir yolu; insanlara değer vermek ve onları bütünüyle kabul etmektir. Onları
bütünüyle kabul, onları eleştirmeyeceğimiz ya da teslim olmak anlamına gelmez.
Onların dünyasına varlığına kişiliğine saygı duymak, bunu gerçekten sözle
davranışla göstermek ve bununda süreklilik taşıması gerekir.
İnsanları en son moda elbise giymeye, en yeni
otomobili kullanmaya, çocuklarından övünerek söz etmeye sevk eden, bu duygu ve
isteklerdir.
Yazarlara
ölmez yapıtlarını yazdıran, Bill Gates, Rockefeller, Koç ve Sabancıları zengin
olmaya teşvik eden neden de aynıdır.
Bir
takım delikanlıları gangster olmaya yönelten de bu duygu ve isteklerden başka
bir şey değildir.
Eğer size değer verir ve sizi
yüceltirsem beni daha çok sever ve yaptıklarımı onaylarsınız. Hatta size değer
verdiğim için bana minnettar kalırsınız. Bir insanın kendisini değersiz
hissetmesine neden olursanız, çok büyük bir çöküntüye uğramasına yol açarsınız.
Bir insana yapılan kaba davranışlar, onun benlik duygusunun incinmesine ve
kendini değersiz hissetmesine neden olur.
Eğer bu üç davranış durumunu (Kabul-Onay ve Değerinin başkalarınca bilinmesi) hayatımızda
uygulayabilirsek hayatta neleri elde edebileceğimize şaşarız.
1-KABUL
Kabul,
bir vitamindir. Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Birlikte
olduğumuzda gevşeyebileceğimiz birini isteriz. Pek azımız genel olarak dış
dünyayla ilişkilerimizde tamamen “kendimiz” olma cesaretini gösteririz. Ancak
yanındayken kendimiz olabileceğimiz, birlikteyken kendimiz olmayı göze
alabileceğimiz birini isteriz, zira onun bizi kabul edeceğini biliriz.
Gariptir,
başkalarını kabul eden ve onları olduklari gibi begenenler, başkalarinin
davranişlarini iyi yönde degiştirmede en başarili olanlardir.
Başka insanlarin nasil davranmalari
gerektigi üzerine kati kişisel kurallar oluşturmayiniz. Karşinizdakine “kendi olma hakkını” tanıyınız. Biraz
tuhaf bir insansa, bırakın öyle olsun. Sizin her yaptığınızı yapmasını ve her beğendiğinizi beğenmesini
beklemeyiniz. Sizin yanınızdayken rahatlamasını sağlayın.
Bir
psikologun ifade ettiği gibi, “Hiç kimse,
bir diğerini yeniden biçimlendirme kudretine sahip değildir ancak,
karşınızdakini olduğu gibi beğenmekle, ona kendisini değiştirme gücünü vermiş
olursunuz.”
Psikanalistler
insanların daha iyi olmalarına nasıl yardım ederler? Hasta kendisini olduğu
gibi kabul edecek birisini bulmuştur. Yaşamında ilk kez; korkularını, utandığı
şeyleri açığa çıkarır ve doktor da şaşkınlık, dehşet ve ahlaki yargılama
göstermeksizin dinler. Tüm “utanç verici” özelliklerine ve kusurlarına rağmen
onu kabul eden bir insan oğlu bulduğu
için, kendisini kabul edilebilir görür ve yeniden daha iyi bir yaşama doğru
yoluna devam eder.
Bir
psikanalistin dediği gibi:“Eğer insanlar “kabul”
konusunu gerçekten uygulasa, çok kısa sürede işimizden oluruz.”
Herkesin
açlığını duyduğu birinci sihirli şey kabuldür. Tüm dünyaya karşı duran,
insanların en acımasızı dahi, kendisinin kabul görmesine gereksinim duyar.
Örneğin;
Hitler etrafına kendisini
beğenmekte olan insanlardan ufak bir gurup toplar ve her gittiği yere onları da
beraberinde götürürdü.
Gençlik
çeteleri; toplumun başka kesimlerince yada ailelerince kabul görmeyen
bu çocuklarin, çete üyelerince kabul görerek biraz kişisel önem, biraz da ait
olma duygusu kazanmalari sonucu ortaya çikmaktadir.
İnsanları oldukları gibi kabul ederseniz
onlar sizden şu beş mesajı almış olurlar:
1-Ben varım.
2-Ben doğalım
3-Seviliyorum
4-Değerliğim.
5-Güvenebilirim.
Eğer oldukları gibi kabul etmezseniz bunların
tersini algılarlar.
1-Ben yokum
2-Ben
doğal değilim.
3-Sevilmiyorum.
4-Değerli
değilim.
5-Güvenemem.
İnsanları oldukları gibi kabul edin.
Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini beğenmeniz için kusursuz
olmasında ısrarcı olmayın. İnandığınız doğruları yaşaması adına ona baskı ve
diretme uygulamayın. Aynını yapmasını beklemeyin. Her şeyden önemlisi kabul
konusunda pazarlığa girmeyin. Asla şöyle demeyin “Bunu veya şunu yaparsan veya bana
uyacak biçimde bazı yönlerini değiştirirsen, sana kabul gösteririm.” Bu
göstermemiz gereken ilgi ve sevgiyi bazı şartlara bağlamaktır. Ailelerin çoğu
maalesef bunun çocuk üzerindeki etkisini görememekte ve “koşullu sevgi” göstermektedir.
Mesela:
“Taktir alırsan benim oğlumsun.”
“ Ben
tembel çocuk istemem.”
“
şimariklik yapma yoksa annen olmam.”
Ayrıca
“kıyaslama” da kabul edilmemenin
göstergesidir. Kıyaslanan kişi değersiz olduğunu, varlığından memnuniyet
duyulmadığını ve sevilmediğini hisseder.
“Ali
kadar kafan çalışmıyor.” ( Ali gibi olmadığım için beni sevmiyorlar.)
2-ONAY
Herkesin açlığını duyduğu ikinci
sihirli şey, onaydır.
Kabul, genelde olumsuzdur. Diğer insanı
hataları ve kabahatleriyle kabul edip yine arkadaşlığımızı vermedir. Ancak
onay, daha olumludur. Onayladığımız kişinin hatalarına hoşgörü göstermenin
ötesinde, onda sevebileceğimiz olumlu
bir şeyler bulmadır.
Karşınızdakinde her zaman onaylayacağınız ve
her zaman onaylamayacağınız bazı şeyler bulabilirsiniz. Bu ne aradiginiza
baglidir.
Olumsuz kişilikler içimizdeki en kötü yanlari
bulup çikarir, zira hep kusurlu yanlarimizi ararlar. Olumlu kişilikler
onaylayacaklari bir şey bulup çikararak içimizdeki iyiyi ortaya koyar. Onlarin
onayinda, tipki gün işigindaki gibi gevşeriz; bu duygu o denli hoştur ki,
yeniden onaylanmak ve bu hissi tekrar yaşamak için başka özellikler geliştirmek
üzere çalişmaya başlariz.
Bir çocuk psikologu kendisine “ıslah olması
mümkün değil” diye getirilen bir çocuktan bahsediyor: ‘çocuğun “denetlenemez”
olduğu söyleniyordu. İçine kapanıktı; ilk zamanlar konuşmadı bile. Ele gelir
hiçbir “tutar yanı” yokmuş gibi görünüyordu. Çocuk oymacılık yapmaktan
hoşlanıyor ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuş ve bu yüzden ceza görmüştü.
Ona birkaç oyma bıçağı ile yumuşak ahşaptan oluşan bir oymacılık takımı satın
aldım. Yaptıklarını inceleyerek “Biliyor musun?” dedim, “şimdiye kadar
tanıdığım çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin.”
Kısa sürede onaylayacak başka şeylerde keşfettim
ve günün birinde, bir şey söylenmesine zaman bırakmadan kendi odasını
toplayarak herkesi şaşırttı. Ona bunu neden yaptığını sorduğumda “Bunun sizin
hoşunuza gideceğini düşündüm.” dedi
Diğer insanın onaylayacağınız bir yönünü
arayın. Bu küçük şey önemsiz bir şey olabilir. Ancak diğer kişi, bu hususu
onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız şeyler ortaya
çıkmaya başlayacaktır. Karşınızdaki kişi sizin gerçek onayınızın tadına
vardığında, başka şeyler için de onay alabilmek için davranışlarını
değiştirmeye başlayacaktır.
3-DEĞER BİLME
“İNSANLAR NEZDİNDEKİ YERİN,
ONLARIN SENİN NEZDİNDEKİ YERLERİ KADARDIR.”
F.G.
Bir başka temel açlık, kişinin değerinin bilinmesine duyulan açlıktır. Değer bilme,
değerini arttırma demektir. Değerini bilmemenin, yani derini düşürmenin
tersidir. Bir insana değer verdiğinizde, gerçekte onu daha değerli ve daha
başarılı kılarsınız. Her zaman değerimizi azaltacak değil arttıracak insanlar
ararız. Diğer insanların, kendilerine değer verdiğinizi bilmelerini sağlayın.
Karşınızdakilere, sizin için önemliymiş gibi davranın.
ONLARA DEĞER VERDİĞİNİZİ GÖSTERİN:
İnsanların
kendilerini önemli bulmalarını sağlamalısınız. Bunu nasıl yapacaksınız?
ÜÇ YÖNTEM:
1- Diğer insanların
önemli olduğunu düşünün
İnsanları “ çok önemli kişiler ’’, “ önemli kişiler ’’, “ önemsiz
kişiler ’’diye sınıflandırmak için zaman ve enerji harcamayın, istisnasız ister
çöpçü olsun, ister bir şirketin genel müdürü ; sizin için herkes önemli
olmalıdır. Bir insana ikinci sınıf muamele yapmak, size birinci sınıf sonuçlar
kazandırmaz.
Karşinizdaki insana da “önemli
olmadigi’’ hissini asla ve asla uyandirmayin. Çünkü her insan ; Afrika’da da
olsa, Amerika’da da yaşasa, cahil de olsa, zeki-fakir de olsa, zengin de olsa,
genç de olsa, yaşli da “önemli oldugunu’’hissetmek ister. Degerli insanlar
olduklarini onlara hissettirin ve bunu samimiyetle yapin. Onlara tavir ve
davranişlarinizla “sen benim için degerlisin’’ mesaji verin .O zaman insanlarin
sizin için çok şey yaptigini göreceksiniz.
Karşınızdakinin aslında önemli bir
adam olmadığını içinizde duyarsanız, sizin
yanınızda onun kendisini önemli hissetmesi
olanaksızdır. Diğer insanların sizin için ne
denli önemli olduklarını bir düşünün. Eşiniz,
çocuklarınız, amiriniz, çalışanlarınız, müşterileriniz. Kendi zihninizde
onların değerini vurgulayın. Kainata
baktığımız zaman;
sonuçta yer yüzünde insanlar kadar önemli olan
başka ne vardır?
İNSANLARA DAVRANMA BİÇİMİMİZ KUŞKUSUZ ONLAR HAKKINDAKİ
DÜŞÜNCELERİMİZE BAĞLIDIR.
İNSANLAR HAKKINDAKİ HİSLERİMİZ, FİKİRLERİMİZE VE ONLAR
HAKKINDAKİ BİLGİLERİMİZE BAĞLIDIR.
MEVKİYLE DEĞİL İNSANLARLA KONUŞUN.
2- Diğer insanları
fark edin (önemseyin)
Sadece sizin için önemli
olan şeyleri “fark ettiginizi” hiç düşündünüz mü? Bu nedenle, birisi bizi “fark
ederse” bize karşi büyük iltifatta bulunmuş olur. Bize önemimizi kabul ettigini
göstermektedir. Bu durum, moralimizi büyük ölçüde yükseltir. Biz de daha dost,
daha uyumlu olur ve daha çok çalişiriz.
Dikkat ettiyseniz küçük
çocuklar dayanılmaz bir fark edilme arzusu duyar. “Bak anne, bak!” ve “baba ,
gel de bana bak!” tüm ana-babalara aşina cümlelerdir. Ancak çocuklar fark
edilmeyi genellikle daha dolambaçlı yollarla ararlar. Yemek yemeyi reddetme,
kafasını duvara vurma, bir şeyleri kırıp-dökme gibi
Eşlerin de en sik şikayet
ettikleri konunu “fark edilmemektir”. Pek çok koca, eşinin yeni elbisesini yada
saç modelini fark etmediginde neden kirildigini anlayamaz. Ama bu davranişi;
kadina göre kocasinin onu dikkate
degecek kadar önemli bulmadigi anlamini
taşir.
3- İnsanlara
büyüklük taslamayın
“GURUR,
KENDİNİ BULAMAMIŞ KÜÇÜK İNSANLARA AİT BİR BOŞLUKTUR.” F.G.
“BÜYÜKLERDE
BÜYÜKLÜĞÜN İŞARETİ KÜÇÜK GÖRÜNMEK, KÜÇÜKLERDE KÜÇÜKLÜĞÜN İŞARETİ BÜYÜK
GÖRÜNMEKTİR.” F.G.
Genellikle, kendi önemimizle başkasını etkileme konusunda o
denli istekli oluruz ki, o insan kendini küçülmüş hisseder ve böylece kendimizi
yüceltmiş oluruz. Kendinizi beğenmiş ve üstün gören bir insan olmayın.
Karşınızdaki insana herşeyi kendinizin bildiği imajını vermeyin. Doğal ve alçak
gönüllü olun.
Karşinizdaki kişide iyi
bir izlenim bırakmak istiyorsaniz en etkili yöntem. “Onun sizi etkilediğini bilmesini sağlamaktır”. Eğer bunu
sağlayabilir seniz, O da sizi tanıdığı insanlar arasında en akıllı, en cana
yakın insanlardan biri olarak görecektir.
“İnsanlara
değerini hissettirebileceğin fırsatları kaçırma ’’
J . H. BROWN.
Pek çok araştirmanin sonuçlarini
inceleyen J. C. Staehle çalişanlar arasinda huzursuzluk oluşturan ana nedenleri
önem sirasina göre şöyle siralamaktadir.
1- Yapılan
tavsiyelerin dikkate alınmaması.
2- Şikayetlerin
dikkate alinmamasi
3- Yüreklendirme
eksikliği.
4- Diğer
kişilerin önünde eleştirilme.
5- Fikirlerinin
sorulmaması
6- Başarilari
hakkinda bilgi verilmemesi. (Insanlar, başari durumlarini bilirlerse
kendilerini daha iyi hissederler ve daha iyisini yapmaya teşvik edilmiş
olurlar.)
7- Adam
kayırma.
Dikkat edilirse; bu sayılanların her birinde, çalışanın öneminin anlaşılmaması
yatmaktadır. Yapılan işe değer vermemek, “senin işin çok önemli değil” demektir. Çalışanların
şikayetlerine kulak asmamak, “sen o kadar değersizsin ki; şikayetlerin hiçbir
anlam taşımıyor” demektir.
“Sadece insanlara değer verdiğinizde, onlarla
bağ kurup liderlik yapabilirsiniz.”
Jim DORNAN
-
Umursamama
- Reddetme
- İletişimde on iki yaygın problem
1- Dinleyicilerle
daha başlangıçta iyi ilişki oluşturulmamıştır.
2- Beden
hareketleri katı ve cansızdır.
3- Konu,
dinleyicilerin duyguları göz önüne alınmadan zihinsel olarak sunulur.
4- Konuşmacı
başarısızlık korkusu nedeniyle rahatsız görünür.
5- Göz
teması ve yüz ifadesi yetersiz kullanılır.
6- Mizah
eksiktir.
7- Uygun
hazırlık yapmadığı için, konuşmacının aktarmak istedikleri açık değildir.
8- Etki
yaratmak için sessizlik kullanılmaz,
9- Elverişsiz
ses niteliğinin, konuşma hızının ve şiddetinin sonucu olarak enerji düşüktür.
10-
Dil ve malzeme sıkıcıdır.
11-Dinleyicilerle
aranızda derin köklü ve yaygın görüş ayrılığı varsa. (önyargı)
12- Güven
yoksa
- T.V. nin değiştirdiği iletişim kuralları
TELEVİZYON İLETİŞİM KURALLARINI
DEĞİŞTİRDİ
1- Artık
modern bir iletişimci -rahat, içten, canlı, hızlı ve eğlenceli- olmak
zorundadır.
2- Sabırsız
bir toplum yaptı. Görüşünüzü hemen belirtmeli ve ilginç olmalısınız
3- Eğer
bir resmi zihninizde görebilirseniz ve tanımlayabilirseniz, diğerleri de sizi
izler. Kafanızdaki resmi görün ve söyleyin.
- İyi bir iletişimci olmak için 14 yöntem
1- Gülümse
“BİR TEBESSÜMLE DAHİ OLSA, KARDEŞİNİ SEVİNDİRMEYİ İHMAL ETME.” F.G.
“GÜLER BİR YÜZ İNSANLARI SİZE DOĞRU ÇEKER.”
Gülümseme karşinizdaki insani fark
ettiginizin ve ona saygi duydugunuzun göstergesidir. Onun için çevrenizdeki
insanlara gülücük dagitin.
Tebessüm ederken endişeli ve sinirli olmak neredeyse olanaksizdir.
Gülümseme rahatlaticidir. Gülümseme kendine güveni gösterir.
Bildiğiniz tanışılması kolay kişiler
düşünürseniz, istisnasız hepsinin büyük tebessümcüler olduğunu görürsünüz.
Gerçek ve candan bir tebessüm, neredeyse diğer insanlarda dostça duygulara yol
açan bir “sihirli düğme” işlevi görür.
İçten gelen bir tebessüm bazı mesajlar iletir; “ Senden
hoşlandım-sana dostlukla yaklaşıyorum” aynı zamanda “beni beğeneceğini
sanıyorum” der.
Gülümsemenin ifade ettiği diğer önemli
şey “sen gülümsenmeye değersin” dir.
Tebessüm ettiğiniz kişi de bize
tebessümle karşılık verir. Gülümser, çünkü bizim gülümsememiz onun kendisini
gülümsenmeyi hak etmiş duygusu hissetmesine yol açar. Yani; kalabalığın
arasında Onu seçmişizdir, ayırt etmiş ve özel davranmışızdır.
Gülümsemenin arkadaşlik getirmesi için
onun yürekten gelmesi gerekir. Dudaklardan öteye geçemeyen gülümseme bir işe
yaramaz. Unutmayin; karşinizdakini etkileyen, sahte gülücükler degil, onun
hakkindaki gerçek duygularinizdir.
“GÜLÜMSEME ÖNCE BEYİNDEDİR, SONRA YÜZDE.” Roger AILES
Aynada alıştırma yapın. Gerçek gülümsemeyi görür görmez tanırsınız.
Aynanız gülümsemenizin gerçek mi, sahtemi olduğunu söyleyecektir. Gülümseme
hareketlerini uygulamakla aynı zamanda gülümseme alışkanlığı ve daha fazla
gülümseme isteği edineceksiniz.
İnsanların kısa sürede size daha çok ısındıklarını daha dostça tavırlar
sergilediklerini göreceksiniz. Hareketlerimiz duygularımızı, duygularımızın
hareketlerimizi belirlediği kadar belirler. Herkes sahtesiyle gerçek bir
gülümsemeyi ayırt edebilir. Gerçek bir gülümsemeyi görene dek aynanın başında
egzersiz yapmayı sürdürün. Pek çok kişi, gerçek gülümsemenin kendisine nasıl
duygu yaşattığını tatmamıştır.
Birisinden bir şey isteyip
gülümserseniz, o kişi onu yerine getirmek için kendisini adeta zorunlu
hissedecektir.
Diğer insanı ısındırmak için,
tebessümün sihrini kullanın. Tebessümün gücünü dışarı çıkıp ölçebilirsiniz.
Çıkın ve çıktığınızda onun gücünü kendi gözlerinizle görün.
“Güler
yüz altın anahtardır.’’
Thomas Babington MACAULAY.
“Bol
bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır. Hem de bedeline paha biçilemez.
H . Jocson BROWN.
2- İlgi göster
“HER SEVİYEDE İNSANIN BİR İKRAM VE
İLGİ BEKLENTİSİ VARDIR.” F.G.
“Sevgi ve ilginin gücü dünyayı
yerinden oynatabilir.” James Autry
Bir kişiye ne kadar ilgi
gösterirseniz size çok şey verir. Karşınızdaki kişiye ne düşündüğünüzü
hareketlerinizle göstermelisiniz. İlgi görmek herkesin hoşuna gider.
MESELA : 1- Ziyarete gelenleri ayakta karşılayın.
Hemen görüşemeyecekseniz geldiğinden haberdar olduğunuzu ve en kısa sürede
kendisini göreceğinizi bildirin.
2- Karşılaştığınız insanlara daima hatır sorun ve size sorulduğunda
mukabelede bulunun.
3- Bir ihtiyacın olup olmadığını
sorun, yardıma hazır olduğunuzu
gösterin.
4-Olanağınız varsa insanları
bekletmeyin. Bir randevuya zamanında gitmek gibi “ ufak nezaketleri” hafife
almayınız. bu ufak şeylere dayanarak karşımızdakinin önemini belirtmiş oluruz.
5-İnsanlara “özel muamele”
gösterin. Dünyada bir insan için en gurur kırıcı, en yıpratıcı şeylerden biri
“sıradan muamelesi görmektir.
6-Coşkuyla selamlayın. Selam
verirken karşınızdakiler tavırlarınızdan ve ses tonunuzdan sevincinizi
anlamalıdır. “Beni ne kadar çok seviyor.’’ demeliler.
“ RESULULLAH (A. S.) BİZE SELAMI
YAYGINLAŞTIRMAMIZI( TANIDIK, TANIMADIK HERKESE SELAM VERMEMİZİ) EMRETTİ. Ebu Ümame
3- İlgilerine değer ver
İyi bir
yönetici olmak istiyorsanız; yanınızda çalışan insanların değer verdikleri
konuları ve bunları tatmin etmeyi bilmelisiniz. Bunları sağlayamazsanız; o
kişiyi kaybede bilir yada işinden zevk almamasına neden olursunuz.
Mesleklerini, zevklerini, meraklarını tanıyın
ve kendilerine onlardan bahsedin. Bu durum onların hoşuna gider. Bu ilkeyi
yerine getirebilmek için ilgi alanlarınızı genişletin. Farklı mesleklerden ve
çevrelerden gelen insanlarla ortak noktalar bulabilmeniz için çok çeşitli bilgi
ve kültür birikimine sahip olmanız gerekir. Bunun için farklı sahalarda
yazılmış kitaplar okuyun, değişik kültürleri inceleyin. Size uyan ve uymayan
insanların davranışlarını, yaşam tarzlarını gözlemleyin. Eğer bunları
yaparsanız; göreceksiniz, her çeşit insanla konuşabilecek çok şeyiniz olacak.
“Etkilemek
istediğiniz insanların ilgilendikleri şeyleri düşünmek, her durum için
kullanılabilen en mükemmel düşünce ilkesidir.”
David J. SCHWARTZ
“Bir
insana ilgili olduğu konu hakkında soru sorduğunuz zaman onu can evinden
yakalamış olursunuz.” Herbert N.
CASSON
4- Onları bekletme
Bir yere zamanında gelmemeniz,
sizi bekleyenleri pek önemsemediğinize bir işaret olarak algılanabilir.
Dakik insanlar ilgili ve meraklı
oldukları izlenimlerini bırakırlar. Israrla geç kalanlar ise, konuşulması
gereken konunun pek de önemli olmadığı izlenimini verebilirler.
Bütün bu davranışların vereceği
mesaj, İnsanları ciddiye almayıp onları düşünmediğiniz izlenimidir. Ya da
onların düşüncelerini ve sağlayacakları umursamadığınızdır.
BİR
RANDEVUYA ZAMANINDA GİTMEK GİBİ “ UFAK NEZAKETLERİ” HAFİFE ALMAYINIZ. BU UFAK
ŞEYLERE DAYANARAK KARŞIMIZDAKİNİN ÖNEMİNİ BELİRTMİŞ OLURUZ.
5- İsimleriyle hitap et
“ İsimleri unutmamayı öğren, bu konuda başarısızlık ilginin
yeterli olmadığını gösterir.
LYNDON JOHN.
İnsanlar adlarının
hatırlanmasından -kendilerine değer verdiğinizi düşündükleri için- hoşlanırlar,
İsmi doğru telaffuz edin, doğru yazın.
Eğer bir kişinin adını hatalı telaffuz eder veya yazarsanız, karşınızdaki kişi
onun önemsiz birisi olduğuna inandığınızı düşünecektir.
İyi
tanımadığınız kişilerle konuşurken, adının önüne sürekli gerekli sıfatları
koymayı unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini önemli hissetmesinde
inanılmaz yardımcı olur. ( bay, bey efendi, bayan, küçük hanım, hanım
efendi,ablacığım, v.s.)
Rivayete
göre; Kartacalı Komutan ANİBAL, ordusundaki bütün askerlerin isimlerini tek-tek
bilirmiş. Eğer böyleyse askerleriyle arasındaki iletişim bağını güçlü kılmış ve
dolayısıyla da onları istediği gibi yönetmiştir.
6- Konuş - konuştur ve dinle
“Herkes kendini dinleyecek adamı arar.’’
H . N . CASSON
Başkalarının anlattıklarına
ilgi göstermediginiz her durumda, kendilerine deger vermediginiz mesajini
göndermiş olursunuz. Ama söylediklerine kulak verdiginizde onlara saygi
gösterdiginiz, onlari umursadiginiz anlaşilir. Birini dinlemek ona
gösterdiginiz en üst düzeyde saygidir. Filozof Poul Tillich’ in dediği gibi; “Sevginin ilk görevi dinlemektir.”
Sabırla dinleyerek ona şöyle
diyebilirsiniz. “Sen, dinlemeye değersin”. Onun
kendisine duyduğu değeri arttırmış olursunuz. Zira her insan “söylemeye
değer bir şeyi olduğunu” düşünmekten hoşlanır.
7- Takdir ve teşvik et
“İltifat bir fincan kahveye benzer. Gönül
alır.’’
DAVİD J . SCHWARTZ
“İnsan
doğasının en derin ilkesi taktir edilmeye duyulan iştahtır.’’
WİLLAM JAMES
“Her
insan iltifattan hoşlanir.’’
LINKOLN
“Övgü sayesinde güçsüz bir bedeni güçlü bir
hale, korku dolu bir yüreği barışa ve güvene, harap olmuş sinirleri dengeye ve
güce, kötü giden işleri zenginliğe ve başarıya, talebi ve yetersizliği tedariğe
ve desteğe götürebilirsiniz.”
Charles FİLLMORE
“ İnsanlar sizden eleştiri isterler; ama tek duymak istedikleri övgüdür.
Somerset MAUGHAM
“Konumu ne kadar yüksek olursa olsun, eleştirilmek yerine
onaylandığı zaman daha iyi çalışmayan ve daha fazla çaba harcamayan bir insana
rastlamadım henüz.”
Charles Schwab
Hepimiz içten takdiri özleriz. İçten bir dille
övülmekten hoşlaniriz. Ama bununla pek eder karşilaşiriz. Oysa övgü mucizevi
bir güçtür. Övgüden aldığımız şevk, aldatmaca değildir. Sadece sizin hayal
ettiğiniz bir durumda değildir. Bilim tarafından henüz anlaşılamamış bir nedenle,
gerçek fiziksel enerji açığa çıkarmaktadır.
New Jersey’ deki Vineland Eğitim
okulunda psikolog Dr. Henry H.GODDARD “ergograf” olarak adlandırdığı bir aygıt
kullanarak yorgunluk ölçerdi. Yorulmuş çocuklar bir miktar övgü ve takdire tabi
tutulduklarında, ergograf enerjide ani bir sıçrama gösterdi. Çocuklar
eleştirildiği ve cesaretsizliğe itildiğinde ergograf da fiziksel enerjilerinin birden bire
düştüğünü haber verir. Yani bilim övgünün gücünü açıklayamasa da onu
ölçebilmektedir.
İş yaşamında övgünün gücünden
bahsederken Charles G. NİCHOLS, eskiden başkanı olduğu ‘Ulusal Kuru Üzüm
Üreticileri Birliği’ tarafından yürütülen ülke çapındaki bir anketten söz
etmişti. Binlerce çalışan ve iş verenden, çalışanlar için önemli olduğunu düşündükleri
etmenleri önem sırasına göre sıralamaları istenmişti. Çalışanların kendi
listesinde büyük ölçüde birinci sırada yer alan etmen “işin beğenilmesiydi”.
Patronlar aynı hususu yedinci sıraya koymuştu.
Açıkça görüldüğü gibi pek azımız, bir
çalışanın yaptığı işin beğenilmesinin, ona iyi yapılmış bir iş için övgü ve
takdir etmenin ne derece önemli olduğunun farkındayız.
İnsanlar her yerde evde, işte,
okulda, fabrikada övgü ve takdir edilmeye açlık duyar. Onlara açlığını çekmekte
oldukları şeyi verdiğimizde, bizim de onlardan istediklerimizi, beceri olsun,
iş gücü olsun, fikirler, işbirliği, her ne olursa olsun bize vermede bize
cömert davranmaları çok daha olasıdır.
İnsanların beğenilecek, taktir
edilecek yönlerini bulun, kendilerine bunları belli ederek iltifatta bulunun.
Yaptıkları her olumlu atılımı kutlayın. İhtiyaçları olan şeyleri vermeyi
deneyin İnsanlar takdir edilen şeyleri gerçekleştirirler. Kişilere herkes içinde iltifat edin ama eleştirinizi yalniz
oldugunuz bir zamanda yapmayi tercih edin.
İltifat, bir fincan
kahveye benzer. Gönülleri alır, içi ısıtır. İltifatın değeri iltifatın
miktarına, türüne, yerine, zamanına, üslubuna ve iltifat edilen kişiye
bağlıdır.
İltifatınızın
başarınıza katkıda bulunmasını istiyorsanız, hak eden kimseden iltifatınızı
esirgemeyin. Çünkü bütün insanlar övülmek, iltifat edilmek, fark edilmek,
sevilmek, sayılmak ve saygınlaşmak için çalışırlar. Kendilerini iyi hisseden
insanlar iyi işler yaparlar.
Onları
cesaretlendirin, onları motive edin eğer böyle yaparsanız;
1- İnsanlarla aranızda köprü kurulur.
2- İnsanların kendilerine güvenleri ve kendilerine verdikleri değer
artar.
Cesaret vermek insanların
zayıflıklarını görmezlikten gelip, güçlü yanlarını ortaya çıkarmaktır. İnsanlara
ne kadar değerli olduklarını ve her şeyi başarabileceklerini söyleyin
muhtemelen yapacaklardır.
Yıllar önce insanların acıya
dayanıklılığını ölçmeyi amaçlayan bir deney yapılmış;
Psikologlar bir insanın içi buz dolu bir kovaya ayaklarını çıplak olarak
sokmalarını istemişler ve ne kadar dayanabildiklerini ölçmüşler.
Sadece bir
faktörün bazı insanların diğerlerinden iki kat daha fazla dayanabilmelerini
sağladığını görmüşler. Bu faktörün ne olduğunu biliyor musunuz.? CESARET. Yanında kendine cesaret veren
biri olan denekler, diğerlerine oranla acıya daha fazla katlanmışlar.
BİR İNSAN KENDİSİNE CESARET VERİLDİĞİNİ HİSSETTİĞİNDE ,
OLANAKSIZ ŞEYLERE BİLE KATLANABİLİR VE İNANILMAZ GÜÇLÜKLERİ YENEBİLİR.
Bundan sonra her
gün bir insana sahici, candan bir övgüde bulunun. Bunu eşiniz, çocugunuz,
amiriniz, müşteriniz veya elamaniniz üzerinde deneyin ve karşinizdakinin derhal
“canlandigini” gözlemleyin. Ayni kişinin daha dostça ve daha iş birligine
yatkin bir hale geldigini göreceksiniz.
Amerikan
Endüstrisi samimi övgünün ve gerçek takdirin sadece çalışanların kendilerini
daha iyi hissetmelerini değil, bunun yanı sıra daha çok iş ortaya koymalarını
sağladığını kanıtlamıştır.
“Teşekkür ederim”
demenin alti kurali.
“Teşekkür
ederim” sözü, dogru kullanilirsa, insan ilişkilerinde sihirli kelimeler
olabilir. Aşagidaki alti kurali ezberleyin. Bunlar denenmiş ve kanitlanmiştir.
1-Teşekkür içten olmalidir.
Demek istediğiniz
şekilde ifade edin. Söylerken duygu ve canlılık katın. Rutin değil, “özel” bir
söz gibi gelsin kulağa.
2-Mırıldanarak değil, açıkça söyleyin.
Tam olarak
ağzınızdan çıkmalı. Karşınızdakinin ona teşekkür etmek istediğinizi bilmesinden
utanç duyuyormuş gibi davranmayın.
3-İnsanlara isimleriyle teşekkür edin.
Teşekkür
ettiginiz kişinin ismini kullanarak kişiselleştirin. Bir gurupta teşekkür
edilecek birkaç kişi varsa, sadece “herkese teşekkürler” demeyin, onlarin
isimlerini telaffuz edin.
4-Teşekkür etmekte oldugunuz kişiye dogru
bakin.
Bir insan
teşekkür edilmeye degerse, bakilmaya ve fark edilmeye de degerdir.
5-İnsanlara teşekkür etme üzerine çalışın.
Bilinçli olarak ve kasten insanlara
teşekkür edebileceginiz şeyler arayin. Bunun akliniza gelmesini beklemeyin. Bir
alişkanlik haline gelinceye kadar yapin.
6-İnsanlara en beklemedikleri
anlarda teşekkür edin.
“Teşekkür ederim” sözü,
karşinizdakinin en beklemedigi veya muhakkak hak ettigini düşünemedigi bir anda daha etkili olur.
Taktir ederken;
1-Taktiri hemen yapın.
2-Kesin bir dille taktir edin.
3-Neyi, niçin, hangi yönden beğendiğinizi
anlatın.
En iyi sonuç, karşınızdaki hangi
hususta övgü aldığını tam olarak bilirse alınır.
4-Kişiden daha çok davranişi övün, ne veya
kim oldugu için degil.
Davranışı övmek, onu yapan
kişinin daha çok gayret göstermesiyle sonuçlanır.
Unutmayın, övgü, neye hedeflenmekteyse
onu çoğaltma ve arttırma eğilimindedir. Birisini işle ilgili olarak överseniz,
daha çok iş yapacaktır. Davranışı konusunda överseniz, davranışı daha iyi
olacaktır. Ancak yalnızca kişi olarak överseniz, sadece egoizmini ve kendini
beğenmişliğini arttırırsınız.
Doğru: (sekreterine) Son zamanlardaki
yazılarınız gerçekten kusursuz.
Yanlış: (sekreterine) Siz iyi bir elemansınız.
5-İltifat ederken olabildiğince samimi olmaya
çalışın - görünmeye değil. Yaltaklanma kolay
anlaşilir ve size de karşınızdakine de bir fayda sağlamaz. Büyük bir şey seçip
içten olmamaktansa, küçük bir şey seçerek birine övgüde bulunmak ve bunu içten
yapmak çok daha iyidir.
8- Kırıcı söz ve davranıştan kaçın, yıkıcı
tenkitte bulunma
“KIYAMET GÜNÜ, ALLAH İNDİNDE
MAKAMCA İNSANLARIN EN KÖTÜSÜ; DİL VE DAVRANIŞLARININ KABALIĞINDAN KAÇINARAK
İNSANLARIN KENDİSİNİ TERKETTİĞİ KİMSEDİR.”
H.z. MUHAMMET.
KENDİSİ ATEŞE HARAM EDİLEN VE
KENDİSİNE DE ATEŞİN HARAM KILINDIĞI KİMSEYİ SİZE HABER VEREYİM Mİ? ATEŞ, HALKA
HER YAKIN OLANA, YUMUŞAK HUYLU VE İNSANLARA KOLAYLIK GÖSTERENE HARAM
KILINMIŞTIR. H.z. MUHAMMET.
“BİR KİMSE YUMUŞAK DAVRANMAKTAN
MAHRUM İSE HAYRIN TAMAMINDAN MAHRUMDUR.”
H.z. MUHAMMET
“ YUMUŞAKLIK VE TATLILIK BIR ŞEYE
GIRDIMI ONU MUTLAKA TEZYIN EDER, BIR ŞEYDEN ÇIKARILDIMI ONU MUTLAKA KUSURLU
KILAR.”
H.z. MUHAMMET
“YUMUŞAK KONUŞ KI, KALPLERIN
KAPILARI AÇILSIN.” F.G.
“GÖNÜLLERİN ANAHTARI YUMUŞAK HUY VE YUMUŞAK KELİMELERDİR.” F.G.
“Sen kaba, hiddetli ve şiddetli olursan işin
yürümez. Insanlara yumuşaklikla muamele et, yoksa onlari kirpi gibi dikenli
bulursun.” MEVLANA
“Tamimiyle doğru olsa da set söz insanı
yaralar.” SOPHOKLES
“Büyük adam, küçüklere karşi davranişiyla
büyüklügünü gösterir.” CARLYLE
Tenkidin amacı bir hatanın-eksikliğin karşımızdaki kişiye kabul
ettirilmesidir.
Tenkit etmeyin. Çünkü tenkit; insanı
savunma vaziyeti almaya kendini haklı göstermek için uğraşmaya sevk ettiğinden,
zararlıdır. Hatta tehlikelidir. Çünkü insanın hayatta en çok kıymet verdiği
izzet-i nefsine(onuruna) dokunur, hiddetini körükler.
İnsanlar hata yaptıklarında,
hatasını yüzüne çarpmayın. Onu toplum içinde kesinlikle mahcup etmeyin.
Hatalarını düzelteyim derken bir hata da siz yapmış olursunuz. Onu sindirerek,
cevap hakkı tanımayarak, suçlu olduğu duygusunu aşılayarak, üzerine yürüyerek
uslandırmaya çalışmayın. Haklı olduğunuz zaman insanlara bu haklılığınızı
incelik ve nezaketle kabul ettirin, yanıldığınız zaman ise yanlışınızı hemen
kabul edin.
Hiddetlendiğiniz zaman, sizi
hiddetlendiren kişiye ağır konuşmakla içinizi döküp rahatlamış olursunuz. Fakat
karşınızdakinin ne hale geldiğini bir düşünür müsünüz?
“Yumruklarınızı
sıkarak bana geldiğiniz takdirde, benim yumruklatırımı iki misli sıkacağıma
inanabilirsiniz. Fakat bana gelir de; ‘Gelin şu meseleyi birlikte konuşalım,
anlaşmazlığın sebebini anlayalım” derseniz, çok geçmeden aramızda ciddi bir
ayrılık bulunmadığını hatta anlaştığımız noktaların, ayrıldığımız noktalardan
çok daha fazla olduğu belirir ve birlikte hareket etmemize hiçbir mani
bulunmadığı derhal anlaşılır.”
WILSON
Eğer tenkit edilecekse ;
1-Başkalarının hatalarını tenkit
etmeden önce kendi hatalarınızdan söz edin, her insanin hata yapabileceğinden
bahsedin. Böylece onun kendi hatalarını kabul etmesini sağlamış olursunuz.
2-Toplum içinde hiç kimseyi tenkit
etmeyin Bu tarz konuşmaları baş başa yapın.
“Herkesin önünde öv. Tenkitlerini bir kenara
çekerek söyle.” H. Jackson BROWN
3-Şikayet ve tenkidi doğrudan
ilgili şahsa yapınız, aracı kullanmayınız.
4-Tenkit ve şikayetin sebepleri
açıkça anlatılmalıdır. Hem gerekçe hem de niyet ortaya konulmalıdır. Amaç da
belirtilmelidir.
5-Tenkitte kıyaslama yapmak en
büyük hatadır. “sen böyle yaptın., yanlıştı. Halbuki Erol hiç böyle
yapmıyor...."”çıkışı hem gereksiz, hem tahrip edicidir. Kişi yok edilmek
istendiğini, varlığından hiç memnuniyet duyulmadığını, olumlu yönlerini göz
ardı edildiğini düşünür.
6-Biriktirerek yapılacak tenkit
görüntünün net olmasını engeller. Savunma isteğini arttırır. Konunun kabul
edilme ihtimalini azaltır. Her tenkitin tek konusunun bulunması doğru olur.
7-Tenkit zaman geçirilmeden
yapılmalı.
Başkalarını kötüleyeceğimize onları
anlamaya çalışalım. Onların yaptıkları işleri niçin yaptıklarını gözlemleyelim
ve inceleyelim. Böyle bir davranış eleştiriden daha çok değerli ve verimlidir. “Her şeyi bilmek, her şeyi bağışlamaktır.”
Doktor johnson’ un dediği gibi :
“Tanrı bile insanların yaşamını son bulmadan, insanları yargılamıyor.” Öyleyse
bu iş bize düşmez.
9-
Mutluluk
ve üzüntülerini paylaş
Nişan, evlenme, doğum gibi mutlu günlerde çiçek ya da
tebrik karti göndermeyi ve tebrik ederek mutluluklarına katılmayı, hastalık -
kaza gibi durumlarda “geçmiş olsun’’ dileklerini sunmayı, ölüm hallerinde de
yakınlarına taziyede bulunmayı hiçbir zaman ihmal etmeyin. Dini ve milli bayramlarda
tebrikleşmeyi unutmayın.
Manisa da
birlikte görev yaptığımız müzik öğretmeni
arkadaşımızın Bursa’da yapılan düğününe gitmiştik. Düğün sonrası bir gün
“Sizin düğünüme gelmeniz beni çok etkiledi. Gelen olmaz diye düşünüyordum.
Benim için sizin apayrı bir yeriniz var” demişti.
“Bir kişinin
başarısı karşısında onu kutlama ve üzüntülü durumlarında taziyelerini bildirme
fırsatlarını hiçbir zaman kaçırma.’’
LYNDON JOHNSON
10-Hediye ver
Hediye vermek : karşidaki kişiyi
önemsediginizi, ona deger verdiginizi gösterir. Kalpleri birbirine
yakinlaştirir. Onun için eşinize, anne - babaniza, çocuklariniza, dostlariniza
hediye almayi ihmal etmeyin.
“MUSAFAHA EDİN Kİ KALPLERDEKİ KİN GİTSİN,
HEDİYELEŞİN Kİ, BİRBİRİNİZE SEVGİ DOĞSUN VE ARADAKİ DÜŞMANLIK GİTSİN.” H.z Muhammet (S.A.V.)
“Küçük hediyeler dostluk, büyük hediyeler sevgi meydana getirir.’’
LICHTERBERG
“BAŞKALARINI ZIYARET VE ONLARA
HEDIYE VERMEK KALPLERIN KILITLERINI AÇAN IKI ALTIN ANAHTARDIR. F.G.
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE SEVGİYİ
ARTTIRIR, KALPTEKİ KÖTÜ HİSLERİ GİDERİR. H.z Muhammet (S.A.V.)
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE KALPTE
KARALIK OLAN (KİN, BUĞZ VE DÜŞMANLIK) DUYGULARINI GİDERİR.
11- Ara ve ziyaret et
ZİYARETLEŞİN, ÇÜNKÜ ZİYARET SEVGİYİ PERÇİNLER. H.z Muhammet (S.A.V.)
Bunun bir büyük avantajı şudur ki; siz onların
yanına geldiğinizde söyledikleri her şey daha samimi, daha gerçek, daha “derin”
olacaktır. Kendilerini daha rahat ifade edeceklerdir. Bir insanın problemini
gerçekten anlamak için onun “evine” gitmeniz, çağırmanızdan daha etkilidir.
Aramayan insanlar sizi sevmiyor demek değildir. Ama onların
aramaları sizi daha çok memnun eder. Arayan insanların sizin için apayrı
yerleri olur. Siz de dostlarınızı arayıp ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.
“Gerçek
dostlar iyi günlerinizde davet edince sizi ziyaret ederler, kara günlerinizde
davetsiz gelirler.’’
THEOPMRASTUS
12-Yardım et. Onlardan da yardım al
“İYİLİĞİN MÜKAFATI İYİLİKTEN BAŞKA
BİR ŞEY OLUR MU?” Rahman 60
“ALLAH SANA NASIL İHSANDA
BULUNDUYSA SEN DE BAŞKALARINA İHSANDA BULUN.”
Kasas 77
İNSAN NEFSİ, KENDİNE İYİLİK YAPANI
SEVME FITRATI ÜZERİNE YARATILMIŞTIR. H.z Muhammet (S.A.V.)
“İYİLİK GÖRMENİN YOLU İYİLİK
YAPMADAN GEÇER.” F.G.
“ŞERRINDEN ENDIŞE ETTIGIN KIMSEYI,
BIR DE IYILIKLERINLE YUMUŞATMAYI DENE!”
F.G
“İNSAN ALMADAN ÖNCE VERMESİNİ BİLMELİ
Kİ, ALMA MEVSİMİNDE KAT-KAT ALABİLSİN.”
F.G.
Kendinizi unutarak başkalarini
düşünün. Kendisi için her türlü fedakarliga kanlandiginizi gören bir kimse sizi
mutlaka takdir edecektir.
“İyilik hiçbir zaman boşa gitmeyen
yatırımdır.” THOREAU
“Hizmet etmeksizin hiç kimse büyük olmayı
başaramaz. Hizmet büyüklüğün gereğidir.”
GOETHE
“Dostuna da düşmanina da yardim et, çünkü o
zaman dostunla daha yakin dost, düşmaninla da dost olursun.”
CLEDBUL
Yardıma gereksinimi olan kişilere
yardım etmenin yollarını arayın ve kendi tarzınızla yardım edin. Bunu, sonradan
alacağınız karşılık için değil, insanlar zor durumda olduğu ve desteğe
gereksinimleri olduğu için yapın.
Ayrıca size yapılan küçük büyük her
iyiliği takdir ettiğinizi gösterin. Size her hangi bir şekilde yardım eden ya
da etmeye çalışan kişilere yalnız teşekkür etmekle kalmayın. Onlarla sürekli bağlantıda
olun. Size verdikleri yardımı, düşünceyi ve araçları gelişmenizde kullanın.
Birine gerçekten yardımınız dokunduğunu bilmek, çok tatmin edicidir; bu tatmin
duygusunu başkalarına da tattırın
13-Alaya alma (Takılmacılığı bırak)
“KARDEŞINI ALAYA ALARAK ONUNLA
ŞAKALAŞMA” H.z Muhammet (S.A.V.)
Takılmak ve şaka yapmak, karşınızdakinin kendi gözündeki
değerini hedeflemektedir. Kişilerin kendi gözündeki değerini tehdit eden şeyler
zevkli olduğu zaman bile tehlikelidir. Alaycılığın bünyesinde her zaman
acımasız bir yan bulunur ve diğer insana kendisini küçülmüş hissettir.
Pek çoğumuz diğer insanların bundan
hoşlanacağını düşünerek onlara takılırız. Karşımızdakinin zekamızı fark
etmesini, alaycılıktaki mizahı görmesini ve söyleneni üzerine almamasını umarak
iğneleyici sözler söyleriz.
Kamuoyu araştirmalari göstermiştir
ki, insanlar yakin arkadaşlari tarafindan bile yapilsa şakalara maruz kalmaktan
hoşlanmamaktadir. Yine de arkadaşlarinizin şakadan hoşlanmadiginizi bilmelerini
istemeyiz; oyun bozan oldugumuzu düşünmelerinden endişe ederiz. Bu nedenle en
iyi arkadaşlariniz dahi şakadan hiç hoşlanmadigini söyleyemeyecektir.
14-Esprili ol.
: Espri
anlaşmazliklari çözer, kizginligin önünü keser, kayitsiz davranişlari önler ve
endişeyi giderir. Böylece baski veren durumlari yapici bir şekilde düşünmenize
yardimci olur.
Neşeli ve
mutlu bir mizaciniz olmali. Hiç bir şey donuk bir “Lider” den daha
kötü
değildir. Neşe bulaşıcı, motive edici ve moral yükseltici bir şeydir.
“Yükselecek tansiyonu düşürebilmek için
esprili olun.”
Sang H. KIM
Gülmek bize iyi gelir,
çünkü:
1-Vücudun rahatlaması için beynin
salgıladığı endorphini arttırır.
2-Vücudun strese tepkisi olan
kortizonu azaltır ve sakinleşmemizi sağlar.
3-Beynin yaratıcılık merkezini harekete geçirir ve böylece,
a-)Yeniliklere, belirsizliklere, değişikliklere karşı
hoşgörülü yaklaşır.
b-)Geniş fikirli olur.
c-)Sorunları çözümlemede ilerleme kaydeder.
d-)Risk almaya yatkınlaşır.
Yöneticiler İçin Espri Kullanımı
Eğitimcisi ; C. W.Metcalf ; Esprinin etkilerini şöyle dile getiriyor.
1- Fiziksel enerji seviyesini destekleyen hevese yol açar.
2- Atikliği ve zihinsel randımanı arttırır.
3- Kişisel ilişkileri geliştirir.
4- Anlamı netleştirir ve kavramayı arttırır.
5- Buzu kırar, fikir ayrılığını değiştirerek iş birliğini, dostluk
hissini ve ekip çalışmasını geliştirir.
6- Konsantrasyonu geliştirir. Stres altindaki zihinler yavaş işler ve
zor konsantre olurlar.
“ Espri anlayışı
başarılı kişilerin niteliğidir.”
A.B.D.
İşletmesinin Yeni Kahramanları Kitabının Yazarı Charles Garfıeld
Espri yapma yeteneği altı unsura bağlıdır;
1- Araştırmacı olma
2- İlişkin kılma Dinleyiciler
anlattığınız malzeme ile ilişkili olmalıdır.
3- Ritim giriş,
orta ve son arasi uyum
4- Prova Daha
önce birilerine anlatın. Anlatım temposunu yakalama adına bu gereklidir. Doğru
sözcüğü uygun yerde vurgulamak, doğru noktada duraksamak, can alıcı noktayı tam
zamanında anlatmak .
5- Rahat olma
6- Riske girme Etkili olur yada olmaz siz anlatın.
Anlattığınızı imkanınız varsa bir videoya alıp seyredin
neden güldürdüğünüzü ya da güldürmediğinizi gözlemleyin.
SEMİNER SÜRESİ:
6 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
YÖNETİCİ İÇİN KENDİNİ GELİŞTİRME BECERİLERİ
a. Vizyon nedir?
“Göz
bozukluğu gördüklerimizi sınırlar, görüş bozukluğu ise yaptıklarımızı.”
Franklin FIELD
Webster Sözlüğü’nde görüş(vision)
kelimesi şöyle tanimlanmaktadir. “normal görme dişinda görüldügü varsayilan
nesne;...gerçekte görünmedigi halde bir şeyi algilama yetenegi, örnegin
zihinsel yetenek, güçlü önsezi....hayal etme gücü
Kelime anlamından uzaklaşıp, mecazi
anlamda kullandığımızda ise; GÖRÜŞ: Önümüzde
bulunandan daha fazlasını görebilme yeteneğidir. Başkaları tarafından kolayca
fark edilmeyen özellikleri görebilmek demektir. Fırsatı görebilmek demektir.
“Şans, hazırlıklı
olarak fırsatlarla karşılaşmaktır.”
Anthony Robbins
“
Gelecek daima; olabilecekleri açıklığa kavuşmadan uzun süre önce görenlerin
olacaktır.”
Geleceği gözler önünde
canlandırabilme yeteneği için de kullanılır. (Walt Disney görüş sahibiydi.)
“Görüş,
önümüzdeki günlerde nasil ve neler olabilecegi
veya olmasi gerektigi hakkinda zihnimizde canlanan resimdir.” Yazar George BARNA
Görüş büyük yararlar getirir ve
muazzam firsat kapilari açar. Bir insanin gücünü arttirir. Görüş büyüdükçe,
verdigi güç de artar.
b. Vizyon ne sağlar?
-
İşimize değer
katar
. Her
görevin bir değeri vardır. En sıradan görev bile, daha büyük bir amaca hizmet
ettiğinizi gördüğünüzde size bir tatmin hissi verebilir.
Bir binada tuğla örmekte olan üç ustayla konuşan adamın hikayesi
gibidir. Adam ilk ustaya “Ne yapıyorsun?” diye sormuş. Usta; “Ekmeğimi kazanıyorum”
demiş. Aynı soruyu ikinci ustaya yönelttiğinde, “Tuğla örüyorum” yanıtını
almış. Sıra üçüncü adama geldiğinde ise, tuğlacı şevkle; “Katedral inşa
ediyorum” demiş. Bu insanların üçü de aynı işi yapmaktaydı. Ancak sadece
üçüncüsü, bir görüşle güdülenmişti. Büyük resmi görmesi, işine değer
katmaktaydı.
-
Geleceği
önceden haber verir.
Görüşünüz olduğunda, geleceğiniz
muhtemelen o vizyonun gerçekleşmesi olarak ortaya çıkacaktır.
c. Vizyonun önündeki engeller
-
Geçmişimiz
görüşümüzü sınırlayabilir
Geçmişimiz , muhtemelen başka her
şeyden daha fazla bizi sinirlama gücündedir. Genelde gelecekteki olasiliklari
geçmiş başarilara veya başarisizliklara bakarak gözden geçiririz. Özellikle
zorlu, zedeleyici ve başarisiz bir geçmişiniz varsa, gelecek hakkindaki
görüşlerinizi geliştirmek için daha çok çalişmaniz gerekir. “Ögrenilmiş
çaresizlik” girdabini kapilmayiniz.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK : Bu kavram
bize başarısızlığın kesinlikle öğrenilmiş
olduğunu gösteriyor.
Köpek balığı, diğer balığı yemesin diye araya cam bölme
konuluyor. Köpekbalığı diğer balığı yemek için
çabalayıp duruyor. 28 saat sonra köpekbalığı, aradaki cam
bölme kaldırılmış olmasına rağmen,
balığı yemekten vazgeçiyor. Çünkü benim bu balığı yemem mümkün değil diye düşünüyor.
İnsanlar da böyle
olabilir. Başarısız olacağınıza gerçekten inanıyorsanız, görüşünüzü sınırlamış
olursunuz. Bunu düşünün. Büyük hayaller görmeye hazır olun ve sınırlarınızı
deneyin. Gücünüzü hapsetmeyin.
-
Mevcut
baskılar görüşümüzü sınırlayabilir.
Günün birinde
yiyecek almak üzere eşegini pazara götüren Nasrettin Hoca ile oglunun öyküsü;
Hoca eşegin üzerinde giderken, oglu yürüyormuş. Yoldan geçenler: “Aman Yarabbi,
gayet saglikli adam eşegin üzerinde gidiyor, zavalli çocuk yürüyor” demiş.
Bunun üzerine
Hoca oğlunu eşeğe bindirmiş. O zaman etrafındakiler: “Ne büyük saygısızlık.
Babası yürüyor, oğlu eşeğe biniyor” demişler.
Bunun üzerine
ikisi de eşegin üzerine binmiş. Gelen-geçen de, “Ne acimasiz insanlar-ikisi
birden zavalli eşegin sirtina binmiş”, demişler.
Bunun üzerine
ikisi de inip, eşekle beraber yürümeye koyulmuş. Insanlar: “Ne akilsizlik,
sapasaglam eşek boş dururken, ikisi de yürüyor” demişler.
Sonunda gün
ilerlemiş, Hoca, oglu ve eşek pazara varmişlar. Onlarin gelişini görenler
şaşirmiş: baba-ogul, eşegi sirtlamişlar taşiyorlarmiş!
Nasrettin Hoca gibi biz de duyduğumuz
baskılardan o kadar çok etkileniriz ki, nereye ve neden gitmekte olduğumuzu
unutabiliriz.
Çok önemli işler ve boş konuşmalar bizi
o denli meşgul edebilir ki, zihnimizde görüşe yer kalmaz. Bunun sizin de
başiniza gelmesine izin vermeyin.
-
Sorunlar
görüşümüzü sınırlayabilir
Tarih, sorunlarla karşilaşan, ancak
bunlari aşmayi başaran büyük insanlarla doludur.
Örneğin; Eski
dünyanın büyük hatibi ÇİÇERO kekeme
idi. Konuşmaya başladigi zaman herkes ona kahkahalarla gülüyordu. Ancak O büyük
bir hatip olma görüşünü taşiyordu. Deniz kenarinda agzina çakil taşlari
koyarak, aylarca konuşma egzersizleri yapti.
Jül SEZAR,
sara hastası olmasına rağmen önce general, sonra da imparator oldu.
BETHOVEN,
sağır olmasına rağmen senfoniler besteledi.
Charles
DICKENS, bir ayağı aksamasına ve yoksul bir aileden gelmesine rağmen Viktorya
devri İngiltere’sinin en büyük romancısı oldu; zira yazar olma görüşüne
sahipti.
Herkesin sorunları vardır. Bazıları, doğuştan gelen
eksikliklerdir. Diğerleri, kendi kendimize oluşturduğumuz problemlerdir.
Sizinkiler ne olursa olsun, onların gelecek üzerine oluşturduğunuz görüşleri
yok etmesine izin vermeyin.
-
Bakış
açısından yoksun olmak görüşümüzü sınırlayabilir.( Faklı bakış açıları kazanma)
Bakış açısından yoksun olma,
muazzam ölçüde kısıtlayıcıdır.1800’lerde Birleşik Devletler Patent
Dairesi’ndeki bir görevlinin, değeri olan hiçbir şey icat edilemeyeceğini
sandığı için; çünkü hiçbir gelişme o dönemde olmamıştı, dairenin kapatılması
gerektiğini söylemiş olduğunu, düşünebiliyor musunuz? 1900’den bu yana sağlanan
teknik gelişmeleri düşündüğümüzde, birin böyle bir tavsiyede bulunmuş olduğuna
inanmak, olanaksız geliyor.
Bakış açısı ile ilgili sorunlarınız
varsa, her şeyi daha değişik bir bakış açısından görmeye çalışın. Diğer
kültürleri inceleyin. Sonra, bir tek gözünüzü geleceğe dikerek, şimdiki zamana
bakın.
“Ancak
görünmeyeni görebilen, olanaksızı başarabilir.”
Frank GAINES
-
Mevcut
durumumuz, görüşümüzü sınırlayabilir.
Yeteri kadar ister ve elde etmek
için gereken bedeli öderseniz, hemen her şey mümkündür. Ne kadar sinirli
görünürse görünsün, mevcut durumunuzun görüşünüzü çalmasina izin vermeyin.
Hayalleriniz büyük olmali.
KENDİNİ GELİŞTİRME
Sahip olduğu şeylerle yetinmeyin,
daha iyiye ve kusursuza ulaşma gayreti gösterin. Bir insanın yaşamındaki olumlu
gelişmeler, her zaman kişisel gelişmeyi gerektirir. Görüşünüzü gerçekleştirmek
için nasıl bir gelişme içinde olmanız gerektiğini düşünün. Sonra da arzu
ettiğiniz kişi olabilmek için neler öğrenmeniz gerektiğini belirleyin.
Öğrenmeyi ve gelişmeyi hep sürdürün, okumaya aşık olun.
“Ne yazık ki, bu günkü insanımızın en
karekterislik bir yanı, okumamak ve düşünmemek. zannediyorum bizi verimsiz hale
getiren de işte bu. istisnalar olsa da, bu bir gerçek.” F.GÜLEN
“Çok kitap okumalı, mesela binlerce sayfalık
kitaplar çok kısa zamana sıkıştırılarak okunmalı ve hazmedilmeli. kitap okurken
de dikkatimizi çeken orijinal yerler not alınmalı ve geçmiş malumatımıza
dayanarak gördüğümüz eksiklikler tamamlanmalıdır. F.GÜLEN
“ Bulunduğunuz yerin en iyi süngeri siz olun.”
“En
büyük ve karlı yatırım, kendine yapılan yatırımdır.”
David J. SCHWARTZ
-
Yönetici
için ufuk geliştirme yolları
1- Başkalarının fikirlerine kulak ver
“Kimden
gelirse gelsin insan, kendi sistemine, kendi düşüncelerine, kendi dünyasına ve
kendi menfaatine olacak bilgi ve mülahazalardan faydalanmayı bilmeli ve hele
tecrübe sahiplerinin tecrübelerinden yararlanmayı da, asla ihmal etmemelidir.” F.GÜLEN
“Akıllı insan yanılmayacağını iddia
eden ve başkalarının fikirlerine karşı
müstağni kalan insan değildir. akıllı insan yanılmasının beşeri olduğunu
kabullenerek, işlediği hataları düzelten ve değişik düşünceleri değerlendirip
onlardan istifade etmesini bilen insandır. F.GÜLEN
“Akıllıdan birkaç adım daha ileri akıllı,
başkalarının akıl ve düşüncelerine de değer verendir. F.GÜLEN
“Kendi akıllarına güvenip başkalarının
düşüncelerine müracaat etmeyenler dahi de olsalar,muhakemeye önemli bir
derinlik kazandıran başkalarına danışmayı terk ettiklerinden dolayı akılsız
sayılırlar. F.GÜLEN
Yeni fikir ve önerilere açık olun.
İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok, aptalca gibi kelimeler ağzınızdan
hiçbir zaman çıkmasın.
Farklılık çeşitlilik, zenginlik
demektir. Şöyle bir düşünün çevrenizde bilgilerinden, tecrübelerinden,
zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan var.
Yeni fikir ve görüşlere açik
oldugunuzu karşi tarafa hissettirin. Çalişanlarin fikirlerinden ve
düşüncelerinden istifade etmesini bilin. Farkli düşüncelerin toplandigi bir
havuz olun.
Hiçbir
müdür ; kendisini emri altında çalışan personelin tamamından daha akıllı
saymamalıdır.
Yüzlerce personelin çalıştığı bir işyerinde bilgilerinden,
tecrübelerinden, zekalarından
faydalanılacak kim bilir kaç insan vardır?
Japonlar bunu çok iyi yapıyorlar.
Çalışanların her türlü teklif, tavsiye ve uygulamalarına kapıları açıktır.
Herkesin düşündüğünü söyleyebildiği bir ortamda ortaya çok güzel şeyler çıkar.
Nerede hür düşünmek ve düşündügünü
söylemek kisitlanmişsa, orasi geri kalmiştir.
Ayrıca bize fikir de vermesine olanak
tanımadığımız sürece, bir insanın kas gücünün yüzde yüzünü elde etmeniz
psikolojik yönden olanaksızdır. A.B.D.’ de Endüstri işçileri üzerinde tutulan
kayıtlarla bu husus şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmıştır. Yönetimde
kesinlikle söz sahibi olmayan, öneri ve fikir katkısında bulunmayan, kendi
düşüncelerini ifade etmelerine izin verilmeyen işçiler, tavsiyelerde bulunmaya teşvik edilenlere kıyasla daha az
iş yapmaktadırlar. Çünkü insanlarda kendilerine danışılmadan alınan kararlara
karşı çıkmak gibi genel bir eğilim vardır.
Katılımcı Yönetim Robert C. Hood’ un her alanda kullandığı yöntem. Bu sistem
ailede de uygulanılabilir. Haftalık toplantılarla çocuklar dinlenir, onların da
fikirleri alınır.
“İNSANLAR
OLUŞTURMASINA YARDIMCI OLDUKLARI ŞEYLERİ DESTEKLERLER.”
“Hayatta başarılı olmanın
sırrının başkalarının tecrübelerinden yararlanmayı bilmek, verilen öğütleri can
kulağıyla dinlemek, ilgili yayınları dikkatle okumak ve kazanılan bilgileri
değerlendirmek olduğuna inanırım. Dolayısıyla iş hayatındaki başarımı, mesai
arkadaşlarımla kurduğumuz; uzun yıllar süren yakın iş birliği sağlamıştır.” Vehbi
KOÇ
2- Beyin takımını kur
“GÜNDEM BELİRLEMEK VE HADİSELERİN
NABZINI ELDE TUTABİLMEK İÇİN DEVAMLI FİKİR VE DÜŞÜNCE ÜRETEN BİR ‘BEYİN
KADROYA’ VE DÜŞÜNCELERİ PRATİĞE DÖKECEK ‘DİNAMİK İNSANLARA’ İHTİYAÇ VARDIR.
TABİİ BÜTÜN BUNLAR, BİRER PLAN VE PROGRAM GEREKTİREN İŞLERDİR.” F.G.
Artık
“Tek Adam” “ One Man Show” devri geçti. Başarılı olmak istiyorsanız takımınızı kurun. Sermayede, çalışmada ve düşüncede
kolektif hareket edenler için karın
sınırı yoktur. Sakıp SABANCI
3- Başarılı insanı bul ve taklit et.
Başarılı
insanları gözlemleyin. Onlara sorular sorun. Onları taklit edin. Göreceksiniz
zamanla onlar gibi düşünmeye başlayacaksınız.
4- Olumlu düşünmenin gücünden yararlan
Kendilerine ait hiçbir hayali olmayan
insanlar, sizinkileri göremezler. Bu tarz insanlar gelişiminizi engeller, sizin
duyduğunuz aşk ve şevki öldürürler.
DEĞİŞİM
-
Değişim
gelişim için şarttır
“Esnek
olun, yeni alternatiflere ,yeni arayışlara yönelin. Her hangi bir sistemde en
esnek olan kazanır.” Turgay Biçer
“Değişimi kucaklayın; büyük mutluluk sizi
orada bekliyor.”
Arthur PINE
Değim, gelişim için şarttır.
Değişimin olmadığı yerde gelişimden söz edilemez. Değişimi arzulayın. Bir çok
kişi yeni çözümler yerine eski sorunlarla yaşamayı tercih eder. Cotford’un
Kanunu şöyle der: “Hiçbir şey, herkes onun yapılması gerektiğine ve artık
değişik bir şeyin yapılma zamanının geldiğine yeterince ikna olana kadar
yapılamaz.”
-
Nasıl
değişiriz?
Düşünce – inanç
–potansiyel – eylem davranışlar – alışkanlıklar
- karasevda(tutku)
-
Değişimi
uygula
İlk
aylarda hemen büyük ve köklü düzenlemeler ve değişiklikler önermeyin.
Astlarınıza da alışkanlıklarında değişiklik getiren emirler vermeyin. Önce, siz
mevcut düzene uyun ve uyum sağlayın. Sonra, onlar da size uyar. Özellikle ilk
üç ay dinlemede kalın. İnsanlar, konular ve olaylar hakkında bilgi sahibi olun.
Objektif değerlendirme yapın. Gerekli düzenleyici kararlarınızı üç ay sonra
verin ve uygulamaya geçin. Unutmayın yeni birinden gelen yenilikler tepkiyle
karşılanır. Ve yeni yöneticiler hemen yıpratılmaya başlanır.
Üstünüzün desteklemediği, uygulama imkanı
olmayan yenilik ve değişiklikleri de sakın yapmayın. Sonra, emrinizi
geri almak durumunda kalır, gücünü
zayıflatırsınız.
“Her oyuncu diğerini düşünmek zorundadır.”
Geen Bay Packers’ ın efsanevi
koçu :
Vince LOMBARDI
-
Ne zaman
değişiriz (değişime açık olduğumuz 3 zaman)
Yaşamlarımızda değişmeye en açık olduğumuz
üç zaman vardır.
1-
Değişmeye zorlanacak
kadar acı çektiğimizde
2-
Sıkıldığımızda ve
umursamaz olduğumuzda değişime daha açık hale geliriz
3- Değişim biz değişebileceğimizi anladığımızda gerçekleşme
eğilimindedir. Bu hepsinden daha fazla güdeleyicidir. Çünkü aynı kalmak zorunda
olmadığınızı birden anlamanız, değişim arzusunun ateşini her şeyden daha fazla
alevlendirir.
SEMİNER SÜRESİ:
3 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
YÖNETİM BECERİLERİ
a. Nasıl ödüllendireceğinizi biliyor musunuz?
Yöneticiler, işinde ve görevinde
üstün başarılı ve verimli personeli ödüllendirmeli, ödüllendirme yöntemiyle
veremliliği artırmalı, cezayı zorunlu hallerde uygulamalıdır.
“Cezalandırmaya muktedir olduğun zaman affet ki, affın bir değeri olsun.” F. Gülen
“Mükafatlandırmada acele etmek,
cezalandırmada teennide bulunmak asfiya ahlakıdır.” F. Gülen
Yöneticiler gerektiğinde
personelini idare etmeyi de bilmelidir. Bilerek ve bilmeyerek hatalar olabilir. Hataların ısrarında
cezalandırmalı. Çünkü suç önemliyse ceza verilmezse yöneticinin otoritesi sarsılır.
“HER
HANGİ BİR MÜESSESENİN BAŞINDAKİ İDARECİ MUTLAKA DİSİPLİNLİ OLMALIDIR. DİSİPLİN
TEVAZUYA MANİ DEĞİLDİR. BUNA LİTARATÜRÜMÜZDE CİDDİYET DENİR.
İDARECİ İDARE ETTİĞİ MÜESSESE İLE
İLGİLİ PRENSİPLERİ TAVİZSİZ UYGULAMALIDIR. ANCAK GÖRDÜĞÜ AKSAKLIKLARI GİDERMEDE
HEM YOL GÖSTERMELİ HEM DE BİZZAT AKTİF OLARAK MÜBAŞERETTE BULUNMALIDIR. AYRICA
EMRİ ALTINDAKİLERE ŞEFKATLİ, MÜRÜVVETLİ DAVRANMALI VE ONLARIN DERTLERİYLE
YAKINDAN İLGİLENMEYİ ASLA İHMAL ETMEMELİDİR. BU DAVRANIŞ İDARE EDİLENLERİ
İDARECİYE KARŞI SAYGILI DAVRANMAYA SEVKEDER BÖYLECE PRENSİPLERİ TATBİK DAHA DA
KOLAYLAŞIR. YOKSA TEVAZU OLSUN DİYE İŞİ LAUBALİLİĞE GÖTÜRMEK HİÇ KİMSEYE FAYDA
VERMEZ VE İDAREDE CİDDİ BİR BOŞLUK BAŞ GÖSTERİR. F.G.
Yönetimde disiplinsizlik, disiplin ve ceza
yöntemleriyle giderilemez. Ancak disiplinsizlik nedenlerinin çözümlenmesiyle
önlenebilir. Disiplinsizlik, daha çok yöneticinin yanlış ve hatalı yönetiminin
bir neticesidir.
( Adaletsizlik, haksızlık, taraflılık )
Disiplinsizlik olunca yöneticiler kontrolü
artırır. Kontrol baskı demektir. Baskı tepki yaratır. Tepki de disiplinsizliği
arttırır.
Yöneticiler ceza vermede cimri,
ödüllendirmede cömert olmalıdır. Ayrıca ödül
hak eden bir davranış varsa illa netice beklemeye gerek yoktur. İyi ve
güzel davranışlar ödüllendirilirse netice zaten kendiliğinden gelecektir. Ödül
personeli özendirir ve sevindirir ama ceza personeli yönetici aleyhinde
birleştirir ve tepkiyi geliştirir.
Gereksiz ödül dağıtımı ödülün
değerini düşüreceği için ödüle ulaşma çabaları
azalacak,
önemli bir motivasyon kaynağı söndürülmüş olacaktır. Hak etmeyenlere ödül
verilmesi, önceden aynı ödülü alanların incinmesine, ödüllerin değerini
kaybetmesine, moral bozukluğuna sebep olur.
Ödülü yalnızca maddi boyutlu düşünmeyin; Yoğun bir şekilde, her türlü sıkıntıları göğüsleyerek,
fiziksel ve ruhsal engellere rağmen bütün gücüyle çalışan birisine candan
tebessümünüz, yollayacağınız bir bardak çay büyük bir ödül değeri taşıyacaktır.
Çünkü bu hareketin ““yaptıklarının farkındayım” masajı çok kuvvetlidir.
Çalışmamızın farkında olunmasından hangimiz hoşlanmayız.
b. Personelinizi tanımanın önemi ve tanıma
yöntemleri
İnsanları anlama becerisi, insanın sahip
olabileceği en büyük değerlerden biridir. Bu sadece iş alanında değil, hayatın
her alanında olumlu etki oluşturabilmek için gereklidir. İnsanları anlamak
onlarla konuşma ve anlaşma becerisini etkileyecektir. İdeal yönetici bir
iletişim ustasıdır. İletişim hataları yönetici için, yönetim hatalarıdır.
Yönetici için söylenecek en
kötü şey ; personelin söyleyecegi şu sözdür: “Galiba beni anlamadi”. İnsanları anlamazsanız, onlarla birlikte
çalışamazsınız. Birlikte çalışmanın olmadığı yerlerde de başarının
varlığından söz etmek mümkün değildir.
Personelinizin ilgi
alanlarını, alışkanlıklarını, yetiştiği ortamı öğrenin ve ona göre davranın.
Personelinizi
değerlendirirken, tutum ve davranışlarının gerçek nedenlerini öğrenin ve ona
göre değerlendirin.
“İNSANLIĞA
VERİLEN HİZMETİN SELAMETİ İÇİN İNSANLAR İYİ TANINMALI VE SONRA İSTİHTAM
EDİLMELİDİR. F.G.
“HER
SARI ALTIN, HER PARLAYAN IŞIK, HER AKAN SU DEĞİLDİR...” F.G.
Personeliniz arısında bir iş
bölümü yapmalı, herkesi bilgi ve becerisine uygun işte çalıştırmalıdır. Bunun için
de, yönetici astlarını iyi tanımalı, onları bilgili
ve yetenekli oldukları alanlarda istihdam etmelidir.
“Başarı herkese kaldıra bileceği ağırlığı
kaldırtmaktır.”
UNUTMAYIN; PERSONELİNİZİ ELDE
EDERSENİZ, SİZ DE BAŞARIYI ELDE EDERSİNİZ. YÖNETİMDE BAŞARININ SIRRI ÖNCE
İNSANI ELDE ETMEKTİR.
SIK-SIK PERSONEL
DEĞİŞİMİ VERİMİ DÜŞÜRÜR:
1* Çocuk açısından ; Eski öğretmeninin yerine gelini çocuk hemen kabul
edemez hatta ona tepki bile gösterir.
2* Veli açısından ; Oda çocuğu gibi alıştığı öğretmeni arayacaktır.
3* Öğretmenler açısından ; Yeni gelen öğretmen kendini kabul ettirmede
zorlanacaktır. Ona karşı tepki gösterilecek bu onu rahatsız edecek, onun
ver,imini düşürecektir.
-
Personel
seçiminde dikkat edilecek hususlar
c. Otorite nedir ve nasıl sağlanır?
“İNSANLARA
HİZMET İÇİN İDARECİ OLUNMALI YOKSA İNSANLARA HÜKMETMEK İÇİN İDARECİ
OLUNMAZ.” F.G.
Otoritenizi hiçbir
zaman güç gösterisine dönüştürmeyin. Yönetici
tehdit etmez, karar verir ve uygular. Tehdit asla bir yönetim metodu değildir. Eğer elle tutulur gözle
görülür, doğrulanmış tespitleriniz varsa tedbirlerini belirleyin, karar verin
ve net bir şekilde uygulamaya koyun. Yolunda gitmeyen işler ve bunlara sebep
olanlar hakkında iyi hazırlanmış ve otomatik olarak devreye girecek
mekanizmalar bulunmalıdır. Elektrik kesintilerine karşı nasıl jeneratörünüz
hazırsa ve hemen devreye giriyorsa iş akışındaki her hangi bir kesinti
karşısında da “jeneratörleriniz” hazır olmalıdır.
Otoritesini düzenlemekten çok
azarlamak için kullanan bir yönetici otoriteyi güç gösterisine dönüştürmüş
olur. Güç gösterisine dönüşmüş bir otoritenin düzenleme gücü kalmaz. Otorite
arttıkça, daha temkinli, daha yumuşak, daha anlayışlı kullanılmalıdır.
-
Yapıcı
otorite
-
Yıkıcı
otorite
-
Yöneticide
gücün temelleri
d. İşletmede takım ruhu oluşturma
- Başarı
diğer insanların desteğine bağlıdır
Bir işletmenin üç temel kaynağı vardır.
Bu üç kaynağın da VERİMLİLİK
üzerinde etkileri vardır. Bunları çok iyi değerlendirmek gerekir.
1. Fiziki kaynaklar
2. Mali kaynaklar
3. İnsan kaynakları : Bir örgütün rekabet üstünlüğünün kaynağı da insan
kaynaklarıdır. Sorun şurada düğümlenmektedir. İnsanların hayal güçlerini,
yenilikçi özelliklerini, coşkularını, ileriye ilişkin derin bilgilerini,
kuruluşun yararını nasıl kullanacaksınız?
Başarı
diğer insanların desteğine bağlıdır.
Kazanmanıza yardım edecek kişilerin
desteğini harekete geçirin. Bunun için de insanların desteğini sağlama
yöntemlerini mutlaka öğrenmelisiniz. Beraber çalıştığınız insanlara “ Biz bu
işi beraber yapıyoruz.” “Beraber başaracağız.”mesajını vermelisiniz. Bu durum
insanlara kullanıldıklarını değil faydalanıldıklarını düşündürecektir.
Büronuzun çay-kahve hizmetlerini sunan
görevli dahi, bir bütünün ayrılmaz parçası olduğunu düşünmelidir.
Büyük Liderler, taraftarlarına özellikle
bir yere ait olduklarını hissettirme yeteneğine sahiptirler. Örneğin: Napoleon Bonaparte, insanları önemli
hissettirmede ve katılma duygusu vermede ustaydı. Kampı dolaşması ve her subayı
adıyla selamlamasıyla ünlüydü. Konuştuğu adama memleketini, karısını ve
ailesini sorardı. Onun da yer aldığı bir çatışma veya çatışma veya manevradan
bahsederdi. Adamlarına gösterdiği ilgi ve onlara ayırdığı zaman, onlara ahbap
olduklarını ve bir yere ait olduklarını hissettiriyordu. Bu yüzden, adamlarının
kendilerinin ona adamış olmaları şaşırtıcı değildir.
YÖNETİCİ ASIL MAHARETİNİ, BERABER ÇALIŞTIĞI İNSANLARIN
POTANSİYELİNİ
AÇIĞA ÇIKARMAKLA GÖSTERMELİDİR.
“EN
TATMİNKAR SONUÇLARI ALAN KİŞİ HER ZAMAN EN ZEKİ KİŞİ DEĞİLDİR, GENELLİKLE
ÇALIŞANLARIN BEYİNLERİ VE BECERİLERİNİ EN İYİ KOORDİNE EDEBİLEN KİŞİDİR. W. Alton JONES
Personelinizin maddi ve manevi kuvvetlerinden ne kadar
faydalanabiliyorsunuz?
Onların
beyin gücünden ne kadar istifade edebiliyorsunuz? Onların daha verimli
çalışmaları için gerekli olan şartları sağlıyor musunuz ?
Çalışanların enerjilerini ve bütün kuvvetlerini müessesenin yararına
kullanıp kullanmadıklarını kontrol ediyor musunuz ?
“İp, ip olarak kopar ve hiçbir şey ifade etmez. birleşip
halat olduklarında bir kıymete ulaşırlar. ittifak halat olma demektir.” F. Gülen
Birlikte ilerleyeceğiniz kişileri
toplamak için çabuk davranın. Yanınızda başkalarının da olduğunu
gösterdiğinizde, çok daha fazla ciddiye alınızsınız. Çünkü siz bir takımsınız
Büyük Liderler kendilerinden önce
takımının mutluluğunu düşünürler. Takımın çıkarı söz konusu olduğunda hangi
noktada durduğunuzu görmek için aşağıdaki soruları yanıtlayın.
-
Başarılı bir
takım oyunu için 7 soru
Başarılı Bir Takım Oyunu için Yedi Soru
1-Diğer
insanlara değer katıyor muyum?
2-Kuruma
değer katıyor muyum?
3-Her
şey yolunda gittiğinde başkalarını çabuk takdir edebiliyor muyum?
4-Takımımız
yeni üyeler bulmakta ısrarlı mı?
5-Kenar
oyuncuları mümkün olduğu kadar etkili kullana biliyor muyum?
6-Takımdaki
insanlar istikrarlı bir şekilde önemli kararlar alabiliyor mu?
7-Takımımızın
amacı yıldızlar üretmekten çok zaferler kazanmak mı?
Birkaç soruya “HAYIR” yanıtı
verdiyseniz, takıma karşı tutumunuzu yeni baştan gözden geçirin. “ Büyük Lider,
insanları bilgi ve beceri yönünden kendisini geçecekleri noktaya kadar
geliştirmek isteyen kişidir.” Takımdaki
her bir bireyi Lider yapmalısınız.
-
Takım ruhunun
zedelendiği nasıl anlaşılır?
TAKIM RUĞUNUN ZEDELENDİĞİNİ NASIL
ANLARSINIZ.( BU MOTİVASYON EKSİKLİĞİNİ DE GÖSTERİR:)
Hoşnutsuzluk genellikle
davranışlara yansır. Ayrıca aşağıdaki belirtiler de bir kimsenin halinden
hoşnut olmadığı konusunda sizi uyaracak işaretlerdir;
1- Daha fazla çaba sarf etmesi gerekirken iş birliğinden
kaçınıyorsa
2- Ekstra bir iş yapmak söz konusu olduğunda gönülsüz davranıyor.
3- İşe geç geliyor, erken çıkıyor, yeterli bir gerekçesi olmadan izin
alıyor.
4- Paydos saatlerini uzatarak çalışmadığı süreyi fazlalaştırmaya
çalışıyor.
5- Kendisine verilen görevleri zamanında tamamlamayarak son teslim
tarihini geciktiriyor.
6- Standartların altında kalıyor.
7- Önemsiz konularda sürekli şikâyet ediyor.
8- İşler iyi gitmediğinde başkalarını suçluyor.
9- Kendisine verilen talimatları hiçe sayıyor.
İnsanların hoşnutsuzluğunu belli eden
bazı klasik sözler,
·
Bu hiç olmamalıydı.
·
Bizi dinleselerdi.
·
Ne biçim bir şirkette
çalışıyoruz
·
Her zaman, en son
benim haberim olur.
·
Bütün hata onlarda.
·
Adam sende
·
Olacağı buydu
işte.
Bütün bu konuşmalar alttan alta
olumsuz bir tavrın işere tidir. Çabucak diğer insanlara da bulaştırılma eğilimi
taşır. Motivasyon eksikliği çeken birkaç kişi, çok sayıda insanin motivasyonunu
kısa sürede bozabilir. İnsanların motivasyonu bir kez bozuldu mu, morallerini
düzeltmek ve verimi arttırmak güç olur.
1-Takım
üyelerinin kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen sorumluluklardan kaçınması.
2-Takım
üyelerinin çoğun işten kaçması.
3-Takım
üyelerinin arasında gizli anlaşmazlıklar olması.
4-Bulundukları
durumdan memnun olmamaları.
5-Üyeler
arası sık-sık uyuşmazlıkların baş göstermesi.
e. Yetki devri
DAĞILMAMAK İÇİN DAĞITIN (YETKİ DEVRİ)
Görev paylaşımı olmalı. Yetkisini
gönül rahatlığıyla güvenilir insana devretmeyen yönetici yetkiyi devretmediği
için pek çok şeyi incelemek, pek çok kişiyle görüşmek ve pek çok işi tek başına
yapmak zorunda kalacaktır. Her işi kendisinin yapması dolayısıyla
zamansızlıktan, kendi işlerini dahi organize edemeyen bir yönetici pozisyonuna
düşecektir.
Liderler
yetkiyle yetişir. Başkalarına lider olmayı öğretmek, bayrak yarışında çubuğu
diğerine uzatmak gibi bir şey. İyi koştuğunuz halde çubuğu diğer koşucuya
aktaramazsanız, yarışı kaybedersiniz. Ama iyi koşar başka iyi koşucular bulup
yetiştirir ve çubuğu rahatça uzatmayı öğretirseniz; sonunda kazanırsınız.
Yetki veren birinin
emrindeki insanlar, yetenekli bir sanatçının elindeki kağıda benzer. Hangi
maddeden yapılmış olursa olsun, birer hazineye dönüşebilirler.
Başkalarını yetkilendirme yeteneği kişisel ve mesleki
başarının anahtarıdır.
“Ne kadar
çalışırsanız çalışın, kişiliğiniz ne kadar etkileyici olursa olsun,
başkalarıyla beraber çalışamıyorsanız iş hayatında ilerleyemezsiniz.”
John
CRAİG
Yetki
aktaran bir insan olduğunuzda, insanlarla beraber ve onlar aracılığıyla
çalışır, ama aslında daha fazlasını yaparız. Başkalarına kendi kişisel ve
mesleki gelişmelerinde en yüksek düzeye ulaşma olanağı sağlamış oluruz . Kısaca
yetkilendirmek etkimizi başkalarına yaymaktır. İnsanların potansiyelini görmek,
kaynaklarımızı onlarla paylaşmak ve tamamen onlara güvendiğimizi göstermektir.
-
Yetki devrine
ne kadar hazırsınız? (10 soru)
Başkalarini
yetkilendirme ilgili degişiklikler karşisinda nerede durdugunuzdan emin
degilseniz, aşagidaki sorulari yanitlayin:
1-Çalışanlarıma
inanıyor ve onların şirketimin en değerli yatırımı olduğunu hissediyor muyum?
2-Başkalarini
yetkilendirmenin bireysel başaridan fazlasini saglayacagina inaniyor muyum?
3-Yetkilendirmek
için potansiyel liderler arıyor muyum?
4-Başkalarini
kendi liderlik düzeyimden daha yukariya çikarmaya istekli miyim?
5-Liderlik
potansiyeli olan insanları geliştirmek için zaman harcamaya istekli miyim?
6-Benim
düşündügüm şeyler için başkalarinin takdir görmesini istiyor muyum?
7-Başkalarinin kişiliklerini ortaya
koymalarinda veya çalişma sürecinde özgürlük taniyor muyum?
8-Yetkilerimi
ve etkimi potansiyel liderlere aktarmaya istekli miyim?
9-Başkalarinin
benim işimi almalarina istekli miyim?
10-Liderlik
asamı yetkilendirdiğim kişilere vermeye istekli miyim?
-
Yetki devri
planı
HANGİ
GÖREVLERİ DEVRTEDECEĞİNİZE KARAR VERİN
Yaptığınız
her işin üzerine düşünün ve işlerinizin şu dört başlık altında bir listesini
çıkarın;
1- Devredilmesi zorunlu olan işler Bunlar gerçekten de sizin yapmamanız gereken görevlerdir.
Bu işler genellikle her zaman yaptığınız veya ilgilenmekten hoşlandığınız ve başkalarına vermekte isteksiz olduğunuz görevlerdir.
2- Devretmeniz gereken görevler Bunlar başkalarinin gayet başarili bir şekilde
yürütebilecekleri rutin işlerdir.
3- Devredebileceğiniz görevler Bunlar diğer çalışanların -tam anlamıyla yeterli oldukları
sürece-yapabileceği işlerdir
4- Bizzat yerine getirmeniz gereken görevler Sizin sorumluluğunuzun temelini oluşturan görevlerdir.
Gelecekteki faaliyetleri planlamak, yeni eleman seçmek, kişilerin
performanslarını ve verimliliklerini gözlemlemek, onları desteklemek,
değerlendirmek ve ödüllendirmek, bu tür görevlere örnek gösterilebilir.
BAŞKALARINA POTANSIYELLERINE GÖRE YETKI
VERMEK
Kendinize
her zaman şu soruyu sorun; “Doğru işleri doğru insanlara devrediyor muyum?”
Hedefiniz
başlangıçta küçük, basit görevler vermek, sorumluluklarını ve yetkilerini
zamanla arttırmak olmalıdır. Çalıştığınız kişiler ne kadar tecrübesizse bu
süreç de o kadar uzun sürecektir. Ama ne kadar deneyimsiz olursa olsunlar,
onları tüm bu süreçten geçirmek önemlidir. Başkalarını yetkilendirirken
aşağıdaki adımları rehber olarak kullanın:
-
Yetkilendirme
adımları
İNSAN
SEÇME
İnsan seçmek, biraz hazine avına
çıkmaya benzer. Ne aradığınızı bilmeniz gerekir. Hazineye rastladığınız zaman
onu hemen tanımanız da şarttır.
1- Nasıl
birine ihtiyaç duyduğunuzu bilin
Bunun için de;
a) İşin
gerektirdiği kilit görevleri tanımlayın. (İşin tanımlanması)
1- İşi
yapan elemanın sorumlu olduğu ana görevler.
2- Eğer
varsa emir komuta zinciri. Ast - üst durumu.
3- İşin
gerektirdiği sorumlulukların boyutu.
b) Bu
işe ne tür bir insanin uygun olduğunu tanımlayın. (Kişinin özelliklerinin
belirlenmesi)
1- Aranan
kişisel nitelikler.
2- Yetenekler
ve başarılar.
3- Karakter
özellikleri
ADAYLARA
PUAN VERİN
8-10
Kesinlikle evet
7-5 Olabilir.
4-2 olur
görünmüyor.
1-0 Kesinlikle hayır.
1-Onları değerlendirin
İnsanları
yetkilendirmenin ilk adımı onları doğru değerlendirmektir. Deneyimsiz kişilere
fazla yetki çok erken verirseniz, başarısız olabilirler. Deneyimli kişileri de
işlerden soyutlarsanız, onları hayal kırıklığına uğratmış olursunuz.
“TEKLİF VE DİREKTİFLERİN HAVADA
KALMASINI İSTEMİYORSANIZ, İNSANLARA TAKATLERİNİ AŞAN VAZİFELER
YÜKLEMEYİN.” F.G.
Bazen liderler başkalarinin
yeteneklerini yanliş degerlendirdiklerinde, komik sonuçlar ortaya çikabilir.
Örnegin, Albert EINSTEIN’ in hayatinda bunu gösteren bir olay vardir. Einstein
1898’ de, Münih Teknik Enstitüsü’ne girmek için başvurmuş ama “hiçbir zaman
yeterli olamayacagi” görüşüyle reddedilmiştir.
Eğittiğiniz insanlar güç kazanmaya
başladıklarında an başarmaları ve
büyümeleri için ek fırsatlar verin. Herkesin başarılı olma potansiyeli vardır
sizin göreviniz bu potansiyeli görmek, onu geliştirmek için neyin eksik
olduğunu saptamak ve onları ihtiyaçları olan şeylerle donatmaktır.
Yetkilendirmeye niyetlendiğiniz kişileri değerlendirirken şu alanlara bakın.
BİLGİ İnsanların onlara vermeye niyetli olduğunuz tüm görevleri
gerçekleştirmek için neleri bilmeye ihtiyaçları olduğunu düşünün.
BECERİ Yetkilendirmek istediğiniz kişilerin beceri
düzeylerini araştırın. Sizden, yeteneğiniz olmayan bir konuda bir şeyler
yapmanızın istenmesinden daha cesaret kırıcı bir şey olmaz. Bazı beceriler
doğuştan gelir. Diğer beceriler ise çalışma ve deneyimle öğrenilir.
ARZU İnsanların başarılı olmaya istekleri yoksa,
hiçbir düzeydeki beceri, bilgi veya potansiyel onlara yardımcı olamaz. Ama
istek varsa yetkilendirme kolaydır.
2-Onlara Örnek Olun
“HER ZAMAN DAVRANIŞLARLA ANLATMA,
SÖLE ANLATMADAN DAHA INANDIRICI OLMUŞTUR.”
F.G.
“BİLGİ ÖNEMLİ OLMASINA ÖNEMLİDİR,
AMA DAVRANIŞ ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR.” F.G.
Kendinizi yönetmede göstereceğiniz
başarı başkalarını yönetmede göstereceğiniz başarı için belirleyici olacaktır.
Kendini yönetmede zaafları açıkça görülen birinin talimatları şüphe ile
nasihatları alay ile karşılanır. İnsanlar “sen kendine bak” deme arzusuyla
doludurlar ve bu cümleyi sarf etmek için adeta yanıp tutuşurlar.
Bilgili, becerili, istekli insanlar bile kendilerinden
ne beklendiğini bilmek isterler. Onları bilgilendirmenin en iyi yolu
göstermektir. İnsanlar gördükleri şeyi yaparlar.
İnsanlar ilk önce gördükleri
şeylerden etkilenir. Çocuklarınız varsa bu durumu muhtemelen gözlemişsinizdir.
Çocuklarınıza ne yapmalar gerektiğini söylemeniz önemli değildir. Onların doğal
eğilimleri sizlerden gördükleri şeyleri yapmalarıdır. Pek çok insan sizin
olumlu, güvenilir ve takdir edilir bir insan oluğunuza inanırsa sizi hayatını
etkileyen bir insan olarak görür. Dolayısıyla sizi daha iyi tanıdıkça ve
gördüklerinden hoşlanmaya devam ederse onların gözündeki güvenilirliğiniz ve
etkinizde aynı ölçüde artar.
Tutumlarınız ve çalışma ahlakınızla
onlara örnek olun. Kendi çalışmalarınıza dahil edebileceğiniz her fırsatta
yanınıza alın. Onlardan ne istediğinizi öğrenmeleri ve anlamalarının bundan
daha iyi bir yolu yoktur.
Güçsüz yöneticiler güçlü inan
istemezler. Halbuki kendinden daha yetenekli, daha bilgili, daha tecrübeli
insanları yöneticilik pozisyonuna en ufak zarar vermeden “emrinde”
çalıştırabilir. Etrafı güçlü yönetici daha da güçlü algılanır.
“İyi bir insanın çevresinde her zaman bazı konularda
kendisinden üstün insanlar olacaktır. Bu, liderliğin kalite işaretidir. Asla
bazı konularda sizden iyi olan insanları yönetmekten veya onları kendi
altınızda çalıştırmaktan korkmayın. Onlar sadece işinizi güçlendirir.” Mid Park
Inc. ‘in Başkani G.Alan BERNARD
3-Başarılı olmaları için olanak tanıyın Onlara başarılı
olabileceklerine inanmaları için yardımcı olmalı ve onların başarılı olmalarını
istediğinizi göstermelisiniz. Bunu nasıl yaparsınız?
1-Bunu
bekleyin Siz ne derseniz deyin veya ne yaparsanız yapın, insanlar sizin
hareketlerinizin arkasındaki niyetleri hissederler. Elemanlarınızın başarılı
olmalarını umuyorsanız, bunu bileceklerdir.
2-Bunu
dile getirin İnsanların, onlara inandığınızı ve başarılı
olmalarını istediğinizi duymaya ihtiyaçları vardır. Başaracaklarını bildiğinizi
sık-sık dile getirin
4- Onları
cesaretlendirin Bunu nasıl yapacaksınız?
a)
Bir insana onun bu işi başarabileceğine inandığınıza dair sözlü
ifadenizle.
b)
Söz konusu kişiye yol göstererek ve ihtiyaç duyduğunda yanında olarak
destek sağlamak
c) Sabır ve yapılan hatalara
eleştiri içeren tepkiler vermemek gerekir .Çünkü insanlar pek çok hata
yapacaklardır.
5-Yetkilerinizi onlara devredin İnsanlar, sadece kendilerine karar verme, hareket etme,
problem çözme ve zorlukları aşma fırsatı verildiğinde güçlü ve etkili
olabilirler. Başkalarına yetkilendirdiğinizde, onları sizin yetkiniz altında
bağımsız olarak çalışabilme yeteneklerini geliştirmeye yardımcı olursunuz. Biri
bir işi sizin % 80 potansiyelinizle yapabiliyorsa onu seçin ve yetkilerinizi
devredin.
6-Onlara güveninizi açıkça gösterin
“Güvenilmek sevilmekten daha büyük bir
iltifattır.” George Mac Donald
Başkalarına inanmak ve bir görevi
başarabileceğine güvenmek çok kolay bir şey değildir. Çünkü bu, yetkinizin bir
kısmını onlara devretmeniz ve insanlarin, işleri kendi bildikleri şekilde
yapmalari dogrultusunda ödün vermeniz anlamina gelir. Eger bu kişilere
güveniniz yoksa, olay; onlarin işlerine müdahale etmenizle sonuçlanir.
Yetkilerini aktarinca, onlara inandiginizi söylemeli ve bunu açikça
yapmalisiniz. Yetki aktardiginizda, bunun diger çalişanlarca da bilinmesini
saglayin. Onlara karşi davranişlari açisindan bu önemlidir.
7-Onlara geri bildirim verin Onlarla özel olarak buluşun ve hatali kararlari hakkinda
yardimci olun. Ilk olarak, zor zamanlar geçirebilirler. Bu erken dönemde,
cömert bir verici olun. Ihtiyaç duyduklari yardimda bulunun. Yaptiklari tüm
süreçleri kutlayin. Insanlar takdir edilen şeyleri gerçekleştirirler.
8-Kendi başlarına devam etmeleri için serbest
bırakın. Yetkilendirmek için kiminle
çalışırsanız çalışın, asıl hedefiniz onları iyi kararlar vermeleri ve kendi
başlarına başarılı olmaları için serbest bırakmak olmalıdır.
Başkan
Abraham Lincoln, liderlerini yetkilendirme konusunda bir ustaydı. Örneğin;
1864’de General Grant’i birlik orduların başına atadığında şu mesajı
yollamıştı: “Planlarınız hakkında bir şey bilmek istemiyorum. Sorumluluğu alın,
uygulayın ve gerekirse beni yardıma çağırın.”
Bir
yetkilendirici olarak tavrınız bu olmalıdır. Yetki ve sorumluluk verip, gerekli
olursa yardım önerin.
“Kolaylaştırma; çalışanlarınıza
yürüdükleri yolun sorumluluk ve kontrolünü kendi ellerine almalarına ve
istedikleri hedeflere ulaşabilmelerine yarayacak fırsatları, imkanları,
cesaretlendirmeyi ve desteği sağlamaktır.
-
Yetki ve
sorumluluk devretmede dikkat isteyen hususlar
1. Uygun
yetki ve sorumluluklar görevi en iyi şekilde yerine getirecek, en yetenekli
asta devredilmelidir.
2. Görev
verdiğiniz elemana aynı zamanda yetki ve sorumluluk da verin.
3. Astlarınızı
verdiğiniz görevden sorumlu tutun.
4. Görevi
astınıza verseniz bile, kendi üstünüze karşı tüm sorumluluğu üstlenin.
5. Astınızı
ilkin samimi bir şekilde yönlendirseniz bile sonradan onun yetki ve
sorumluluklarına asla karışmayın. Karıştığınız zaman yetki ve sorumluluk
devretmiş olmayacağınızı ve böyle göstermelik bir devrin astta öfke meydana
getireceğini bilin.
6. Astları
yetiştirmek, onlara güvendiğinizi gösterip bağlılıklarını arttırmak için
gerektiğinde en tecrübesiz asta bile yetki verin.
7. Kendisine
yüklenen sorumluluğu elinden geldiğinde yerine getirmeye çalışan bir astı asla
cezalandırmayın.
8. Verilen
görevlerde, yeteneklerini kullanmaları için astları teşvik edin.
9. Unutmayın
etki gücünüzü ve yeteneklerinizi, ancak yetki
verme sanatı yoluyla geliştirebilirsiniz.
10. Birine bir iş devrederken iyi olmadıkları,
yapmak için yeterli donanıma sahip olmadıkları işleri, sadece siz o işten
kurtulmak istiyorsunuz diye devretmeyin. Ve her zaman elde edilecek sonuçlarla
yakından ilgileneceğinizi açıkça ifade edin.
-
Yöneticilerin
yetki ve sorumluluk devretmeye yanaşmama sebepleri
1. Otoriteyi
elden bırakmama isteği
2. Yetki
devrinin, ekip oluşturmanın bir aracı olduğunu görememe
3. Neyi
devredeceğini bilememe
4. Nasıl
devredeceğini bilememe
5. Yetki
devrini bir yada iki elemanla sınırlama
6. Devredilen
yetkinin aynen kendileri gibi kullanılmasında ısrar
7. Daha
iyi elemanları kıskanma
8. Elemanlara
güvensizlik
9. İhtiyatlı
risk alma korkusu
10. Elemanları
geliştirmedeki eksiklikler
11. Yetkiden
çok sorumluluk devretme
SEMİNER SÜRESİ:
4 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
ETKİLİ TOPLANTI YÖNETİMİ
Bir toplantının asıl hedefinin
olumlu ve üretken sonuçlar elde etmek olduğunda herkes hem fikirdir. Ancak ne
yazık ki bir çok kişi, katıldıkları toplantıların amacına ulaşmadığını ve
toplantının başarısız olduğunu belirtmektedir.
Toplantının üretken ve sonuç alacak
biçimde yönetilmesi aslında çok zor bir iş değildir. Daha önce hiç toplantı
yönetmemiş olsanız bile, toplantı öncesinde küçük bir hazırlık yapmanız , size,
o toplantının amacına uygun olarak sonuçlanması açısından uzun bir mesafe kat
ettirmiş olacaktır.
Çoğu toplantı aşağıdaki amaçlardan
birine ya da bir kaçına ulaşmak amacıyla yapılır;
1- Bir bilgi almak yada vermek için.
2- Bir karar vermek için.
3- Bir sorunu tanımlamak, çözümlemek ya da çözmek için.
4- Çatışmaları gidermek için.
5- Önemli durumlarla ilgili duyguları vurgulamak için.
a. Toplantıda yöneticilerin yapmaması
gerekenler
1- Belirsiz Gündem.
Nelerin tartışılacağı hakkında kısa bir ön bilgi
vermeksizin insanları toplantıya çağırdığınızda doğal olarak hazırlıksız
geleceklerdir. Katılanlar ya tartışacakları konuya ilişkin bir çalışma yapmadan
gelecekler ya da kendi çalışmaları ile toplantının konusu arasında bağ
kuramayacaklardır. Tüm bunların nedeni gündemin belirlenip toplantı öncesinde
üyelere duyurulmamış olmasıdır. Toplantı
öncesinde mutlaka bir gündem belirleyin ve katılacaklara duyurun.
2- Sorunun yanlış
konması
Toplantıdan olumlu sonuç alabilmeniz için tartışılan
sorunun tam olarak ne olduğunu belirlemeniz ve bunu somut, sınırları belirli,
tartışılabilir ve sonuç alınabilir biçimde ifade etmeniz gerekir.
3- Bireylere ilişkin
sorunları toplantıya getirmek.
Bir kişiyle bire bir yüz yüze gelmemek uğruna onun
sorununu toplantıya getirmeye
kalkışmayın. Böyle bir durumda tüm grubun saygısını ve desteğini
yitirebilirsiniz.
Bir kişi bir kuralı çiğniyorsa doğrudan o kişiyle konuşun.
Kuralı çiğnemeyenlerin boşuna zamanını almamış, çiğneyenleri de arkadaşlarının
önünde aşağılamamış olursunuz.
4- Toplantıya uygun
olmayan kişilerin katılması.
Eğer bir sorunu çözmek istiyorsanız bu amaçla
düzenlediğiniz toplantıya katılacakları statülerine göre değil, sorunla
ilgilerine ve uzmanlıklarına göre seçin.
5- Suçu birine
yıkmak
Suçu birilerine yıkarak aradan sıyrılmak yerine sorunu
çözmeye çalışın.
b. Toplantıda yöneticilerin yapması gerekenler
1- Gündemi yakalamak
ve ilerlemeleri bir sonuca bağlamak için rehberlik etmelidir. Böylece toplantıya
katılanlar sinirlenmez ve toplantının zaman kaybı olduğunu düşünmezler.
2- Değişik bakış
açılarını desteklemek Böylece katılımcılar fikirlerini ortaya koyma
fırsatı bulmuş olurlar; kendilerini dışlanmış hissetmez ve gücenmezler.
3- Tartışmaları
kontrol etmek Böylece tüm görüşlerin dikkate alınabilmesi için zaman
kalır . Katılımcıların sayısı arttıkça, toplantıyı yönetmek
ve kontrol etmek de güçleşir.
4- Toplantıya
katılacakların sayısı ve kim olduklarının belirlenmesi
Bir toplantının etkililiği, toplantıya katılanların sayısı
ile yakından ilişkilidir. En yaratıcı ve sorun çözücü kararların beş, yedi,
dokuz gibi tek sayılı ve küçük gruplarda verildiğine ilişkin pek çok araştırma
bulgusu vardır. En yüksek etkililiğin beş kişilik gruplarda görüldüğü tespit edilmiştir. Kimlerin
toplantıya çağrılacağını ve onlardan
neler isteneceğini kararlaştırırken yapılacak işin niteliği ve katılacakların
sayısını dikkate alın.
5- Toplantıyı uygun
bir şekilde sonlandırmak Toplantının sonunda ne elde edildiği ve kişilerin hangi
görevleri üstlenecekleri netleşmiş olmalı.
6- Kayıt tutmak Alınan
kararları kayada geçmek ,bir daha ki toplantıda ortaya çıkabilecek olası yanlış
anlamaları ve bahaneleri ortadan kaldırır.
İnsanların bir çok toplantının
zaman ve çaba kaybı olduğu sonucuna varmaları, genellikle o toplantılardaki
yetersiz yönetim ve katılım fırsatı eksikliğinden kaynaklanır.
c. Etkili toplantı yönetimi için öneriler
d. Toplantıda soruların yol açtığı sıkıntıyı
çözme
e.
Gündem
metni neden önemlidir?
Gündem metni, toplantıya katılan
herkesi belirli bir rotada tutacak bir pusula görevi yapan ,bir çalışma
programıdır. Böyle bir metni hazırlamanın amacı ,en önemsiz konunun en fazla
zamanı almasını engellemektir.
İdeal bir “gündem metni” şunları
içerir:
1- Toplantının amacı, tarihi, zamanı ve yeri.
2- Katılımcıların adı.
3- Tartışılacak konu başlıkları.
4- Sorun yada anlaşmazlık yaratan konular.
5- Diğer işler.
6- Bir sonraki toplantının tarihi.
-
İdeal bir gündem metni
f. Toplantıda kaçınılması gereken iki genel
yaklaşım
g. Toplantının yapılacağı yer ve yerleşim
Yeterli ısı, ışık, hava bulunmalı,
kahve-çay-su servisi yapılabilmeli, katılımcılar rahatsız edilmemeli ve herkesin
oturacağı sayıda iskemle olmalıdır. En önemli ve genellikle en çok unutulan iki
şey şunlardır.
1- Toplantıda herkes herkesi görecek şekilde oturmalı.
2- Toplantıyı yöneten kişinin konumu mutlaka, herkesle göz teması
kurabilmesini sağlayacak bir konumda olmalıdır.
h. Toplantıya katılacakların sayısı
i. Başarılı toplantının yararları
1- Katılanlar daha geniş bilgi sahibi olurlar.
2- İnsanlar, görüşlerini ortaya koyacak ortamı bulurlar.
3- Herkes diğerinin görüşlerini inceleme ve değerlendirme fırsatı
bulur.
4- Bir anlaşma sağlanır.
5- Kararlara varılır.
6- İnsanlar alınan kararları kabul etmeye daha eğilimli olurlar.
Çünkü onların alınması aşamasında kendileri de rol üstlenmişlerdir.
7- Bir an önce harekete geçilir.
8- İşlerin üstesinden gelinir.
j. Toplantıda dinleyenlerin dikkatini uyanık
tutma yolları
k. Toplantıları zamanında bitirmek için
yöntemler
l. Toplantı sırasındaki kurallar
1-Toplantıya
vaktinde başlayın, katılanları bu konuda uyarın. Eğer geç gelenleri beklerseniz
zamanında gelenlere haksızlık yaptığınız düşünülebilir. Geç gelenlerin
beklenerek ödüllendirildiği, zamanında gelenlerin cezalandırıldığı gibi bir
izlenim oluşturmaktan kaçının.
2-Uygunsa
ayakta yapın. Bu yöntem toplantıyı hızlandırır ve çabuk sonuçlandırır.
3-Toplantıda
konuşmaları dikkatle dinleyin. Konuşmaları not ederek dinlediğinizi belli edin.
Bu davranışınız karşınızdaki kişiye sizi dikkate alıyorum izlenimi verir.
4-Toplantının
akışını sağlayın, yan konulara sapılmasına izin vermeyin. Toplantıları
aksatacak kesintileri önleyin. Toplantıda başka konular ortaya atan kişilere
nezaketle engel olun. Kaba davranmaktan kaçının. Çünkü herkes mağdur olanı
tutar ve ona destek verir.
5-Toplantıya
katılan herkesi tartışmaya sokun. İçe dönük kişileri konuşturun. Çok konuşan
sık-sık söz alan kişileri de sınırlayın. Kişilere gerektiği kadar söz hakkı
verin.
6-Toplantının
genel amacını her an göz önünde bulundurun. Kendi fikrinizi en sona saklayın.
Önce toplantıya katılanların görüş ve önerilerini alın, değerlendirmenizi
yapın.
7-Toplantılara
daima size destek olacak kişilerle katılın. İstediğiniz doğrultuda karar almak
için sizi destekleyen ve sizin fikrinde olanlara öncelikle söz verin. Bu
takdirde çekimser olanlar da sizin tarafınıza geçecek, karşı olanlar ise açıkça
karşı çıkmaktan çekinecektir.
8-Toplantıda
katılanları daima dinamik ve enerjik tutun. Bunu zaman-zaman konuşmanızdaki ses
tonlarıyla, konuyu değiştirerek, ara vererek veya bir fıkra anlatarak sağlayın.
9-Toplantıya
katılanları azarlamayın ve utandırmayın. Onları yalnız kaybetmekle kalmaz,
karşınıza almış olursunuz. Duyguların önemsenmediği toplantılar kırıcı olur.
Toplantılar insanların eşya gibi görülmediği onların ihtiyaçlarına yer
verildiğinde başarılı olur.
10-Toplantıda
her zaman ‘hayır’ demek istediğinizde çekinmeden ‘hayır’ deyin ki, ‘evet’
deyince karşınızdaki size inansın.
11-Alınan
kararların tüm ilgililere duyurulmasını sağlayın.
12-Alınan
kararların uygulanmasını sağlayın. Ama önce kendiniz, kendi kararlarınıza uyun
ve uygulamada örnek olun.
13-Uygulamayı
zaman-zaman takip ve kontrol edin. Uygulamada aksaklık yada eksiklik varsa,
konuyu tekrar toplantıya ( gündeme ) getirin. Ve düzeltici önlemler aldıktan
sonra tekrar-tekrar uygulayın ve
uygulatın.
ETKİLİ VE VERİMLİ EMİR VERME TEKNİKLERİ
1. Emir makul ve mümkün olmalıdır: Kişiye kapasitesinin üstünde ( bilgi, beceri ve
yeteneginin üstünde ) yapamayacagi bir emir vermek de dogru degildir. Hatta
reaksiyon da yaratir.
Verilen emrin yerine getirilmemiş olmasi,
yöneticinin otoritesini ve disiplinini sarsar. Onun için astlardan daima imkan
dahilinde olani istemek ve beklemek başlica prensiplerdendir.
2. Emir
tam olmalıdır: Emir, emir alanın zihninde
ne yapılması gerektiği hususunda herhangi bir soru bırakmamalıdır.
3. Emir
hizmetle ilgili olmalıdır: Hizmet dışı
özel emirler de verilmemelidir. Özel emir, amirin otoritesini zayıflatır, resmi
mesafeyi kaldırır ve resmi işleri aksatır.
4. Emir
özendirici olmalıdır: Astlar emri
isteyerek, seve seve yerine getirmelidir. Bu da amir tarafından, emrin
sebepleri izah edilerek, emrin amacı belirtilerek ve astlar ikna edilerek
sağlanır.
Ayrıca emir verme esnasında, memurun fikri ve
görüşü de alınabilir. Böylece memurun gayreti teşvik edilmiş olur.
5. Amirler
emir verirken kademe atlamamalı veya verdikleri emirden onları da haberdar
etmelidir.
6. Amir
emir verirken gerekli kaynakları da sağlamak zorundadır. Aksi halde verilen
emir uygulanamaz ve bundan memur sorumlu tutulamaz.
7. Amir
verdiği emirlere önce kendisi uymalıdır:
Amir, hiçbir zaman ‘yaptığımı değil dediğimi yap’ durumuna düşmemelidir.
8. Emir
verirken astların psikolojik yönü dikkate alınmalıdır.
9. Verilen
emirler unutulmamalıdır.
10. Verilen
emirler her zaman izlenmeli ve kontrol edilmeli: İzlenmeyen ve kontrol edilmeyen emir üç gün sonra
gevşemeye, bir hafta sonra da kendiliğinden uygulanmamaya başlayabilir.
11. Emirlerin
sonucu istenmelidir: İzlenmeyen veya
sonucu istenmeyen bir emir, uygulanıp uygulanmadığı bilinmeyen bir emirdir.
Oysa emirler daima uygulanmak için verilir. Ama emir takip edilmezse ve sonucu
istenmezse uygulanmayabilir.
BİR KİŞİNİN YAPABİLECEĞİ BİR İŞ
İÇİN ASLA İKİ KİŞİ GÖNDERMEYİN.
SEMİNER SÜRESİ:
3 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
YÖNETİMDE VERİMLİ ZAMAN KULLANIMI
-
Yönetimde
zaman tuzakları
a) Ziyaretçiler
b) Gereksiz toplantılar
c) Kararsızlık
d) Plansızlık
e) Yetki tekelciliği
f) Ast-üst ilişkilerindeki aksaklıklar
“VAKTİNİZİ LÜZÜMSUZ İŞLERLE VE
SÖZLERLE NE ÇALIN NE DE ÇALDIRIN... ZAMAN SERMAYEDİR. ONU İSRAF EDİP HEBA
ETMEYELİM. F.G.
1. Ziyaretçiler
( Misafirler ) yöneticilerin en büyük zaman tuzağıdır.
2. Gereksiz
toplantılar.
3. Karasızlık.
4. Plansızlık. Hedefleri saptamak ve onlara ulaşmak, zamanı
verimli kullanmada önemli bir yer tutar. Eğer ne yapmanız gerektiğini
bilmiyorsanız, işe nereden başlayacağınızı da bilemezsiniz. Nelerin önemli
olduğunu, nelerin yapılması gerektiğini bilirseniz, olayların sizi
yönlendirmesini engeller ve siz olaylara yön verirsiniz.
Hedef
saptamak çok yararlıdır. Hedeflerinizi bilmeniz zaman kaybetmenizi önler.
Hedeflerinizi verimli bir biçimde saptamak için şunları yapmalısınız;
1- Ulaşmak istediginiz hedef üzerinde kafa yorun.
2- Düşüncelerinizi başka biriyle tartişin.
3- Yapmaya karar verdiğiniz şeyleri kağıda dökün.
5. Yönetimde
zamansızlığın en büyük nedenlerden biri de yetki tekelciliği yani
merkeziyetçiliktir. (Başkaları tarafından yapılması gereken yada başkasının
yapabileceği işleri yapmak.) Astlarına yetki devretmeyen bir yöneticinin
elbette zamanı olmaz, yönetimde rutin işler içinde boğulur kalır. Ama astları
da boş oturur ve zaman doldurur. Bu nedenle yönetimde zaman kazanmanın ve
zamanı en iyi kullanmanın bir yolu da yetki devridir. Yetki devretmeyen bir
yönetici ‘yönetmiyor’ demektir. Eğer yetkilerinizi devretmezseniz;
1- Zamanınız başkalarının yapacağı işleri yapmakla geçecek.
2- İnsanlar, bir güçlükle karşılaştıklarında sizin o güçlüğü onların
yerine çözeceğinizi kısa zamanda öğreneceklerdir.
3- Yapmanız gereken işleri yapamaz hale geleceksiniz.
6. Ast-üst
ilişkilerindeki aksakliklar da bir çok zaman kabina yol açar. Toplantilarda
yöneticiyle görüşmek için gelen astlarin gelip uzun süre beklemesi önemli bir
zaman kabidir. Oysa yöneticinin vakti kadar astarin vakti de önemlidir. Işlerin
sürekli ve düzenli yürütülmesinden astlar sorumludur.
Çok çalışmak hiçbir zaman verimli olmak değildir. Yapılan
araştırmalar 8 saatin üstünde çalışıldığında verimin hızla düştüğünü
kanıtlamıştır.
Etkili bir planlamayla çalışılan her saat,
uygulamada kişiye üç ya da dört saat kazandırır ve daha iyi sonuçlar sağlar.
“ Zamanının ve
enerjinin çoğunu sonuç üretebileceğin alana yatır. Üretken olmayan işler için
boş zamanlarını kullan.”
-
Zamanı
iyi kullanmanın 10 yolu
1. Planlama
yapın.
2. Günlük
yapılacak işler listesi oluşturun. Liste hazırlamak organize olmanın kilit
eylemidir. Listeler, önceliklerinizi yansıtmalı ve yapmaya niyetlendiğiniz
işlerin ayrıntılarını içermelidir. Yapılacak işleri oturup yazmak onları yarı
yarıya yapmış olmak demektir.
3. Sizin
yapmanız gerekmeyen işleri başkalarına verin. Bunu yaparken de, istediğiniz
sonucu alabilmek için, işi verdiğiniz kişilere günü gününe sorumluluk yükleyin.
4. Sekreter
çalıştırın. ( Sizi arayanlara muhatap olarak zaman kaybınızın bir bölümünü
önleyebileceksiniz. )
5. Maiyetinizde
çalışanlara sizinle görüşmeleri için belli bir saat tanıyın ve önceden
planlayarak bütün sorunların bu süre içinde ele alınmasını sağlayın.
6. Kendi
büronuz yerine toplantıları başkalarının odalarında yapın. Böylece veda edip
çıkmak kolay olur.
7. Toplantıları
ancak gerektiği zaman yapın ve gerekli insanları alın.
8. Günlük
zorunlu işleri yaptiktan sonra kendinize zaman ayirin.
9. Olağan
üstü baskıların üstesinden gelebilmek için işe ara verin.
10. Okumak,
bireysel gelişiminizi saglamak, yani beceriler kazanmak ve kişisel ilişkiler
kurmak için kendinize zaman ayirin.
PROBLEM ÇÖZME
ÖRGÜT İÇİ SORUNLAR
“İDARECİ
HERŞEYDEN HABERDAR OLMALI AMA HERŞEYE DE MÜDAHALE ETMEMELİDİR.” F.G.
Ritimde bozulma olup olmadığını
sık-sık kontrol edin . Yanlış sesleri derhal fark edin. İşletme içi
hastalıklara karşı dikkatli olun.
“BERABER
ÇALIŞTIGIMIZ ALTTAKI INSANIN MEMNUNIYETI ÇOK ÖNEMLIDIR.” F.G.
“Kıvılcımları göremeyenler yangınları
önleyemezler”
Gizli anlaşmazliklar, gaz kaçagi gibidir. Gaz kaçaginin
farkina varilmadigi takdirde odayi tamamen doldurur ve dişardan gelen birinin
yakacagi bir kibrit her şeyi havaya uçurur. Gizli çekişmeler, örtülü rekabetin
geregi anlaşmazliklar, kişisel uyumsuzluklar faaliyet sürecinin bir yerini
kariştirabilir, en önemlisi başka insanlari içine alabilir.
“BİR
ARKADAŞIN PROBLEMİ VARSA ONU MUTLAKA DİNLEMELİYİZ., ONDAN SONRA KARAR
VERMELİYİZ.” F.G.
Bir müessese insan
vücudun gibidir. Bu yüzden herhangi bir yerindeki sakatlık
veya hastalık, vücudun diğer organlarını da hiç şüphesiz etkiler. Sağlıklı yaşamak için vücudun bütün
organlarının uyum içinde çalışması gerekir. Müesseselerde böyledir. Küçük
rahatsızlıklar tedavi edilmediği
takdirde büyük hastalıklara sebep olur. Eğer önlem alınmazsa müessese hayatı tehlikeye girer. Onun için potansiyel problem kaynaklarını iyi
izlemelisiniz. Yani; Problem olabilecek yada çıkarabilecek kişileri, odakları
ve şartları. Böylece problemi çıkmadan önce önleme şansınız olur.
“Hiçbir
problem zamanın geçmesine tahammül edemez.”
SANG
H. KIM
Onun için olaylarla denetiminizden çıkmadan önce
ilgilenin.
Problemlerin
iyi yönleri de vardır; “Çıkan problem
bize o ana kadar göremediğimiz ayrıntıları görme, duyamadığımız sesleri duyma
imkanı verir.”
“Küçük
ikazların büyük değeri vardır.”
“ Duvarda
belirecek bir çatlak, binayı kurtarabilme fırsatıdır.”
-
Örgüt içi sorunlar nasıl anlaşılır?
-
Motivasyon
bozukluklarının sebepleri
-
Örgüt içi
motivasyon nasıl sağlanır?
“KÖTÜ ORTAMDA İYİ İŞ ÇIKMAZ.”
1- Personelinize güven vermelisiniz. Acaba beni ne zaman işten çıkartacak psikolojisi içinde
olan insanlardan verim alınamaz.
2- Çalışacakları temiz bir ortam sunmalıyız.
3- Dinlenme zamanlarında onları rahat ettirecek
mekanlar olmalı ( Amerikan Kolejinde
öğretmen odasında çay set vardı isteyen çayını içiyordu.)
4- Adaletli ve tatmin edici bir ücret
politikanız olmalı. Müessesede ücretler
çalışma oranına göre tespit edilmelidir. Çalışanla, çalışmayanın aynı ücreti
aldığı bir iş yerinde canlılık, verim ve zevk olmaz. Ne kadar iş üretirse
üretsin aynı ücreti alan birisi, zamanla yavaş çalışmanın daha iyi olduğunu
düşünecektir. Ayrıca aldığı ücreti verdiği hizmetle ödeyemeyen hiçbir personel
yerinde kalmamalıdır.
5- Onlara yapacakları değişik işler bulmalısınız
Aynı işi yapmak, yapılan işin sınırlı
olması, insanın ruhunu sıkar. İnsanlar yeteneklerini geliştirebilecek bir dizi
etkinlik yürüttükleri zaman işlerine daha çok sarılırlar
6- Verdiğiniz görevin tamamını yapmalarını
sağlayın İşin küçük bir bölümünü değil de tamamını yapmak, baştan
sona işi götürmek, “bunu ben yaptım” ya da “şunu ben ürettim” diyebilmek insana
hoşnutluk verir.
Ayrıca şu hususlar personelinizin
memnuniyeti açısından çok önemlidir:
1-Onlara gösterdiğiniz özen
2-Sizinle ilişkisi
3-Kararlarınıza katılımı
4-Düşüncelerinin kabul görme derecesi
5-Çalışma şartları
6-İş tatmini (İşi anlamlı bulmalı, iş
önemli ve ilginç görüldüğünde çalışanlar daha fazla motive olur. Onun için
değecek bir şeyi yaptığına veya ürettiğine inanmalı.)
7-Sorumluluk taşımak (İnsanların işte kendilerini rahat
hissetmeleri için onlara belli bir oranda özerklik tanımak gerekir. Bu da şu
demektir;
a) Özgürlük tanımak : Emirler vermek yerine, insanlara kendi
görevlerini programlama ve yürütme
yetkisini tanıyın. Bu onları, kendi
yöntemlerini geliştirmeye, sorumluluk alma konusunda hazır olmaya ve sorumluluk
almadan mutlu olmaya yöneltecektir.
b) Güç vermek : Bütün kararları kendiniz vermek yerine, çalışanların
yaptıkları işin sonucundan sorumlu olmalarını sağlayın. Bu yaptıkları işten
kişisel olarak gurur duymaları sonucunu getirecektir.
İnsanlara, sorumluluk alma fırsatını tanımanız önemlidir. İşin içine ne
kadar çok girerlerse, o oranda sorumluluk alma isteği taşıyacaklardır.
Bu
nedenle hangi kişilere , ne gibi sorumluluklar verilmesi gerektigini
belirlemelisiniz. Şaşirtici sonuçlar elde edebilirsiniz. Örnegin; hiç fazla
mesaiye kalmayan ve işle ilgisi yokmuş gibi görünen bir yardimcinin aslinda
sorumluluk eksikliginden şikâyetçi oldugunu, sorumluluk verildiginde gece
gündüz iş yerinden çikmadigini göreceksiniz.
İnsanın beklediği sorumluluğu ona yüklemek, büyük bir motivasyondur. Ek
sorumluluklar vermek de öyledir. Tabii, sorumluluk almanın, kendilerini
geliştirmenin bir yolu olduğunu ve gelişmelerini dikkatle izlediğinizi,
insanlara açıkça belirtmeniz şartıyla.
“İşi ne kadar anlamlı hale getirirseniz, inanlar
yaptıkları işe o kadar ilgiyle sarılırlar. insanlara ne
kadar özerklik tanırsanız, sonuçların sorumluluğunu
üstlenmeye o kadar çok gönüllü olurlar.”
PERSONELİNİZDE GÜVEN OLUŞTURMA
“Doğruluk şiarınız olsun. bu yüzden isterse alem halkı
size aptal desin. onların alaylara ve dudak bükmeleri, sizi kıracak yerde,
zevklendirsin. bir gerçeği ortaya vururken alaya alınmak şereftir. şunu bilin
ki; insan ne kötülenmekle küçülür, ne de methedilmekle büyür. F. Gülen
Dürüstlük en yakın dostunuz olsun.
Dürüstlük; Kendini kişisel kazanç yerine KARAKTERE
Kolaylık yerine İLKEYE
Kısa vade yerine UZUN VADEYE adamaktır.
Dürüstlük ; bir işte başarılı olmak için en gerekli özelliktir.
Dürüstlük başkalarının size güvenmesine olanak tanır. Güven kişisel ve mesleki ilişkilerde en önemli faktördür. İnsanları
bir arada tutan yapıştırıcıdır. Etkili bir kişi yada kurum olmanın anahtarıdır.
Bir
müessesede yöneticiye karşı güven
yoksa ; Kaynaşma ve birliktelik olmaz. Kaynaşma ve
birlikteliğin olmadığı yerde de başarı
olmaz.
Dürüstlüğün yararı = GÜVEN
Güvenin yararı = ETKİLEME dir.
İnsanlar size
güvenmeye başladığında etkileme düzeyiniz yükselir. Kişinin içinde, sizin
yanınızda güvencede olma endişesi varsa, size güvenip potansiyeline ulaşma
isteği duyamaz. Ama kendini güvende hissediyorsa, olumlu karşılık verip
içindeki en iyi duyguları ve potansiyeli ortaya koyar.
Center For
Creative Research tarafından yapılan
araştırmada ; Bir organizasyonun en üst kademesine çıkmak isteyen birisinin,
tüm engelleri geçse bile, birinin güvenini boşa çıkartıp dürüstlüğünü tehlikeye
attığında asla başarılı olamayacağı görülmüştür. Güven çok az yada hiç yoksa,
söylem ne kadar etkili olsa, hatta atılan her adıma iyi, niyet hakim olsa bile
başarı sağlanamaz.
Ayrıca
siz de personelinize güven duyduğunuzu belli etmelisiniz. EMERSON’ un uzun
zaman önce dediği gibi: “ İnsanlara güvenirseniz onlar da size karşı dürüst
olacaklardır.” LES GIBLIN’ bu konudaki tespiti de gerçekten çok önemli:
”Karşınızdakine ona güvendiğinizi hissettirin; o da kendine güvenmeye değer
olduğunu kanıtlayacaktır.”
Deneyin sadece lafta
kalmadığını, işe yaradığını
göreceksiniz.
-
Güven
oluşturma ölçeği (10 sorunluluk)
1. Hiçbir
şey kazanmayacağım insanlara ne kadar iyi davranıyorum?
2. Başkalarına
karşı açık mıyım?
3. Birlikte
olduğum insanlara rol yapıyor muyum?
4. Spot
ışıkların altındaki insanla, yalnızken olduğum insan aynı mı?
5. Hatalarımı
zorlanmadan kabul ediyor muyum?
6. Başka
insanları kişisel işlerimden üstün tutuyor muyum?
7. İş
ahlakı standartlarım değişmez mi, yoksa ortama göre değişiyor mu?
8. Bir
bedele mal olsa bile zor kararlar veriyor muyum?
9. Başkaları
hakkında söyleyeceklerimi yüzlerine mi söylüyorum, yoksa arkalarından mı
konuşuyorum?
10. Düşündüklerim,
yaptıklarım ve söylediklerim için en az bir kişiye sorumlu muyum?
Sorular üzerin de iyi düşünün. Eğer
karakterinizi değiştirmek sizin için ciddi bir ihtiyaçsa... En çok sorun
yaşadığınız bölümler üzerinde çalışınız.
-
Başkalarının
güvenini kazanmak için 12 yöntem
1-VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN:
“Yapamayacağınız şeyi söylemeniz Allah
katında pek büyük bir gazab sebebidir.
(saf /3)
“Ahdi de yerine getirin. Muhakkak ki ahidden dolayı mesuliyet vardır.
( isra /34)
“Verilen sözde durma insan olmanın
gereğidir.” F. Gülen
“Bin kere vad edeceğine bir kere vadini
yerine getir. F.Gülen
Kararlarınızda söz ve
davranışlarınızda tutarlı ve istikrarlı olun. Sık-sık karar değiştirirseniz ve
sözlerinizi unutursanız personelinizin güvenini yitirirsiniz.
Bunun için tutamayacağınız sözler
vermeyin. Tutmaya niyetli olmadığınız sözler de vermeyin.
Sözünüzü tutmak size zarar verecekse,
işin başındayken söz vermeyin. Verdiğiniz her sözü tutun.
2-KİMSENİN YÜZÜNE SÖYLEYEMEYECEĞİNİZ SEYLERİ
ARKASINDAN SÖYLEMEYİN: İnsanları
kötüleyerek değil, överek ve yücelterek destek bulabilirsiniz. Eğer birisi
hakkında olumsuz bir düşünceniz ya da eleştiriniz varsa, bunu onun yüzüne
söyleyecek kadar cesur ve medeni olun. ‘Sen kalıbı’ ile cevap verin.
3-YALAN SÖYLEMEYİN: Doğruyu söyleyemiyorsanız susun. Uzun vadeli başarılar
doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulmuştur.
4-AÇIK OLUN: Başka insanlarla ilişki kurmak amacıyla iletişime geçtiğinizde, kalbinizi açın ve
kendiniz olun. Ne kadar saklamaya
çalışsanız, insanlar eninde sonunda kusurlarınızı fark edecektir. İnsanlara
karşı açık olup, zayıf yönlerinizi kabul
ederseniz, insanlar içtenliğinizi ve dürüstlüğünüzü takdir edecektir. Böylece
sizinle daha rahat ilişki kuracaklardır.
6-SEVİMLİ, CANA YAKIN VE SAMİMİ OLUN.
“İNSAN SEVMEDİĞİNDEN İSTİFADE
EDEMEZ.” F.G.
“Sevilmek için , sevimli olunuz.’’
P. NASON
“Bir insan güler
yüzlü ve sevimli ise ve halkın sempatisini kazanacak kadar akıllı ise herhalde
sürekli bir başarı ondan yana olacaktır. H . N . CASSON
Onlara ilgi gösterin, onlarla bağ kurun.
Personeliniz kim olursa olsun, kendisini sevdiğinizi ve güvendiğinizi
hissettirin. Bu sizin değerinizi arttıracaktır. Personeliniz de size güven
duyacaktır. Bağ kurmadan önce insanları harekete geçirmeye kalkmak
güvensizliğe, direnişe ve ilişkilerin gerginleşmesine neden olabilir.
Herkes başarili ve mutlu olmak ve
önlerinde giden insanlardan bir şeyler ögrenmek ister. Ama insanlarla kişisel
bag kurana kadar hayatlarinda belirgin bir etki birakamazsiniz. Sadece bundan
sonra onlari bir yolculuga çikarabilir ve gerçek bir farklilik oluştura
bilirsiniz.
Eğer karşınızdaki kişinin kalbini
kazanmak istiyorsanız, her şeyden önce ona , sevimli , cana yakın ve samimi bir
dost olduğunuzu göstermelisiniz. Ancak böylece onun yakınlığı ve güvenini
kazanabilirsiniz.
7-PERSONELİNİZİ SEVİN:
“İNSANLARI SEVİP, SEVDİĞİNİ DE
HİSSETTİRME AKLIN YARISIDIR.” F.G.
“İNSANLARIN GÖNÜLLERİNİ
FETHETMEMEK İÇİN EN KESTİRME YOL, SEVGİ YOLUDUR. VE SEVGİ YOLU PEYGAMBERLER
YOLUDUR. BU YOLDA YÜRÜYENLERİN YÜZLERİNE
KAPILAR KAPANMAZ! ES KAZARA BİRİ KAPANSA BİLE ONUN YERİNE YÜZLERCESİ BİNLERCESİ
AÇILIR. BİR KERE DE SEVGİ YOLUYLA GÖNÜLLERE GİRİLDİ Mİ, ARTIK HALLEDİLMEDİK
HİÇBİR MESELE KALMAZ.” F.G.
Sevgi olmadan bağ, gelecek ve ortak başarı
olmaz. Takım olarak oynayacaksanız, birbirinizi
sevmelisiniz.
Yanınızdaki insanlara sevgi ve
ilgi göstermek için zaman ayırın. Onların sizin için ne anlam ifade ettiklerini
dile getirin. Sırtlarını sıvazlayın ve uygun allarda onlara sarılın. Asla onlar
için hissettiklerinizi bildiklerini sanmayın, bunu onlara tekrar-tekrar
söyleyin. Birine sık-sık onu sevdiğinizi söylemenin hiçbir zararı yoktur.
8-ONLARA KARŞI SAYGILI OLUN:
“SENİ
MEMNUN EDCEK ŞEYLERİN, ALEMİDE MEMNUN EDECEĞİNİ UNUTMA!” F.G.
“SENİN
HALKTAN BEKLEDİĞİN MUAMELE, HALKIN DA BEKLEDİĞİ MUAMELEDİR.” F.G.
Başkalarinin size saygi göstermesini
istiyorsaniz, onlara saygi göstermelisiniz. Bir çok degişik bölgede çalişma
firsatiniz olduysa ve iki insan (size saygi gösterenler ve göstermeyenler)
tipiyle de çalişiysaniz, sayginin ne kadar edici bir etken oldugunu
görmüşsünüzdür. Size iyi davranan insanlardan ne kadar kolay etkilendiginizi
kendi deneyimlerinizle bilirsiniz.
KURAL: Karşindaki kişinin göstermesini istedigin tutum ve
davranişlari kendin takin.
Başka insanlarla temaslarimizda, kendi
tutumlarimizin anlarin davranişlariyla bize yansidigini görürüz. Bir ayna
karşisinda durur gibi. Gülümsediginizde aynadaki adamda gülümser. Sert
baktiginizda aynadaki adam da dik bakar. Bagirdiginizda aynadaki adam da
bagirarak yanitlar.
“ Saygı görmek için saygılı davranın.”
Sang H. KİM
9-PERSONELİNİZİN PROBLEMLERİNDE ONLARA
YARDIMCI OLUN.
Bütün imkanlarınızı kullanarak
personelinizin her türlü problemlerini çözmeye ve
onlara yardımcı olmaya çalışın. Yapacak
gücünüz yoksa da yapmak istediğinizi açıklayın. İyi, güzel, faydalı bir şeyler
yapmak istediğiniz halde buna zamanınız, kadronuz, paranız, programınız
yetmeyebilir, benzeri başka engeller olabilir. Böyle bir durumda bu istediğinizi
içinizde saklamayın. Açıklayın. İyi bir şey istediğinizi, niyetinizi bilsinler.
Böylelikle hem destek bulursunuz, hem daha rahat bir ortam için yumuşaklık
sağlarsınız.
Herkesin fark etmenizi beklediği bir
sıkıntı yada problemi fark ettiğiniz anda bunu da saklamayın. Sıkıntıyı
bildiğinizi, problemin farkında olduğunuzu açıklayın. Çözüme ne gibi şartların
engel olduğunu anlatın. Sıkıntının farkında olmayan duyarsız yönetici tipi,
sıkıntıyı aşamamanın gerginliğini taşıyan yönetici tipinden daha olumsuzdur ve
yönetimde daha etkisizdir.
Personelinizin hak ve çıkarlarını
her yerde ve her zaman koruyun ve savunun. Böylece sevgi, saygı ve güvenlerini
kazanırsınız.
10-PERSONELİNİZİN ARASINDA AYRIM YAPMAYIN.
“ADALET,
HER YERDE GEÇERLİ OLAN SERMAYEDİR.” F.G.
“EĞER
İNSANLARIN SİZİ KABUL ETMELERİNİ İSTİYORSANIZ, ONLAR ARASINDA BİR AYRIMCILIK
YAPMAYIP, HEPSİNİBİRDEN KUCAKLAMANIZ GEREKİR."” F.G.
“İNSANLARA
EŞİT ŞEKİLDE YAKLAŞILMALI.” F.G.
Tarafsız, adil ve objektif olun.
Teşkilatınızın imkanlarını, hak ve menfaatlerini personeliniz arasında eşit
dağıtın.
11-HATA YAPARSANIZ ÖZÜR DİLEYİN.
“İNSANIN
KENDİSİNİ YANLIŞSIZ GÖRMESİ EN BÜYÜK YANLIŞTIR. SONRA DİĞER YANLIŞLIKLAR ONUN
ETRAFINI SARAR VE O İNSANIN KENDİSİ ADETA YANLIŞ OLUR.” F.G.
“SIK-SIK
HATALARA DÜŞMEMEK, DOLAYISIYLA ITIBARINI ZEDELEMEMEK IÇIN ÇOK DÜŞÜN, AZ KONUŞ
VE BAŞKALARINI DINLEMEYI IHMAL ETME.”
F.G.
Dikkatli davranıp aynı hatayı bir
daha yapmamaya çalışın. Kesinlikle kendi hatalarınızı başkalarına yüklemeyin
yoksa personelin saygısını ve itimadını kaybedersiniz.
Ayrıca başkası tarafından
aleyhinize söylenecek her şeyi kendiniz söyleyiniz ve başkalarına fırsat
vermeden bunları ortaya dökünüz. Derhal vaziyetin değiştiğini görürsünüz. Böyle
yapmakla karşınızdakinin size karşı açtığı yelkenleri şişiren bütün rüzgarı
çekmiş olursunuz.
“NEYİ,
KİME, NE ZAMAN VE NEREDE DANIŞACAĞINI BİLMELİ, HER İŞİ EHLİNE SORMALI VE
VERMELİDİR.” F.G.
Yönetim
hataları genellikle karar
hatalarından kaynaklanır. Karar hataları da, karar verilen konularda eksil bilgi, yanlış değerlendirme,
alternatifleri göz önünde bulundurmamadan
kaynaklanır. Tek başına karar veren kişi olmak yerine, karar verme sürecinin
bir parçası olma becerisini gösterin. Her seviyedeki çalışanınızla istişare
etmeli onların görüşlerini de almalısınız. Bu sayede herkesin desteğini
arkanıza almış olursunuz.
“Başkalarının
gayretlerini, bilgilerini, tecrübelerini, fikirlerini ; kendi gayret, bilgi,
tecrübe ve fikirlerimize katma faaliyeti olan danışma, yakın
dostlarımızdan biri olarak yanımızdan hiç ayrılmamalıdır. “
12-YETKİNİZİ DEVREDİN
Yetki
aktaran bir insan olduğunuzda, insanlarla beraber ve onlar aracılığıyla
çalışır, ama aslında daha fazlasını yaparız. Başkalarına kendi kişisel ve
mesleki gelişmelerinde en yüksek düzeye ulaşma olanağı sağlamış oluruz . Kısaca
yetkilendirmek etkimizi başkalarına yaymaktır. İnsanların potansiyelini görmek,
kaynaklarımızı onlarla paylaşmak ve tamamen onlara güvendiğimizi göstermektir.
SORUN ÇÖZME
Sorunu belirledikten sonra,
kendinize şu sorulari sorun;
1. Sorunu çözmek için
acilen harekete geçmem mi gerekiyor, yoksa onu inceleyecek zamanım var mı?
2. Başkalarina da
danişmama gerek var mi?
3. Sorun hakkında
daha fazla bilgiye ihtiyacım var mı?
Bir sorunu çözmek zor iş sanilir; oysa
sorunun temelindeki nedeni yada sorunun nasil oluştugunu biliyorsaniz, iş son
derece kolaydir.
a. Sorun çözme adımları
1- SORUNU TANIMLAMA: İyi tanımlanmış bir sorun, yarı yarıya çözülmüş bir
sorundur. Bir sorunun varlığını, belirtilerini görerek anlarsınız. Ama bu
belirtiler sorunun kendisi değildir. Her sorunun temelinde nedenler vardır.
Bununu en güzel örneği ‘sivrisineği öldürmek yerine, bataklığı kurutmak’
özdeyişidir. Sivrisinek sadece sorunun belirtisidir. Belirtiyi gidermek sorunu
çözmeye yetmez.
Sorunun köküne inmenin en iyi yollarından
biri ‘neden’ sorusunu sormaktır.
İlk aşamada, soruna yol açan muhtemel
nedenler üzerinde düşünün. Başkalarına kulak
verirken bir yandan da elde ettiğiniz
verileri inceleyin.
2- BİLGİ TOPLAMA: Sorun çözmede en önemli adım, gerekli bilgileri
toplamaktır. Zira bir sorunu anlamadan asla çözemezsiniz.
Bilgi toplarken dedikodulardan çok gerçekleri araştirin.
Insanlar size sorunlari anlatirken, içinde bulunduklari duygusal durumlarini
saptayin. Örnekleri inceleyin, daha önce benzer sorunlarla karşilaştiniz mi?
Çözümünüz ne oldu? Ancak, her sorunu bir önceki gibi çözmeye çalişmayin. Sadece
dikkate alin. Hatta diger yöneticiler ayni sorunlari nasil çözmüşler, araştirin
ve onlardan yararlanin.
3- MANTIKLI
VARSAYIMLAR YAPMA: Sorunla ilgili tüm
bilgileri derlediğinizde mantıklı varsayımlar yaparak sorunu çöze bilirsiniz.
4- ÇÖZÜM
SEÇENEKLERİ GELİŞTİRME: Verilen kararın
sağlıklı olabilmesi için olabildiği kadar çok seçenek geliştirmek gerekir. Bir
sorunun bir tek çözüm yolu
yoktur, bir çok alternatifi vardır. Yapacağınız şey bunları
ortaya çıkarmaktır. Önemli olan, içinden en uygun olan çözüm yolunu seçmektir.
Başka
insanlarin görüşlerini ve önerilerini toplayip bunlarin arasinda seçim yapmak,
size kendi başiniza hiçbir zaman bulamayacaginiz yeni fikirlerden ve
seçeneklerden oluşan geniş bir birikim destegi saglar.
Sorunlar karşisinda, alternatifler
olmadiginda en uygun karar verme yöntemi hiç karar vermemektir. Yani sorunu ve
çözüm yolunu ( karari ) ertelemektedir.
5- HER ÇÖZÜM YOLUNU
TAHLİL ETME: Bu aşamada, geliştirilen her
çözüm
yolunun ( seçeneğin ) yapılabilirliğini tahlil etmek, her
çözümün sakıncalarını ve yararlarını analiz etmek gerekir. Çünkü her çözümün
bir maliyeti vardır. Her bir şey bedava değildir. Zaman ve çaba bile bir
bedeldir.
Sorunun çözüm seçeneklerini değerlendirirken
mümkün olduğu kadar çok etkeni dikkate almak ve en iyi çözüm seçeneğini bulmak
zorundasınız. Bunun için sorununuzun;
a) Kısıtlayıcı faktörleri nelerdir.
Giderler--- ne kadar
ödeyebilirim?
Elde etme-ne zaman satın alabilirim? Getirebilirim?
Zaman--- ne kadar vaktim var?
b) seçeneklerin artıları eksileri nelerdir?
c) İhtimaller nelerdir?
Tahmininize göre ;
Büyük bir olasılıkla mı işe yarar,
Belki mi işe
yarar,
Elverişsiz mi?
d) Ne olur ne olmaz son kez gözden geçirin.
6. BİR ÇÖZÜM YOLU SEÇME: Seçtiğiniz çözümün sorunu giderici ve önleyici olup
olmadığına dikkat etmelisiniz.
7. SEÇİLEN ÇÖZÜMÜ UYGULAYIN: En iyi çözüm bile eğer kağıt üzerinde kalıyor ve
uygulanmıyorsa hiç değeri yoktur.
Çözümün gerçekleşmesi için uygulama gerekir.
Bu amaçla uygulama süresi ve yöntemi
saptanmalı , sorululuklar dağıtılmalı: kim, neyi, nasıl ve ne zaman yapacak
açıkça ortaya konmalıdır.
8. İZLEME VE DEĞERLENDİRME: Uygulamaya konan her şey izlenmeli ve değerlendirilmeli,
gerekirse düzeltici önlemler alınmalı ve yeniden uygulamaya konulmalıdır.
SONUÇ: Yönetim, problemsiz olmaz,
yönetici problemsiz kalmaz. Yöneticinin varlığının nedeni problem çözmek ve
karar vermektir. Ama iyi yöneticiler, daha problem doğmadan ve kriz oluşmadan
önlem alırlar. Böylece sorunları kolay atlatırlar ve sorun çözmede başarılı
olurlar.
b. Karar vermedeki incelikler
SEMİNER SÜRESİ:
4 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
ETKİLİ YÖNETİCİDE BULUNMASI GEREKEN 15 ÖZELLİK
a. Özgüven sahibi olmak
b. Dürüst olmak
c. Kolay ulaşılabilir olmak
Hiç kimseyi uzaktan eğitemezsiniz.
Bunu sadece yakından yapa bilirsiniz. Bu işleme ilk başladığınızda insanlara
çok vakit ayırmanız gerekecektir. Ama kendi güvenlerini ve karşılıklı güveni
kazanmaya başladıklarında daha az kişisel kontağa ihtiyaç olacaktır. Bu düzeye
gelene kadar size kolaylıkla ulaşabileceklerinden emin olun.
d. Hoş görülü olmak
“ALLAH HOŞ GÖRÜ SAHIBIDIR. BÜTÜN
IŞLERDE HOŞGÖRÜ SAHIBI OLUNMASINI ISTER.” H.z. MUHAMMET
“KOLAYLAŞTIRINIZ,
ZORLAŞTIRMAYINIZ, SEVINDIRINIZ, NEFRET ETTIRMEYINIZ...” H.z. MUHAMMET
“HAK DOST, DÜŞEBILECEGI YERLERDE
DOSTUNU KOLLAYANDIR; HER IŞINDE ONA BAŞ SALLAYAN DEGIL...” F.G.
Ancak her hareketi de hoş görü ile
karşilamayin. Herkesi, her şeyi ”hoş gören” bir yöneticinin de pek
sevilmedigini söylemeliyiz. Sinirsiz hoş görü, iyi ve kötü davranişa hak ettigi
tavrin gösterilmedigi bir ortam meydana getirir. Bu da her insan için rahatsiz
edicidir; çünkü adalet duygusunu zedeler.
e. Şikayetleri dikkate almak
“Şikayet istemem” tavri yaygin
olmakla bir yerinde degildir. Kontrol altida, istismara yol açmayacak şekilde
şikayetlere açik olmalisiniz.
Ama şikayetlere çanak tutmayin. En
iyisi şikayete meydan vermeyecek bir uyaniklik
içinde olaylari ve insanlari
takip etmektir.
f. Personelle ortak deneyimler yaşamak
Birlikte akşam yemegine çikin. Beraber bir maça yada
pikniğe gidin. Seyahat edin. Hiçbir şey insanlari bilmedikleri bir şehrin
kilitlenmiş bir trafiginde havaalanina yetişmek ellerinde bavullarla son
dakikada uçaga kapagi atmak için
koşarken oldugu kadar birbirine baglamaz.(terslikler insanlari kesinlikle
birbirine yaklaştirir.)
Beraber geçireceğiniz her deneyim sizi
bir birinize bağlayacak ortak bir geçmiş oluşturacaktır.
Bir hafta sonu kaçamağı planlayın ve
böyle bir programa eşlerinizi de dahil edin. Asıl önemli olan, daha derin
bağlar kurma olanağı tanımak ve ortak deneyimler yaşamaktır.
g. Personele doğru harekete geçmek ve onları
tanımak
“İNSANLAR YALNIZ,
ÇÜNKÜ ARALARINA KÖPRÜ YERİNE DUVAR İNŞA EDİYORLAR.”
Joseph F NEWTON
İnsanların
birbiriyle bağ kurmamalarının bir çok nedeni olduğuna biliyoruz. Bunun başlıca
nedenlerinden birisi; özellikle şirketlerde, bir çok liderin kendileriyle temas
kurmanın sorumluluğunun alt kademelere ait olduğuna inanmasıdır. Oysa bunun tam
tersi doğrudur. Etkili olmak için önce liderlerin harekete geçmeleri gerekir.
Dostluk kurma işini karşıdaki insana bırakırsanız fazla dostunuz olmaz. “Önce
onlar bizi arasın, ilk adımı onlar atsın, önce o konuşsun” bunların hepsi
yanlış tutumlardır. İlk adımı ilk siz atın. Hatta insanlarla tanışıp, kaynaşmak
için gerekirse yolunuzu bile değiştirin. Çekingen ve utangaç olmayın.
Üstler astlarına
gitmiyorlar, onları bulundukları yerde karşılamıyor ve bağ kurmuyorlarsa,
çok büyük oranda etki kaybı
yaşayacaklardır.
Tom Peters ve
Nancy Austin’ e göre ”Amerika‘da
verimlilik yönetiminin bir numaralı problemi oldukça basittir; Çalışanları ve müşterileriyle ilgilenmeyen
yöneticiler.”
h. Dağılmamak için dağıtmak (Yetki devri)
i. Dinlemek
j. Sorunları önceden görmek
k. İş tatmini sağlamak
l. Yapıcı otorite sahibi olmak
m. Ödüllendirmeyi bilmek
n. Değişime açık olmak
o. Hedeflenmiş yaşam sahibi olmak
HEDEFLENMİŞ YAŞANTI İÇİN
1. Ne
istediğini bilmem gerekir.
2. Ne
yapabileceğimi bilmem gerekir. Ne abartın, ne küçümseyin. Yeteneklerinizi
tespit edin.
3. İstek
ve yeteneği gerçeğe uydurmak gerekir.
4. Erişmek
istedigim şeye erişmede nelerden vazgeçmem gerektigine karar vermem gerekir.
Bir insan kendine olan güvenini
yitirmişse, başkalari tarafindan kolayca yönlendirilebilir.
Hayatta ne istediğinizi
gerçekten biliyor musunuz?
a. Bunu
gerçekten istiyor muyum?
b. Yoksa
başkalarının hoşuna gitsin diye mi istiyorum?
YÖNETİCİLERİN İŞLEVLERİ
a. Planlama
-
etkili
planlama için öneriler
1- PLANLAMA Hedefleri
tanımlamak, gelece yönelik tahminde bulunmak, doğru işlerin doğru zamanda
yapılabilmesi için takvim yapmaktır.
İyi yönetebilmek için plan
yapmak durumundasınız. Bu da sizin en sonunda ulaşacağınız hedefinizi bilmenizi
gerektirir. İşinizi yerine getirmek için şu dört noktayı bilmeniz gerekir;
a) Şu
anda bulundugunuz yer.
b) Nerede
olmak istediğiniz.
c) Oraya
nasıl ulaşacağınız.
d) Oraya
ulaştiginizi nasil anlayacaksiniz.
Hedeflerinizin neler
olduğunu bilmeniz, işi planlamanızı ve doğru yöne gitmeye devam etmenizi
sağlar.
Planlama yapmak için şu
konularda beceri kazanmalisiniz;
1- İçinde bulunduğunuz durumu analiz etmek
2- Ulaşilmasi gerekeni önceden
tahmin etmek
3- Bunun nasıl yapılacağını
hesaplamak
4- İlerlemeyi sağlamak ve
gerekli düzenlemeleri yapmak.
b. organize etme
2-ORGANİZE ETME Neyin gerekli olduğuna ve kimin hangi işi
yapacağına karar vermektir. Bu gerekli görevleri yürütebilmek için işi bölmek
ve kaynakları (hem maddi kaynakları hem de insan kaynaklarını) belirleyerek,
yapılacak işleri doğru bir biçimde bölüştürmek demektir.
Organize etmek,
işleri baştan aşagiya dikkatle düşünmek ve;
a) Yürütülmesi gereken özel
görevler.
b) Her görev için
kullanacağınız malzeme
c) Bu görevleri kimlerin
yürüteceği gibi konuları belirlemek anlamına gelir.
Organizasyonda başarili olmak için
şu konularda beceri kazanmalisiniz.
1- Mantıklı düşünme
2- Elinizdeki kaynakları
düzenleme
3- Akılcı kararlar alabilme
c. idare etme
3-İDARE ETME Talimat verme,
koordine etme, insanları çalışmaya özendirme ve önderlik etme demektir. Bu
nedenle, çalışmaya katılan herkesin şunları bilmesi gerekir;
Bu nedenle, çalışmaya katılan herkesin
şunları bilmesi gerekir;
1- Nihai hedefler.
2- Yapacakları belirli işler
3- Yapacakları işte aranan
standartlar.
İnsanların, bir işi neden
yaptıklarını bilmeleri, daha verimli ve gerekli standartlara uygun
çalışmalarını sağlar. Yaptıkları işin amacını bilirlerse inisiyatiflerini daha
yapıcı biçimde kullanırlar.
d. denetleme
4-DENETLEME Her şeyin
yolunda gidip gitmediğinden emin olmak için, gözünü işlerden ayırmamaktır.
Planınızı, denetleme işlevini
kullanarak düzeltecek ve düzenleyeceksiniz.
İnsanların daha fazla çaba
harcamasını sağlamak için şunları yapmalısınız;
1- Yapılacak işler konusunda
onlara sorumluluk verin.
2- Kendilerine en uygun tarzda
çalışmalarına izin verin.
3- İyi bir performans
gösterdiklerinde onları takdir edin.
SEMİNER SÜRESİ:
4 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 71
ETKİLİ KONUŞMA YOLLARI
KONUŞMA ADIMIMLARI
a. Malzeme
b. Konuşmaya başlamadan önce dikkat edilecek
hususlar
c. konuşmaya başlangıç nasıl olmalı?
d. konuşurken dikkat edilecek hususlar
e. konuşmada üslup
-
kendinizden
değil ondan bahsedin
-
sorular sorun
-
ben de
tekniği
-
hissetmek -
hissettim – buldum yöntemi
-
sen dili
değil ben dili
SEMİNER SÜRESİ:
2 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
İŞ HAYATINDA BAŞARI İÇİN 5 TEMEL UNSUR
1. Müşteriler
-
Sunulan
hizmet
2. Çalışanlar
-
İyi ortam
sağlanmalı ( “Kötü ortamda iyi iş çıkmaz” )
-
Personel
seçiminde dikkat edilecek hususlar
-
Yetki vermeli
-
Coşku ve
heyecan oluşturmalı
-
Satış
elemanın dikkat edeceği 18 husus
3. Mallar
-
Kalitesi
-
Teşhiri
-
Tanıtımı
(Reklam)
-
Başkalarının
dikkatini çekme yoları
4. Promosyon
- Herkesin dikkatini üzerimize nasıl
çekebiliriz?
-
Çekilişler
-
Konser
biletleri
5. “Kendim”
-
Kendinizi
geliştirme yöntemleri
-
İşimi daha da
nasıl ilerletirim
-
Çifte
yönetimden kaçınmalı
-
Lüzumsuz
harcamalar ve israf
-
Takip
sisteminiz olmalı
SEMİNER SÜRESİ:
4 saat
Canten Kaya
Tel: 0 ( 236 )
İŞ: 235 0235 – 231 8924 EV: 233 711
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder