6 Haziran 2012 Çarşamba

AİLE HAYATINIZDA SİZI MUTLU EDECEK YEDİ KURAL


1. Aile Hayatınızın Mezarını Kazmak İstemiyorsanız

    Yetmiş beş yıl önce Na-'polyon Bonapart'ın ye¬ğeni Üçüncü Napolyon,  Teba Kontesi, Marie  Eugenie Ignace Augustine de Montijo ile ev-lenmişti. Çevresindekiler kadının meçhul bir İspanyol kontunun kızı olduğunu ileri sürüyorlardı. Ayrıca kadının güzelliği ve zerafeti herkesi etkiliyordu. Napolyon " Bütün bun¬ların önemi yok. Sevdiğim, saydığım bir kadını, tanımadığım bir kadına tercih ettim " demişti.  Napolyonun karısı genç ve güzeldi, paralan ve elde edebilecekleri herşey mevcuttu. Evliliğin kutsal ateşi, hiçbir zaman bu kadar parlak yanmamıştı.

      Ama bu kutsal alev çok geçmeden söndü. Napolyon, Eugenie'yi İmparatoriçe yapmıştı, ama ne aşkın gücü ne de tahtın saltanatı, bu kadını bir baş belası olmaktan çı-karmamıştı. Kadın çok geveze ve kıskançtı. Kıskançlık¬la kocasının isteklerine karşı gelmiş, ülke meseleleri gö-rüşülürken bile toplantı salonuna girmiş ve toplantıların yarıda kalmasına sebep olmuştu.

      Akrabalarına kocasından şikayet eder, ağlar, sızlar tehditler savururdu. Kocasıyla hergün kavga ederdi. Napolyon koca sarayda başını dinlemek için müsayit bir yer bulamıyordu. Eugenie bu şekilde davranarak ne kazandı?  Bunun cevabını, E.A. Rheinhardt'ın ünlü kitabı: "Napoleon ve Eugenie: Bir imparatorluğun Traji Komedisi"  adlı eserde çok güzel verilmiştir. "Napolyon sarayın arka kapısından gizlice çıkar, yanına bir dostunu alarak güçlükle gidilebilecek arka sokaklarda dolaşarak kendisini rahatlatmaya çalışır ya da kendisini bekleyen bir kadının yanına giderdi " Eugenie Fransa tahtında oturuyordu, güzel bir kadındı, ama kıskançlığı bu aşkın devam etmesini engellemiş¬ti. Eusenıe, "Bütün koıktnklarım başıma geldi" diye haykırabilirdi. Ama bütün bunların olmasına sebep olan kendisiydi. Kont Leo Tolstoy'un karısı da bunu, çok geç öğrenmişti. Son nefesini vermeden önce kızlarına. "Babanızın ölümüne ben sebep oldum" diye itiraf etmişti. Kızlar annesinin gerçeği söylediğim biliyorlardı. Babalarının  annelerinin dırdırı, bitmek tükenmek bilmeyen istekleri yüzünden öldüğünü çoktan anlamışlardı.  Oysa, Kont Tolstoy ve karısının bütün imkanları var¬dı. Tolstoy çok ünlüydü, hayranları onun etrafından ay¬rılmazlar, ne söylerse not alırlardı. Tolstoy'un ünlü biri¬si olmasının yanında çocukları, serveti, kısaca sahip ola¬bileceği herşey vardı. Sonra Tolstoy yavaş yavaş değiş¬ti. Yazdığı kitaplardan utanıyor, barışı öven, savaş ve yoksulluğun ortadan kaldırılması ile ilgili yazılar yazı¬yordu. Bütün arazilerini sattı ve sefalete düştü. Tarlalarda çalışıyor, odun kesiyordu.

      Leo Tolstoy'un hayatı bir trajediydi. Ve bu trajediye sebep evliliğiydi. Tolstoy seksen iki yaşına geldiği zaman 1910 yılında bir tren istasyonunda öldü. Ölürken karısının cenazesine gelmemesini istedi.  Kadının şikayet etmesi için bir çok sebebin bulunduğu düşünülebilir. Kıskançlık ve huysuzluk kadına yardımcı mı olur, yoksa kötü olan durumu daha da kötüleştirir mi?"

      Aile hukuku davalarına onbir yıl bakmış olan Bessie Hamburger, binlerce boşanma davasına bakmış ve koca¬ların evlerini terk etmelerinin en önemli sebebinin kadının dırdırı ve kadının kıskançlığı olduğunu söylemiştir. Boston Post gazetesinin yazdığı gibi, "Bir çok kadın, dırdır etmek suretiyle, evlilik hayatlarının mezarım kaz-maktadırlar."

Aile hayatınızda mutlu olmak istiyorsanız. Birinci kural şudur:

Sakın dırdırcı bir kadın olmayınız!


2. Sev ve Yaşat

       Der ki: "Bütün çılgınlıkları yapabilirim. Yapmayacağım bir şey varsa aşk için evlenmektir. Disraeli söylediği bu sözü uyguladı ve Otuz yaşına kadar bekar kaldı, daha sonra kendisinden onbeş yaş büyük olan zengin bir dulla evlendi. Aşk mı? Hayır, kadın Disraeli'nin kendisini sevmediğini, onunla sırf parası için evlendiğini biliyordu.

     Ticari bir evlilik görünüyor değil mi? Ama Disra-eli'nin bu evliliği başarıyla sonuçlandı.  Karısı Disraeli'ye karşı gelmemişti. Evi Disraeli'nin  sakin bir şekilde dinlenebileceği tek yerdi. Yaşlı karısıyla evinde geçirdiği dakikalar hayatının en mutlu anları  oluyordu. Otuz yıl birlikte yaşadılar ve mutlu bir hayat  sürdüler. Mary Anne'in yakın dostlarına şöyle derdi:

"Şükürler olsun, hayatım büyük mutluluklar içinde geçiyor."

          Disraeli şaka yaparak derdi ki: "Biliyorsun seninle para için evlendim " Mary Anne'de "Evet ama benimle yeniden evlenecek olsan, aşk için evlenirdin, öyle değil mi" derdi.

Ve Disraeli de bunu kabul ederdi.

      Eğer ev hayatınızda mutlu olmak istiyorsanız. İkinci kural şudur: Eşinize önem veriniz ve onu olduğu gibi kabul ediniz!
                       

3. Bunu Yaparsanız Boşanmak için Mahkemeye Koşarsınız

    israeli'nin politik hayattaki en büyük düşmanı Gladstoneydi. Birçok şeyde anlaşamamalarına rağmen birtek ortak yanları vardı. İkisi de evlilik hayatlarında çok mutluydular.  Gladstone, elli dokuz sene karısıyla mutlu bir hayat yaşamıştı. Halk içinde korkulu bir düşman olan Glads¬tone evde hiçbir şeyi eleştirmez. Sabah kahvaltıya indiği zaman aile fertlerinin uykulu olduğunu görür ve onları kahvaltı için beklediğini kibar bir şekilde ifade ederdi.

       Büyük Katerina da böyle davranırdı. Düşmanlarına işkence etmek ve gereksiz savaşlara girerek zalim birisi olarak tanınmıştı. Bütün bunlara rağmen çevresindekiler hata yaptıkları zaman gülümser, bir şey söylemez ve hoş¬görülü davranırdı.  Evlilik hayatındaki mutsuzluk sebepleri üzerine ince-lemeleri bulunan Dorothy Dix, evliliklerin yüzde ellisi¬nin başarısızlıkla sonuçlandığını söylemektedir. Ve şöy¬le demektedir. "Romantik hülyaların boşanmanın sert kayalarına çarpıp parçalanmasının en onemh sebebi yı¬kıcı eleştirilerdir."

Evlilik hayatınızda mutlu olmak için üçüncü kuralı unutmayın:

Eleştirmeyiniz.

      Çocuklarınızı eleştirmek isterseniz. Eleştirmeyin! de-mem! Ama eleştirmeden önce "Baba unutur" isimli Amerikan gazeteciliği klasiğini okuyunuz. Bu yazının bir özetini nakledeceğiz.

Babalar Unutur

       oğlum: Bunları sana küçücük elin yanağının altında kıvrılmış, yatmış uyurken sana söylüyo¬rum. Biraz önce kütüphanemde gazetemi okurken, içimi pişmanlık duygusu kapladı. Kendimi suçlu hissederek senin yatağının kenarına geldim.

      Düşündüklerim şunlardı: Sana çok sert davrandım. Okula gitmek için giyinirken, yüzünü iyice yıkamadığın için seni azaıiamıştım. Ayakkabılarını kirli görünce, eş¬yalarını etrafa atmana kızmış ve bağırmıştım. Oynama¬ya giderken, "Güle güle baba" dedin. Ben ise, kaşlarımı çatıp, sana omuzlarını dik tutmam söyledim.

      Seni dışarda misket oynarken gördüm. Çorapların delinmişti. Ben sana arkadaşlarının önünde kızmıştım. Çünkü çoraplar pahalıydı. Ama kendi paranla al say di n dikkatli olurdun, dedim. Ben kütüphaneme çekildikten sonra, çekingen bir tavırla yanıma gelip, gazetemin üze¬rinden sana baktığım zaman gözlerini yere indirmiştin" "Gene ne var?" diye sert bir şekilde sordum Sen koşa¬rak yanıma geldin, kollarını boynuma doladı n ve beni öptün, gösterdiğim ilgisizlik, bu sevgiyi yenememişti Sa¬na bunları sen uyanıkken söylesem anlamayacağını bili¬yorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağın' Seninle şa-kalaşacağım Korkarım seni büyük birisi olarak görüyo-ııım Senden çok fazla şey istedim, çok fazla.

4. Herkesi Mutlu Etmenin En Kolay Yolu

       Los Angeles'de Aile Münasebetleri Enstitüsü direk-O^ toru olan Paul Popence diyor ki: "Erkeklerin çoğu eşlerini seçerlerken sorumluluk taşıyacak bir idareci de¬ğil, gururlarını okşayacak karakterde bir kadın olmalarını isterler."

      Erkekler kadınların güzel giyinme konusundaki çaba¬lan hakkındaki takdirlerini daima belirtmelidirler. Bütün erkekler kadınların giyime ne kadar önem verdiklerini daha önce biliyorlarsa, unuturlar. Mesela yolda tanıdığı¬nız yürüyen bir erkekle kadın karşıdan gelen bir çiftle karşılaştıkları zaman kadın erkeğe nadiren bakar, daha çok kadının giysisini incelemeye çalışır.

      Büyük annem birkaç sene önce doksan sekiz yaşında öldü. Ölümünden kısa bir süre önce kendisine gençliğin¬de çekilmiş kendi fotoğrafını gösterdik. Gözleri çok iyi görmüyordu. Bize sorduğu tek soru şuydu: "Nasıl elbi¬se giymişim?" Düşünün. Bir asra yakın yaşayan ve hafı¬za zayıflığından kendi kızlarını bile tanıyamayan bu ka¬dın gençliğinde giymiş olduğu elbiseyle ilgileniyor.

      Bu satırları okuyan erkekler beş sene önce giydikleri elbiseleri hatırlamadıkları gibi hatırlamak için bir istek de duymazlar. Fransızlar erkek çocuklarına davette ka-dınlara elbiselerinin ne kadar güzel olduğunu bir defa değil, bir çok kereler söylemesini öğretirler.  Kâğıtlarım arasında, bir gazete parçası vardır. Bu parçada küçük bir hikaye anlatılıyor:

      Bir çiftçi kadın işinden yorgun argın eve dönen koca-sının önüne bir yığın saman koymuş. Kocası buna kızmış: Kadın da:

- Ne kızıyorsun, demiş, farkına varmayacağını zan¬nettim! Yirmi senedir yemek pişiriyorum. Ağzından bir kez saman yemediğine dair kelime duymadım.

       Hollywood'da evlilik hiçbir şirketin sigorta edemeyeceği bir baht işidir. Ama orada Warner Baxterlerin evli¬liği mutluluk numunesi teşkil ediyor. Bayan Baxter ile evlenmeye karar verdiği zaman sahne hayatını bırakmış¬tı. Evlendikten sonra sahneyi bırakması, mutluluğunu hiç bozmadı. Kocası diyor ki: "Karım sahnede alkışla-nıyordu. Ama benim kendisini daima alkışladığımı ve O'nü sevdiğimi hissediyordu."

      Siz de mutlu olmak istiyorsanız. Dördüncü kural şudur:

Samimi takdir duygularınızı belirtin.

5. Kadınlar Küçük Şeylere Çok Önem Verirler

      Asırlardır çiçekler, sevginin dili sayılır. Bunlar paha-h şeyler değillerdir. Yarın Evinize dönerken çiçek götürün. Bakın ne değişiklikler olacak.  George M. Cohan, Broadway'da çalıştığı zamanlarda George Cohan. annesine, ölümü anına kadar her gün iki defa telefon ederdi. Neden mi? Onun annesine bu önemi göstermesinin sebebi, annesine karşı sevgisini ve onu düşündüğü hissettirmek istemesiydi. Bu da annesini mutlu etmek için yeterliydi.  Şikago hakimlerinden Joseph Sabbath 40.000 aile da-vasına baktıktan sonra ve 2000 kişiyi barıştırdıktan son¬ra şu sözleri söylemişti:

"Evlilik hayatındaki mutsuzlukların birçoğu ufak te¬fek şeylerdir. Kadının sabahleyin işe giden kocasına gü¬le güle dememesi gibi basit bir olay, boşanmaya sebep olabilmektedir"

     Birçok erkek, küçük ilgilerin ehemmiyetini tam ola¬rak değerlendirememektedir. Gaynor Maddox'un "Pic-torial Review" dergisine verdiği demeçte söylediği gibi: "Ev hayatının gerçekten küçük değişikliklere ihtiyacı vardır. Mesela, yatakta kahvaltı yapmak, birçok kadının zevk duyacağı hoş bir harekettir. Bir erkek için kulübe üye olmak ne kadar önemliyse kadın için yatakta kahval¬tı yapmak o kadar önemlidir" Bu gerçekleri görmek is¬temeyen çiftlere çok yazık olur.

      Mahkemelerde her hafta on davadan birisi boşanma ile sonuçlanmaktadır. Bu evliliklerin birçoğu küçük an¬laşmazlıklar yüzünden boşanmayla sonuçlanmaktadır.

"Bu yoldan bir kere daha geçmeyeceğim. Onun için birisine nezaket göstereceksem, bunu şimdi yapmalıyım. Unutmamalıyım. Zira, bu yoldan bir daha geçmeyeceğim."

Evlilik hayatınızda mutlu olmak istiyorsanız, beşinci kural şudur:

Küçük alakalarınızı karşınızdakine göstermekten çe¬kinmeyiniz.

6. Mutlu Olmak İstiyorsanız Şunu Uygulamalısınız

     Damrosch. Amerika'nın en büyük hatiple-rinden ve Cumhurbaşkanı adaylarından olan James Raine'nin kızı ile evlenmişti. Evlilikleri mutlu bir şekilde geçiyordu.  Bunun sırn neydi?  Bayan Damrosch diyor ki:

       "İyi bir eş seçtikten sonra en önemli nokta, evlilik hayatında erkeğe saygı göster¬mektir. Genç kadınlar yabancılara gösterdikleri saygı ve nezaketi kocalarına gösterseler durum çok daha değişik olur. "

        Mesela "Hay Allah cezanı versin, yine mi aynı hikayeleri anlatacaksın" gibi sözleri bir yabancıya söylemeyiz. İzin almadan başkasının mektubuna, cüzdanına el sürmeyiz. Ne tuhaftır ki, bütün bunları ailemize, yakınlarımıza rahatlıkla yaparız. 

       Oliver Holmes, otoriter bir insan olmasına rağmen, evinde bunun tam aksi bir durumda bulunuyordu. Sıkın¬tılı durumlarda bile bunları ailesinden saklar, meseleleri kendisi çözumleyerek ev halkından kimseyi rahatsız et-memeye çalışırdı.  Hollanda'da eve girmeden önce ayakkabılar çıkarılır. Bu sıkıntıların kapının önünde bırakıldığı anlamında gelir.

        Müşteriye sert bir söz söylemeyi düşünmeyen insan¬lar, nedense aynı şeyi hayat arkadaşları olan karılarından esirgerler. Oysa evlilik hayatı, insanların mutluluğu ba-kımından, başka her şeyden daha önemli ve hayati bir öneme sahiptir.  Dorothy Dix şöyle diyor:

 "Eğer doğumla olum olay¬larını evlenmeyle karşılaştırırsak bunların evlilik kadar önemli olmadıklarını görürüz."

     Hiçbir kadın kocasının mesleğinde başarılı olmak için gösterdiği ilgiyi evine karşı göstermemesinin nedenini anlayamaz. Oysa erkek için hayatından memnun olan bir kadına sahip olmak milyonlarca dolar kazanmaktan da¬ha önemlidir. Ne yazık ki, yüz erkekten birisi bile buna önem vermez; evlilik hayatında da başarılı olamazlar. Bütün erkekler karısına her işi yaptırabileceğini ve onun bunu seve seve yapacağını bilir. Kadının bütün beklenti¬si sevgi ve takdirdir. Karısına güler yüz göstermeyen, onun halini hatırını sormayan erkek, karısının huysuz¬luklarını, kürk, manto, mücevher ve otomobil isteklerini karşısında bulur. İşte erkek bu ilgiyi göstermelidir.

O halde aile hayatınızda mutlu olmak için altıncı kural şudur:

Karınıza sevgi ve saygı gösteriniz


7. Evlilik Konusunda Bilgisiz Kalmayın

     Sosyal Sağlık Bürosu genel sekreteri doktor Kat-harine Bement Davis, evli kadın aile hayatı hakkında bir anket yapmış ve ankete katılan kadınların en mahrem konularını kapsayan sorular yöneltmişti. Anket amerikalı kadınların cinsel yönden mutlu olmadığını gösteriyordu. Dr. Davis bu anketi yaptıktan sonra boşama sebebinin fiziki bakımdan uyuşmazlık olduğunu or¬taya koymaktan çekinmemişti.

     Doktor Hamilton dört yıl boyunca evli yüz çiftin ev-liliklerini inceledi. Bu çiftlere dörtyüz soru sordu. Bu ça-lışmanın sonucunda bir kitap yazdı ve "Evlilikte Yanlış Olan Nedir?" isimli eserini meydana getirdi:

        Evlilikte yanlış olan nedir? Dr. Hamilton der ki: "Bu yanlışlığın, cinsel uyumsuzluk olmadığını, ancak bilgisiz pisikolog söyleyebilir. Ama cinsel uyum tatmin edici bir düzeyde ise, bir çok problem önemsenmeyebilir."

Evlilik hayatının başarısızlığa uğramasının en önemli dört sebebini şöyle sıralayabiliriz:

l - Cinsel uyumsuzluk
2- Boş zamanlarını değerlendirme konusundaki fikir ayrılığı
3- Malı güçlükler,
4- Fikri, fiziki, hissi anormallikler

        Cinsellik birinci sırada yer aldığı halde mali güçlük¬ler üçüncü sırada yer almaktadır. Boşanma konusunda uzmanlaşmış kişiler cinsel bütünlüğün kaçınılmaz ge-rekliliği üzerinde birleşmektedirler. Boşanmanın onda dokuzu cinsel problemlerden oluşmaktadır.

Evlilik hayatınızda mutlu olmak istiyorsanız yedinci kural şudur:

Evliliğin cinsel yönünü anlatan bir kitap okuyunuz.

EVLİLİK HAYATINIZDA MUTLU OLMAK İÇİN  YEDİ KURAL

l - Üzüntü ve dırdırlara meydan vermeyiniz
2- Eşinizi olduğu gibi kabul edin.
3- Eleştirmeyin.
4- Samimi takdirlerde bulunun.
5- Küçük ilgilere dikkat ediniz.,
6- Karınıza karşı saygılı olun.
7- Evliliğin cinsel yönünü anlatan kitaplar okuyunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder