
KİTAP
ÖZETLERİ
İÇİNİZDEKİ
DEVİ UYANDIRIN
BÜYÜK
DÜŞÜNMENİN BÜYÜSÜ
BAŞARI
YOLUNDA 70 ALTIN KURAL
EVET
DEDİRTME SANATI
KENDİME
ENGEL OLAMIYORUM
LİDERLİĞİN
ANAHTARI
UYANIN VE
HAYAL KURUN
HAYALLERİ
OLANLAR ASLA UYUMAZLAR
KENDİNİ VE
BAŞKALARINI MOTİVE ETMENİN 1001 YOLU
HIZLI
DÜŞÜNME VE CEVAP VERME YÖNTEMLERİ
ETKİLİ SUNUŞ
GÜZEL VE
ETKİLİ KONUŞMA SANATI
ON GÜNDE
KUSURSUZ BELLEK
MAKALELER
LİDERLİĞİN
PARODOKSAL EMİRLERİ
DOST KAZANMA
VE İNSANLARIN GÖNLÜNÜ FETHETME SANATI
YENİLENMEK
İSTEYENLERE YENİ YOL HARİTASI
GELECEĞE
YÖNELİŞ VİZYON
HALKLA
İLİŞKİLERDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR
YENİLİKÇİLİK
VE DEĞİŞİM
İÇİNİZDEKİ DEVİ UYANDIRIN
Antony ROBINS
İnsanların hayat kalitesi
arasındaki farkı yaratan nedir? İnsanlar nasıl oluyor da sıfırdan zirveye
tırmanabiliyorlar? Hayatın kontrolünü nasıl bir anda kendi elime alabilirim?
Hepimizin bir istidadı, bir
yeteneği, kapısının açılmasını bekleyen bir dehası var. Bu belki resme veya
müziğe yönelik bir yetenektir. Belki sevdiklerimizle çok özel şekilde ilişki
kurabilmektir. Belki bir satış dehası, bir onarım dehası, içinizde ya da
mesleğinizde ileriye doğru uzanma dehası olabilir. Ben bizi yaratan Gücün
kimseyi kayırmadığı inancını seçmiş bir insanım. Hepimiz farklı yaratılmışızdır
ama hepimize hayatımızı dolu dolu yaşayacak eşit fırsatlar verilmiştir.
KALICI DEĞİŞİKLİK NASIL
YARATILIR?
1-Standartlarınızı
yükseltin: Bir değişiklik yapmayı gerçekten istediğiniz zaman, ilk yapmanız
gereken şey, standartlarınızı yükseltmektir.
Kendinizden beklentilerinizi
değiştirin.
Hayatınızda artık kabul etmek istemediğiniz herşeyi
bir liste halinde yazın. Kabul etmeyeceğim... tahammül etmeyeceğim şeyler...
Ne olmak istediğinizi de yazmayı unutmayın.
Kendi standartlarını yükselten ve sonra o yeni
standartlara göre yaşayan, daha azını kabullenmemeye karar veren bir yığın
kadın ve erkeğin başlattığı hareketlerin ne gibi sonuçlar getirdiğini düşünün. Tarih bize bunun
listesini sunuyor. Leonorda da Vinci, Abraham Lincoln, Helen Keller, Gandhi,
Martin Luther King, Rosa Park, Einstein, Cesar, Chevez, Soichira Honda.
Onların elinde var olan güç,
sizin elinizde de vardır, ama ancak siz onu ele alma cesaretini gösterirseniz.
Bir kuruluşu, bir şirketi, bir ülkeyi .... ya da dünyayı değiştirmek, kendinizi
değiştirmekle ilgili o basit adımı atmakla başlar.
1-Stratejinizi değiştirin:
Sonuç elde edilecek
stratejilerin en iyisine ihtiyacınız vardır.
Her durumda uygulanabilecek stratejilerin en iyisi,
kendinize bir rol modeli bulmaktır. Sizin istediğiniz sonuçları şimdiden elde
etmiş birilerini bulup, onlardan bilgi edinmektir. O kişilerin neler yaptığını,
kilit inançlarının neler olduğunu, nasıl düşündüklerini öğrenin. Bu sizi etkin
kıldığı gibi size zamanda kazandıracaktır.
Hayatta ne yapacağını pek çok insan bilir, ama
bildiğini yapan insanların sayısı çok azdır. Bilmek yetmez, eyleme geçmeniz
gerekir.
Hayatın çoğumuzu etkilediği beş alanında hakimiyet kazanın.
2-Duygusal Hakimiyet:
Niçin kilo
vermek isteriz? Vücudumuzda daha az yağ olsun diye mi? Yoksa o kiloları atınca
kendinizi nasıl hissedeceğinizi düşünerek, kendinize daha çok enerji ve canlılık kazandırarak başkalarına daha cazip
göründüğünüzü hissederek güveninizi ve özsaygınızı göklere yükseltmek için mi?
Yaptığınız her şey, kendimizi nasıl hissedeceğimiz
konusunda değişiklik yaratmak içindir.
3-Fiziksel Hakimiyet:
Sigara, alkol,ilaçlar, televizyon karşısında
hakimiyetsiz oturma.
4-İlişkilerde Hakimiyet:
Önce neye en çok değer
verdiğinizi, beklentilerinizin neler olduğunu, hayat oyununu hangi kurallara
göre oynadığınızı, bunun diğer oyuncuları nasıl etkilediğini öğreneceksiniz.
En büyük kaynak ilişkilerdir, çünkü ihtiyacınız olan
her kaynağın kapısını açan odur.
5-Finansal Hakimiyet:
Ne kadar çok paranız varsa baskıyı o kadar çok
hissedersiniz. İşin kilidi yalnız servet peşinde koşmak değil, bu konudaki
inanç ve tutumlarınızı değiştirmeniz gerekir.
6-Zaman Hakimiyeti:
Size yararlı gözüken şeylere sarılın, onları hemen uygulamaya koyun.
Güven düzeyinizi
yükseltim, dolayısıyla eyleme geçme yeteneğinizi arttırın, ölçülebilir sonuçlar
elde etmek için kullanın
Farklı eylemler farklı sonuçlar getirir.
Eğer hayatımızı kendimiz
yönetmek istiyorsak, sürekli eylemlerimizin kontrolünü kendi elimize almamız
gerekir. Hayatımızı biçimlendiren ara sıra yaptığımız şeyler değil, sürekli
yaptığımız şeylerdir.
Kararın gücü
Hayatımızda olan her şey –
çok sevdiklerimizde çok zorlandıklarımızda dahil olmak üzere her şey- bir
kararla başlamıştır. Şu anda her gün vermekte olduğunuz kararlar, hem bugün
kendinizi nasıl hissettiğinizi hem de daha sonra kim olacağınızı biçimlendirir.
Geçtiğimiz on yıla
baktığınızda, belli bir anda vermiş olabileceğiniz kararın, bugünkü durumunuzu
kökten değiştirebilecek güçte olduğu noktaları görebiliyor musunuz? Bugünkü
hayatınızı çok daha iyi ya da çok daha kötü yapabilecek karar noktalarını?
Son on yıl içinde acı ve
çaresizlik duyguları hissettiniz mi, size haksızlık edildiği duygularına
kapıldığınız, umutsuzluğa düştüğünüz oldu mu? Siz bu konularda ne gibi kararlar
verdiniz? Kendiniz sınırlarınızın ötesinde zorladınız mı?Yoksa vaz mı geçtiniz?
Bu kararlar şimdiki hayat biçiminizi (yolunuzu)nasıl biçimlendirdi?
İmtiyazlı doğmuş bazı
insanlar bulunduğunu siz de ben de biliriz. Genetik avantajları, çevresel
avantajları, aile avantajları ya da ilişkilerden doğan avantajları vardır. Ama
bunları nasıl kullanıyorlar? Bunları sıfırdan elde eden insanlar yok mu?
Karar gücünü kullanmak,
ilişkilerinizi, çalışma ortamınızı, fiziksel sağlamlık düzeyinizi, gelirinizi
ve duygusal durumunuzu değiştirecektir. Mutlu yada üzgün oluşunuzu, kaygılı
yada heyecanlı oluşunuzu, koşullarını esiri ya da özgürlüğünüzün şampiyonu
oluşunuzu o saptayacaktır. O bireyin de ailenin de, topluluğun da, dünyamızın
da içindeki değişim kaynağıdır.
Şimdi şu anda bir karar
verebilirsiniz.
Eğer gerçekten karar
verirseniz, yapamayacağınız şey yoktur. Demek ki şimdi şu anda içinde
bulunduğunuz durumdan memnun değilseniz, onu değiştirme kararını şimdiden
verin.
İşinizi sevmiyorsanız
değiştirin. Kendinizle ilgili duygulardan memnun değilseniz onları da
değiştirin.
Kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesine karşı hiçbir şey direnemez.
DISRAELI
Hayatınız, yeni
tutarlı ve adanmış bir karar verdiğiniz anda değişir.
Mesleği avukat, karakteri
barışçıl olan sessiz ve mütevazi bir adamın kararlılığı ile inancı yüzünden koskocaman bir imparatorluğun devrileceği kimin aklına
gelirdi? Ama yine de Gandhi ‘nin Hindistan’ı İngiliz yönetiminden kurtarma
yolundaki o sarsılmaz kararı, dünyadaki güç dengesini değiştiren hareketi
başlattı.
NİHAİ BAŞARI FORMÜLÜ
Ne istediğinize karar verin
Eyleme geçin.
Nelerin iyi sonuç verip nelerin vermediğini fark edin.
Elde etmek istediğinize ulaşıncaya kadar, yaklaşımınızı değiştirin. Bir
sonuç üretmeye karar vermek, olayları harekete geçirir.
Tutarlı, adanmış bir kararın
yapabileceği değişim gücünü anlamıyoruz. Sorunun bir bölümü, çoğumuzun karar
kelimesini gevşek bir anlamda kullanıyor olmamız, onu dilek
listesi düzeyinde bir anlama indirgemiş olmamızdır. Karar vermek yerine
tercihlerimizi sıralıyoruz.
Gerçek bir karar vermek, bir
sonuç elde etmeye adanmak kendimizi diğer tüm ihtimallerden koparmaktır.
Daha iyi kararlar vermenin
yolu, daha çok kararlar vermektir. Her verdiğiniz karardan bir şeyler öğrenmeyi unutmayın.
Farklılıklar bize daha iyi kararlar verme gücünü getirir.
Derin bilgi, anladığımız anda uygulamaya geçip hayatımızın kalitesinde
büyük iyileşmeler yaratabileceğimiz basit bir farklılık, strateji, inanç,
beceri yada araçtır.
Kaderiniz karar anlarınızda biçimlenir.
Antony ROBBİNS
Eğer
şu üç kararı kontrol edemezseniz, hayatınızın kontrolü sizin elinizde değil
demektir. Bu kararları kontrol ettiğiniz zaman, kendi tecrübelerinizi
biçimlendirmeye başlarsınız.
1-Nelere odaklanacağınıza karar verin.
2-Birşeyin
sizin için ne anlam taşıdığına karar verin.
3-İstediğniz sonuçları yaratmak için ne yapacağınıza karar verin.
Çoğumuz
kararlarımızın büyük bölümünü bilinçli olarak vermeyiz. Özellikle bu çok
önemli üç kararı. Bunun karşılığında da
çok pahalı bir bedel öderiz.
Niagara Sendromu
Bence hayat
bir şelale gibidir. Çoğu insan bu nehre, sonunda nereye çıkacağını karar
vermeden atlar. Böylece çok geçmeden akıntıya kapılırlar. Günlük olaylar,
günlük korkular, günlük zorluklar... Nehrin çatal oluşturacağı yerlere
vardıklarında, hangi tarafa gitmek istediklerine bilinçli bir biçimde karar
veremezler, kendileri için hangi tarafın uygun olacağını da düşünemezler,
kendilerini akıntıya bırakmakla yetinirler. Kendi değerleriyle yönetilmek
yerine çevre tarafından yönetilen o insan kalabalığına katılırlar. Sonuç olarak
kontrolün kendi ellerinde olmadığını hissederler. Böyle bilinçsiz bir durumda
olmayı sürdürürler. Ta ki bir gün kükreyen suların sesi onları uyandırana
kadar. Bir de bakarlar ki, küreksiz bir kayığın içinde Niagara Çağlayanında beş metre gerideler “ Hay Allah
” derler, ama iş işten geçmiştir. Aşağıya düşeceklerdir. Bazen bu düşüş,
duygusal bir düşüştür. Bazen finansal bir düşüştür.
Hayatınızda
bugün yüzyüze geldiğiniz güçlükler, büyük ihtimalle, nehrin yukarısındayken
verilen iyi kararlarla önlenebilirdi.
Kudurgan bir
nehrin sularına kapılmış durumdayken olayları nasıl tersine çevirebiliriz? Ya
kürekleri suya daldırıp ters yönde deliler gibi kürek çekerek, ya da ileriyi
planlamaya çalışarak, gerçekten varmak istediğimiz yere doğru bir rota çizerek.
Beyniniz
kararlar vermenizi mümkün kılan bir iç sistem olarak yapılandırılmıştır. Bu
sistem görünmez bir güç olarak hareket eder. Onu yönetende büyük ölçüde
bilinçaltımızdır. İşin korkunç yanı çoğu insan bu sistemi hiçbir zaman bilinçli
olarak kurmuş değildir. Sistem yıllar içinde değişik kaynaklar tarafından hemen
hemen kendiliğinden kurulur. Bu kaynaklar çok çeşitlidir. Ana babalar,
öğretmenler, arkadaşlar, televizyon, reklam ve genel olarak kültür.
Bu sistemin
5 bölümü vardır.
1-Kilit inançlarınız ve
bilinçdışı kurallarınız
2-Hayat
değerleriniz
3-Referans
noktalarınız
4-Kendinize
sürekli olarak sorduğunuz sorular
5-Her an hissettiğiniz duygusal durumlar
Yaptığınız şeyleri neden yaptığınızı
ya da yapmanız gerektiğini çok iyi bildiğiniz bir şeyi neden yapmadığınızı o
saptar.
Bunlardan herhangi birini (5
unsurdan) değiştirmekle,hayatınızda hemen güçlü, ölçülebilir bir değişiklik
yaratabilirsiniz.
Kendinizin kim olduğunu, neyi neden
yaptığınızı keşfedin. İş arkadaşlarınızın, eşinizin ve diğer sevdiklerinizin
hangi karar sistemini kullandıklarını anlayın.
Cesaretimi
kaybetmiyorum. Çünkü vazgeçilen her yanlış girişim, ileriye doğru atılmış yeni
bir adımdır.
Thomas
EDİSON
Karar gücünü gerçek anlamda kullanma
yolunda son bir engel daha vardır. O da yanlış kararlar verme korkusudur.
Hayatta kuşkusuz yanlış kararlarda vereceksiniz. İşleri yüzünüze gözünüze
bulaştıracağınız da olacaktır. Ama verdiğiniz kararlar ne olursa olsun, esnek
olmaya, sonuçlara bakıp onlardan ders almaya, o dersleri gelecekteki daha iyi
kararlar için kullanmaya gayret edin.
Unutmayın: Başarı aslında doğru
düşünmenin ürünüdür. Doğru düşünme tecrübelerden gelir. Tecrübeler ise kötü
düşünmenin (ya da eksik) sonuçlarıdır.
Size kötü ya da acı tecrübe gibi
görünen şeyler, genellikle en önemlileridir. İnsanlar başarıya ulaşınca
kutlamalara yönelirler. Başarısızlıkla karşılaşınca oturup düşünürler,
hayatlarının kalitesini daha iyiye götürecek bir takım farkları keşfederler.
Hatalarımızdan ders almaya yönelmeli dövünmekle zaman harcamamalıyız.
Kişisel tecrübe şüphesiz çok önemli
ama bir rol modeline sahip olmak da çok değerlidir. Sizden önce o tehlikeli
sularda yolculuk etmiş olan biri, size izleyeceğiniz bir harita verebilir.
Uçurumlara yuvarlanmanızı engelleyebilir.
Ben topluluklar önünde konuşma
becerisini çok iyi öğrendim, çünkü haftada bir kere değil, günde üç kere
konuşmalar yaptım. Beni dinleyecek birilerini bulduğum anda hazırdım. Bu arada
acaba verdiğim konferanslarımın hepsi harika mıydı? Hiç de değildi! Ama her
tecrübeden ders almayı iş edindim, bu beni ustalaştırdı, sonunda herhangi bir salona
girdiğimde, her meslekteki insanlara gerçek anlamda ulaşabilmeyi başardım.
Kayığınız karaya oturduğu zaman
kendinizi başarısız bulup düşüneceğiniz yerde, hayatta başarısızlık diye bir
şey olmadığını hatırlayın. Var olan yalnızca sonuçlardır. Eğer istediğiniz
sonuçları elde edemedinizse, bu tecrübeden bir şeyler öğrenin ki ilerde daha
iyi kararlar verebilmek için elinizde referanslarınız olsun.
(fotokopi Soichiro Honda s. 48-49-50)
Kükreyen nehrin üzerinde ilerlerken,
eğer dikkatiniz, ilk karşınıza çıkacak kayaya çarpmaktan kaşınmaya dönükse,
uzağı göremeyeceğiniz için çağlayana yuvarlanmaktan kurtulamazsınız.
Biz toplum olarak, çabucak gelecek
mutluluklara öyle odaklanıyoruz ki, bulduğumuz kısa dönem çözümleri genellikle
uzun dönem sorunlarının nedeni oluyor.
Kendinizi uzun vadeli sonuçlara adamaya karar vermek,
kısa dönemli çözümlere heves etmemek, hayatınız boyunca alacağınız kararların
en önemlilerindendir.
Fotokopi Billy Joel s. 52-53
KARAR GÜCÜNE KOŞUM VURACAK 6 ANAHTAR
1-Karar vermenin
gerçek gücünü unutmayın.
Tüm hayatınızı değiştirmek için her an kullanabileceğiniz bir
araçtır o güç. Aslında hayatınızı değiştirmeye, o yeni kararı verdiğinizde
başlıyorsunuz.
Unutmayın ki bir kararın gerçek olup olmadığı yeni eylemlere
geçmenizle ölçülebilir. Eğer eylem yoksa aslında karar vermemişsiniz demektir.
2- Herhangi bir şeyi başarmanın en zor adımı; adanmak
gerçek bir karar vermektir, bunu unutmayın.
Kararlarınızı zekice verin ama çabuk verin. istatistiklerin
gösterdiğine göre en başarılı insanlar kararlarını çabuk verebilmektedirler.
çünkü değer sistemleri kafalarında nettir ve hayatlarında ne istediklerini
bilirler.
Geçek anlamda bir karar verdiğinizde, o karardan eylem
fışkırdığını anlarsınız.
Karar verdiğin
yerde dur, o kararı gerçekleştirmek için bir eylem yapmada oradan ayrılma.
3- Sık sık kararlar verin.
Ne kadar çok karar verirseniz karar vermede o kadar başarılı
olursunuz. Kaslar çalışa çalışa güçlenir, karar verme kaslarınızda öyle. O
gücünüzün bağlarını hemen şu anda çözüp, ertelemekte olduğunuz bazı kararlar
verin. Bunu hayatınızda yaratacağı heyecana ve enerjiye inanmayacaksınız.
4-Kararlarınızdan ders alın
Ne yaparsanız yapın, bazen kötü kararlarda vereceksiniz.
Böyle bir durumda dövünmeye başlamak yerine, bir şeyler öğrenin. Bunun iyi yanı
neresi? Bundan ne öğrenebilirim ? diye sorun.
Bu
başarısızlık belki de kılık değiştirmiş bir armağandır, çünkü onu gelecekte
daha iyi kararlar verme işinde kullanabilirsiniz.
5-Kararlarınıza bağlı kalın, ama yaklaşımlarınızda esnek
olun.
İnsanlar bazen hayatlarında ne istediklerine karar verirken,
o anda bildikleri yolların en iyisini de birlikte seçerler, bir harita
oluştururlar. Ama alternatif yollara açık olmazlar. Yaklaşımınızda
katılaşmayın. Bir esneklik sanatı geliştirin.
6-Karar vermekten zevk alın.
Bir anda
vereceğiniz bir kararın, hayatınızı ebediyen değiştirebileceğini bilin.
Bu karar
kuyrukta önünüzde duran insanla, uçakta yanınızda oturan kişiyle, bir sonra
edeceğiniz ya da size gelecek telefonla, yada okuyacağınız kitapla ilgili olabileceği
gibi, bazen bir sayfa çevirmekle sel kapaklarını açıverirsiniz. Hep bekleyip
durduğunuz şeyler gelip yerine oturuverir.
Hayat ya cesur bir tecrübedir, ya da hiç bir
şey değildir.
Helen KELLER
ACI VE ZEVK,
siz ve ben yaptığımız her şeyi, ya acıdan kurtulma ihtiyacımızdan ötürü, ya da
zevke kavuşma arzusundan ötürü yaparız.
Yapmamız
gerektiğini bildiğiniz bazı şeyleri neden yapmıyorsunuz? Herşeyi ertelemek
aslında nedir? Yapmamız gerektiğini bildiğiniz bir şeyi , yine de yapmamaktır.
Neden peki? Cevabı basit, benliğinizin bir düzeyinde, şimdi eyleme geçmenin,
ertelemekten daha fazla acı vereceğini biliyorsunuz.
Sizi
hayallerinizin erkeğine ya da kadınına yaklaşmaktan alıkoyan ne? Yıllardır
planladığınız o yeni işi kurmaya başlamanızı engelleyen nedir? O perhizi
sürekli neden erteliyorsunuz? Tezinizi yazıp, bitirmekten neden kaçıyorsunuz?
Hayatınızı tam istediğiniz hale getirmek için gerekenleri yapmanıza ne engel
oluyor?
Bütün bu
eylemlerin size yararı olacağını, hayatınıza kesinlikle zevk getirebileceğini
bildiğiniz halde, eyleme geçmeyi başaramıyorsunuz, çünkü o an için gerekeni
yapmaya daha çok acı bağlıyor, fırsatı kaçırmaya daha az acı bağlıyorsunuz.
Ya o insana
bir yaklaşımda bulunurda hayır cevabı alırsanız. Yeni iş kurmaya çalışıp
başarısızlığa uğrar, şimdiki işinizin güvencesini de kaybedersiniz. Ya perhize
başlayıp aç kalarak bir yığın acı çektikten sonra, sonunda yine kilo almaya
başlarsanız. Ya yatırım yapıp paraları kaybederseniz. Hiç denememek daha iyi
değil mi ?
Çoğu kişi için
kaybetme korkusu, kazanma arzusundan çok daha büyüktür. Çoğu insanın
ellerindekileri kaybetmemek için gösterdiği çaba, hayatlarından kendi
isteklerini alabilmek için gerekli risklere girme yolunda gösterdiği çabadan
daha fazladır.
Başarının sırrı, acıyla zevkin sizi
kullanmasına izin vermektense, acıyla zevki kendiniz kullanmayı öğrenmektir.
Bunu yaparsanız, hayatınızın kontrolünü elinize alırsınız. Yapmazsanız, hayat
sizi kontrol eder.
İnsanlar
neden acıyı çekiyor da yine de
değişemiyor? Çünkü henüz yeterince acı çekmiş olmuyorlar; benim duygusal eşik
dediğim yere daha varmamış oluyorlar. Eğer zararlı bir ilişki içine girmişseniz
ve sonunda gücünüzü kullanmaya gelmişseniz, eyleme geçip hayatınızı
değiştirecekseniz, besbelli artık dayanmak istemediğiniz bir acı düzeyine
vardığınız içindir. Hepimize zaman zaman olmuştur. Yeter artık- bir daha asla-
bu şimdi değişmek zorunda, demişizdir. İşte o an, acının dostumuz olduğu o sihirli andır bizi yeni
eylemlere geçip yeni sonuçlar üretmeye iter. Eğer o anda, değişikliğin
hayatımıza zevk getireceğini de görürsek, eyleme geçmeye daha büyük bir güçle sarılabiliriz.
Eğer her
hangi bir davranışı ya da duygusal oluşumu büyük acılarla bağdaştırırsak, ne
pahasına olursa olsun o davranıştan kaçınıyoruz. Bunu kullanarak acı ve zevk
gücünü istediğimiz gibi kullanabilir, hayatımızda neyi istiyoruz.
Diyelim ki
çocuklarımızı uyuşturucudan uzak kalmasını istiyorsunuz. Onlara bunu öğretmenin
zamanı, kendi deneylerini yapmadan önce, bir başkası onları uyuşturucuyu
ilintilendirecek bir şey öğretmeden önce
Hiç alkol içmeme sebebim çocukluğumda
ailemde sarhoş bir çift bulunması bunların içkiliyken çok kötü davranışlara
yönelmesi benim de bu sayede alkolle acıyı bağdaştırmamdır.
Kafamdan çıkmayan bir sahne de en iyi
arkadaşımın annesiyle ilgilidir. Çok şişman bir kadındı. Hemen hemen 150 kilo
geliyordu. Sürekli içiyordu. Ne zaman içse, beni kucaklamaya kalkışır, salyası
üstüme başıma akardı. Bu gün bile birinin soluğunda alkol kokusu aldığım anda
içim bulanır.
Biz çocuklarımızı ebediyen
uyuşturucudan uzak tutmanın en iyi çaresi olarak, onların içinde uyuşturucuyla
ilintilendiren bir nöro-asosestiyon ( sahte ilintiler ) yaratmayı seçtik.
Uyuşturucunun aslında ne olduğunu onlara biz öğretmezsek, bir başkasının ortaya
çıkıp, uyuşturucunun omları acıdan kaçmakta yararlı bir şey olarak
tanıtabileceğini biliyorduk.
Eğer
bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona
verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.
Marcus AURELIUS
Davranışlarımızı güden şey entellektüel hesaplarımız değil, acıya ve
zevke yönelik iç güdüsel tepkilerimizdir.
Biz zihnimizi, vücutlarımızı ve
duygularımızı şartlandırabilir, acıyı ve zevki neye istiyorsak ona bağlayabiliriz.
Acıyı ve zevki neye bağladığımızı değiştirerek, davranışlarımızı da bir anda
değiştirebiliriz.
Örneğin, sigara içme konusunda tek
yapacağınız sigara içmeyi yeterince acı bırakmaya yeterince zevk bağlamaktır.
Şu anda yapacak gücümüz var, ama bunu
seçmeyebilirsiniz, çünkü zevki sigaranın dumanına bağlamışsınızdır. Ya da
bırakmanın çok fazla acı getireceğinden korkuyorsunuzdur. Oysa sigarayı
bırakmış biriyle karşılaşsanız, bu davranışın bir gün içinde değişmiş olduğunu
görür, anlarsınız. O gün, sigara içmenin kendileri için ifade ettiği anlamı
değiştirdikleri gündür. Reklamcılığın görevi,
acıyı neye, zevki neye bağladığımızı etkilemektir. Reklamcıların çok iyi
anladığı bir şey varsa, bizi güden şeyi zihnimiz değil, sundukları ürünlere
bağladığımız duygularımız olduğudur.
Reklamcılığın görevi, acıyı neye
bağladığınıza, zevki neye bağladığınızı etkilemektir. Reklamcıların çok iyi
anladığı bir şey varsa, bizi güden şeyin zihnimiz değil, sundukları ürünlere
bağladığımız duygularımız olduğudur.
Reklamların saptadığı şey şu: Eğer
yeterince zevk yaratılırsa, tüketiciler acının korkusunu görmezden gelebiliyor.
Bir reklam sloganı vardır “Seks satar” derler, seks kullanılarak yapılan
reklamlar bunu başarmaktadır. Blucin nedir? Eskiden bunlar işçi pantolonuydu,işlevsel
ve çirkin şeylerdi. Bugün nasıl satılıyorlar? Seksi olan, moda olan, gençlikle
ilgili olan ne varsa, blucin onu temsil ediyor.
Olumsuz ilanlar daha çabuk
algılanıyor. İnsanlar bu tip ilanlara daha çok dikkat ediyorlar. Oto yolun
yanındaki güzel kır manzarasına bakmak için yavaşlarlar, ya da yavaşlamazlar.
Ama araba kazasına herkes bakar.
Yapmamak istediğimiz davranışlara
acıyı öyle yoğun bir dozda bağlamalıyız ki, bir daha o davranışları düşünmek
bile istemeyelim.
Sizinle hiçbir zaman, asla
yapamayacağınız bir takım şeyler yok mu? Onlara bağladığınız duyguları düşünün.
Kaçınmak istediğiniz davranışlara da aynı duyguları bağlarsanız, onları bir
daha asla yapamazsınız. Bundan sonra yapacağınız şey, zevki kendiniz için
seçtiğiniz yeni davranışa bağlamaktır. Tekrarlarla, duygusal yoğunlukla, bu
davranışları kendinize şartlayarak otomatik hale getirebilirsiniz.
O halde bir değişiklik yaratmanın ilk
adımı nedir? Acıyla, zevkin her karar üzerindeki, dolayısıyla da giriştiğimiz
her eylem üzerindeki gücünün farkına varmaktır. Farkına varma sanatı, acı ve
zevkle ilgili fikirlerin, kelimelerin, resimlerin, seslerin ve duyguların
bağlantılarının sürekli olarak yer aldığını hissetmektir.
Sonunda
acı getirecek zevklerden, kaçınabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da
dayanabileceğini düşünüyorum.
MICHEL
DE MONTAIGNE
Bizi güden fiilen acının kendisi
değil, belli bir şeyin sonunda acı getireceğinden korkmamızdır. Ayrıca bizi
güden fiilin, zevkin kendisi de değildir. Belli bir eyleme geçmenin zevk getireceği
yolundaki inancımız, bundan hemen hemen emin olmamızdır. Yani bizi güden şey,
gerçekler değil, bizim gerçeği algılayış biçimimizdir.
İnsanlar doyum vermeyen bir ilişkiyi
neden sürdürür, neden çözüm aramadığı gibi, ilişkiyi bitirip yoluna devam da
etmez. Çünkü değişimin bilinmeyene yol açacağını bilirler. Çoğu insanda
bilinmeyenin şimdiki durumdan çok daha acı olduğuna inanır. “Eldeki bir kuş,
ağaçtaki iki kuştan iyidir.” Bu temel inançlar, hayatlarımızı değiştirecek
adımları atmamızı engeller.
HAYDİ, HEMEN BİRKAÇ DEĞİŞİKLİK
YAPALIM.
Önce
yapmamız gerektiğini bildiğiniz halde ertelediğiniz dört eylemi yazın.
Bu
eylemlerin, her birinin altına, şu soruların cevabını yazın. Neden eyleme
geçmedim? Geçmişte bu eyleme hangi acıları bağladım?
Cevap verdiğinizde: Sizi geri tutan şeyin, eylemin getireceği
acıları, eyleme geçmemenin acılarından daha büyük bulmak olduğunu göreceksiniz.
Geçmişte
bu olumsuz alışkanlığı sürdürmekle ne gibi zevkler kazandığınızı yazın.
Örn: Niyetiniz kilo vermekse, neden
pastaları yuttunuz, dondurmaları mideye
indirdiniz? Kendinizi bunlardan mahrum etmenin acısından kaçıyorsunuz.
Şimdi
değişmemenin size nelere mal olacağını yazın.
Bu
eylemi şimdi gerçekleştirmenin getireceği bütün zevkleri yazmak olmalıdır.
Çok büyük bir liste yapın. Bu liste size duygusal olarak
güdecek güçte olsun.
Fotokopi 87-88
Bizi biçimlendiren, hayatımızdaki
olaylar değil, o olayların ne anlama geldiğine inandığımızdır.
Beyniniz
size iki soru sorar. 1. Bu acı mı, yoksa zevk mi? 2. Şimdi ben acıdan kaçmak ya
da zevke ulaşmak için ne yapmalıyım? Bu iki sorunun cevabı bizim İNANÇLARIMIZA
bağlıdır. İnançlarımızda, neyin acıya ya da zevke yol açacağına ilişkin
öğrenmiş olduğumuz genellemeler tarafından güdülmektedir. Bu genellemeler bizim
tüm eylemlerimizi güdüler, dolayısıyla hayatımızın yönünü ve kalitesini de
onlar oluşturur. Genellemeler bazen de sınırlayıcı inançlar yaratır.
Bütün bu
inançların kötü yanı ileri de karar verirken bunların sınırlayıcı işlev
görmesidir. Hatırlamamız gereken şey inançlarımızın çoğu, inançlarımız
geçmişimizle ilgili genellemeler olduğu, acı ya da zevkli tecrübelerimizi
yorumlayış biçimimize dayandığıdır. Bu zorluk üç yönlüdür.
Çoğumuz
neye inanacağımıza bilinçli olarak karar veremeyiz.
Çoğu
zaman inançlarımız geçmiş tecrübelerin yanlış yorumuna dayalıdır.
Bir
inancı bir kere benimseyince onun yalnızca bir yorum olduğunu unutuveririz.
İnançlarımıza gerçeklermiş gibi davranmaya başlarız. Sanki tanrının emridir her
biri. Hatta uzun süredir inandığımız inançları hemen hiç sorgulamayız bile.
Bizim tüm eylemlerimiz inançlarımız
sonucudur ne yaparsak bilinçli ya da
bilinç dışı inançlarımızın bunu zevk ya
da acı getirici olarak görmesindendir. Davranışlarınızda uzun dönemde ve kalıcı
değişikler yaratmak istiyorsanız sizi geri tutan inançlarınızı değiştirmeniz
gerekir.
İnançlarda yaratıcı ve yıkıcı güç
vardır.
Eğer hayatlarınızı kendimiz yönetmek
istiyorsak, inançlarımızın bilinçli komutasını elimize almamız gerekir. Nedir
aslında inanç?
İnançlar bir şey konusunda emin olma
durumudur.
Büyük liderlerin (gerçekçi) olduğuna
pek seyrek rastlanır. Zekidirler, söyledikleri hep doğru çıkar, ama başka
insanların standartlarına göre hiçte gerçekçi sayılmazlar.
Gandhi, İngiltere’ye karşı şiddetsiz
karşı çıkmakla Hindistan’ın özerkliğini sağlayabileceğine inanıyordu. Bu daha
önce hiç yapılmamış bir şeydi. Buna inanırken gerçekçi davranıyor değildi, ama
sonunda doğru çıktı.
Birinin çıkıp bataklığın(portakal
bahçesi) ortasını lunapark olması, gelenlerden yalnız oyuncaklara binmek için
değil, içeriye girmek için bile bilet parası alması gerçekçi değildir. O sırada
dünyada böyle bir park yoktu. Ama Walt Disney öyle emindi ki onun iyimserliği
olayları da değiştirdi.
Eğer güçlü inançların getirdiği o
sarsılmaz emin olma duygusunu geliştirebilirseniz o zaman kendinize hemen
herşeyi yaptırabilir. Hatta başka insanların imkansız dediği şeyleri bile
gerçekleştirebilirsiniz.
Her
gerçeğin etkin ve inkar edilmez bir varlığa kavuştuğu yer, ancak insanın
hayalidir. Sanatın da hayatın da esas ustası, icad değil, hayaldir.
Joseph CONRAD
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK insanlar bir
alanda yeterince başarısızlık biriktirdikleri zaman (ki bazıları için ne kadar
azının yeterli olduğuna şaşırırız)çabalarını yararsız görmeye başlarlar
öğrenilmiş çaresizliğin getirdiği kalıcı bir cesaret kaybına sürüklenir.
Nasıl değişeceğiz? Bunun en etkili
yolu, beynimizi harekete geçirip eski inanca büyük acılar bağlamaktır. Eğer bir
şeye yeterince acı bağlarsak mutlaka değişir.
İman inancı da açar, bunun da nedeni
kişinin o fikre bağlandığı yoğun duygu yüküdür. Bir konuya iman getirmiş kişi
yalnız emin olmakla kalmaz, imanı sorguladığında kızıp öfkeye kapılır. İman
getirmiş kişi sorgulama işine tümüyle dirençlidir. Bir an için bile
sorgulatmaz. Yeni girdiye de son derece dirençlidir.
Örn: Yer altı nükleer deneylerine çok
karşı olan birininki inançtır. Ama eyleme geçen, hatta başkalarının
hoşlanmadığı tür eyleme geçen biri, örneğin nükleer tesisin önünde protesto
yürüyüşüne katılan biri, iman getirmiştir. Eğitim sistemini beğenmeyen birinin
ki inançtır, ama bu konuda bir fark yaratmak için okuma-yazma kampanyasına
gönüllü katılan birinin ki imandır.
Farkı nedir diye mi soruyorsunuz?
Farkı elbette ki insanın bu uğurda göze almaya hazır olduğu eylemlerde. Aslında
imanı olan kişiler kendi inançları konusunda öyle ihtiraslıdır ki, bu uğurda
reddedilmeyi de kendilerini gülünç duruma düşürmeyi de göze alabilirler.
Kişi kendine “buna inanmazsam büyük
acılar çekeceğim”der.”Eğer bu inancımı değiştirirsem gerçek kimliğimi feda
etmiş olurum” Bu durumda o imana bağlı kalmak, kişinin varlığını sürdürmesi
için şart olmaktadır. Bu çok tehlikeli olabilir, çünkü inançlarımızın doğru olmama
ihtimalini düşünmek bile istemeyecek hale geldiğimizde, kendimizi bir katı
kalıba mahkum edebiliriz. Bazen belli bir konuda inanç sahibi olmak, iman
sahibi olmaktan daha uygundur.
Genellikle hayatınızın herhangi bir
alanında beceri yaratmak için yaratmak için yapabileceğiniz en iyi şey, bir
inancı iman düzeyine çıkarmaktır. Unutmayın ki imanda sizi eyleme itecek güç
vardır, her türlü engeli aşmaya hazır kılar sizi.
O halde iman yaratmanın yolu nedir?
Önce
bir temel inançla başlayın.
Yeni
ve güçlü referanslar ekleyerek inancınızı güçlendirin. ( Ne kadar çok referans
geliştirirseniz, referanslarınız ne kadar duygu yüklü olursa, imanınızda o
kadar güçlü olacaktır.)
Bundan
sonra tetiği çekecek olan bir olay bulun, ya da kendiniz yaratın. Kendinizi
bağlamak için “Yapmazsam bana maliyeti ne olur?” diye sorun. Sizin için
duygusal yoğunluk yaratacak sorular sorun.
Örn: Geliştirmek istediğiniz iman,
hiçbir zaman uyuşturuculara el sürmemekle ilgiliyse, uyuşturucu bağımlılığının
acı sonuçlarını kendiniz için gerçek hale getirmek amacıyla filmler seyredin,
daha iyisi uyuşturucu bağımlılarının barındığı bir yere gidip bakın.
Sigara için ise: Sigara içen birinin
karamış ciğerlerinin röntgenlerine bakın.
Bu tür tecrübelerde, size adımı adımı
attıracak, olayı gerçek bir iman haline dönüştürecek güç vardır.
Eyleme
geçin. Giriştiğiniz her eylem adanmışlığınızı güçlendirir, Duygusal yoğunluk
düzeyinizi arttırır, imanınızı daha da güçlü kılar.
İnsanlar çoğunlukla bir
şeye, başka herkeste inandığı için inanırlar. Buna sosyal kanıt
denmektedir. Ama sosyal kanıtta her zaman doğru değildir. İnsanlar ne
yapacaklarından pek emin olmadıkları zaman, başkalarına bakıp rehberlik
ararlar.
Birisi tecavüz diye
çığlık atarken, rol almış iki kişi de çağrıya hiç aldırmadan oradan
geçmektedir. Üzerinde deney yapılan kişi ise, esasen çağrıya cevap vermesi
gerekip gerekmediğini bilmemekte, ama iki kişinin aldırmadan geçtiğini görünce,
imdat çağrılarının önemsiz olduğunu düşünüp o da aldırmamaktadır.
ACI, BİR İNANCI
DEĞİŞTİRMENİN NİHAİ ARACIDIR.
İnançlarımızı ve
yarattıkları sonuçları, inceleyip bunların bizi güçlendiren şeyler olduğundan
emin olmalıyız. Başarılı insanların hepsinin arkasında, belirli bir dizi
güçlendirici inanç yatmaktadır.
Hayatlarımız
genişletmenin, zenginleştirmenin yolu, şimdiden başarılı olmuş insanların
hayatlarını model olarak almaktır. Onlara sorun:”Sizce sizi farklı kılan
nedir?”
POWERTALK: Aylık olarak
başarılı gördüğümüz kişilerle röportajlar yapmak çok önemlidir.
Aslında sizlerle bu
kitapta paylaştığım kilit farklılıkların çoğu, kendi alanlarının en
başarılıları olan bu kişilerle yaptığım röportajlarda keşfettiğim şeylerdir.
Ne düşünürsek oyuz. Biz her neysek düşüncelerimizden doğar.
Düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız.
BUDA
Tüm gerçekler üç adımda gelirler:
Önce alay edilir,
İkinci olarak şiddetle karşı çıkılır,
Son olarak, zaten belli olan bir şey, denir kabul edilir.
Alman
Düşünür Arthur SCHOPENHAUER
Güçlendiren
ya da güçsüzleştiren tüm inançlarınızı, aklınıza geldiği gibi, liste halinde
yazın.
GÜÇLENDİRİCİ İNANÇLAR
Cesurum
Kendime
güvenirim
Kendimi
verirsem her şeyi yapabilirim.
İnsanlara
olumlu bir şeyler katma çabam.
Kitaplardan
ve tecrübelerden istifade ederim.
Her
türlü bilgiye açığım.
Büyümeye,
genişlemeye, katkıda bulunmaya, bir fark yaratmaya adanmak.
GÜÇSÜZLEŞTİRİCİ İNANÇLAR
Başladığım
işten hemen bıkarım, Sıkılırım.
Vücudumu
eritme adına tembelim.
Yakın
çevreme karşı soğuğum.
Aileme
yeterince zaman ayırmıyorum.
Nöro – Asisiyatif Şartlanma (NAC)
Sinir
sisteminizi adım adım şartlandırarak,
yönelmek istediğimiz şeyleri zevkle, kaçınmak istediğimiz şeyleri acıyla
bağlayıp, hayatımızda irade gücünü sürekli kullanmaksızın başarıya ulaşmak
demektir.
Bu
nöro-asosiyasyonlar, bizim duygu ve davranışlarımız üzerinde etkilidir.
Hiçbirşey değişmez; biz değişiriz.
Henry
David THOREAU
Hızlı
değişeceksek ilk edinmemiz gereken inanç, şimdi değişebileceğimiz inancıdır.
Uzun
dönemli değişiklik yaratmak istiyorsak sahip olmamız gereken ikinci inanç da,
kendi değişimimizden hiç kimsenin değil, kendimizin sorumlu olduğudur.
Sorumlulukla
ilgili üç inanca sahip olmak gerekir.
Bir
şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmak gerekir. Değişse iyi olur değil,
değişmesi gerekir de değil, mutlaka ve kesinlikle değişmek zorunda.
“Bu
kilolar verilmeli” “İlişkilerim daha iyi olmalı.” Ama zaten biliyoruz ki “ “
meli, malı” istediğimiz kadar diyelim hayatımız değişmeyecektir. Bu iş ancak o
değişim bir zorunluluk haline geldiği zaman, hayat ve kalitemizi değiştirmek
için biz bir şeyler yapmaya başladığımız zaman gerçekleşecektir.
Yalnız
bir şeyin değişmek zorunda olduğuna inanmakla kalmayıp, onu bizim değiştirmek
zorunda olduğumuza da inanmalıyız.
Kendimizi
hep değişikliğin kaynağı olarak görmeliyiz. Aksi halde hep gelip o değişikliği gerçekleştirecek birini
bekleriz.
“Ben
bunu değiştirebilirim” diye bir inanç gerekir.
Aptal zihne bütün dünya karanlık gelir
Aydınlık zihin, bütün dünyayı ışıl
ışıl görür.
Ralp
Waldo EMERSON
Sevgi paylaşılmadığı zaman erir.
İyi
bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır.
Rene DESCARTES
Beyninize karmaşık mesajlar
verdiğinizde, karmaşık sonuçlar alırsınız.
HAYATINIZDAKİ HER ŞEYİ NDEĞİŞTİRMENİN
YOLU NÖRO-ASOSİYATİF ŞARTLANMA BİLİMİ
Eğer
siz ve ben davranışımızı değiştirmek istiyorsak, bunu yapmanın tek yolu vardır.
Eski davranışımıza hemen gelen ve dayanılmaz güçte olan acı duygularını
bağlamak, yeni davranışımıza da hemen gelen zevk duygularını bağlamak.
Hepimiz
hayat tecrübesi içinde bazı düşünce ve davranış biçimlerinin bizi acıdan kurtarıp zevke götürdüğünü
öğrenmişizdir. Can sıkıntısı, çaresizlik, kızgınlık, ezilme gibi duyguları hepimiz yaşarız ve bu duyguları sona erdirmek
için stratejiler geliştiririz. Bazı kimseler alışverişe çıkar, bazısı bir şeyler
yemeği kullanır, kimi sekse, kimi uyuşturucuya döner, kimi alkol alır, kimi
çocuklarına bağırıp çağırmakla boşalmayı seçer. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak
bu nöral yolun acılarını dindireceğini, onları bir anda zevk düzeyine
götüreceği bilirler.
Bu
alışkanlığın başlangıcı görünmez bir iplik gibidir, ama o hareketi her
tekrarlayışımızda ipliği sağlamlaştırırız, ona bir elyaf ekleriz, sonunda
kapkalın bir kablo olur, düşünce ve hareketlerimizi geri dönülmez biçimde
bağlar.
NAC MASTER ADIM1
Asıl
neyi istediğinize ve onu hemen elde etmenizi neyin engellediğini bilmeniz
gerekir. Engellediğim şey her zaman için değişmeye bağladığımız acının,
şimdiki duruma bağladığımızdan fazla olmasıdır. “Değişirsem acı çekerim”
şeklinde inancımız olduğu gibi, değişimin getireceğinin bilinmeyişinden de
korkuyor olabiliriz.
NAC MASTER ADIM 2
Kaldıraç kullanın: Şimdi değişmemeye
büyük acıları, şimdi değişmeye büyük zevkleri bağlayın!
Değişiklik
genellikle bir yetenek sorunu değil; her zaman için bir motivasyon sorunudur.
Eğer
biri tabancayı kafamıza dayayıp “hemen şu sıkkın halden çık, kendini mutlu
hissetmeye başla”derse, eminim ki hepimiz ruhsal durumumuzu bir anda
değiştirmenin bir yolunu bulurduk. Oysa biz “günün birinde deyip geçeriz”
O
değişikliği şimdi yapmamızın tek yolu, kendimize izlemek zorunda kalacağımız
bir “acil”duygu yaratmaktır.
Değişiklik
oluşması için acı eşiği oluşturmalı. Bunun anlamı çok fazla acı çekmek, bu
nedenle hemen değişmemiz gerektiğini anlamaktır. O noktada beyniniz “ Yeter
artık, bir gün daha bekleyemem, bir dakika daha bekleyemem, böyle yaşamaya,
böyle hissetmeye dayanamam”
Eğer
değişmek için yeterince güçlü nedenler bulursak yıllardır değiştiremediğimiz
şeyi bir dakika da bile değiştirebiliriz.
Kendinize
yaratabileceğiniz en büyük kaldıraç, dıştan değil, içten gelen acıdır.
Halinden
memnun olmak, durağanlığı getirir. Şimdiki davranışlarınızdan çok şikayetçi
değilseniz, gerekli değişiklikleri yapmak üzere motive olamazsınız.
Değişmemenin
acısını kendi gözünüzde öylesine gerçek kılın, öylesine yoğun ve acil hale
getirin k, artık eyleme geçmeyi erteleyemeyecek duruma gelin.
Eğer bu da yeterli
kaldıraç yaratamazsa o zaman sevdiklerinizi nasıl etkilediğine bakın.
Çocuklarınızı, diğer sevdiklerinizi. Çoğumuz kendimiz için yapamadığımızdan
fazlasını başkaları için yaparız. Sizin değişmemenizin, en önemli saydığınız
insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini gözünüzde ayrıntılı biçimde canlandırın.
İkini adım, zevk –
asassiyonlu soruları kullanarak değişime olumlu duyguları bağlamaktır. “Bunu
değiştirmek hayatıma ne gibi bir canlılık getirecek? Ailem ve dostlarım neler
hissedecek?”
İçin kilidi bol bol
nedenler bulmak,yeterince güçlü nedenler bulmaktır.
NAC MASTER ADIM 3
Sınırlayıcı Paterni
Kesin.
Güçsüzleştirici
duyguları karıştırın, bir daha su yüzüne çıkamayacak hale getirin. Şu adımları
atın:
Sizi bu kadar rahatsız eden durumu zihninizde
görün. Onu bir film gibi görün. Canınızı sıkmayın.
Aynı
tecrübeyi alıp bir karikatür haline getirin.
Sizi özellikle üzen biri varsa, onun
kulaklarını miki mouse gibi, burnunun pinokyo gibi uzatın. Bunu en az bir
düzine kere yapın, ileri geri, yanlamasına, imajları o korkunç hızın ve mizahın
yardımıyla karmakarışık edin. Bunu yaparken zihninizde bir de müzik yaratın. Bu
acayip sesleri sizi üzen eski imajlara bağlayın. O zaman duygular kesinlikle
değişecektir.
Şimdi
sizi rahatsız etmiş olan durumu düşünün, şu anda nasıl bir duygu verdiğine
bakın. Etkin biçimde yapmışsanız, paterni artık
bir daha size o olumsuz duyguları veremeyecek biçimde bozmuşsunuz demektir
Neden sonuç verir? Çünkü duygularımızın hepsi zihnimizde odakladığımız
resimlere ve onlara bağladığımız seslerle duygulara dayalıdır da ondan. Biz o
resimlerle sesleri değiştirince neler hissettiğimizi de değiştiririz.
Patern kurmanın bir yolu da o şeyi
yapmayı kesmektir. Bir paterni tekrar tekrar uygulamayı keserseniz, kurduğunuz
doğal bağ yolu zamanla yok olacaktır. Nöral bağ bir kere kurulunca beyin oraya
bir yol inşa eder, ama o yol kullanılmadımı , yeni baştan ot bürür.
Kullanmadığınız zaman kaybetmeye başlarsınız.
NAC MASTER ADIM
4
Yeni
ve güçlendirici bir alternatif yaratın. Sigaranıza, içkinize, kaygınıza ya da başka istenmeyen
davranışlarınıza ilişkin acılardan kurtulup da zevke ulaşabileceğinizi
bulamıyorsanız, aradığınız cevapları, bu işi daha önce yapmış kişileri taklit
ederek bulabilirsiniz. Bahse girerim, eski davranışın yerine konabilecek bir
alternatif onlar bulmuşlardır.
Fran Torkutan tütün çiğniyor ( kendisini yalnız hissedince
)
Bir
arkadaşının yardımıyla tütün çiğnemenin yeni kişiliğiyle ne kadar tutarsız
olduğunu görebildi. Düşüncelerini ağız kanseri olma ihtimaline yönlendirmeye
başladı. Bu hastalığı zihninde gerçek gibi canlandırdı. Sonunda tütünü
düşünmekten uzaklaştı. Tadı ona iğrenç gelmeye başladı. Eskiden tütünü zevke
bağladığı paterni kesmişti.
Başka
zevkler buldu. Kendini işine hiç yapmadığı gibi verdi. Rüyalarının kadınını
buldu.
Çoğu
zaman eğer eski paterni yeterli biçimde
kırarsak , beynimiz otomatik olarak, otomatik olarak onun yerine koyacak
bir şey arar ve bize istediğimiz duyguları verir. Sigarayı bırakınca
bazılarının kilo alması da bundandır. Beyinleri yine öyle zevkli bir şey arar,
çok fazla yemeğe başlar. Demek ki asıl anahtar eski davranışın yerine geçecek
yeni davranışları bilinçli olarak seçebilmemizde yatmaktadır.
DEĞİŞİM İNCELEMELERİ
Nansy
Mann tarafından yapılan istatistiksel araştırma
Araştırmalardaki ilk grup,
alışkanlıklardan vazgeçmeye dış baskılarla zorlanmış, bu baskılar genellikle
yerli sistemlerden gelmiş. Kaldıraçtan söz ederken de gördük. Dış baskıların
kalıcı etki getirdiğine pek az rastlanır. Baskı üstlerinden kalktığı anda, yeni
hapisten çıktıkları anda eski alışkanlıklarına yeniden dönmüşlerdir.
İkinci
grup ise bırakmayı gerçekten isteyenlerdir. Bunu kendi kendilerine yapmaya çalışmışlardır.
Kaldıraçları esas olarak içten gelmedir. Buna rağmen ilk kararları iki yol
kadar sürmüştür. Bundan sonra yeniden eski alışkanlığa dönmeye getiren neden
önemli miktarda strestir. Stres acısını zevke döndürme aracı olarak bir kere
daha eski alışkanlıklarına dönmüşlerdir. Neden? Çünkü eski nöral yolun yerine
bir yeni zevk kaynağı arayıp bulamamışlardır.
Üçüncü
grup, alışkanlıklarının yerine yeni bir alternatif koyanlardır. Bu yenisi,
onlara ilk başta aradıkları zevkli duyguları veren, ya da kendilerini daha bile
iyi hissetmelerine yol açan bir şey olmuştur. Bir çoğu tatmin edici ilişkiler
bulmuş, manevi uyanışa yönelmiş, ihtirasla sarılabilecekleri bir kariyer
seçmiş. sonuçta bir çoğu eski alışkanlığına hiç dönmemiş, yarıdan fazlasında da geriye kayış
başlayıncaya kadar sekiz yıldan uzun zaman geçmiştir.
Uyuşturucu
alışkanlıklarını temelli bırakabilen insanlar, NAC’ ın ilk dört adımını
uygulayanlardır. Ama ne yazık ki bazılarının ki ancak 8 yıl sürmüştür. Neden
NAC’ ın 5 inci ve çok adımını kritik adımını uygulamamışlardır.
NAC
MASTER ADIM 5
Yeni paterni
yerleşinceye kadar şartlandırın.
Şartlandırma
yaptığınız değişikliğin sürekli ve uzun
vadeli olmasını sağlar. Bir şeye
şartlanmanın en basit yolu, onu tekrar tekrar prove etmek, bunu nörolojik bir
yol olana kadar sürdürmektir. Beyniniz bu yeni ve sonuç veren yolu sürekli
olarak görüp tanısın, asosiyessonu kursun. Bunu yapmazsanız eski paterne yine
dönersiniz.
Yeni
ve güçlendirici alternatifi tekrar tekrar, ço0k büyük duygusal yoğunlukla prova
ederseniz, kendinize bir yol oluşturursunuz, daha çok tekrarlar ve duygularla o
yol sonuç alıcı bir oto yol alır, alışkanlık sayacağınız davranışlarınızdan
biri haline gelir.
Şartlanmanın
gücünü ne kadar övsek yetmez. Boston Celtics’ in harika Larry Bird’ ü bir
meşrubat reklamına çıkıyor. Reklam sırasında bir basketi ıskalaması gerekiyor
ama yapamıyor. Iskalayıncaya kadar dokuz basket kaydediyor. Yıllar içinde
kendini işte böyle şartlamış. O top eline geldiği anda, otomatik olarak onu
çembere sokacak paterne giriyor.
Sizin
ve benim de yeterince tekrarlarla ve duygusal yoğunlukla , istediğiniz
davranışı kendimize şartlayabileceğimizi çok iyi anlamanız gerekir. Kısa da
olsa mesafe alınca kendinize ödül verin; bu yola devam etmenizde size yardımcı olur.
Ödül bir övgü de olabilir bir hediye de, Yeni bir özgürlükle de, başka bir şey
de.
Eğitimin yapamayacağı hiç bir şey yoktur.
Hiçbir şey, onun ulaşamayacağı yerde değildir. Kötü ahlakı iyiye çevirir; kötü
ilkeleri yok edip iyilerini yaratır; insanı melek düzeyine yükseltir.
Mark TWAIN
TAKVİYE KANUNU
Sürekli
olarak takviye edilen her duygu ya da davranış paterni, otomatik ve şartlanmış
bir tepki haline gelir. Takviye etmediğiniz Şeyler zamanla yok olur.
Birisinin
sizi gerçekten aramasını istiyorsanız; aradıkları zaman sevinçle cevap
vermelisiniz. Onlara çok özlediğinizi çok sevdiğinizi, konuşma fırsatı
bulduğunuz için çok mutlu olduğunuzu söylerseniz yine arama eğilimleri artar.
Unutmayın tekrarlanmasını istediğiniz davranışlara zevki bağlayınız.
Yoksa
sizi aramasını istediğiniz kişiler aradığı zaman hah nihayet aklına gelebildim,
ne mucize! Neden arayan hep ben olmak zorundayım gibi şeyler söylerseniz onu
aramamaya eğitmiş olursunuz. Tam istediği şeyi yaptığı anda, ona acı veriyorsunuz.
Sonunda ne olacak? Acıyı sizi aramaya bağlayacak, gelecekte bundan daha çok
kaçacaktır. Aramasa acı gelecek
Arasa acı gelecektir.
MOTİVASYON
Motivasyon olarak korku ve ceza
kullanılırsa, kısa dönemde sonuç alırınız, ama uzun dönemde asla. İnsanlar
korku içinde yaşamaya bir süre dayanır, sonunda başkaldırır.
Parasal
özendiricilik. Bu çok mükemmel bir fikirdir ve genellikle çok da makbule geçer,
ama etkinlik açısından sınırlıdır. Sürekli parayla takviye ederseniz, insanlar
farklı bir şeyler yapınca bunu bekler hale gelir. Derhal ekonomik kazanç ister.
Derken sırf o parasal ödül için çalışmaya başlar, onu bulamayınca mutsuz
olurlar, şirketler de elemanlarının parasal talepleriyle baş edemez duruma
gelirler.
Üçüncü
ve en önemli motivasyon yolu da kişisel gelişme yöntemidir. Elemanlarının kişi
olarak büyümesine ve gelişmesine yardım ettiğiniz zaman, hayata ihtirasla
sarılırlar, daha fazla katkıda bulunmak isterler.
Foto sf. 178-179-180-181 (ödül vermede yöntem )
Sürekli
olarak takviye edilen ya da ödüllendirilen her duygu ya da davranış paterni,
şartlanacak, otomatik hale gelecektir. Takviye etmediğiniz paternler eninde
sonunda yok olacaktır.
NAC MASTER ADIM 6
Sınayın:
Sizi sıkan davranış şu işlediğimiz yöntemlerden sonra da devam ediyor mu?
Sınayın.
EKOLOJİK İŞARET LİSTESİ
Acıyı
eski alışkanlığa bağladığınızdan iyice emin olun. Eski duygu
ya
da alışkanlığı düşündükçe, zevk yerine acı duyguları mı hissediyorsunuz?
Yeni
paterne zevki iyice bağladığınızdan emin olun. Yeni duygu
ya
da davranışınızı düşününce, artık acı yerine zevkli duygular mı geliyor?
Kendi
değer, inanç ve kurallarınızla uyumlandırın. Yeni davranış ya da duygu,
hayatınızdaki değer, inanç ve kurallarla tutarlı mı?
Eski
paternin yararlarının ortadan kalkmadığından emin olun. Yeni duygu
ve davranışların, eski paternden aldığınız
zevk ya da yararları yine de
sağladığından
emin olun.
Geleceği
yaşama- kendinizi gelecekte bu yeni biçimde davranırken
canlandırın. Eski davranışınızın tetiğini
çeken şeyi hayalinizde canlandırın.
Eskisinin
yerine yeni paterni kullanabileceğinizden emin olun.
|
Duyguları
hareketler yaratır.
KİŞİNİN BİR HAFTE İÇİNDE HİSSEDEBİLECEĞİ DUYGU
TİPLERİ
Gerilim Öfke Yanlızlık Berbat
Çaresizlik Güvensizlik Can
sıkıntısı Mutluluk
Rahatlamışlık Sevilme duygusu Heyecan Neşe
Daha çok heves İlgi Çoşku Güven
Hayranlık Duyumsallık Merak Ataklık
Neşe Arzu Yaratıcılık Düşüncelilik
Oyunculuk Minnet Yeteneklilik Merhamet
Anlayış Mizah
( Kendinize daha uzun listeler yapın)
Duyguların
lideri vücudunuzdur. Bunların hepsini sırf vücudunuzu kullanış biçiminizi
değiştirerek yaşayabilirsiniz. Kendinizi güçlü hissedebilir, gülümseyebilir,
bir tek gülmeyle herşeyi bir dakikada değiştirebilirsiniz. Uyandırın vücudunuzu
onu zevkli durumlara sokun. Hayatınızı iyiye götürmeyi gerçekten istiyorsanız,
gülmeyi öğrenin.
Başarının
anahtarı, bir güven, bir güçlülük duygusu, bir esneklik, bir kişisel güç ve bir
eğlence paterni yaratacak hareketlerdir.
Unutmayın
durağanlık, hareket etmemekten gelir. Yaşlanmanın yaşla ilgisi yoktur.
Hareketsizliktir, yaşlanmak.
Hepimiz başkalarını kendi yüreğinizde
taşıdığımız biçimde görürüz. EMERSON
İste, alırsın. Ara, bulursun; vur
açılır.
MATTA
7:7
Sorular sınırsız gücümüzü bırakmanın
anahtarıdır.
A.R.
Okçu nasıl oklarını dümdüz atarsa,
ustada dağınık düşüncelerini öyle toplayıp yönlendirir.
BUDA
Başarıya ulaşmak için kararlı
durumda olmak zorundasınız
Tecrübe, insanın başına gelen şey
değildir; o insanın başına gelenle ne yaptığıdır.
AldousHUXLEY
İlk
öğrenmeniz gereken beceri, çevre ne olursa olsun, siz ne kadar çaresiz ya da
korkuyor olursanız olun, kendi durumunuzun bir anda değiştirmenin yolunu
öğrenmektir.
İkincisi
durumunuzu herhangi bir çevrede sürekli ve tutarlı olarak değiştirebilmektir.
Bu belki sizi rahatsız eden çevrede olabilir.
Üçüncüsü,
tabii alışkanlık paternleri oluşturmak, her zaman kendinizi iyi hissetmeyi
doğallaştırmak, çevrenizi de iyi hissettirirsiniz.
Dördüncüsü,
başkalarının kendi durumlarını hemen değiştirebilmesini sağlayabilmek, her
çevre içinde değişikli başarmalarım ve bunu bütün hayatları için başarmalarını
sağlamaktır.
NASIL HİSSETTİĞİMİ DEĞİŞTİRECEK,
ACIDAN ZEVKE GEÇMEMİ SAĞLAYACAK VE HEMEN İYİ BİR DUYGU VERECEK ŞEYLER LİSTESİ
1-
2-
3-
4-
5-
6-
7-
8-
9-
10-
11-
12-
13-
14-
15-
Soru soran cevaptan kaçamaz.
KAMERUN
ATASÖZÜ
Düşünmek
dediğiniz şeyin aslında bir dizi soru sorup cevaplamak olduğunu bilin. Demek ki
hayatımızın kalitesini değiştirmek istiyorsak, sormayı adet edindiğimiz
soruları değiştirmemiz gerekir. Bu sorular bizim odağımızı yönlendiriyor,
dolayısıyla nasıl düşünüp nasıl hissettiğimizi de yönlendiriyor.
Başarılı
insanların daha iyi sorular soruları, bunun sonucunda da cevap almaları
doğaldır.
Kaliteli
sorular, kaliteli bir hayatı yaratır.
Bazıları
herşeyi olduğu gibi görür. Niçin? Diye sorar.
Ben hiç var olmamış şeyleri
düşünürüm, neden olmasın diye sorarım.
GEORGE
BERNARD SHAW
Üstün
değerlendirmeler üstün hayatlar yaratır.
PROBLEM ÇÖZEN SORULAR
Bu
problemin harika yanı nedir?
Neler
henüz mükemmel değil?
Bunu
istediğim hale getirmek için neler yapmaya istekliyim?
Bunu
istediğim hale getirmek için neleri artık yapmamaya istekliyim?
Bunu
istediğim hale getirmek için gerekenleri yaparken bu süreci nasıl zevkli
kılabilirim?
fotokopi. Sy.249
Bunun hangi yanı harika?
Ben bunu nasıl kullanabilirim?
KELİMELER
Kelimelerinizi
akıllı seçtiğiniz zaman onların çok büyük bir güç getirebileceğini şimdi
anlayın.
Kelime
haznesi yoksun olan insanların duygusal yaşamı da yoksuldur; kelime dağarcığı
zengin olanların o tecrübeyi boyayabilecekleri çeşit çeşit renkler vardır.
İkisi bir “nefret ediyorum” kelimesini kullanmayı
alışkanlık haline getirmişseniz, saçınızdan, işinizden, eşinizden nefrete
başlarsınız.
Alıştığınız
kelimeleri değiştirmekle, hayatınızdaki duyguları tarif etmek için her zaman
seçtiğiniz kelimeleri değiştirmekle bir an içinde nasıl düşündüğünüzü de nasıl
hissettiğinizi de nasıl yaşadığınızı da değiştirirsiniz.
Eğer
hayatımızı değiştirip kaderimizi biçimlendirmek istiyorsak, kullanacağımız
kelimeleri bilinçli olarak seçmeli, bu seçeneklerimizi genişletmek için de
sürekli uğraş vermeliyiz.
Eğer
kullandığımız kelimeler grubu, sizi güçsüzleştirecek etkilere sahipse, o
kelimelerden kurtulun, yerine sizi güçlendiren kelimeler yerleştirin.
Sürekli
hissettiğiniz olumsuz duygular hangileri?
Sık
sık kullandığınız 3 kelimeyi yazın. Sonra bunlara alternatifler bulun.
(sıkıntı, çaresizlik, hayal kırıklığı, öfke, küçük düşme, incinme, gücenme,
üzüntü v.b)
Benim
“kızgın” yerine “biraz rahatsız” ya da “bozuk” sözlerini kullanışım, bunlar
daha çok gülünç geldiği için. Kendi paternimi ve beni dinleyenlerin paternini
kırmak için bunları kullanırken bol bol eğlendim.
Eski
güçsüzleştirici Kelime Yeni
güçlendirici kelime
1-
2-
3-
4-
İşinizde insanlarla
çalışmanız gerekiyorsa, kelimelerin çevrenizdekileri etkileme gücünü anlamanız
şarttır.
Sizce hayat nedir?
“Savaş”, “armağan”Hayat böyleyse bana ne anlam ifade ediyor?
Sonuçlar gözükmüyor
diye, hiç ilerleme kaydedilmiyor değildir.
Duyguların tümünün
kaynağı sizsiniz. Onları yaratın kendinizsiniz. Kendinizi iyi hissetmek için
özel bir nedene ihtiyacınız yok. Şu anda iyi hissetmeye karar verebilirsiniz.
Ve kendinizi iyi hissedebilirsiniz.
Demek eğer tüm
duygularınızın kaynağı sizsiniz, neden her zaman kendinizi iyi hissetmeyesiniz?
Acı duymanızın nedeni ya
o duruma bakış biçiminizdir, ya da kullanmakta olduğunuz usullerdir.
Unutmayın ki olayları
algılayış biçiminiz, neye odaklandığınız ve olaylardan ne anlamalar
çıkardığınız tarafından kontrol edilir. Algılayış biçiminizi bir anda
değiştirebilirsiniz.
DUYGUSAL KONTROLÜN 6
ADIMI
Gerçekte
ne hissettiğinizi tanımlayın.
Duygularınızı
bilinçlendirip değerini bilin. Onların sizi desteklemekte olduğunu farkedin.
(Tüm
duygularınızın makbule geçtiğine dair bir duygu geliştirin.)
Bu
duygunun size sunduğu mesajı merak edin.
(Eğer
kendinizi, birşeyi öğrenmek için gerçekten merak duyar duruma sokarsanız,
kendiniz hakkında bir hayli şey öğrenme olanağı getirir.)
Duyguyu
hissetmeye başlarken, bunun size aslında ne sunmakta olduğunu merak edin.
Ben
aslında ne hissetmek istiyorum?
Şu
hissettiğimi hissetmek için neye inanmış olmam gerekir?
Bir
çözüm bulup şimdi halletmek için ne yapmaya razıyım?
Bundan
ne öğrenebilirim?
Duygularınızı
merak ettikçe, onlar hakkında çok şey öğreneceksiniz.
Güven
Kazanın. Bu duyguyu hemen halledebileceğiniz konusunda güven edinin. Daha önce
aynı duyguyu nasıl çözmüştünüz?
Bunu
yalnız bugün değil, gelecekte de çözebileceğinizden emin oun.
Heyecanlanın,
eyleme geçin.
Eğer yeterince sevebilseniz, dünyanın en güçlü
insanı olurdunuz.
EMMET
FOX
Eğer can sıkıntısından
kurtulmak istiyorsanız, merak edin. Merak ettiğiniz sürece, hiçbir şey size yük
gibi gelmez.
Kararlılıkla hareket
etmek, tutarlı, adanmış bir karar vermek ve başka herşyi kesinlikle saf dışı
bırakmak demektir.
ON EYLEM SİNYALİ ON GÜÇLÜLÜK DUYGUSU
1- Tedirginlik 1- Sevgi
ve sıcaklık
2- Korku 2-
Takdir ve minnet
3- İncinme 3-
Merak
4- Öfke 4- Heyecan
ve ihtiras
5- Hırslanma 5-
Kararlılık
6- Hayal kırıklığı 6- Esneklik
7- Suçluluk 7-
Güven
8- Yetersizlik 8- Neşe
9- Aşırı yük 9-
Canlılık
10-
Yanlızlık 10-
Katkı
İyi
olsun kötü olsun, hissettiğiniz her duygu, herşeye sizin ne anlam verdiğinize,
sizin kendi yorumunuza bağlıdır.
Önce rüyayı görmeden hiç birşey olmaz.
Carl
SANDBURG
Hayatta
sahip olabileceğiniz şeylerin sınırı ancak sizin hayal gücünüzle, bir de onu
gerçekleştirme yolundaki adanmışlık düzeyinizle çizilecektir.
Neysek ve neredeysek oyuzdur, çünkü ilk önce
onu hayal etmişizdir.
Donald
CURTİS
San
Fransisco’nun yıkık dökük bir mahallesinde, yoksul koşullar içinde doğan bir
gencin hikayesi:
Seçtiği
amaçlar kendisi dışında herkes için imkansız görünüyordu. Bu delikanlı, futbol
yıldızı Jim Brown’un hayranlarındandı. Bu delikanlı yetersiz beslenme nedeniyle
geçirdiği hastalıktan sakat kalmış, altı yaşındayken bacakları eğrilmiş
arkadaşları tarafından “kalem bacak” diye kızdırılıyordu. Ama o kafasındaki
kahramanı gibi bek oyuncusu olmayı kendine amaç edinmişti. Cebinde futbol
maçlarına kadar gidecek parası da yoktu. On üç yaşında bir maç sonu dondurmacı
dükkanına girdiğinde karşısında çocukluğundan beri hayranı olduğu kahramanı
gördü. Ona “Ben sizin en büyük hayranınızım, ve sizin her kırdığınız rekoru,
her kaybettiğiniz sayıyı bilirim dedi.” dedi. Jim Brown gülümsedi. “bu harika
bir şey, diye karşılık verdi. Ve çocuk büyük bir ihtirasla “Bay Brown, ben
günün birinde sizin her rekorunuzu kıracağım” Futbol efsanesi gülümsedi. “
Harika ! Evladım, adın ne senin?” Çocuk bir kulaktan bir kulağa
sırıtarak”Orenthal, efendim; Orenthal James Simpson”
O.
J. Simpson gerçekten de Jim Brown’un bütün rekorlarını kırdı, yerine kendi
rekorlar anıtını dikti. Amaçlar nasıl oluyor da böyle inanılmaz bir güç
yaratıyor. Amaç seçmek, görünmezi görünür kılmanın ilk adımıdır ve hayattaki
tüm başarıların temelidir.
Amaçları
seçtikten sonra, hemen arkasından bir plan geliştirmek için büyük çapta ve
sürekli biçimde eyleme geçmek gerekir.
Hayatınızda
zihinsel, duygusal, fiziksel, ruhsal ve finansal olarak üreteceğiniz sonuçların
açık seçik tanımlanmış bir listesi var mı?
Beş yıl önce
|
Bugün
|
Beş yıl sonra
|
Puan(1-10)
Fizik
Zihinsel
Duygusal
Çekicilik
İlişkiler
Yaşama ortamı
Sosyal
Ruhsal
Mesleki
Parasal
|
Düşünceniz
|
Bazen
uğradığımız hayal kırıklıklarının aslında kılık değiştirmiş fırsatlar olduğuna
inanmamız gerekebilir.
Eğer
isteklerimin olacağını bilsem, hayatta ne olmak isterdim?
1.adım 2.adım 3.adım
1- Kişisel gelişim amaçları (yaz) (yıl ver) (en
önemlisini seç ve yap)
2-Kariyer/iş/ekonomik amaçlar (yaz) (yıl ver) (en
önemlisini seç ve yap)
3-Oyuncak/serüven amaçları (yaz) (yıl ver) (en
önemlisini seç ve yap)
özel
yat,jet.ada.şato,helikopter
4- Katkı amaçları (körlere kitap
okuma, topluma hizmet gibi)
Alışkanlık hizmetkarların en iyisi,
efendilerin en kötüsüdür.
Nathaniel
EMMONS
Unutmayın
ki amacımız hayatın sorunlarını görmezden gelmek değil, kendimize hem çözüm
bulacak hem de o çözümü uygulayacak daha iyi zihinsel ve duygusal durumlara
sokmaktır.
Kontrol
edemedikleri şeylere odaklanan inanlar sürekli olarak güçsüzleşirler.
Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz,
sonra da alışkanlıklarımız bizi oluşturur.
John
DRYDEN
DEĞİŞİME ÜÇ ENGEL
Tembellik: Bir çok insan ne yapması gerektiğini
bilir, ama bunu yapacak enerjiyi hiçbir zaman toplayamaz.
Korku: Genellikle şimdiki zamanın
güvencesi, gelecekte daha fazla yaratmanın serüveninden daha rahattır.
Alışkanlıklar: Hepimizin kendi erki, duygusal
paternleri vardır. Bunlar alışkanlığın öldürücü gücünü taşır. Beyniniz otomatik
pilota bağlanmış bir uçak gibi, hep aynı cevapları verir durur.
İyi ve değerli bir şey okumak, besleyici,
öğretici şeyler okumak, yemek yemekten bile daha önemlidir.
Ant.
Rob. in öğretmeni (Jim Rohn)
Yemeğini yemesen olur, ama okumanı asla atlama.
Jim
Rohn
Şimdi
kendinizi tenis oynarken kötü bir servis atmış gibi düşünün. Sizin açınızdan
işi yüzünüze gözünüze bulaştırmaktır bu. Rakibiniz açısından, harika bir
vuruştur, çünkü işine gelmiştir. Hakem açısından o servis iyi de kötü değildir,
ya “içeri” ya da “dışarı” düşmüştür, o kadar.
Üstün
değerlendirmeler üstün hayatları yaratır.
Eğer
bir insan, hayatın belli alanında bizden daha başarılı oluyorsa, nedeni
olayları değerlendiriş biçiminin farklı oluşudur.
Amaç,
hayatınızdaki herşeyi, sizi sürekli olarak istediğiniz sonuçları elde etmeye
götürecek biçimde değerlendirmektir.
MASTER SİSTEM DEĞERLENDİRMENİN 5 UNSURU
Tüm
değerlendirmelerimizi etkileyen birinci unsur o değerlendirmeyi yaparken içinde
bulunduğumuz zihinsel ve duygusal DURUM’dur
Sorduğumuz
sorulardır. (sorular değerlendirmemizin
ilk biçimini yaratır.) Eğer kendinize “bu kişiyi tanımak ne hoş olur değil
mi?” diye sorarsanız, o kişiye yaklaşmaya motive olursunuz. Eğer siz kendinize
ya beni reddederse? Ya incinirsem? diye sorarsanız; soruların yönelteceği
değerlendirmenin sonucunda gerçekten ilgi duyduğunuz biriyle bağ kurma
fırsatını tepeceksiniz demektir.
Çarçabuk
yiyip hemen hemen doyacağım ne var? Sizi fast food ‘a götürecektir.
Şimdi
beni besleyecek ne yiyebilirim? Meyvelerden, sebzelerden, yemeklerden bir seçme
yaparsınız.
Değerlendirmeleri
etkileyen diğer unsurlarda değerlerinizin hiyerarşisidir.
Hepimiz
ömrümüz boyunca, bazı duygulara diğerlerinden daha çok değer vermeyi
öğrenmişizdir.
Seçtiğiniz
değerler, hayatınızda vereceğiniz her kararı biçimlendirecektir.
Zevk duygusu durumları: Onlara doğru
hareket etmek isteriz. Sevgi, neşe, merhamet, heyecan
Acı duygusu durumları: Bunlardan
uzağa doğru hareket etmek isteriz. Küçük düşme, hırslanma, depresyon, öfke.
İnançlar.
Küresel inançlarımız, bize nasıl hissedeceğimiz ve kendimizden, hayatımızdan,
insanlardan neler bekleyeceğimiz konusunda bir emin olma duygusu verir.
Kurallarımız,
değerlerimiz yerine geldiğini hissetmemiz için neler olması gerektiği
konusundaki inançlarımızdır.
“Eğer
beni seviyorsan hiç bana bağırmazsın” inancı buysa bağıran insan( beni
sevmiyor) olarak değerlendirilir. Bu doğru olmayabilir. Ama bu inanç o kişiyi
yönlendirecek neyin doğru olduğu konusundaki algılarını biçimlendirecektir.
“Eğer
başarılıysan demek milyonlarca dolar kazanıyorsun”
“İyi
bir anne ya da babaysan çocuklarınla asla anlaşmazlığa düşmezsin”
Referans
tecrübeleri: (Beyninizdeki o koskocaman dolabın içine attığınız referans
tecrübe çorbası)
Bunun
içine hayatınızda karşılaştığınız herşeyi atmışsınızdır. Hatta hayalinizde
canlandırdığınız herşeyi de atmışsınzıdır.
Bu
referanslar, kararlarımızı yönlendiren inançları inşa etmekte kullandığımız ham
maddelerdir. Bir şeyin bizimi açımızdan ne anlama geldiğine karar vermek için
onu bir başka şeyle kıyaslamak, karşılaştırmak zorundayız. Örn. Acaba bu durum
iyi mi? Ya da kötü mü ? Tenis karşılaşmasını düşün(yazdığım)? İyi mi kötü mü,
ama neye göre? Arkadaşlarınızın yaptıklarına ya da sahip olduklarına göre mi?
Duymuş olduğunuz en kötü duruma göre mi? Her kararı verirken kullanacağınız
sınırsız sayıda referansınız vardır. Hangi referansı seçtiğiniz bir tecrübenin
sizin için ne anlam ifade edeceğini, o konuda kendinizi nasıl hissedeceğinizi
ve bir dereceye kadar da ne yapabileceğinizi saptayacaktır.
Haziran23 şekli çizilecek
Dwayne Chapman (lakabı Köpek)
Hapse
girmiş çıkmış (insan avcısı) Bu güne kadar 30002den fazla tutuklama sağlamış
ülkede en iyi ajanlardan biri. Yıllık ortalama 360 kişiyi tutuklamış. Yani
günde 1 tutuklama.
Yaptığı
tutuklama.
Yaptığı
değerlendirmeler. Köpek avının akrabalarıyla konuşuyor ve türlü yollaral
onlardan ihtiyaç duyduğu enformasyonu alabiliyor.
İzlemekte
olduğu kişinin inançlarını, değerleri ve alışkanlık haline getirdiği
kurallarını öğreniyor. Onların hayattaki referanslarını anlayınca onlar
gibi davranması mümkün oluyor; onların
ne yapacağını inanılmaz bir doğrulukta biliyor. Yani bu insanların Master
Sistemini anlıyor, aldığı sonuçlarda ortada.
“Bütün
duygularımın kaynağı benim. Nasıl hissettiğimi benden başka hiçkimse ve
hiçbirşey değiştiremez. Eğer ben herhangi bir şeye bir türlü tepki gösterdiğimi
farketsem, o tepkimi bir anda değiştirebilirim.
Nedeni
kaldırın, etki de yok olur.
Mıguel
de CERVANTES
Adamın
biri nehrin kıyısında durmuş, bakarken birden bire akıntıya kapılmı birini
görür. Adam kayaların arasında çırpınıyor, imdat diye bağırıyordur. Hemen suya
atlar, boğulmakta olan adamı kurtarır. Daha soluk soluğayken , nehirden yine
çığlıklar duyar, yine atlar, bir kurtarış daha yapar. Bu sefer iki genç kadını
kurtarmıştır. Daha düşünmeye fırsat bulamadan, bu seferde dört kişinin imdat
diye bağırdığını duyar.
Çok
geçmeden adam yorgunluktan bitkin duruma gelir. Kurban ardından kurban
kurtarmış ama çığlıklar hala sürmektedir. Oysa biraz düşünüp nehrin yukarısına
doğru yüzünce bütün bu insanları suya atanın kim olduğunu görecektir.
Çabalarını
sorunun etkisine değil de nedenine yöneltse bu kadar çırpınmak zorunda
kalmayacaktır. Master sistemini anlamakla size, etkilerle uğraşıp yorulmak
yerine, nedeni ortadan kaldırma olanağı getirecektir.
Beni
kontrol eden değerler nelerdir?
Değerlerimin
yerine geldiğini nasıl anlarım?
Kurallarım
nelerdir?
Şu dört soruyu cevaplandırın
En
değerli anınız hangisidir?
Dünyadaki
açlığı, şu anda bir masum insanı öldürerek yok edecek olsaydınız, yapar
mıydınız? Neden yapardınız ya da neden yapmaz dınız?
Bir
kırmızı Porche’ye çarpıp , çamurluğunu çizmiş olsaydınız ortalıkta kimse
olmasaydı, bir not bırakır mıydınız?
Bir
çanak dolusu canlı hamam böceğini yerine karşılığında 10.000 dolar kazanacak
olursanız, yer miydiniz? Neden yerdiniz? Ya da neden yemezdiniz?
Unutmamanız
gerekir ki tüm kararlar değerlerin netleşmesine bağlıdır. Sizin için neyin en
önemli olduğunu bildiğiniz zaman karar vermek kolaylaşır. Ama pek çok insan,
hayatlarında neyin en önemli olduğunu bilmez, bu yüzden de karar vermek onlar
için bir tür işkence olur çıkar.
Felsefeleriyle
eylemleri birbirleriyle tutarlı bir hayat süren insanlarda bir güçlülük vardır.
Hayatımızda
neyin en önemli olduğunu bilmek ve ne olursa olsun bu değerlere göre yaşama
kararını vermek zorundayız.
Her
kararı değerler yönlendirir ve çoğu durumda değerleri de koyan biz değilizdir.
Hayattaki
en yüksek on değerinizin listesini yazın? Hedefin ne olduğunu bilmeden, o
hedefi vurabilmek çok güçtür.
Önemli
bir karar vermekte ne zaman zorluk çekseniz bilin ki değerleriniz konusunda kafanız
karışık olduğu içindir.
Yeni
bir iş için ailenizi alıp ülkenin öbür yanına taşınmanız istense ne olacak?
Sizin için neyin önemli olduğuna bağlıdır. Kişisel büyüme mi? Yoksa güvence mi?
Serüven mi yoksa rahatlık mı?
DEĞERLER
Bir
şeye değer vermek demek, ona önem vermek demektir. Sizin sevdiğiniz şeylerin
hepsi birer “değer” sayılır. Bu tür değerler aslında iki tiptir, biri sonuç,
diğeri araç türündedir.
En
çok neye değer verirsin? Sevgi (sonuç), aile(araç), para (araç). Aile ile para,
yalnızca araçtır. Yani bunlar gerçekte istediğimiz duygusal durumları
dolduracak yollardır.
Aile
sana ne veriyor? dense “sevgi, güvence ve mutluluk” Aslında değer verdiğiniz
yani izlemekte olduğunuz şeyler sevgi, güvence ve mutluluktur.Para
içinde aynı şey geçerlidir. Para senin için ne anlam taşıyor, sana ne veriyor?
dense “özgürlük, etki yapabilme, güvence, katkıda bulunabilme”dersiniz.
Görüldüğü gibi ailede para da bir araçtır.
Hayattaki
zorluk, pek çok kişinin sonuç ve araç değerler arasındaki farkı anlamaması, bu
nedenle çok acı çekmesidir. İnsanlar genellikle ARAÇ değerleri kovalamakla
öylesine meşguldir ki, gerçek istekleri olan sonuç değerleri elde
edememektedir. Sonuç değerler size doyum veren, hayatınızı zenginleştiren
ödüllendirici kılan şeylerdir. Benim görebildiğim en büyük zorluklardan bir
tanesi insanların kendilerine amaç seçerken hayatta en çok nelere değer
verdiklerinin hiç farkında olmayışlarıdır. Bu nedenle seçtikleri amaca ulaşınca
da “Hepsi bu muymuş” derler.
Örn:
Milletvekili olma amacı var. Olunca tüm zamanı toplantılarda protokol ve
usullerin düğümlerini çözmekle geçiriyormuş. Amacına ulaşmış ama hayatının
isteğini elden kaçırmış.
Sizde
bu tuzağa düştünüz mü “Sonuç yerine aracı kovaladınız mı? Gerçekten mutlu olmak
için aradaki farkı bilmeniz, sonucun kendisini kovalamanız gerekir.
Seminerlerde
katılımcılara (hayatınızda sürekli olarak yaşamanın sizin için önemli olduğu bazı duygular
nelerdir?)
Değerlerinizin
Hiyerarşisi ( Değer verdikleriniz)
Sevgi 11- Karşılıklı iletişim 21- Dürüstlük
Başarı 12- Eğlence
Özgürlük 13- Destek
Yakınlık 14- Yaratıcılık
Güven 15- Çekicilik
Serüven 16- Coşkunluk
Güç 17-Saygı
İhtiras 18- Olgunluk
Rahatlık 19-Mücadele
Sağlık 20- Ruhsal bütünlük
(1 den 14 e kadar sıralayın)
Bunların
hepsine aynı oranda değer veremezsiniz. Bazılarını elde etmek için, biraz daha
çok şey yaparsınız.
Herkesin
bu listeye baktığında bir değerler hiyerarşisi vardır. Değerlerinizin
hiyerarşisi vardır. Değerlerinizin hiyerarşisi, her an verdiğiniz kararları
etkileyecektir. Hemen bir süre ayırın ençok değer verdiğinizi 1 numaraya
yazarak, en az değer verdiğinizi 10 numara şeklinde sıralayın. Kendi önem
sıralamanızı yazın.
Kendinizi
değiştirmek için değer hiyerarşinizi değiştirin. Başkalarının değerlerini
bilirseniz onlarla daha rahat bir iletişim kurarsınız. Nasıl karar verdiklerini
anlarsınız.
Karakterinize
şöhretinizden daha çok önem verin, çünkü karakteriniz, aslında neyseniz odur,
oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.
John
WOODEN
Sürekli
olarak kaçınması sizin için en önemli olan duygulardan bazıları nelerdir?
Reddedilme
Öfke
Hırslanma
Yalnızlık
Depresyon
Başarısızlık
Küçük
düşme
Suçluluk
Bu
duygu durumlarının hepsi, hissetmekten kaçmak istediğimiz şeyler midir? Elbette
çünkü bunlar acı verir. Bazıları size daha çok acı verdi değil mi? Bunlarda da
bir hiyerarşi vardır. En çok kaçındığınızı başa, en azını en son ayazın.

![]() |
YAKLAŞMA DEĞERLERİM
Sevgi / Sıcaklık
Sağlık / Canlılık
Zeka / Neşe
Eğlence / Mutluluk
Dürüstlük
Öğrenmek / Büyümek
Bir fark yaratmak
Başarmak
En iyisi olmak
Yaratıcılık
Katkı
Yatırım
Esneklik
Merhamet
Mutlu
olmak için başarmak yerine, mutlu mutlu başarmak
Bana iç ruh güzelliği ver, dış ve iç insan
bir olsun.
SOKRAT
Neyi tekrar tekrar yapıyorsak, oyuz.
ARISTO
Karanlığı silmek için o kadar da fazla ışık gerekmiyor.
KURALLAR ( Mutlu değilseniz işte
nedeni)
Sizin
kendinizi iyi hissetmeniz için ne olması gerekir?
Birinin sizi kucaklaması, öpmesi,
size ne kadar saygı duyduğunu, sizi ne kadar sevdiğini söylemesi mi gerek?
Yoksa bir milyon dolar mı kazanmalısınız? Patronunuz sizi takdir mi etmeli?
Amaçlarınızın tümüne ulaşmanız mı gerekli? Seçkin bir araba kullanıp, seçkin
partilere gidip, seçkin insanlarla tanışık mı olmanız gerek?
Aslına
bakarsanız, sizin kendinizi iyi hissetmeniz için hiçbir şeyin olması şart
değil. Biz böyle zannediyoruz. “Hayatlarımızı kendi kontrolümüzün dışındaki bir
şeyden mutlu olacak biçimde yapılandırırsak, acı çekeriz!”
Bundan
böyle acının gelip beni sarsacağı korkusuyla yaşamak istediğim için, ayrıca
kendimi zeki bir insan saydığım için kurallarımı yeni baştan tasarladım. Acıyı
ve zevki ancak kendim uygun bulduğum zaman, ve kendi zihnimi, vücudumu,
duygularımı yönlendirme kapasiteme göre yerinde bulduğum zaman çekerim, dedim.
“Ne
olursa olsun olaydan zevk almaya karar verin!” çok şeyin değiştiğini
göreceksiniz.
Bu
kuralı kabul etmek standartınızı yükseltmektir. Kendinizi daha yüksek bir
standarda adıyorsunuz, koşullar ne olursa olsun zevk alıyorsunuz demektir.
Bizim
duygu ve davranışlarımızı yöneten, neyin iyi, neyin kötü olduğu yolundaki, neyi
yapmamız, neyi yapmaya mecbur olduğumuz konusundaki inançlarımızdır. Bu
standartlar ve kriterlere ben kurallar adını vermiş bulunuyorum.
Çoğumuz
kendimizi kötü hissetmek için çeşitli yollar yaratmışızdır, ama iyi hissetmek
için bir tek yol vardır.
BİR KURALIN GÜÇLENDİRİCİ Mİ,
GÜÇSÜZLEŞTİRİCİ Mİ OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?
Ulaşılması
imkansızsa güçsüzleştirici inançtır. Eğer kriterleriniz çok karmaşık ya da çeşitli
ya da yoğunsa, hayat oyununda hiç kazanma şansı tanımıyorsa, besbelli
güçsüzleştirici bir kuralınız vardır.
Kuralınızın
yerine gelmesi, sizin kontrol edemediğiniz bir şeylere bağlıysa, yine
güçsüzleştirici kuraldır. Örn: Eğer diğer insanların size belli bir biçimde
davranması söz konusuysa, kural kesinlikle güçsüzleştiricidir.
Size
pek az mutluluk şansı, pek çok mutsuzluk ihtimali veren kural da yine
güçsüzleştiricidir.
Hayatınızın
güzel işlemesi için tek yapacağımız, yeni bir değerlendirme sistemi kurup,
kuralları da ulaşabilir, kılmak, kendimizi iyi hissetmeyi kolaylaştırıp kötü
hissetmeyi zorlaştırmaktır.
Bizi
değerlerimize doğru çekecek kurallar tasarlamalıyız, bu kurallar kesinlikle
ulaşılabilir olmalı, kullandığımız kriterlerde şahsen kontrol edebileceğimiz
şeyler olmalı ki kapıyı çalan biz olalım, dış dünya gelip çalsın diye
beklemeliyim.
Kötü
hissetmeyi zorlaştırmak, iyi hissetmeyi kolaylaştırmak elinizde.
Sosyolojide
“etnosantrite” diye bir kavram vardır. Anlamı: Kendi kültürünüzdeki kuralların,
değerlerin ve inançların, tek geçerli olanlar olduğuna inanmaya başlarız. Bu
çok sınırlayıcı bir zihinsel durumdur.
Çevrenizdeki
herkesin sizden farklı kural ve değerleri vardır ve onlarınki de sizinkinden ne
daha iyidir, ne de daha kötüdür. Kilit soru: Kuralların doğru ya da yanlış olması değil, sizi güçlendirici
mi, yoksa güçsüzleştirici mi olduklarıdır.
Her
kızgınlık bir kuralın ihlalidir.
Başka
bir kişiyle ilgili her sıkıntınızın temelinde , kuralların bozulması yatar. Bir
şeyi yapar, ya da bir şeyi yapmayı verir, sizin ne yapılması gerektiği
konusundaki inançlarınızdan biri ihlal edilmiş olur.
Demek
birine kızarsanız unutmayın sizi rahatsız eden o kişinin davranışı değil, sizin
kurallarınızdır.
KURALLAR
Herşeyi
saptayan, kurallardır. Nereye gittiğimizi, ne giydiğimizi, kim olduğumuzu,
nelerin bizce kabul edilebilir, nelerin kabul edilemez olduğunu, kimlerle
arkadaş olacağımızı, herhangi bir durumda mutlu ya da mutsuz olacağımızı
saptayan hep onlardır.
Siz
onlara çok bağlısınız, onları uyguluyorsunuz, diye hepsi en iyi ve en doğru
kurallar olmak zorunda değildir. Kuralların ilişkilerimizi güçlendirecek
biçimde tasarımlanması gerekir, mahvetmek üzere değil. Bir kural size engel
çıkardığı zaman, kendinize sormanız gereken soru şudur: “Hangisi daha önemli?
İlişkim mi, yoksa kurallar mı?”
Hayatınızın
kontrolünü elinize almak, iş hayatınızda başarılı olmak, temaslarda iyi olmak,
çocuklarınızı etkileyebilme, eşinizle yakınlaşabilmek istiyorsanız, onların
ilişkilerle ilgili kurallarını peşin peşin öğrenin ve sizinkileri de ona
açıklayın.
Eğer
kendi kurallarınızı açıklayamıyorsanız, insanlardan sizin kurallarınıza göre
yaşamalarını boşuna beklemeyin. Ve siz biraz ödün verip onların bazı
kurallarına göre yaşamayı kabul etmedikçe, onların da sizin kurallarınıza göre
yaşamasını asla bekleyemezsiniz.
KURALLARIN YENİDEN SIRALANIŞI
Kendinizi
başarılı hissetmeniz için ne olması gerekir?
Çocuklarınız,
eşiniz, anne-babanız ve sizin için önemli olan insanlar tarafından
sevildiğinizi hissetmeniz için ne olması gerekir?
Kendinize
güvenmeniz için ne olması gerekir?
Hayatınızın
herhangi bir alanında mükemmel olduğunuz hissetmeniz için ne olması gerek?
Kuralların
tasarlanırken, kontrolün sizin elinizde olmasını sağlayan şeylerbulun,
kendinizi iyi ya da kötü hissetmeniz dış dünyanın eline kalmasın. Öyle kurun ki
iyi hissetmek inanılmayacak kadar kolay, kötü hissetmek inanılmayacak kadar zor
olsun.
Bunu
ailenize, eşinize, çocuğunuza sorun. Onların kurallarını öğrenin. Eğer
kuralları bilmezseniz, onları ergeç ihlal edececeğiniz için mutlaka
kaybedersiniz. Ama insanların kurallarını önceden tahmin edebilir,
ihtiyaçlarını karşılar, ilişkinizi zenginleştirirsiniz.
Unutmayın
en güçlendirici kural, ne olursa olsun eğleniyor olmak, iyi vakit geçirmektir.
REFERANSLAR
Eğer
insanların yaptıkları şeyleri neden yaptıklarını anlamak istiyorsak,
hayatlarının en önemli ve etkili referans tecrübeleri bize kesinlikle bazı
ipuçları verebilir. Referanslar aslında inançlarımızın, kurallarımızın ve
değerlerimizin ruhunu, yapıtaşlarını oluşturur.
Referanslarımızın
daha çok ve daha kaliteli olması, seçeneklerimizin potansiyel düzeyinin de daha
yüksek olmasına yol açar. Daha çok sayıda ve daha kaliteli referanslar,
olayların ne anlama geldiğini ve bizim ne yapabileceğimizi daha etkin
değerlenirmemizi sağlar.
İnançlarımızı
oluşturan bizim referanslarımız değil onları yorumlayış ve düzenleyiş
biçimimizdir.
Referanslar
sinir sistemine kaydetmiş olduğumuz bütün hayat tecrübelerimizdir.
Referansların
bize sunduğu en değerli şeylerden biri, bir emin olma duygusu vermeleridir.
Onlar olmasa tüm hayatımızı korkular ve kuşkular içinde yaşardık, işlev göremez
hale gelirdik.
Bebekler
neden kirli kül tablalarına uzanıp izmariti eline almak, ağzına sokup çiğnemek
ister? Bunun onlara iyi gelmeyeceği yolunda hiç referansları olmadığı için
değil mi?
Referanslarınızı
nasıl kullanıyorsunuz? Onları bilinçli olarak sizi güçlendirecek biçimde,
amaçlarınız destekleyecek biçimde mi yorumluyorsunuz?
Referanslarınızı
kullanış biçiminiz, nasıl hissettiğimizi saptayacaktır, çünkü bir şeyin iyi ya
da kötü oluşu, sizin onu neyle karşılaştırdığınıza bağlıdır.
Referanslar
yalnız gerçek tecrübelerle sınırlı değildir. Hayal gücümüzde referans
kaynağıdır.
Unutmamamız
gerekir ki, hayal gücümüz, irademizden on kat daha güçlüdür.
Hayal
gücü serbest bırakıldığında, bize verdiği emin olma ve vizyon, geçmişin
sınırlarının çok ötesine geçer.
Ya
Thomas Edison, ampul yapma konusundaki ilk başarısız girişiminden sonra
vazgeçseydi? Ya yüzüncü başarısız girişimden sonra vazgeçseydi? Şansımız var
mışki, bininci girişiminde bile dayandı. Her yenilgiyi bu olmayacak diye
yorumlayabilirdi. Ama her yenilgiyi çözüme biraz daha yaklaşma biçiminde bir
destek olarak aldı.
Başarılı
kimselerin biyografilerini oku.
Referans
olarak, kendi kişisel tecrübelerinizle bile sınırlı değilsiniz. Başkalarının
referanslarını ödünç alabilirsiniz. Bütün referansların gücü vardır ve sizin
tüm hayatınızı hangisinin değiştireceğini önceden bilemezsiniz.
Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir.
Albert
EINSTEIN
Kötü tecrübe yoktur.
Tekrarlar becerinin anasıdır.
İnsan doğruyu ancak yüreğiyle görür,
önemli şeyler gözle bakılınca görülmez.
Antonie
de Saint-EXUPERY
Sınırlı
referanslar, sınırlı bir hayat yaratır. Hayatınızı genişletip zenginleştirmek
istiyorsanız aramadıkça hayatınıza girmeyecek fikir ve tecrübeleri kovalayarak
referanslarınızı genişletmeniz gerekir. Unutmayın ki,iyi fikir durup dururken
karşınıza çıkmaz. Onu aktif biçimde
aramanız gerekir. Güçlendirici fikir ve tecrübeler, ancak peşine
düşülürse elde edilir.
Hayatı
hakkıyla anlamanın, kendimize en yüksek düzeyde seçenekler tanımanın en güçlü
yolarından biri, mümkün olduğu kadar farklı tiplerle referanslarla yüzyüze
gelmektir.
İnsanları
anlamak ve sevmek istiyorsak, bunun en güçlü yollarından biri onların
referanslarından bazılarını paylaşmaktır.
Unutmayın
hayatınızdaki sınırlar büyük olasılıkla sınırlı referanslarınızın sonucudur.
Referanslarınızı genişletin, hayatınızda hemen genişleyecektir.
Biraz
süre ayırıp kişi olarak kim olduğunuzu etkilemiş beş en güçlü tecrübeyi yazın.
Yalnız tarif etmekle kalmayın o tecrübenin sizi nasıl etkilediği de yazın.
Başka
kişiler sizi nasıl bir insan olarak görüyorlarsa, size verdikleri tepki ve
cevaplarda ona göre biçimlenir.
Değerli insanların en iyi etkileri, onların
yanından ayrıldığımız zaman hissederiz
Ralph
WALDO EMERSON
Kim
olduğumuz konusunda yeni inançlar geliştirdikçe, davranışımızda değişip bu yeni
kimliği destekler hale gelecektir.
İlaç
bağımlısı olan bir kişinin kalıcı bir değişiklik yaratmasının tek yolu,
inancını “Ben ilaç bağımlısıyım” dan kurtarıp “ ben sağlık tutkunuyum”, ya da
“Ben hiçbir derdin kalıcı olmayacağının canlı örneğiyim” biçiminde ya da buna
benzer bir başka biçimde değiştirmektir. Yeni kimlik her neyse ilaçlarla ilgili
olmalıdır.
Kimliğinizdeki
bir değişiklik, tüm master sisteminizin değişmesine yol açabilir.
Siz
kendi kimliğiniiz bilnöli olarak mı seçtiniz, yoksa kimliğiniz insanların size
söylediklerinin, hayatınızdaki önemli olayların, sizin onayınızla yer almış
başka faktörlerin bir sonucu mu? O kimliğinizin oluşmasını desteklemek için
hangi tutarlı davranışları benimsediniz. ( Mesela: Dini yaşadığınızı belli
edin, yaşamak zorunda kalırsınız)
Şimdi
diyebilirsiniz ki “ benim kimliğim, tecrübelerimin çizdiği sınırlar içinde
değil mi?” Hayır kimliğiniz sizin tecrübelerinizi yorumlayış biçiminizin
sınırları içinde. Kimliğiniz kim olduğunuza karar verdinizse odur. Kendinizi
neye bağlamak istedinizse odur. Kendinize verdiğiniz etiket neyse, o olursunuz.
Kimliğinizi tanımlayış biçiminiz, hayatınızı da tanımlar.
“
Kriz” kelimesi Çince yazıldığında iki harften oluşmakta, bu harflerin biri tehlikeyi, diğeri ise fırsatı
temsil etmektedir.
John
F. KENNEDY
Kimliğimizi
değiştirmek çoğumuza ürkütücü ya da olanaksız gözükür. Kim olduğumuz konusunda
çekirdek inançlarımızdan kopmak bize çok yoğun acılar verir.
Kimsiniz siz?
İstersek duygularımız açısından
tanımlarız.
İstersek mesleğimiz açısından
tanımlarız.
İstersek unvanımıza göre tanımlarız.
İstersek gelirimize göre tanımlarız.
İstersek davranışlarımıza göre
tanımlarız.
İstersek sahip olduğumuz şeylere
göre tanımlarız.
İstersek manevi inançlarımıza göre
tanımlarız.
İstersek görünüşünüze göre tanımlarız.
İstersek geçmişimize göre tanımlarız.
Ben
kimliğimi gelecekte olacağımdan emin olduğum “ben” ile birleştirdim. Fazla
beklemem gerekmedi. O kişi olarak yaşamaya hemen başladım.
BEN KİMİM?
BEN..................................................................................................................
..........................................................................................................................
..........................................................................................................................
..........................................................................................................................
Eğer
aslında kim olduğunuzu tanımlayacak bir kimlik kartı yaratacak olursanız,
üzerinde neler bulunurdu, neleri oraya yazmazdınız? Resim olurmuydu?
Hakkınızdaki önemli istatiksel bilgileri yazar mıydınız? Fiziksel görünüşünüzü?
Başarılarınız? Duygularınızı? İnançlarınız? İlgi duyduğunuz şeyleri?
Umutlarınızı? Sloganınızı? Yeteneklerinizi? Biraz zaman ayırıp o kimlik
kartınızda neler bulunacağını ve neler bulunmayacağını yazın kionu
gösterdiğiniz kişi sizi gerçek anlamda tanısın.
KİMLİK KARTIM
..........................................................................................................................
..........................................................................................................................
..........................................................................................................................
........................................................................................................................
................................................................................................................................................................................................................................................
................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................
Eğer
kimliğinizin acı yarattığını görüyorsanız, unutmayın ki kimliğim dediğiniz şey,
kendinizi neyle tanımlamaya karar verdiyseniz odur. Bunların hepsini bir anda
değiştirebilirsiniz. O güç zaten içinizde.
KENDİNİZİ YENİDEN İCAD ETME GÜCÜ
Kimliğinizde
istediğiniz her şeyin bir listesini hemen yapın. Sizin sahip olmak istediğiniz
o özelliklere sahip insanlar kim? Size rol modeli olabilirler mi?
Kendinizi bu yeni kimlikle birleşiyor
gibi hissedin. Nasıl soluk alırdınız, düşünün. Nasıl yürürdünüz? Nasıl konuşurdunuz? Nasıl
düşünürdünüz? Nasıl hissederdiniz?
Eğer
kimliğinizi ve hayatınızı gerçekten genişletmek istiyorsanız, o zaman ne olmak
istediğinize hemen şimdi, bilinçli olarak karar verin. Heyecanlanın, yeniden
çocuk olun. Bugün ne olmaya karar verdiğinizi tarif edin. Bir süre ayırıp
genişletilmiş listenizi yazın.
Şimdi
gerçekten yeni kimliğinizle tutarlı biçimde yaşadığınızı sizi inandırabilecek
hareketlerle ilgili bir eylem planı yapın.
Son
adımda kendinizi yeni kimliğinize bağlamak için durumu çevrenizdeki herkese
duyurmaktır.
Ama
en önemli duyurma da kendinize duyurmaktır. Etiketinizi kullanıp kendinizi her
gün tarif edin, yeni kimliğe kendinizi şartlandırın.
1.
GÜN
Sürekli
duygularınızın kontrolü elinize alın ve bilinçli olarak gündelik hayat
tecrübenize eni bir biçim vermeye başlayın.
ÖDEV
Ortalama
bir hafta içinde hissettiğiniz bütün duyguları yazın.
Bu
duyguların tetiğini çekmek için kullandığınız olay ya da durumları yazın.
Her
olumsuz duygu için bir panzehir bulun ve uygun araçlardan birini kullanarak
eylem sinyaline cevap verin.
Kelimelerimi değiştirmemiz gerekiyor?
Bu duygusal durumla ilgili
inançlarımızı değiştirmemiz gerekiyor?
Kendinize yeni bir soru sormamız mı
gerekiyor?
Sorunlar yerine sürekli çözümlere
odaklamayı hatırlayın.
2.GÜN
Sinir
sisteminizi şartlandırıp, size istediğiniz sonuçları verecek davranışları
üretmeyi nasıl öğrendinizse, yaşamakta olduğunuz fiziksel kaderiniz de,
metobilazmanın nasıl şartlandırdığınıza, kaslarınızı nasıl şartlandırıp
özlediğiniz düzeyde enerji ve sağlamlık elde etmenize bağlıdır.
Örn:
Amacı bir dünya rekoru kırmaktı. Peşpeşe on bir gün boyunca, her gün yirmi bir
saat koşuyor, yanlızca üç saat uyuyordu. Zihinsel güdüleri de fiziksel güdüleri
kadar amansızdı. Ömrü boyunca yaşadığı gündelik hayatından kopmuştu artık.
Yıllar boyunca yaşadığı gündelik
hayatından kopmuştu artık. Yıllar boyunca hem vücudunu, hem de zihnini
eğitmişti. Amacı mı? Eski rekoru kırmak 1000 millik yolu on bir gün ve on dokuz
saatte koşmak. Ortalama günde seksen dört mil tutuyordu. Stu Mittleman, zihni
ve vücudu şartlandırmakla kişinin inanılmaz sonuçlar elde edebileceğini
gösterdi. Bu örnekle, insan kapasitesinin inanılmaz olduğunu, kendimizden
beklediğimizi adım adım geliştirirsek her şeyi başarabileceğimizi kanıtladı.
EGZERSİZ PROGRAMI (İLK ÖNCE)
Haftada
en az üç seansla başlayın. Önce 15 dakika ısınma, sonra 20 dakika aerobik,
sonrada soğumak için 15 dakika olmalı.
Bize
zevk veren tüm paternler gibi egzersizinden ne kadar yüksünüyor olursanız olun,
doğru dürüst eksersiz yapmanın ne zevkli şey olduğunu öğrendiğiniz anda, büyük
olasılıkla bu işin çeliciliğine herkesten çok kapılacaksınız.
Hayat
kalitenizi yükseltecek fiziksel canlılığa hepimizin ihtiyacı vardır. Fiziksel
kaderiniz, zihinsel duygusal, parasal ve ilişkisel kaderinizle çok yakından
ilgilidir.
3.GÜN
Kişisel ilişkilerinizdeki kalitenizi
ölçebilir düzeyde arttırın ve en çok sevdiğiniz insanlarla duygusal bağlarınızı
derinleştirmek için “başarılı ilişkiler” le ilgili altı ilkeyi gözden geçirin.
ALTI İLKE
Eğer
ilişkiyi paylaştığınız insanların değerlerini ve kurallarını bilmiyorsanız,
kendinizi acıya hazırlarsanız fena olmaz.
İnsanlar
birbirini çok seviyor olabilirler. Ama herhangi bir nedenle sevdikleri kişinin
kurallarını habire ihlal ediyorlarsa, bu ilişkide büyük sorunlar ve stresler
başlar. Unutmayın her geçimsizlik bir kural ihlalidir. Birinin kurallarını
biliyorsanız, bu tür zorlukları önceden önleyebilirsiniz.
İlişkilerdeki
en büyük zorluklardan bazıları, insanların ilişkiye bir şey koparabilmek için
girmesinden kaynaklanır. Kendilerini iyi hissetmelerine yol açacak birilerini
arıyorlardır. Aslında bir ilişkinin kalıcı olabilmesinin tek yolu, sizin o
ilişkiyi “alma değil verme fırsatı” olarak görmenizdir.
Hayattaki
her şey gibi, ilişkininde beslenebilmesi için bazı şeyleri sağlamak, bazı
konularda uyanık olmak gerekir. İlişkilerde
bazı işaretler vardır, onların anlamı bu sorun çığrından çıkmadan hemen
üstüne eğil, demektir.
Bir
ilişkiyi öldüren 4 aşama vardır.
Bunları
teşhis ettiğimiz anda hemen müdahale edebilir, sorunları büyümeden, ilişkiyi
bozacak hale gelmeden alt edebiliriz.
Birinci
Aşama: DİRENME: Bir ilişkinin ilk zor aşaması, içinizde bir direnme duygusu
hissetmenizdir. Herhangi bir ilişkiye giren herkes, zaman zaman karşınızdakinin
söylediği ya da yaptığı bir şeye karşı bu duyguyu hissetmiştir. Direnme o
kişiden uzaklaşmak ya da canı sıkılmak, kendini ondan ayrı hissetmek demektir.
Örn.
Belki bir partide sizi rahatsız eden fıkralar anlatıyorlardır, keşke
anlatmasalar diyorsunuzdur. Ama işin zorluğu çoğu insanın bu duyguyu
hissettiğini hiç söylememesi, sonuçta duygunun büyüyüp biçim değiştirecek bir
başka duyguya dönüşmesidir ki o da...
İkinci
aşama: GÜCENME: Eğer direnme duygusu çözümlenememişse gücenmeye dönüşür. Artık
yalnız tedirgin değilsinizdir, karşınızdakine kızıyorsunuzdur. Kendinizi ondan
ayırmaya başlar, aranıza bir duygusal engel dikersiniz. Gücenme yakınlık
duygusunu öldürür. Değiştirilemez, iletişimle açıklanmazsa, bu sefer yine biçim
değiştirir, başka bir duygu olur, o da...
Üçüncü
Aşama: REDDETME: bu noktada, içinizde öyle çok güceniklik birikmiştir ki,
karşınızdakini suçlu görecek nedenler aramaya başlar, ona sözle ya da sözsüz
olarak saldırılara başlarsınız. Bu aşamada artık herşeyi tedirgin edici ya da
üzücü görmeye başlamışınızdır. Bu noktada yalnız duygusal ayrılma değil, fiziksel
ayrılma da yer alır. Eğer reddetmenin devamına izin verilirse, acımızı azaltmak
için bir sonraki duyguya geçeriz. O da...
Dördüncü
Aşama: BASTIRMA: Reddetme aşamasından
gelen öfkeyle başa çıkmaktan usandığınızda, duygusal uyuşukluk yaratarak
acınızı azaltmaya çalışırsınız. Acı duymaktan kaçarsınız, ama ihtirastan ve
heyecandan da uzaklaşmış olursunuz. İşte bu bir ilişkinin en tehlikeli aşamasıdır. Çünkü bu aşamada
sevgililer “oda arkadaşı” oluverir. Bu çiftin bir sorunu olduğunu kimse
anlayamaz, ama ortada ilişki diye bir şey kalmamıştır.
Bu
dört duyguyu önlemenin anhatrı nedir?
Erkenden
durumu açıklayıp konuşun. Kuralarınızı söyleyin, onlara uyulmasını sağlayın.
Değişim
sözlükçesi kullanın.
“Şöyle yapmana dayanamıyorum” yerine
“ bunun yerine şöyle yapmanı tercih ederim” deyin.
İlişkilerinizin
hayatınızdaki en yüksek öncelikler olmasını sağlayın, yoksa gündelik acil
işleriniz ardında geri plana itilirler. Yavaş yavaş duygusal yoğunluk ve
ihtiras söner.
Hergün
o günü daha iyi kılmaya odaklanın. Bu da ilişkiniz kalıcı hale getirmekte çok
önemli rol oynar. İlişki biterse neler olacağına odaklanmak yanlıştır.
Unutmamalıyız ki neye odaklanırsak o olur.
Bir
ilişkide, nereye gitmek istiyorsanız oraya odaklanın. 8araba yarışı okulunu,
yan duvara çarpma meselesini hatırlayın) korktuğunuz şeye değil.
6- Her gün ilişkiniz olan o insanın
nesini çok sevdiğiniz konusunda yeniden asosiyasyon yapın. Bağlılık
duygularınız takviye edin, yakınlık ve çekicilik duygularınızı yenileyin
ÖDEV:
Bir
gün zaman ayırıp sizin için önmeli olan kişiyle konuşun, bu ilişkide her
biriniz içiçn neyin en önemli olduğunu öğrenin. Birlikteliğinizde sizin için en
yüksek değerler nelerdir ve o değerlerin yerine geldiğini hissetmeniz için
neler olması gerekmektedir.
Sizin
için seviyor olmanın, haklı olmaktan daha önemli olduğuna karar verin. Eğer
herhangi bir zamanda kendinizin haklı olduğu iddiasına kalkıştığınız fark
ederseniz hemen paterni kırın. Derhal kesin tartışmaya daha sonra, anlaşmazlığı
çözecek duruma geldiğiniz zaman devam edin.
İşler
kızışınca kullanabileceğiniz bir patern kesme yöntemini birlikte kararlaştırın.
Böylelikle
ne kadar öfkeli olursanız olun, en azından bir an için gülümseye bilir,
sıkıntıyı bir kenara atabilirsiniz. Olayı her ikiniz içinde kolaylaştırmak için
bulabileceğiniz en garip ve en komik patern kesme biçimini seçin. Bu aranızda
özel bir şaka olsun.
Direnme
hissedince bunu yumuşatarak söyleyin. Örn: “ Biliyorum saçma bir tutkum var,
ama sen böyle yapınca tersine okşanmış kedi gibi oluyorum.”
Akşamları
birlikte çıkacağınız günler seçin. Tercihen haftada bir ya da ayda iki kere
olsun, sırayla birbiriniz şaşırtacak, en romantik ve eğlenceli programlar
seçecek yollar bulun.
Hergün
180 saniye sürecek bir ıslak öpücüğe zaman ayırmayı unutmayın.
Servet
sahibi olmanın beş temel unsurunu öğrenerek parasal kaderinizin geleceğini
elinize alın.
Her
şeyin değeri teknolojiye bağlıdır. Teknoloji bazen artık malı, paha biçilmez
bir kaynak malı haline getirilebilir.
Paul Pilzer’e göre
“gerçek servet” “ çok az değeri olan bir
şeyi alıp, onu çok fazla değerli bir şey haline çevirebilmektir.”
Fikirleri ve düşünceleri
alıp onları ürüne ve hizmete çeviren insanların yaptığıdır gerçek servet.
Servetlerin tümü zihinde başlar.
Adı ister Bill Gate
olsun, ister Ross Perot, ister Sam Walton, ister Steven Jobs. Bu insanların her
biri, gizli bir diğeri yeni fikirleri, enformasyonu, sistemleri almış, onları
belli bir biçimde düzenleyip daha çok insanın kullanımına sunmuşlardır. Bu
katma değeri yaratırken de, korkunç büyüklükte
ekonomik imparatorluklar kurmuşlardır.
KALICI SERVET KAZANMANIN
5 TEMEL PRENSİBİ
İlk
anahtar. Servet yaratma yeteneğidir.
Şimdi harcadığımız kadar
zaman şimdikinin 1000 katı kadar para kazanmanız mümkün olabilir mi? Kesinlikle
olabilir. Eğer şirketiniz için bir başkasından 1000 kat daha değerli olmayı
başarırsanız.
Servetin anahtarı daha
değerli olmaktır. Eğer daha çok beceriniz, daha çok yeteneğiniz, daha çok
zekanız, daha çok ihtisas bilginiz, az kişinin yapabildiği şeyleri yapabilme
kapasiteniz varsa ya da daha yaratıcı, daha geniş çapta katkıda bulunursanız,
aklınızdan geçiremeyecek kadar çok kazanabilirsiniz.
Gelirinizi arttırmanın
bir tek önemli ve güçlü yolu vardır. O da insanların hayatına sürekli gerçek
değer katmanın yollarını bulmaktır, bu arada siz de zenginleşirsiniz.
Bir şirketim gerçek
amacı, tüm müşterilerinin hayat kalitesini yükseltecek ürünler ve hizmetler
yaratmaktır. Eğer bu sürekli bir biçimde sağlanırsa, kar da kendiliğinden
garanti altına alınmış olur.
Her gün yapmanız gereken
şey, Bilginizi, becerilerinizi daha çok verme yeteneğinizi arttırmaktır.
İnsanın kendi kendini eğitmesi bu yönden çok önemlidir.
Bu gün bulunduğumuz
yerde daha çok ar kazanmak istiyorsanız bunu yapmanın en kolay yolu kendinize
soru sormaktır. Bu şirket için kendimi nasıl daha değerli hale getiririm? Daha
az sürede daha çok şey başarmasını nasıl sağlarım? Asıl daha çok miktarda değer
katarım? Hangi yeni sistemleri geliştirebilirim?
Eğer insanların daha
azla daha çoğu başarmasına yardımcı olabilirsek, o zaman o kişileri gerçek
anlamda güçlendiriyoruz demektir., bu arada biz de ekonomik açıdan güçleniriz.
Yeter ki kendimizi bunu yapabilecek pozisyona sokalım.
Finansal kader
seminerleri ( bu arada katılımcılar beyin fırtınası uygulayıp, daha çok katma
değer yaratma ve gelirlerini arttırma yolları ararlar. Onlara ellerinde şu anda
kullanıp kullanmadıkları kaymakların olup olmadığını sorarız? Nasıl daha
kaliteli ürün ve hizmet sunabiliriz?
Ürünler ve hizmetler
sürekli olarak değişmektedir, ama bir şeyi alıp çok sayıda insana ulaştırmanın
yollarını keşfedenler her zaman zenginleşecektir. ABD’ nin en zengin iş adamı
Sam WALTON’un sırrı bu olmuştur. Kendisi bir dağıtım şirketi kurarak zenginliğe
kavuşmuştur. Ross Perot da EDS’ de aynı şeyi enformasyonla yapmıştır. Zaten
yüksek değeri olan bir şeyi insanlara nasıl ulaştırabileceğinizi ya da nasıl
daha ucuz maliyetle ulaştırabileceğinizi bulursanız o zaman değer katmanın
yolunu da bulmuşsunuz demektir. Değer katmak yanlızca ürün yaratmak değildir. O
üründe ya da hizmetten daha çok sayıda insanın yararlanıp hayat kalitelerini
arttırmanın yolunu bulmakta olur.
Şirketlerin yapabileceği
en iyi yatırım, kendi insanlarının eğitimine ve gelişmesine yapacakları
yatırımdır.
Servet insanın düşünebilme kapasitesinin ürünüdür.
Ayn
RAND
İçinde bulunduğum
herhangi bir çevreye nasıl daha çok değer katabilirim? Diye sorun.
Kendinizi yalnız kişisel
kazanç uğruna yapacağınız katkılarla sınırlamayın.Evinizde, okulunuzda,
toplumunuzda nasıl değer katabilirsiniz.
İkinci
anahtar servetinizi korumaktır.
Parayı korumanın tek
yolu vardır, o da şudur. Kazandığınızdan az harcayın, aradaki farkı yatırıma
yöneltin.
Tüm yatırım planlarınızı
uzun vadeli düşünerek verin. Açık seçik bir harcama planlarınız olsun, yatırım
planlarınız olsun.
Servetinizi sürdürmenin
en güvenli yolu, gelen paranın yüzde onunu, daha o paranın yüzünü görmeden
ayırıp yatırmaktır.
Eğer eşinizle ikiniz,
her ay hayatınızın hangi alanına ne kadar para harcayacağınızı açık seçik
belirlemişseniz, aranızdaki tartışmaların büyük bir bölümü de ortadan
kalkacaktır.
Şimdi diyeceksiniz ki,
“Ama yatırımlar beni büyütmeyecek mi? Evet ama enflasyonu düşünün ve üçüncü adımı da atın.
Üçüncü
anahtar. Servetinizi arttırın
Bunu nasıl sağlarsınız?
Kazandığınızdan az harcamak, aradaki farkı yatırıma yöneltmeli ve yatırım
kazançlarınızı da yatırıma ekleyerek
bileşik büyüme sağlamalısınız.
Finansal açıdan başarılı
olanlar, paralarının belli bir yüzdesini ayırıp
yatırım yapanlar o paranın geliriyle de yatırım yapmayı sürdürenler,
sonunda o gelirin artık çalışmadan yaşayabilecekleri kadar büyüme olanağını
hazırlayanlardır.
Ortada açık seçik bir
yatırım planı yoksa, sonunda parasal başarısızlığa uğrarsınız.
Dördüncü
Anahtar. Servetinizi korumaktır.
Beşinci
Anahtar. Servetinizin tadını çıkarmaktır.
Bugünün ödevi
Çalıştığınız
yerde daha fazla değer katacak bir süreç uygulayın.
En
az yüzde 10 biriktirmeye karar verin, onu hemen ayırıp planlı bir hesaba
yatırın.
İyi
bir antranör bulun. Finansal kitap alın.
5. GÜN
Yaptığınız
işe inancınızı katın.
Ralph
Waldo EMERSON
İYİMSERLER KLUBÜ DÜSTURU
Güçlü
olmaya ve hiçbir şeyin huzurunuzu bozmasına izin vermemeye;
Her karşılaştığınız insanla
sağlık, mutluluk ve varlık konusunda konuşmaya; Tüm
dostlarınıza kendilerini değerli hissettirmeye
Her
şeyin güneşli tarafına bakmaya ve iyimserliğinizi göstermeye;
Hep
en iyi şeyleri düşünmeye, en iyi şeyler için çalışmaya ve en iyi şeyleri
beklemeye;
Başkalarının
başarısı içinde kendi başarınız için olduğu kadar heves göstermeye;
Geçmişin
hatalarını unutup gelecekte daha büyük başarılara doğru gitmeye;
Her
zaman neşeli bir yüzle dolaşıp her karşılaştığınız yaratığa gülümsemeye;
Kendinizi
geliştirmeye çok zaman ayırdığınız için başkalarını eleştirecek zaman bulamamaya;
Kaygılanmayacak
kadar büyük, kızmayacak kadar soylu, korkmayacak kadar mutlu olmaya;
Kendi kendinize
söz verin.
JOHN WOODEN’in 7
MADDELİK DÜSTURU
“KENDİ DEĞERİNE ULAŞMAK” UCLA’nın Basket antrönörü
Kendine
karşı dürüst ol.
Her
günü kendi şaheserin haline getir.
Başkalarına
yardım et.
İyi
kitaplardan bol bol su iç.
Dostluğu
güzel sanatlardan biri haline getir.
Yağmurlu
bir gün için bir sığınak yap.
Her
gün sana yol gösterilmesi için dua et ve her gün haline şükret.
Hayatınızda vereceğiniz
vaaz, dudaklarınızla vereceğinizden iyi olur.
Oliver
Goldsmith
Bugünün Ödevi
En
yüksek ilke ve değerlerinize göre yaşamak için her gün tatmaya karar
verdiğiniz durumların bir listesini
yapın.
Mutlu, Dinamik, Dost
canlısı, Bağlı, Neşeli, Minnet dolu, İhtiraslı, Cömert, Zarif
2-
Listenizi tamamladıktan sonra, her birinin yanına bir cümle yazıp, bunu
gerçekleştirmekte olduğunuzu nereden bileceğinizi tarif edin.
Örn: İnsanlara
gülümsediğim zaman neşeliyim demektir gibi.
Bunların
her birini günde en az bir kere hissetmeye karar verin. Davranış yasanızı bir
kağıda yazıp cüzdanınızda taşımak, iş yerinizdeki insanınıza, yatağınızın baş
ucuna koymak istersiniz. Gün içinde o listeye bakıp kendi kendinize “Bu gün bunlardan hangilerini tattım. Hangilerine
daha sıra gelmedi, akşamdan önce onları nasıl tadabilirim? diye sorun.
Eğer davranış
yasanıza gerçekten adanırsanız, ne inanılmaz duygular içinde olacağınızı
düşünün. Artık olaylar sizi kontrol edemez, onu biliyorsunuz. Çevrenizde ne
olursa olsun, kendinize hakim olursunuz ve yarattığınız vizyona göre
yaşarsınız.
Zamanın
doyum ve stres düzeylerini yönetmesine iziama n vermektense, onu kendi
avantajınıza kullanmayı öğrenin.
Odaklandığınız
zaman çerçevesinin kontrolünü elinize alın. Eğer şimdi ki zaman stresliyse
geleceğe odaklanın. Bu yeni odak der hal durumu değiştirecek, size olayları
şimdiki zamanda da tersine çevirmek için gerekli kaynakları sağlayacaktır.
Bir konuya
kendinizi bütünüyle kaptırdığınızda zamanı nasıl unuttuğunuza hiç dikkat ettiniz
mi? Neden oluyor o? Çünkü artık zamana odaklanmıyorsunuz. Daha az zaman ölçümü
yapıyorsunuz. Odağınızı daha zevkli bir şeye çevirmişsiniz. O yüzden de zaman
daha çabuk geçiyor. Unutmayınız ki kontrol sizin elinizde. Odağınızı bilinçli
olarak yönlendiriniz ve zamanı nasıl ölçeceğinize de bilinçli olarak karar
verin. Eğer habire saatinize bakıyorsanız geçmek bilmek bilmez.
Zamanı yönetmenin gerçek anlamda ustası olmak için, her günkü
programınızı yaparken, zamanın çoğunu acil işlere değil, önemli işlere ayırmak
gerekir.
Acil iler: telefon çalar o anda biz
önemli bir şey yapıyoruzdur, ama yine de telefona cevap vermek zorundayızdır.
Ya bir iş kaçırırsak ? işte bu acil olana yönelmemizin tipik bir örneğidir.
Hayatımızda
fark yaratacak bir kitap alırız. Ama onu okumayı defalarca erteleriz çünkü
gelen postayı açmak, sobayı yakmak, televizyon haberlerini dinlemek falan
derken onu bir türlü araya sıkıştıramayız.
Zaman kazanmak için öğrendiğim en
etkili yol, başkalarının tecrübelerinden ders almaktır.
ÖDEV
Bu
günden başlayarak zaman çercevelerini değiştirmeye başlayın. Şimdiki zamanın
baskısını hissettiğiniz anda, durup geleceği güçlendirici bir biçimde düşünün.
Ya da kendinize değerli bir ana geri götürün. İlk öpüşmeniz, çocuğunuzun
doğumu, bir dostla özel bir an.
Zaman
çerçevelerini hızla değiştirebilme yeteneğiniz ne kadar gelişirse, özgürlüğünüz
o kadar artacak, kendi içinizde bir anda yaratabileceğiniz duyguların yelpazesi
de o kaadr genişleyecektir. Bunu tekrar tekrar yapın, odak değiştimekle
durumunuzu bir anda değiştimeyi iyice öğrenin.
Zamanı
bilerek çarpıtmayı öğrenin. Normalde çok uzun sürede bitirilebilecek bir işi
yaparken hem zaman algınızı hızlandıracak, hem de aynı anda ikişey yapmanıza
olanak sağlayacak yeni bir girdi ekleyin.
Örn. Spor yaparken en sevdiğim
müzikleri dinlerim.
Step
egzersizleri yaparken haberleri izlerim. Böyle olunca egzersiz yapmamak için
özürüm kalmaz.
Acil
yerine önemlilik önceliği güden bir “yapacak işler listesi” oluşturun. Listeye
dünya kadar şey yazıp, akşam kendinizi başarısız hissetme yerine, yapılması
sizin için en önemli olan şeylere odaklanın. Bunu yaparsanız pek az sayıda
kişinin ulaşabildiği bir doyum ve başarma duygusuna ulaşacağınıza inanın.
7. GÜN
Çok
çalıştınız ve çok çabaladınız. Eğlenmek için bir gün ayırın. İçinizden geldiği
gibi davranın, çılgınlıklar yapın. Sizi en çok heyecanlandıran şey ne olabilir?
Büyük
adam, çocuksu yüreğini kaybetmeyen adamdır.
MENCIUS
Ödev
Ya
eğlenceli bir şey planlayıp uygulayın ya da bir anda aklınıza gelen bir şey
yapın. Seçtiğiniz her neyse tadını çıkarın!
SORU: Bir tek kişi ne yapabilir ki?
Ufak bir kıvılcımın peşinden güçlü bir olay
gelir.
DANTE
Bir
insanın eyleme geçme yeteneğine, öğrenilmiş çaresizlik kadar zarar veren bir
başka duygu olamaz. Bu duygu bizim kendi hayatımızı değiştirmemizi başkalarına
da hayatlarını değiştirmeleri için yardım etmemizi engelleyen bir numaralı
nedendir.
CEVAP: Hemen hemen herşeyi yapabilir.
Yapacağınız etkinin tek sınırı, kendi hayal gücünüzün ve adanmışlığınızın
sınırıdır. Dünya tarihi kendini fark yaratmaya adamış bir avuç insanın neleri
değiştirebildiğinin örnekleriyle doludur. Bu kişiler bir şeylerin değişmesi
gerektiğine karar verdiler, yapabileceklerini gördüler sonra cesaretlerini
toplayıp direndiler, onu yapmanın bir yolunu buluncaya kadar pes etmediler.
İşte biz bu insanlara kahraman diyoruz.
Kahraman,
en zor koşullarda bile cesaretle katkılarda bulunan insandır; kahraman
bencillikten uzak davranan, kendisinden beklediği şeyler başkalarının ondan
beklediğinden fazla olan insandır. Kahraman, muhalefete meydan okuyan, doğru
olduğuna inandığı şeyi, korkusuna rağmen yapan kişidir. Kahraman katkıda
bulunma amacını seçen, örnek olmaya istekli, kendi inançlarının gereğini yaşayan
herkestir. Kahraman kendi sonuçlarını yaratacak stratejileri geliştirir,
bunları gerçekleştirinceye kadar direnir, gerektiğinde yaklaşımı değiştirir,
sürekli girişilen küçük eylemlerin
önemini anlar. Kahraman kişi kusursuz kişi değildir. Hepimiz hata yaparız, ama
bu hatalar, hayatımız boyunca getirdiğimiz katkıları geçersiz kılmaz.
Daha
hayatımız başlarken biri bize ölmekte olduğumuzu söylemeli. O zaman hayatımızın
her anını dolu dolu yaşardık. Bir yapın da bakın! Yapmak istediğiniz neyse,
şimdi yapın! Yarınların sayısı çok değil!
Michael
LANDON
BÜYÜK DÜŞÜNMENİN BÜYÜSÜ
YAZAR : Dr. David J. SCHWARTZ
YAYIN
EVİ : Sistem yay.
“Büyük
insanlar dünyayı düşüncelerin yönettiğini görenlerdir.” EMERSON
Sadece
bilgi depolamak için değil, düşünmek için aklı kullanmak.
Nesnelere,
insanlara ve kendine değer katmak.
Önemsiz
ayrıntıları aşarak düşünmek ve önemli olana konsantre olmak.
Fikirlerden
yararlanmak ve onları geliştirmek.
Yaptığınız
her şeyde birinci sınıf olmak.
Canlı,
coşkulu olmak.
Diğer
insanların desteğini sağlamak.
Girişimciliği
geliştirmek.
Her
engelden bir şey kazanmak.
Kesin
hedefler belirleyerek enerjiyi katlamak.
BAŞARI
İnanç,
güçlü inanç, aklı, yol ve yöntemler ile nasıl yapılırı bulmak üzere harekete
geçirir. Başaracağınıza inanmanız başkalarının size güven duymalarına neden
olur.
İnanç
yapma gücünü harekete geçirir.
İnanın,
gerçekten inanın, başarabilirsiniz ve başaracaksınız.
“
Tamam bir deneyeceğim ama bu işin olacağını sanmıyorum. ” tavrı başarısızlığı
getirir.
Endişeleri
düşünürsen, başarısız olursunuz. Zaferi düşünürsen, başarılı olursun.
Lidere
saygı duymak iyidir. Ondan öğrenin. Onu gözleyin. Onu inceleyin. Ama ona
tapmayın. Daha iyi olabileceğinize inanın.
Kişi kendi düşüncelerinin
ürünüdür.
Girişimcilik ruhu çok
önemlidir. Kendimi değerli görmem gerekiyor.
Kendinize inanın güzel
şeyler olmaya başlar.
İNANÇ GÜCÜNÜ
GELİŞTİRMEK
1. Başarıyı düşünün,
başarısızlığı düşünmeyin.
2. Kendinize hep
düşündüğünüzden daha iyi olduğunuzu anımsatın.
3. Büyük düşünün.
Bir eğitim programı 3 şey yapmalıdır.
1. İçerik sunmalı ( Ne yapmalı
)
2. Metot sunmalı ( Nasıl
yapmalı )
3. Sonuç vermelidir.
Mükemmel
bir laboratuarınız var ( İnsanlar ). Size düşen deney ve gözlem yapmak.
Neden
bazı insanların bir çok arkadaşı var da bazılarının bir kaç tane var?
İnsanlar
neden bir kişinin söylediğini memnuniyetle kabul ediyor da, aynı şeyi söyleyen
bir başkasını dikkate almıyorlar? Neden John bu kadar başarılı da Tom değil.
ÖZEL BİR
ÇALIŞMA
Bildiğiniz,
tanıdığınız en başarılı ve en başarısız iki insan seçin ve bunların
özelliklerini gözlemleyin.
Önemli
olan ne kadar zekaya sahip olduğunuz değil, sahip olduğunuz zekayı nasıl
kullandığınızdır. IQsu 100 olan olumlu, iyimser ve işbirliği yapan kişi IQsu
120 olan olumsuz, karamsar ve işbirliği yapmayan kişiden daha çok saygı görür
ve daha büyük başarılar elde eder.
Einstein’a
1 mil
kaç feettir? diye sormuşlar.
Einstein:
Bilmiyorum. Herhangi bir referans kitabından iki dakikada bulabileceğim
gerçeklerle neden beynimi doldurayım,demiş.
Bilgiye
nasıl ulaşabileceğini bilme yeteneği, aklı gerçekleri depolamak için
kullanmaktan çok daha önemlidir.
Bilgi
yarışmasında her türlü saçma sapan soruları bile bilen bir adama kaç lira
verilir? Hiç verilmez. Bu adam hiç düşünemez. Sadece ezberleyebilir. Bu adam
bir ( insan - ansiklopedi ) bilgi deposudur.
Problem
çözebilecek, yeni fikirler üretebilecek insanlar lazım. Düş kurabilen, sonrada
düşüyle pratik uygulama geliştiren insanlara ihtiyaç vardır.
KENDİNİZE
GÜVEN DUYGUNUZU GELİŞTİRİN
Nelerden
korkarız ve neden? İçinizdeki korkuyu yenmelisiniz, sudan korkanları suya
atarlar. İçinizdeki korku canavarını yenin.
Eylem
korkuyu tedavi eder. Öte yandan kararsızlık, erteleme korkuyu besler büyütür.
Zor
problemlerle karşılaştığımızda, harekete geçene dek korku içinde bekleriz. Umut
başlangıçtır. Ama zafer kazanmak için umudun harekete gereksinimi vardır.
Aşağıda
bazı korku türlerini tedavi niteliğindeki eylemler vardır.
KORKU
TÜRÜ: Kişisel görünümden dolayı.
EYLEM: Görünüşünüzü
düzeltin. Berbere gidin. Ayakkabıları parlatın. Giysilerinize dikkat edin.
KORKU
TÜRÜ: Önemli bir müşteriyi kaybetme korkusu.
EYLEM:
Daha iyi hizmet vermek için iki misli çalışın. Müşterinizin size duyduğu güveni
zedeleyen her şeyi düzetin.
KORKU
TÜRÜ: Sınavlarda başarısız olma korkusu.
EYLEM:
Endişeyle geçen zamanı çalışmayla geçen zaman haline getirin.
KORKU
TÜRÜ: Bütünüyle kontrolünüz dışında olan şeylerden korkma.
EYLEM:
Dikkatinizi tamamen başka bir şeye verin. Bahçede çiçeklerle meşgul olun.
Çocuklarınızla oynayın. Sinemaya gidin.
KORKU
TÜRÜ: Diğer insanların ne düşüneceği veya korkusu.
EYLEM:
Yapmayı planladığınız şeyin doğru olduğundan emin olun. Sonra onu yapın.
Şimdiye kadar yaptığı işten dolayı eleştiriye uğramayan yoktur.
KORKU
TÜRÜ: Bir yatırımda bulunmak veya bir ev satın alma korkusu.
EYLEM:
Tüm unsurları analiz edin, sonra karar verin. Verdiğiniz karara bağlı kalın. Kendi
değerlendirmenize güvenin.
KORKU
TÜRÜ: İnsanlardan korkma.
EYLEM:
Onları tanıma sanatını öğrenin.
Bellek
bankanıza sadece olumlu düşünceler yatırın. Motorumuza bir avuç pislik döksek
ne olur. Çalışan motor işlevini yapamaz hale gelir. Olumsuz düşüncelerde
zihinsel motorumuzda aynı etkiyi yapar. Endişe gerilim ve aşağılık duygusu
oluşturur.
Bellek
bankanızdan sadece olumlu düşünceler çekin. Geçmişime ait hatırladığım olumlu
hiçbir şey hatırlamıyorum dememek için, ne yatırırsanız onu çekersiniz.
Psikolojik
açıdan problemin tedavisi, kişinin bellek bankasından olumsuzları çekmeyi
bırakıp olumlu şeyleri çekmeyi öğrendiğinde etkisini göstermeye başlar.
GÜVEN
GELİŞTİRMEK İÇİN
1. En ön sırada olun. Pek çok
insan arkada oturmak için mücadele eder. Niçin? Fazla dikkat çekmemek için.
Çünkü kendilerine güvenleri yoktur. Önde oturmak güven getirir.
2. Göz teması kurmaya çalışın.
Gözünüzün
içine bakmayan insan hakkında, şu sorular akla gelir:
·
Ne saklamaya çalışıyor?
·
Neden korkuyor?
·
Bir şey mi söylemek istiyor?
Göz
temasından kaçınırsanız kendiniz hakkında iyi bir şey söylemiş olmazsınız. “
Korkuyorum, güvenim yok. ” dersiniz. Bu korkuyu diğer insanın gözünün içine
bakmayı sağlayarak yenin.
Böylece
ona “ Dürüstüm ve açığım. / Sana söylemekte olduğum şeye inanıyorum. /
Korkmuyorum. / Kendime güveniyorum. ” dersiniz.
3. Yüzde 25 daha hızlı yürüyün.
Darbe
yemiş, yoksulluk içindeki insan ayaklarını sürükleyerek ve tökezleyerek yürür.
Kendine güveni sıfırdır. Yürüyüş biçiminiz ufaktan bir yarış olsun, size güven
verecektir.
4. Düşüncelerinizi çekinmeden
söylemeyi deneyin.
Toplantılarda
gönüllü olarak bir şey söyleyin. Yorum yapın. Öneri getirin. Soru sorun.
Konuşan son insan olmayın.
5. Kocaman gülümseyin.
Şu
küçük testi yapın. Kendinizi yenilmiş gibi hissetmeyi ve aynı zamanda büyükçe
gülümsemeyi deneyin. Koca bir gülüş size güven duygusu verir. Korkuyu yener.
Endişeyi kovar. Karamsarlığı alaşağı eder. Gerçek bir gülüş değerlerinin
muhalefetini eritir, hem de o anda size kızmayı karşıdaki sürdüremez.
Çok
duymuşumdur. “ Evet, ama bir şeyden korktuğumda veya bir şeye kızdığımda,
kendimi gülümseyebilecek gibi hissetmiyorum. ” Elbette hissetmeyeceksin. Kimse
hissetmez. İşin püf noktası kendimize “ Gülümseyeceğim ” diye emrivaki
yapmaktır. Ve gülümseyin. Gülümsemenin
gücünden yararlanın.
Düşüncemizin
büyüklüğü, başarımızın büyüklüğünü belirler.
Benim
en büyük zayıflığım nedir? Bunu tespit etmek gerekir.
BİZ KELİME VE DEYİMLERLE DÜŞÜNMEYİZ. BİZ
SADECE RESİM VE GÖRÜNTÜLERLE DÜŞÜNÜRÜZ!
Kelimeler
düşüncelerin hammaddeleridir. Konuşurken veya okurken o şaşırtıcı cihaz ( beyin
) kelime ve deyimleri otomatik olarak zihinsel resimlere dönüştürür. Her kelime
veya deyim birbirinden az da olsa farklı zihinsel resimler yaratır.
Büyük
düşünenler gerek kendi, gerekse başkalarının zihinlerinde olumlu, ileriye
dönük, iyimser resimler yaratmada uzmanlaşmış kişilerdir. Büyük düşünmek için,
büyük olumlu zihinsel görüntüler üreten kelime ve deyimler kullanmalıyız.
Dünyanın
bizim üstümüze koyduğu fiyat etiketi, bizim kendimize biçtiğimiz değerle
neredeyse aynıdır.
1. Kendinizi ucuza satmayın.
Sahip olduğunuz meziyetlerin üstünde yoğunlaşın. Siz düşündüğünüzden daha
iyisiniz.
2. Büyük düşünenlerin sözlüğünü
kullanın. Zafer, Umut, Mutluluk, Zevk, vb. kelimeler.
3. Vizyonunuzu zorlayın. Sadece
ne olduğunu değil, ne olabileceğini de görün. Nesnelere, insanlara ve kendinize
değer katın.
4. İşinizi önemseyin. Mükemmel
yapın. Daha iyi nasıl yapabilirim?
5. Sıradan şeylerin ötesinde
düşünün. Kendinize şunu sorun: “ Gerçekten önemli mi? ”
İyi
bir konuşma yapmak için ne gerekir? Konuşacağı şey konusunda yeterli bilgiye ve
onu diğer insanlara anlatmak için yoğun bir isteğe sahip olunmalı.
“
Ben işimi yapıyorum ve bu bana yeter. ” tutumu küçüktür ve olumsuz bir
düşüncedir.
Nesnelere
sadece olduğu gibi değil, nasıl olabilecekse o şekilde de bakın. Hayalde
canlandırma her şeye değer katar. Büyük düşünen kişi her zaman gelecekte ne
yapabileceğini hayalinde canlandırır. Mevcut duruma takılıp kalmaz.
Müşteriyi
keserseniz bir daha yumurta alamazsınız.
Ne
olabileceğini de görün. Sadece olanı değil.
DEĞER KATMA
PRATİĞİ
Nesnelere
değer katmayı deneyin. Nesneleri daha değerli yapacak fikirler arayın.
İnsanlara
değer katmayı deneyin.
Kendinize
değer katmayı deneyin.
Olumsuz
bir tutum içine gireceğinizi hissettiğiniz an kendinize sorun; “ Gerçekten
önemli mi? Kavga etmeye değer mi? ”
YARATICI
DÜŞÜNME
Bir
şeyi yapmak için yeni ve gelişmiş yollar bulmaktır.
Yapabileceğinize inanın. Herhangi bir
şeyi yapmak için önce onun yapılabileceğine inanmanız gerekir. Böylece yaratıcı
düşüncelerin yolu açılır. “ İçinizden kaç kişi gelecek 30 yıl içerisinde
hapishanelerin kaldırılabileceğine inanıyor? ” sorusunu sorun ve olumsuz
düşünceleri dinleyin. İnsanları olumlu düşündürün ve dinleyin.
İNANDIĞINIZ ZAMAN, AKLINIZ O ŞEYİ YAPMANIN
YOLLARINI BULUR. Bu deney sadece bir şeyi göstermektedir. Bir şeyin
imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak
üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, aklınız
onu yapmak üzere çözümler bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.
Bir
işin iyi yapılması için bir çok yol vardır. Aslında o iş kaç kişiye verilmişse
o kadar çok.
GREENWALT
Kaç
tane yaratıcı zeka varsa, o kadar en iyi yol vardır.
Donmuş
olan hiçbir şey büyümez. Eğer geleneğin akıllarımızı dondurmasına izin verirsek
yeni fikirler filizlenemez.
Geleneklerin
aklınızı doldurmasına izin vermeyin. Yeni fikirlere açık olan.
GELENEKSEL
DÜŞÜNCEYİ AŞMAK İÇİN
Yeni
fikir ve önerilere açık olun. İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok,
aptalca gibi kelimelere aldırmayın.
Bulunduğunuz
yerin en iyi süngeri siz olun.
Yeni
şeyleri deneyen bir kişi olun. Sabit, rutin şeyleri kırın.
İlerici
olun, gerici olmayın. Nasıl daha iyi yapabilirim?
Daha
önce çalıştığım yerde böyle yapardık, burada da böyle yapacağız yerine;
oradakinden daha iyi burada nasıl yaparız düşüncesi hakim olmalı.
Haftalık
gelişme programı.
Müşteriler: Taksitler, Çocukları
mağazaya nasıl çekerim, onları çekmek aileleri çekmem demek, Oyuncak koyulur,
Müşterilerim için ne tür ilginç birşey yapabilirim, 1000. kişiye özel hediye,
vb.
Çalışanlar: Az elemanla, çok iş nasıl
olur?, Daha verimli nasıl çalışırlar?
Mallar: Malları yerleştiriş biçimi,
kalitesi.
Promosyon: Çekilişler.
Kendim: İşi nasıl ilerletebileceğim
konusunda fikirler üretirim.
Yaptığını
daha iyi yap, işin kalitesini arttır; yaptığının daha fazlasını yap, işin
miktarını arttır. Kendinize şunu sorun; daha iyi nasıl yapabilirim? Daha çok
nasıl yapabilirim?
Bir
şeyin yapılmasını istiyorsan onu meşgul bir insana ver.
Sormayı
ve dinlemeyi öğrenin. Kişi ne kadar büyükse, sizin konuşmanızı sağlamak üzere
sizi cesaretlendirme eğilimi de o kadar fazladır. Ne kadar küçükse de size öğüt
verme eğilimi o denli yüksektir.
BÜYÜK İNSANLAR DİNLEMEYİ, KÜÇÜK İNSANLAR
KONUŞMAYI TEKELLERİNE ALIR.
Diğerlerinin
fikirleri sizin fikirlerinizin doğmasında bir kıvılcım etkisi yapmaya yarar.
Böylece zihniniz daha yaratıcı olur.
Problemi
sunun sonra dinleyin.
Konuşmakla
hiçbir şey öğrenemeyiz. Ama sorup dinleme ile öğrenmenin sınırı yoktur.
Kendinizi
geliştirmek için;
1. Mesleğinizle ilgili
profesyonel bir gruba katılın.
2. Mesleğinizle ilgisi olmayan
profesyonel bir gruba katılın.
Fikirler
çabuk bozulan besinler gibidir. Onları koruma altına alın.
1. Fikirlerinizi bir kağıda
yazın. Kağıt kalem taşıyın. Fikir her yerde gelebilir. WC de bile.
2. Fikirlerinizi gözden
geçirin. Değerini yitirenleri atın. İşe yarayacağına inandıklarınızı saklamaya
devam edin. Ama dikkat edin fikir hazineniz çöplüğe dönüşmesin.
3. Fikirlerinizi ekin ve
gübreleyin. Büyütün. Üzerinde düşünün.
4. Fikri başka fikre bağlayın.
Fikrinize benzer olduğuna inandığınız tüm kitapları okuyun. Tüm bakış açılarını
araştırın.
Fikri kağıt üzerinde şekillendirin. Bunun iki
mükemmel sebebi vardır. Bir fikir gözle görülür forma girdiğinde onu her açıdan
görebilirsiniz. Eksikleri anlaşılır. Parlatmak için neler yapılması gerektiğine
karar verirsiniz. Sonra fikirlerde başkalarına satılmalıdır. Müşterilere,
işçilere, patrona, arkadaşlara, yatırımcılara. Birisi o fikri satın almalıdır.
Aksi halde fikrin hiçbir değeri yoktur.
KENDİSİNİ ÖNEMLİ GÖRMEYEN KİŞİ ÖNEMLİ BİRİ
DEĞİLDİR.
Düşünme
biçiminiz hareket biçiminizi belirler. Hareket biçiminiz de, buna bağlı olarak,
diğer insanların size nasıl tepki göstereceklerini belirler.
Doğru
giyinin yoksa, bunun bedelini ödeyemezsiniz.
Doğru
giyinin, önemli görünün karşılığını her zaman alırsınız.
Kendinizi
ne kadar iyi paketleyip sunarsanız, o kadar kabul görürsünüz.
Görünümünüz
sizinle ve diğer insanlarla konuşur. Onun şöyle söylemesini sağlayın. İŞTE
KENDİSİNE SAYGISI OLAN BİR KİŞİ, ÖNEMLİ BİR KİŞİ. ONA BU ŞEKİLDE DAVRANIN.
Yanlış
ama insanlar görüntüsüne göre yargılanıyor.
Ne
olduğunuzu düşünüyorsanız osunuz.
İşlerimize
yaklaşım biçimimiz, bizim altımızda çalışan insanların işlerine yaklaşımlarını
belirler. Siz kaytarırsanız, onlar da kaytarırlar.
Başarılı
insanların önemli bir özelliği vardır: COŞKU
Astların daha iyi çalışması için öneri:
1. İşinize karşı her zaman
olumlu tutumlar sergileyin. Böylece astlarınız doğru bakış açısını seçecektir.
2. İşinize her gün geldiğinizde
kendinize şunu sorun: Her açıdan bakıldığında taklit edilmeye değer biri miyim?
Alışkanlıklarımın hepsini de astlarımda gördüğümde beni mutlu edecek mi?
Kendiniz
için kendinizi kullanarak kendinizi tanıtmak. En önemli özelliklerinizi, üstün
yönlerinizi belirleyin. Sonra da bu özelliklerinizi kağıda dökün. Günde en az
bir defa bunu okuyun. Cesaret isteyen her işten önce okuyun.
Hangi
durumlarda olursanız olun, kendinize şu soruyu sorun: Bu önemli bir insanın
yapacağı bir şey mi?
Büyük
adamlar, büyük fikirlere gülmez.
Size
bir şeyin yapılamayacağını söyleyen insanlar hemen her zaman başarısız
insanlardır. Bir şeyi yerine getirme açısından olsa olsa sıradan ve ortalama
seviyededirler. Bu tür insanların fikirleri zehirleyicidir.
Kurduğunuz
arkadaşlıklar sizi tanımlar. Tencere düşer, kapağını bulur.
Doğru
düşünen grubun içinde olduğunuzdan emin olun.
Çevrenizdeki
olumsuz düşünceleri dikkate almayın.
İlerlemeyi
düşünen insanları izleyin. Onlarla yükselin.
Tavsiyeleri,
işi bilen insanlardan almayı kural edinin.
Başkalarının
aklından geçenleri okuyabilir misiniz? Bu çok kolay.
Ne
düşünüyor olduğumuz yaptığımız şeylerde kendisini gösterir. Tutum ve
davranışlar aklımızın aynasıdır. Düşüncelerimizi yansıtır.
Tutum
ve davranışları ifadeler ve ses tonları aracılığıyla okuruz. Tutum ve
davranışlar farkı yaratır.
Şu üç tutumu geliştirin:
1. Ben canlıyım tutumu
geliştirin
2. Sen önemlisin tutumu
geliştirin
3. Önce hizmet tutumu geliştirin
SOSYAL
ÇEVRENİZİ BİRİNCİ SINIF YAPMANIN YOLU
Yeni
grupların içine girin.
Bakış
açıları sizden farklı insanlarla arkadaşlık kurun.
Ufak
tefek ve önemsiz şeyler üzerinde durmayan kişilerle arkadaş olun.
Fikirleriniz
ve konuştuklarınızdan çok evinizin büyüklüğü ve sahip olduğunuz ve olmadığınız
eşyalarla ilgilenen kişiler, küçük insanlardır.
Kendinize
yakın arkadaş olarak küçük şeylerle ilgilenen insanlar seçerseniz, siz de
giderek küçük şeyler düşünen bir kişi haline gelirsiniz.
SEN ÖNEMLİSİN TUTUMU
GELİŞTİRİN
Her
birey, Afrika’da da olsa Amerika’da da yaşasa, cahilde olsa, zeki de, medeni de
olsa, ilkel de, gençte olsa, yaşlı da önemli
olduğunu hissetmek arzusuna sahiptir.
Birine
önemli olduğunu hissettirirseniz, sizin için daha çok şey yapar.
İnsanları
beklemeyen bir otobüs şoförü, bir insana özel ilgi gösteriyor ve onu
bekliyordu. Niçin? Çünkü o şahıs şoförü her sabah özel bir günaydın ile
selamlıyordu. Sözleriyle şoförün kendisini 180 kişilik bir jeti uçuran pilot
kadar önemli olduğunu hissetmesini sağlıyordu.
Küçük
insanların kendilerini büyük insan gibi hissetmelerini sağlarsanız karşılığını
daima alırsınız.
Sadece
şu insanların içinde önemli oldukları hissini uyandırabilirseniz. Müşteriler
sizden daha çok alışveriş yapmaya başlar, personeliniz sizin için daha çok
çalışır, arkadaşlarınız size yardım etmek için kendi işlerini bırakır,
patronunuz size yardımcı olabilmek için daha fazlasını yapar.
Tekrar
tekrar söylüyorum başarıya ulaşmak için önemli olduğunuzu hissetmelisiniz.
Başkalarının
kendilerini önemli hissetmelerine yardımcı olmak size ödül kazandırır, çünkü bu
sayede siz de daha önemli olduğunuzu hissedersiniz. Deneyin görün.
Taktir
etmede tecrübe sahibi olun. Diğer insanların yaptıklarından dolayı onları
taktir edeceğinizi bilmelerini bir kural haline getirin. Bir kişiyi dikkate
alınmadığı hissine asla ve asla kaptırmayın. Taktir etmeyi alçak ve samimi bir
gülümsemeyle uygulayın. Bir gülümseme başkalarının onları fark ettiğini ve
onlara saygıyla yaklaştığınızı hissetmelerini sağlar.
Taktir
etmeyi, başkalarının onlara ne kadar bağımlı olduğunu bilmelerini sağlayarak
tatbik edin. Samimi bir “ Mustafa sensiz ne yapardık? ” sözü insanlara gerekli
oldukları hissini verir. Ve insanlar gereli olduklarını hissettiklerinde hem daha
çok, hem daha iyi iş yaparlar.
Dürüst,
kendinize özgü komplimanlar kullanarak insanları taktir edin. İnsanlar
komplimanlarla büyür ve gelişir. Kişi iyi iş yaptığı ve önemli birisi olduğu
konusunda emin edilmek ister. Övgüyü sadece büyük başarılar için saklamanız
gerektiğini sanmayın. İnsanları küçük şeylerle ilgili olarak da övün,
görünümleri, rutin işlerini yapma tarzları, fikirleri, yardımseverlikleri.
Onları özel olarak arayın ve ziyaret edin.
İnsanları
çok önemli kişiler, önemli kişiler, önemsiz kişiler diye sınıflandırmak için
zaman ve enerji harcamayın. İstiyorsanız ister çöpçü olsu, isterse bir şirketin
genel müdür, sizin için herkes önemlidir. Bir
insana ikinci sınıf muamelesi yapmak, size birinci sınıf sonuçlar kazandırmaz.
İnsanlara
ismiyle hitap etmede tecrübe sahibi olun. İsim doğru telaffuz edin ve doğru
yazın. Eğer bir kişinin ismini hatalı telaffuz eder veya yazarsanız, kişi onun
önemsiz birisi olduğuna inandığınızı düşünecektir.
İyi
tanımadığımız kişilerle konuşurken adının önüne sürekli, Bay, Bayan, Sayın
gibi, gerekli sıfatları koymayı unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini
önemli hissetmesinde inanılmaz yardımcı olur.
Zaferin
karşılığını almayın. Onun yerine yatırım yapın. Övgü kuvvettir. Üstlerinizden
aldığınız övgüyü elemanlarınıza dağıtın. Böyle yapar performanslarını arttırmak
üzere onları teşvik etmiş olursunuz.
Bu
gün eşimi ve ailemi mutlu etmek için ne yapabilirim? Aileniz için sürekli özel
şeyler yapın. Pahalı bir şey olması gerekmez. Önemli olan düşünüyor olmaktır.
İşin püf noktası ailenize her şeyden çok önem verdiğinizi göstermenizdir.
ÖNCE HİZMET
Benzinlikte
arabamın iç camını da sildiler çok memnun oldum. Oradaki görevliler bana
uzaktan geliyor, bir daha gelme mantığıyla yaklaşmadılar. Önce hizmet anlayışıyla
hareket ediyorlardı. Her geçişimde oradan benzin aldım.
Önce
hizmeti düşünün ve para kendiliğinden gelir. Daima “ önce hizmeti düşün ”
tutumu her durumda karşılığını öder.
Önce
hizmet verin para kendiliğinden gelir.
İnsanlara
daima beklediklerinden fazlasını verin.
Başarı
diğer insanların desteğine bağlıdır.
İnsanlara
karşı olumlu düşünün. Böyle yaptığında sizden hoşlanacak ve sizi
destekleyeceklerdir.
Başkan
Lyndon JOHNSON, başkan olmadan önce başarı için 10 maddelik bir liste
oluşturdu:
1. İsimleri unutmamayı öğren.
Bu konuda başarısızlık ilginin yeterli olmadığını gösterir.
2. Rahat bir insan ol ki
insanlar seninle birlikteyken sıkıntı duymasın.
3. Telaşsız, sakin bir insan ol
ki etrafındaki olayları sağlıklı değerlendirebilesin.
4. Bencil olma. Çevrende her
şeyi biliyorum havası uyandırma.
5. Her şeyle ilgili ol ki
insanlar seninle olmaktan bir şeyler elde etsin.
6. Kişiliğindeki derme - çatma
özellikleri bulup onlardan kurtulmaya çalış.
7. Kafandaki yanlış
anlamalardan kurtulmaya çalış, içini boşalt.
8. Bir kişinin başarısı
karşısında onu kutlama ve üzüntülü durumlarda taziyelerini bildirme
fırsatlarını hiçbir zaman kaçırma.
9. Samimi bir şekilde yapmayı
öğrenene dek insanlardan hoşlanmaya çalış.
10. İnsanlara manevi güç ver, onlar da sana içten
karşılık verir.
Arkadaşlık
kurmada ilk adımı siz atın. Liderler hep böyle yapar.
Dostluk
kurma işini karşınızdaki insana bırakırsanız fazla dostunuz olmaz.
“
Önce onlar bizi arasın ” , “ ilk adımı onlar atsın ” , “ önce o konuşsun ” ,
bunların hepsi yanlış tutumlardır.
Ortalıktaki
en önemli kişi kendini tanıtmada en aktif olan kişidir.
İlk
adımı siz atın başarılı gibi olun. İnsanlarla tanışmak için yolunuzu
değiştirin. Utangaç olmayın. Sıradışı olmaktan korkmayın. Karşınızdaki kişinin
kim olduğunu öğrenin ve sizin kim olduğunuzu öğrenmesini sağlayın.
Hiç
kimsenin mükemmel olmadığını kabul edin. Bazıları diğerlerine göre daha
mükemmeldir. Ama hiç kimse tam anlamıyla mükemmel değildir.
Karşınızdaki
kişinin farklı olma hakkının olduğunu kabul edin. Bir kişinin yaptıklarını
tasvip etmeyebilirsiniz, ama öyle yapıyor diye de sevmemezlik etmemelisiniz.
Reformcu
olmayın. Kendi fikrinizin olması bir haktır. Ama zaman zaman kendinize
saklamanız çok daha iyidir. Hayat felsefenize yaşa ve yaşat ilkesini de katın.
Bir
kişide onu sevecek, taktir edecek yönler bulun, sevmeyecek değil. Başkalının
üçüncü bir kişi hakkında önyargıya sahip olmanızı sağlamalarına izin vermeyin.
İnsanlara karşı olumlu şeyler düşünün. Böylece olumlu sonuçlar alırsınız.
En
çok konuşan kişi ile en başarılı kişinin aynı olması çok az bir ihtimaldir.
Dinlemenin
karşılığını alırsınız.
Kişi
ne kadar başarılıysa muhabbet cömertliği konusunda o denli deneyimlidir. Yani
karşısındaki kişiyi kendisi, görüşleri, başarıları, ailesi, işi, problemleri
hakkında konuşmaya teşvik eder.
Muhabbet
cömertliği 2 biçimde başarının artmasını sağlar.
1. Muhabbet cömertliği
dostluklar kazandırır.
2. Muhabbet cömertliği insanlar
hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanızı sağlar.
Sıradan
insan dünyada herşeyden çok kendisi hakkında konuşmayı tercih eder. Ona bu
şansı verdiğinizde bundan dolayı sizi çok sever. Muhabbet cömertliği arkadaş
sahibi olmanın en kolay ve en basit ve en emin yoludur.
Muhabbetlerin
çok konuşanı olmayın. Dinleyin, arkadaş edinin, öğrenin.
İşler yolunda gitmediği zaman iki şey yapın:
1. Kendinize şunu sorun: “ Bir
sonraki imkanı hak etmek için ne yapabilirim? ”
2. Cesaretinizi kırarak zaman
ve enerji kaybetmeyin. Kendinizi azarlamayın. Gelecek sefere kazanmanın planını
yapın.
Sadece
düşünmekle hiçbir şey olmaz.
John
WANNAMAKER
Şimdi
gözlüğü ile bakarsanız, bir şeyi yerine getirebilirsiniz. Ancak birgün veya bir
ara gözlüğü ile bakmak çoğunlukla başarısızlık getirir.
GİRİŞİMCİLİK
ALIŞKANLIĞINI GELİŞTİRMEK İÇİN
Sefere
çıkmayı bilin, silahınızı alın ve koşun.
Gönüllü
olun. Gönüllü olan göze çarpar. Özel ilgi görür. Hepsinden önemlisi, gönüllü
kişi özel bir yeteneği ve hırsının olduğunu gösterme imkanı elde etmiş olur.
Her ne olursa olsun özel görevler için gönüllü olun.
İşten,
çevrenizden tanıdığınız liderleri düşünün. Canlı bir kişi olma formülüne
uyuyorlar mı, yoksa bezgin kişiler mi? Önde en fazla iş yapan kişiler canlı
aktif kişilerdir. Kenarda kalan, erteleyen, pasif olan kişi liderlik yapamaz.
Ancak birşey yapan, faaliyeti düşünen kişi kendisini izleyecek birilerini
bulur.
İnsanlar
faal kişilere güven duyar. Doğal olarak ne yaptığını biliyor kabul edilir.
Şimdiye dek faal olmadığı, ne yapması gerektiği söylenene dek beklediği için
kimsenin taktir edilip övüldüğünü duymadım. Siz duydunuz mu?
Her
kötü durumdan ders alın.
Kişinin
kendini eleştirmesi yapıcı bir tutumdur. Yeteneksizliğinizden kaçmayın. Gerçek
profesyoneller gibi olun. Onlar hata ve yetersizliklerini araştırır ve
düzeltirler. Zaten bu yüzden profesyoneldirler.
Başarısız
kişi bir pot kırıp da bundan ders almayan kişidir.
Elbert
HUBBARD
HEDEF
Önemli
olan nerede olduğunuz değil nerede olmak istediğinizdir.
Dave
MAHONEY
Neden arzularımızı gerçekleştiremiyoruz?
1. Kendini küçük görmek (
Eğitimim, tecrübem yok, vb. )
2. Sosyal güvence ( Bulunduğum
yerde sosyal güvencem var. )
3. Rekabet ( Bu alan zaten çok
kalabalık. )
4. Anne ve baba baskısı
5. Ailevi sorumluluklar
LİDER GİBİ
DÜŞÜNME
Etkilemek
istediğiniz insanların anlayacağı dili konuşun. İnsanlarla ( arkadaş, müşteri,
işçi, vb. ) anlayacakları dille konuşmak, onlara yaptırmak istediğiniz şeyleri
yapmalarını sağlamanın büyülü bir yoludur.
Şu
soruyu aklınızdan çıkarmayın: Karşımdaki kişiyle yer değiştirseydim ne
düşünürdüm?
Etkilemek
istediğimiz insanların ilgilendikleri şeyleri düşünmek her durum için
kullanılabilen en mükemmel düşünce ilkesidir.
Başkalarının
anlayacağı dili konuma ilkesini kendiniz için hayata geçirin.
Karşınızdaki
insanın durumuna dikkat edin. Kendinizi onun yerine koyun. Unutmayın, ilgi
alanları gelir düzeyi, zekası, geçmişi sizinkinden çok farklı olabilir.
Şimdi
kendinize sorun: Ben onun durumunda olsaydım, buna nasıl tepki gösterirdim?
Eğer
o insanın yerinde olsaydınız sizi ne harekete geçirir ise onu yapın.
İnsan
olmak ilkesini uygulayın. İnsanları insani biçimde ele almanın yolu nedir?
Hareketleriniz ile önce karşınızdakini düşündüğünüzü göstermektir. Genel kural
olarak, bir kişiye ne kadar ilgi gösterirseniz size o kadar çok şey verir.
İnsanları
teşvik etmenin en iyi ve basit yolu taktirdir ve maliyeti yoktur.
En
büyük ve karlı yatırım kendine yatırımdır. Yani zihinsel gücünüzü arttırıcı
şeyler satın almak.
Bir
kişinin ne kadar iyi eğitim aldığı
zihninin ne denli gelişmiş olduğu ile ölçülür. Kısacası nasıl düşündüğüyle
ölçülür.
Eğitime
ve fikir ateşleyicilere yatırım yapın.
İnsanları
taktir etme deneyimi kazanın. İnsanların suyuna gidin. İnsan olun.
İlerlemeyi
düşünün, ilerlemeye inanın, ilerlemek üzere atılın.
Yaptığınız
her şeyde ilerlemeyi ve yüksek standartları düşünün.
İlerlemeye
inanın ve öne atılın, lider olacaksınız.
Kendi
kendinize akıl danışmak için zaman ayırın ve böylece düşünme gücünüzü
geliştirin.
Organize
edilmiş bir yalnızlık içinde alınan kararlar ve yapılan gözlemler doğru çıkar.
Demir Kartal filminde Albay Chappy’nin çocuğun babasını kurtarma planını teybe
kaydetmesi.
Organize
edilmiş yalnızlık, karşılığını yüzde yüz doğrularla öder.
Unutmayın,
liderlerin temel işi düşünmektir. Liderliğe hazırlanmanın en iyi yolu da
düşünmektir. Her gün düzenli olarak düşünmeye zaman ayırın ve nasıl başarılı
olacağınızı düşünün.
GELİŞME PLANI
A. ŞU ALIŞKANLIKLARDAN VAZGEÇ
1. İşleri ertelemek
2. Olumsuz lisanla konuşmak
3. Günde 1 saatten fazla Tv
izlemek
4. Dedikodu
B. ŞU ALIŞKANLIKLARI EDİN
1. Sabahları görünümün için
zaman ayırmak
2. Ertesi gün yapacaklarını bu
akşamdan planlamak
3. Her fırsatta insanları
taktir etmek
C. EVİNDE DEĞERİNİ ŞU YOLLARLA ARTTIR
1. Şimdiye kadar dikkat
etmediğin, eşinin yaptığı küçük şeyler için onu öv
2. Haftada bir gün ailen ile
özel bir şey yap
3. Günde 1 saatini kesintisiz
ailene ayır
Akıllı
kişi aklının efendisi olur, aptal ise onun uşağı.
BAŞARI YOLUNDA 70 ALTIN KURAL
RECEP Ş. APUHAN
BAŞARI YOLUNDA
ALTIN KURALLAR
1. Tırmandığınız kaya ile
kertenkele kadar bütünleşmelisiniz.
2. Hedef, titremeyen bir el
ister.
3. Engellere, ne kadar ısrarlı
olduğunuzu, ancak ne kadar fedakarlık yaptığınızı göstererek anlatabilirsiniz.
4. Fedakarlık, hedefinizle
bulunduğunuz nokta arasındaki mesafede yolunuza çıkacak her engele bedelini
ödemektir. Sizden uykusuz geceler mi istiyor? Vereceksiniz. Sizden en
sevdiklerinizi bile terk etmenizi mi istiyor? Terk edeceksin.
En
önemlisi içinizdeki tatlı dile kulaklarınızı tıkayacaksınız. İçinizdeki tatlı
dilin, gayenizin amansız düşmanı olduğunu bilmelisiniz.
3. İnsan için çalıştığından
başkası yoktur. ( Necm Suresi, 39 )
4. Bilgiyi, kaynağına bakarak
küçümsemeyin.
5. Size koltuk değnekleri
verebilirler ama yürüyecek olan yine sizsiniz.
6. Kar, dağına göre yatar.
7. “ Bütün umudum kendimde. ”
diyebiliyorsanız.
8. İnsana insan olduğu için
değer verin.
9. İşinizi en mükemmel şeklide
yapın.
10. Gerçek sakatlık, gaye yokluğu, sorumsuzluk ve
uyuşukluktur.
11. Hiç kimsenin gücü mükemmel bir işi görmemezliğe
gelmeye yetmez.
12. Marka ne kadar değer verilen bir markaysa,
parçalardaki hatalar da o kadar çok göze batar, o kadar vazgeçirici olur.
13. İki insan olmayın.
14. Güçlükleri göze alamayanların kolaylıklarla
karışlaşması mümkün değildir.
15. Doğrudur, her arayan bulamaz. Ama aramadan bulan hiç
olmamıştır.
16. Yumruğunuz demirleştikçe, eldiveninizin ipeği
kalınlaşmalıdır.
17. Her saniyeniz gayenize kilitlenmelidir.
18. Bütün bütün elde edilemeyen, bütün bütün terk
edilemez.
19. kendi dilinizi konuşan insanlardan ayrılmayınız.
İçinde
bulunacağınız toplumu, dilinizi konuşan toplumlardan seçiniz. Yada her sürprize
hazır olunuz.
1. Topluluğun eritme gücü vardır.
Topluluk
( Toplum / Kitle ) insana kolayca kendi rengini verebilir. İnsan iyi ve kötü
alışkanlıkların çoğunu topluluk içinde kazanır. Öyleyse dostlarınızı, içinde
yer alacağınız topluluğu seçmek büyük ölçüde hayatınızı seçmek manasına gelir.
Bana
arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
CERVANTES
1. Affedici olun.
1. Sözünüzün eri olun.
2. Sabır, zamanı lehimize
çevirme sanatıdır.
Eğitilmemiş her kuvvet zayıflığa dönüşür.
Sabır bir bekleme dönemi olmadığı için, sabırlı insan bir yandan neticelere
katlanırken bir yandan da yeni girişimlerini sürdürür.
1. Kararlı olmanız hedefi
yıldırır.
Kendinizi
hedefe kilitleyeceksiniz ve o kilidi açması muhtemel bütün anahtarları ortadan
kaybedeceksiniz. Kararlılık işte buna denir.
1. Korkunuz, korktuğunuza güç
verir.
Korkaklık
iyi hazırlanamamanın ürünüdür.
1. Kuvvetlerinizi iyi komuta
ediniz.
Komuta
gücü, kuvvetleri oranında iyi bir komutan olabilen herkes, büyük zaferler
kazanır. Kötü komutan mevcut kuvvetlerini de elden çıkarır.
1. Samimi pişmanlık,
gelecekteki hataları da önler.
1. Danışma, mesele üzerindeki
aydınlığın arttırılmasıdır.
Başkalarının
gayretlerini, bilgilerini, tecrübelerini, fikirlerini kendi gayret, bilgi,
tecrübe ve fikirlerimize katma faaliyeti olan danışma, yakın dostlarımızdan
biri olarak yanımızdan hiç ayrılmamalıdır.
1. Anahtar aramak yerine,
anahtar olabilmelisiniz.
1. Kendinizi ifade etmekten
kaçınmayın.
Tribündeki
seyircilerden futbol tarihine geçmiş kimse yoktur.
a.
Zamanında yapılmayan iş, yapılmamış iştir.
10. Küçük ikazların, büyük değeri vardır.
11. İnsana yaklaşmak önemlidir.
Onları
tanıma sanatını öğreniniz. Güçlerini nereden alıyorlar? Bunu anlayınız. İnsanı
doğru değerlendirmenin bir yolu da, görüşmenin doğru zaman ve zeminde
yapılmasıdır. Her insan bir limandır, usta kaptan bekler.
12. Toplumu şekillendirenler, önderlik yapanlar, güç elde edenler eylem
adamlarıdırlar.
1. İnsanlara anlayış
derecelerine göre hitap ediniz.
2. Başarı herkese
kaldırabileceği ağırlığı kaldırtmaktır.
3. Doğal olunuz.
4. Kibir emeği kirletir.
5. Küsmeyeceksiniz.
6. İstisnalara karşı istisna hareket
etmelisiniz.
7. Her zaman daha iyisini
yapmaya çalışınız.
8. Unutmak, ilmin afetidir.
9. Merhamet edin, fakat
merhamet beklemeyin.
Bana
bin söz edeceğine bir şekil göster. Bir şekil bin sözden daha iyidir.
EVET DEDİRTME SANATI
Yazar : Roger FISHER- William URY
Yayınevi : İlgi Yayıncılık
Baskı : İstanbul / 1989 / 169 shf.
ISBN : 975-399-034-0
Bilim Grubu : Başarı
Türü : Tercüme
Hitap Ettiği Okuyucu Kitlesi: Özel İlgi
Genel Değerlendirme:
Kitap,
müzakerelerde, toplantılarda, pazarlıklarda nasıl davranılması ve hangi
metodlar uygulanması gerektiğini anlatıyor. Birçok pratik uygulamalar veriyor
ve bunların tahlillerini de yapıyor.
İçindekiler
1- Durum Üzerine Çekişmeyin.
2- İnsanları Problemden Uzak Tutun.
3- Durum Üzerinde Değil Çıkarlar Üzerinde Durun.
4- Ortak Kazanç İçin Seçenekler Üretin.
5- Objektif Kriterler Kullanılmasında Israr Edin.
6- Onlar Daha Güçleyseler Ne Olur ?
7- Karşı Taraf Oyuna Katılmazsa Ne Olur ?
8- Karşı Taraf Hileye Başvurursa Ne Yaparsınız ?
ÖNSÖZ
Hoşunuza gitsin veya
gitmesin sizde bir tartışmacısınız. Tartışma hayatın bir gerçeğidir.
Tartışma, başkalarından
istediklerinizi elde etmenin temel yoludur. Her gün çeşitli konularda
tartışılmasına karşın, bunda başarılı olmak o kadar kolay değildir.
İnsanlar tartışırken iki yol
kullanırlar; yumuşak ve sert davranmak. Yumuşak davranan taraf, kişisel
zıtlaşmayı gidermek ister ve bu nedenle anlaşmaya varmak için hemen ödün verir.
Dostça bir karar verilmesine çalışır; ne var ki sonunda sömürülür, acı çeker.
Sert davranan ise tartışma ortamını bir irade yarışması olarak görür. Mutlaka
kazanmak istediği için sonunda sert bir karşılık bulur.
Tartışmanın üçüncü bir yolu
da ne yumuşak ne sert fakat hem yumuşak hem de sert tartışmadır. Harvard Tartışma Projesi diye anılan
çalışma içinde geliştirilen yöntem, pazarlıkların ilkeler üzerinde yapılmasını öngörmektedir.
Elinizdeki kitap, işte bu
ilke tartışması yöntemi hakkındadır.
1.BÖLÜM:
DURUM ÜZERİNDE ÇEKİŞMEYİN
Herhangi
bir tartışma yöntemi, üç kritere göre değerlendirilebilir: Anlaşma olabilecekse
bu akılcı bir anlaşma olmalıdır. Kullanılan yöntem verimli olmalıdır. Taraflar
arasındaki ilişkileri iyiye götürmese bile hiç değilse zedelememelidir.
Durum üzerinde çekişmek
akılcı olmayan anlaşmalar üretir.
Tartışmacılar,
durumları üzerinde çekişirken kendilerini bu durumlara bağlama eğilimi
gösterirler. Durumunuzu ne kadar ortaya koyar ve saldırılara karşı ne kadar
savunursanız o oranda kendinizi ona bağlamış olursunuz. Durumunuzu
değiştiremeyeceğinizi karşı tarafa anlatmaya çalıştıkça da bunun gerçekleşmesi
o kadar zorlaşır. Benliğiniz, içinde bulunduğu durumla özdeşleşir. Böylece
gerçekleşebilecek bir anlaşmanın ve tarafların temel çıkarlarını akılcı bir
şekilde bağdaştırabilmesi olasılığını azaltmış olursunuz.
Durumlar üzerinde çekişmek
verimsizdir.
Durum üzerinde tartışmak,
uzlaşmanın gecikmesine veya sonuçsuz kalmasına sebebiyet verebilir. Ayrıca
mevcut ilişkileri de tehlikeye sokar. Tartışan herkes yapacağı ve yapmayacağı
konularda ısrar eder. Ortak bir çözüm bulma telaşı bir savaş halini alır. Hiddet
ve küskünlüğün sonunda genellikle bir tarafın haklı görüşleri dikkate
alınmadan, diğer tarafın kesin isteklerine boyun eğdiği görülür.
Taraflar ikiden fazlaysa durum çekişmesi daha da zorlaşır.
Bir toplantıda ne kadar çok
insan bulunursa, durum tartışmasına gömülme eğilimi o kadar artar. Birleşmiş
milletler toplantısında olduğu gibi, şöyle bir 150 ülke tartışmada yer almışsa,
durum üzerinde pazarlığın sonuç vermesi hemen hemen olanaksızdır.
Nazik olmak çözüm yolu değildir.
Sert tartışmayı tasvip
etmeyenler daha nazik bir tartışma yolu izleyerek olabilecek zararları önlemeyi
umarlar. Karşı tarafı dost gibi görüp bir anlaşmaya varma gereğini duyarlar.
Önerilerde bulunmak ve ödün vermek, karşı tarafa güvenmek, dostça davranmak ve
yüzleşmeyi önlemek için gerektiğinde geri çekilmek, yumuşak bir tartışma
oyununun standart hamleleridir. Bu tartışma sizi sert oyun oymayan birine karşı
tehlikeli duruma düşürür. Belki her şeyinizi kaybedersiniz.
Sert ve yumuşak tartışmalar
arasında bir seçim yapmak hoşunuza gitmiyorsa sadece amaca yönelik bir tartışma
yapabilirsiniz. Bu tip tartışma bilinçli bir kararla ortaya çıkmadığından,
genellikle gözden kaçar.
Yumuşak durum tartışması mı
yoksa sert olanı mı kullanmalı, sorusuna verilecek
yanıt,"Hiçbiri"dir. Dostça ve uygun yoldan, akılcı sonuçlar ortaya
koymak için planlanmış yeni bir tartışma yöntemi ilke anlaşması ya da değerler
üzerinde pazarlıktır. Bu yöntem dört temel noktaya ayrılabilir.
Bu dört nokta, hemen her
koşulda kullanılabilecek dürüst bir tartışma yöntemini özetlemektedir.
İnsanlar: İnsanları
problemden uzak tutun.
Çıkarlar: Fikirlerinizi
durumlar üzerinde değil, çıkarlar üzerinde toplayın
Seçimler: Bir karara
varmadan önce ortak çıkarlar için seçenekler üretin.
Kriterler: Sonucun objektif
kriterlere dayandırılmasında ısrar edin.
Birinci nokta, insanların
bilgisayar olmadıkları gerçeğini anlatır. Bizler heyecanlı yaratıklarız.
Heyecanlar, problemin objektif değerleri ile tipik bir karmaşıklığa uğrarlar. O
halde insanları problemden ayrı tutun.
İkinci nokta, durumlar
üzerinde tartışmak, gerçekte ne istediğinizi gölgeler. Durumlar arasında
fedakarlığın bir anlaşma temin etmesi olasılığı yoktur.
O halde, fikrinizi durumlar üzerinde değil çıkarlar
üzerinde toplayın.
Üçüncü nokta, baskı
altındayken sorunun çözümlenmesindeki güçlüğü yansıtmaktadır. Bir muhalefet
karşısındayken karar vermeye çalışmak görüşünüzü daraltabilir. O halde, bir karara varmadan önce, ortak çıkarlar
için seçenekler üretin.
Dördüncü nokta, piyasa
değerleri, uzmanların taktirleri, yasaların gerekleri, sonucu belirleyici
objektif kriterlerdir. Taraflar bu kriterler üzerinde anlaşırlarsa makul bir
çözümde birleşirler. O halde, sonucun
objektif kriterlere dayandırılmasında ısrar edin.
Tartışmayı planlamaya
başladığınız andan bir anlaşmaya varıldığı veya işi koparmaya karar verdiğiniz
ana kadar geçen zaman üç devreye ayrılabilir: Analiz, planlama, tartışma.
Analiz
devresinde sadece durumu teşhise çalışırsınız; bilgi toplarsınız, organize
edersiniz ve düşünürsünüz.
Planlama devresinde aynı dört öğeyle ikinci kez ilgilenecek yeni fikirler
geliştirir, ne yapacağınıza karar verirsiniz.
Tartışma devresinde yine aynı yöntem kullanılarak objektif standartlara dayalı
bir anlaşma yolunu araştırırsınız.
2.BÖLÜM:
İNSANLARI PROBLEMDEN AYRI TUTUN
Tartışmanın en basit şeklinden,
en karmaşık uluslararası boyutlarına kadar kolayca unutulan temel gerçeği
sizin, karşı tarafın temsilcileriyle değil insanlarla tartışmakta olmanızdır.
Tartışmanın bu insancıl tarafı ya sonuca yardımcı olur ya da talihsizlik
getirir. İnsanlar kızarlar, üzülürler, korkarlar, düşmanca hisler edinirler,
kırılır ve gücenirler. Kolayca tehdit edilebilir benlikleri vardır. Dünyayı
kendi açılarından görürler ve zaman zaman kendi görüşlerini gerçeklere
karıştırırlar. Bir tartışmanın hazırlık devresinden sürdürülmesine kadar, her
an, kendinize şu soruyu sormalısınız: "İnsan
problemine yeteri kadar dikkat ediyor muyum ?".
Her tartışmacının iki ilgisi vardır:madde üzerine ve çıkarlar üzerine.
Örneğin bir satıcı, bir
yandan satışından kar etmeyi düşünürken diğer yandan da devamlı bir müşteri
kazanmak ister.
İlişki, problemle bozulma eğilimi gösterir. Tartışmanın en kritik
yanı, taraflar arasındaki ilişkinin madde üzerindeki tartışmalarla
bozulabilmesidir. Bir madde üzerinde insanların öfkeli davranması veya benliklerini
işin içine karıştırmaları sonucu etkiler.
Durum üzerine pazarlık, madde ile ilişkinin çatışmasına yol açar ve bir tartışmacının hem
madde hem de iyi ilişkiler bakımından birini diğeri ile değiştirmek suretiyle
etkiler.
Tartışma esnasında karşınızdaki
insanların problemini işlemek ve iyi bir iş ilişkisini korumak amaçları
çelişkiye düşürmez. Bu problemleri bazı ayrıcalıklara dayanarak çözmeye
çalışmayın.
Duygusal problemlerle
uğraşırken duygusal teknikler kullanın. Heyecan yükseldiği anlarda, ilgili
herkesin sükunet bulması için çareler düşünün, iletişimi geliştirmeye çalışın.
Problemi çözmek için üç temel alanın koşullarına göre düşünmeniz yararlı olur. Sezgi, heyecan ve iletişim. İnsan
problemleri bu üç sepetten birine düşer. Bu sizin için de geçerlidir.
Sezgi
Karşı tarafın düşündüklerini
anlamak, sizin probleminizi hemen çözmeye yetmez. Problem onların
düşündükleridir. Fikir ayrılıklarının el alınışında doğruluk, tezlerin sadece
biri olabilir; belki iyi bir tez belki değil. Farklılık vardır, çünkü farklılık
onların düşündüklerindedir. Korkular, yanlış olsa bile, gerçek korkulardır ve
ele alınması gerekir. Umutlar, gerçekçi olmasalar bile, bir savaşa yol
açabilirler. Olaylar, yerleşmiş olsalar bile, problemin çözülmesi için etkili
olmayabilirler. Objektif geçeği araştırmak yararlı olduğu kadar, sonunda her
iki tarafın görüşüne göre tartışılacak gerçek problemi oluşturur ve bir çözüm
sağlar.
Kendinizi onların yerine koyun. Çok zor olsa bile, durumu karşı tarafın gördüğü
açıdan görebilmek, sahip olunabilecek en önemli beceridir. Bunu yaparken
tarafsız kalmaya özen göstermeniz gerekir. Karşınızdakilerin görüşlerini
anlamak onlarla aynı fikirde olmak anlamına gelmez. Çelişki alanını
daraltmanıza, aynı zamanda kendi çıkarlarınızı geliştirmenize yardım eder.
Korkularınızla onların amaçlarını kolaylaştırmayın. İnsanlar bazı şeylerden
korkmakla, karşı tarafın yapmak istediğini peşinen kabul eder.
Kendi probleminiz için onları suçlamayın. Problem hakkında
konuşurken, kusurları, konuşmakta olduğunuz kişiden uzak tutun.
Görüşlerinizi karşılaştırın. Farklı görüşleri işlemenin bir yolu, onları açığa
çıkarmak ve karşı tarafla tartışmaktır.
Diğerlerinin düşüncelerine aykırı davranabilmek için fırsat kollayın. İşleme katıldıklarından eminseniz, sonuçtan karşı tarafa bir pay verin.
Bir anlaşmanın kararları lehte görünse bile, karşı taraf, taslak hazırlanmasına
katılmadığı için, kuşku duyarak anlaşmayı reddedebilir.
Önerilerinizi değerlerine uygun olarak yapın. Davadaki taraflardan
birine "sen kazandın " diğerine "sen kaybettin " demek
yerine, kararın ilkelere, yasalara, geleneklere uygunluğunu anlatmak gerekir.
Heyecan
Sert bir tartışmada, bir
tarafın heyecanı diğer tarafa da geçer. Korku, öfkeyi doğurur; öfke de korkuyu.
Heyecan bir tartışmayı çok çabuk çıkmaza sokar veya büsbütün koparır.
Önce kendinizin ve
karşınızdakilerin heyecanını tanıyın ve anlayın. Neler hissettiğinizi not edin.
Sonra kendinizi nasıl hissetmek istediğinizi yazın: Emin, rahat. Aynı şeyi
karşınızdakiler için de yapın. Neyin heyecan yaptığını kendinize sorun.
Heyecanları gizlemeyin ve
onları haklı görün. Açıklanmış heyecanın verdiği ağırlıktan kurtulan insanlar,
probleme daha istekle sarılacaktır.
Karşı tarafın rahatlamasına
fırsat verin. Dertlerini başkalarına anlatanlar duygusal bir rahatlık duyarlar.
böylece patlayıcı maddeyi kontrol altına almış ve konuşmacıya söyleyeceği her
şeyi söylemesi için cesaret vermiş olursunuz.
Heyecanlı patlamalara tepki
göstermeyin.
Sembolik hareketler
kullanın. Mesela, özür dilemek yapabileceğiniz en değerli ve en ödüllendirici
yatırımdır.
İletişim
İletişim olmadan tartışma
olmaz. Tartışma, bir karara ulaşmak için yapılan bir iletişim şeklidir.
İletişimde üç büyük problem
vardır. Önce, tartışmacılar birbiriyle
konuşmuyor olabilirler. Gruplar arasındaki etkili iletişim, herkesin
diğerinin gönlünü almaya çalışmasıyla mümkün olur.
Siz, doğrudan doğruya ve açıkça kendileriyle konuşurken, onlar sizi
duymayabilirler. Aynı şekilde siz, karşı tarafın söylediklerini duymuyorsanız, iletişim
kurulmuş sayılamaz.
İletişimin üçüncü problemi
anlaşmazlıktır. Birinin söylediklerini
diğeri ters yorumlayabilir.
İletişimin bu üç problemi
için ne yapılabilir ?
Dikkatle dinleyin ve söylenenleri kabul edin. Dinlemek, karşı tarafın
düşüncelerini anlamanızı, heyecanlarını hissetmenizi ve onların söylemeye
çalıştıklarını duymanızı sağlar. Dikkatle dinler ve zaman zaman konuşmacının
sözünü kesip,"Söylediklerinizi doğru anladım mı, yani….."şeklinde
konuşursanız karşı taraf, zaman öldürmediğini, laf olsun diye konuşmadığını
anlayacaktır. Bu şekilde onların tezini kendilerinden daha iyi açabilir ve
çürütülecek noktaları bulabilirseniz, yapıcı bir diyalog başlatma şansınız
artar ve kendilerini anlamadığınızı sanmaları olasılığını ortadan kaldırmış
olursunuz.
Anlaşılacak şekilde konuşun.
Karşı tarafla konuşun. Üçüncü kişilerin hükmedici ve kışkırtıcı etkilerini
azaltmak için, karşı tarafla özel ve gizli iletişim kurmak yararlı olur. Önemli
kararlar odada iki kişiden fazlası bulunmadığı zamanlarda alınır.
Karşı taraf hakkında değil
kendi hakkınızda konuşun. "Sözünüzü tutmadınız !" yarine
"Kendimi kandırılmış hissediyorum" gibi.
Bir amaçla konuşun. Bazen
problem çok fazla iletişimdir. Bir açıklamada bulunmadan önce, ne konuşmak ve
neyi öğrenmek istediğinizi, ayrıca bu bilgilerin neye hizmet edeceğini bilin.
Olmadan önlemek en iyisidir.
İnsan problemi, problem
doğmadan önce ele alınmalıdır.
Karşı tarafla işe yarayacak ilişki kurun. Karşı tarafı şahsen
tanımak size gerçekten yardımcı olur.
İnsanları değil problemleri göğüsleyin.
Tarafların kendilerini düşünmeleri
için daha etkin bir yol, birbirlerini, avantajlı olabilecek uygun anlaşma
yollarını, yan yana ve ısrarla araştıran ortaklar gibi düşünmeleridir.
Rakiplerinizle masanın aynı tarafına oturmanız faydalı olur.
3. BÖLÜM:
DURUMLAR ÜZERİNDE DEĞİL
ÇIKARLAR ÜZERİNDE
DURUN
Bir kütüphanede tartışan iki
kişiyi düşünün. Biri pencerenin kapanmasını diğeri açık
kalmasını istiyor.
Pencerenin ne kadar açık kalacağı üzerinde çekişiyorlar. Biraz aralık mı ?
Yarıya kadar mı, yoksa daha az mı açık ? Hiç bir çözüm ikisini birden tatmin
etmiyor.
Kütüphaneci odaya giriyor.
Birine pencereyi neden açmak istediğini soruyor "Temiz hava almak
için" cevabını alıyor. Ötekine niçin kapatmak istediğini sorunca
"Esintiye engel olmak için "cevabını alıyor. Biraz düşündükten sonra,
kütüphaneci gidip yandaki odanın penceresini açarak esintisiz temiz hava
girmesini sağlıyor.
Akılcı bir çözüm için durumları değil çıkarları bağdaştırın.
Bu hikaye pek çok tartışma
için tipik bir örnektir. Durumlar ile çıkarlar arasındaki bu fark, can alıcı
noktayı oluşturmaktadır.
Çıkarlar problemi tanımlar.
Durumlar çelişiyor gibi görünse de bunlar arasında ödün istemek yerine
ardındaki çıkarların bağdaştırılması daha çok işe yarar.
Zıt durumların arkasında
paylaşılabilen ve uyulabilen çıkarlar bulunduğu gibi çelişenler de bulunur.
Çıkarları nasıl teşhis edersiniz ?
Karşı tarafın çıkarlarını
saptamak en azından kendilerinizinkileri anlamak kadar önemlidir.
"Niye ?" diye
sorun. Bir temel yöntem, kendinizi onların yerine koymaktır. Onların takındığı
her tavrı inceleyin ve kendi kendinize "Niye ?"diye sorun.
Çıkarların meydana
çıkarılmasının bir diğer yolu da "Neden olmasın ?" diye sormaktır.
Her grubun birden fazla çıkarı bulunacağını anlayın. Tartışmacının çıkarlarını
anlamak, dikkate alınması gereken çeşitli ve farklı çıkarları anlamak demektir.
En güçlü çıkarlar temel
beşeri ihtiyaçlardır. Temel beşeri ihtiyaçlar şunları kapsar:
1. ·� Güvence
2. ·� Ekonomik varlık
3. ·� Ait olma duygusu
4. ·� Saygı
5. ·� Kendi yaşamını kontrol
Bir liste yapın. Her iki tarafın
çıkarlarını düzenleyebilmek için, bunları aklınıza geldikçe bir kağıda yazmak
yararlı olur.
Çıkarlar hakkında konuşmak
Tartışmaktan amaç
çıkarlarınızı korumaktır. Karşınızdakilerin sizin çıkarlarınızı dikkate
almasını istiyorsanız, çıkarlarınızın neler olduğunu onlara anlatın.
Çıkarlarınızı canlı tutun.
Şiddetli bir ülserle doktora gittiğinizde, durumunuzu hafif bir mide ağrısı
gibi anlatırsanız sonuçtan çok umutlu olmamalısınız.
Onların çıkarlarını
problemin bir parçası olarak görün. Böylece ortak çıkarlar daha çabuk
gerçekleşir.
Dikkatle dinlenmek
istiyorsanız problemi cevaptan önce okuyun.
Geriye değil ileriye bakın.
Nereden geldiğiniz hakkında konuşmak yerine, hangi noktaya varmak istediğiniz
hakkında konuşursanız çıkarlarınızı daha iyi kollamış olursunuz.
Kararlı fakat esnek olun.
Bir tartışmada hem nereye gittiğinizi bilmeli, hem de yeni fikirlere açık
olmalısınız.
Problemler üzerinde sert
insanlar üzerinde yumuşak olun. Tartışmalarda daima işe yarayan şu kuralı
unutmayın: İnsanlara destek olurken, öte yandan tüm gücünüzle problemi
vurgulayın. Destek olmakla saldırının bu şekilde birleşmesi bağdaşmaz gibi
görünür, ama psikolojik bakımdan böyledir. Bağdaşmazlık onun işlemesine yardım
eder. Psikolojinin bu kuralı, insanların bağdaşmazlıktan hoşlanmadıklarını ve
onu gidermek istediklerini savunur.
Onların çıkarlarını dikkate
almaz ve önerilerine açık olmazsanız, diğer tarafın sizi dinlemesini ve
önerdiğiniz seçimler üzerinde tartışmasını bekleyemezsiniz. Başarılı bir
tartışma kararlı ve açık sözlü olmayı gerektirir.
4.BÖLÜM: ORTAK KAZANÇ
İÇİN ORTAK SEÇENEKLER ÜRETİN
Çoğu kez anlaşmacılar bir
anlaşmaya varabilecekken onu kaybederler, yahut vardıkları anlaşma iki taraf
içinde daha iyi olabilecekken bu gerçekleşmez. Pek çok anlaşma, bir taraf
portakalın içini diğer taraf kabuğunu alacağı yerde, iki tarafın yarımşar
portakal almasıyla sonuçlanır.
TEŞHİS
Birçok tartışmada
seçeneklerin kullanılmasına dört büyük engel vardır: (1) Erken yargı, (2) tek
çözümün peşinde koşmak, (3)belirli bir ödülü kabullenmek, (4) " bu
problemi çözmek onların problemi " diye düşünmek. Bu zorlukları yenmek
için onları anlamak gerekir.
Problemler karşısında bir
şey söylemeden önce iki kez düşünmek gerekir. Tek çözümün peşinde koşmak yeni
düşüncelerin ortaya çıkmasını engeller. Dar görüşlü bencillik, tartışmacıyı
tarafsız olmayan durumlara, tarafsız olmayan yargılara ve tek yanlı çözümlere
yöneltir.
TAVSİYELER
Üretken seçenekler bulmak
için: (1) Seçenek üretme işini onların yargılarından ayırın, (2) tek çözümün
peşinde koşmak yerine masa üzerindeki seçenekleri çoğaltın, (3) ortak çıkarlar
araştırın, ve (4) onların karar vermesini kolaylaştıracak yollar bulun.
Seçenek üretmek için beyin fırtınası * oturumu yapılmalıdır.
Bunu yaparken aşağıdaki noktaları göz önünde tutmanız yararlı olur:
Görüşmeden önce:
1.Amacınızı iyi belirleyin.
2.Birkaç atılımcı seçin.
3.Çevreyi değiştirin.
4.Resmiyetten uzak bir ortam
oluşturun.
5.Toplantıya bir başkan
seçin.
Görüşme sırasında:
1.Katılanları problemin
karşısında yan yana oturtun. Fiziksel davranışların psikolojik etkileri
güçlüdür.
2.Eleştiri yasağı da dahil
olmak üzere, bu toplantının temel kurallarını açıklayın. Ne şekilde olursa
olsun, olumsuz eleştirileri "kural dışı " ilan edin.
3.Probleme her açıdan
inandırıcı yaklaşan fikirlerin listesini yapın.
4.Fikirleri tam haliyle
yazın.
Görüşmeden sonra:
1.En umut verici fikirleri
bir yıldızla işaretleyin.
2.Bu fikirleri geliştirme
yolları bulun.
3.Fikirleri değerlendirmek
ve bir karar vermek için bir zaman belirleyin.
Beyin fırtınasını zor olsa
da karşı tarafla yapmakta fayda vardır.
Seçeneklerinizi genişletin
Katılanların en iyi
niyetlileri bile, görüşmelerde kendilerinin en iyi tek çözümü aradıkları
kanısına göre hareket ederler. Bu da düşünceye sınırlama getirir. Fikirler
özgür kalınca, daha sağlıklı düşünme ve yapıcı sonuçlar ortaya çıkarma ihtiyacı
duyarsınız.
Özelden genele giderek
seçenekleri çoğaltın. Seçenek bulma işi dört tip düşünceyi kapsar: Biri belli bir problemi düşünmektir, ikinci
tip açıklamalı analizdir, üçüncü tip ne yapılması gerektiğini düşünmektir,
dördüncü tip de eylem için belirli ve
uygun öneriler getirmektir.
Seçenek oluşturmada dört
temel adım vardır:
1.Adım: Problemi tanımak
2.Adım: Analiz etmek (
Teşhis, belirtiler, eksikler, engeller)
3.Adım: Yaklaşım ( Strateji,
çareler, fikirler)
4.Adım:Hareket (yapılması
gerekenler)
Çok sayıda seçenek üretmenin
bir yolu da olaya çeşitli uzmanların gözleriyle bakmaktır.
Düşündüğünüz anlaşma modeli
gerçekleşmediği takdirde değişik ağırlıklı anlaşma modelleri oluşturun veya öne
sürülmüş bir anlaşmanın kapsamını değiştirin.
Ortak kazancı araştırın
Ortak çıkarları tanımlayın.
Kuramsal olarak, ortak çıkarların anlaşmaya varılmasını kolaylaştırdığı
açıktır. Farklı çıkarlar hususunda da portakal örneğini hatırlayın.
Çıkarları birleştirmenin bir
yolu karşınızdakine tercihlerini sormaktır. Çıkarlardaki öncelikte, inançta,
tahminde ve riske karşı tutumlardaki farklılıklar, çıkarların birleşmesine
olanak verir. Bir tartışmacının parolası "Yaşasın farklılık
"olmalıdır.
Karşınızdakilerin karar vermesini kolaylaştırın
Sizin için bir tartışmada
başarı, karşı tarafın sizin hoşunuza gidecek bir karar almasıdır.
Kimi etkilemek istiyorsanız
kendinizi onun yerine koyun. Uygun kararın seçilmesinde bol seçenekle
kolaylaştırmanın yollarını arayın.
5.BÖLÜM:
OBJEKTİF KRİTERLER KULLANILMASINDA ISRAR EDİN
Farklılıkları arzuya göre
uzlaştırmanın ciddi bedeli vardır. Eğer kendi talebinizi karşı tarafa rakip
olarak sürerseniz bir uzlaşmaya varamazsınız. Ya siz geri çekilirsiniz ya da
onlar. Çıkarlardaki farklılıkları arzuya göre uzlaştırmaya çalışmanın bedeli bu
kadar yüksekse, çözümü arzulardan tamamen uzak yerlerde aramak gerekir - yani
objektif kriterlerde…
Objektif kriter kullanma korkusu
Bir tartışmada dikkatinizi
tarafların hamlelerine değil problemin değerleri üzerinde toplayın. Akılcı
fikirlere açık, tehditlere kapalı olun.
İlkeler üzerinde tartışmak
akılcı anlaşmalar sağlar. Birden fazla gurubun bulunduğu tartışmalarda,
objektif kriterler, ortak bir paydada anlaşmayı sağlar ve bu şekilde zaman
israfı önlenmiş olur.
Objektif kriterlerin geliştirilmesi
İlkeler üzerindeki bir
tartışmanın sürdürülmesinde iki soru akla gelir: Objektif kriterler nasıl
geliştirilir ve tartışma sonunda nasıl kullanılır.
Hangi tartışma yöntemi
kullanırsanız kullanın, önceden hazırlanmakla iyi edersiniz. Önceden seçenekli
standartlar geliştirin ve onları kendi davanızda nasıl kullanacağınızı
tasarlayın.
Adil standartlar kullanın. Bir sınır tartışmasında bir nehrin sınır kabul
edilmesi, nehir kenarından 10
metre uzaktaki hayali bir çizgiyi kabul etmekten daha
sağlıklıdır.
Adil işlemler kullanın. Bir problem için adil standartlar ya da karmaşık
çıkarları çözümlemek için adil işlemler kullana bilirsiniz. Bir pastayı iki
çocuk arasında paylaştırmak için eskiden beri uygulanan usulü bir düşünün: Biri
pastayı keser, öteki alacağı parçayı seçer. İkisi de bölüşmenin adil
olmadığından bahsedemez. "Biri keser diğeri seçer "işlemini
beğenmeyen guruplar için "hakemlik " en son çaredir fakat bunun da
sakıncaları vardır.
Objektif kriterlerle tartışma
Objektif kriterlerle
tartışmada hatırlanacak üç temel nokta vardır:
1.Her konuyu, objektif
kriterler için yapılan birer ortak araştırma olarak niteleyin
2.Hangi standartların uygun
olacağı ve nasıl uygulanacağı konusunda tartışmalara açık olun.
3.Baskı karşısında eğilmeyin,
sadece ilkeler karşısında evet.
Sözün kısası, dikkatinizi
objektif kriterler üzerinde toplayın ama esnek olun.
6. BÖLÜM: ONLAR DAHA
GÜÇLÜYSELER NE OLUR ?
(Anlaşma için en iyi seçeneği geliştirin)
Karşı taraf daha güçlü bir
pazarlık durumuna sahipse çıkarlardan, seçeneklerden ve standartlardan
konuşmanın ne yararı olabilir ? Karşı taraf daha zenginse, daha iyi tanıdıkları
varsa, yahut daha geniş bir uzman kadrosu ya da güçlü silahları varsa ne
yaparsınız ?
Yapabileceğiniz iki şey
vardır. Birincisi, sizi, reddetmeniz
gereken bir anlaşmayı kabul etmekten korumak; ikincisi, çıkarlarınızı tatmin edecek bir sözleşme
için bütün varlığınızı kullanmanıza yardım etmek.
Kendinizi korumak
Tartışmacılar kendilerini
korumak için genellikle kabul edilebilecek en kötü sonucu, yani bir taban çizgisini belirlemeye çalışırlar.
Bir şey alıyorsanız taban çizginiz ödeyebileceğiniz en yüksek fiyattır. Eğer
bir şey satıyorsanız taban çizginiz kabul edeceğiniz en düşük fiyattır. Fakat
taban çizgisi, hayal gücünü engeller. Kötü bir anlaşma yapmaktan sizi korurken,
öte yandan kabul edilmesi akıllılık olabilecek bir anlaşmadan alıkoyar.
Bunun gibi durumlarda
kalmamak için çare en iyi seçeneği bilmektir. En iyi seçeneği bilmemenin hasıl
ettiği güvensizlik tartışmayı sonuca götürmez. Anlaşmaya varamadığınız takdirde
ne yapacağınızı dikkatle düşünmemişseniz, gözleriniz kapalı tartışıyorsunuz
demektir.
Tüm varlığınızı kullanmanıza yardım etmek
İki tarafın nisbi tartışma
güçleri, esas olarak uzlaşmama seçeneğinin onlara ne kadar çekici geldiğine
bağlıdır. İstasyonda sevdiği bir vazoyu, fakir bir satıcıdan almaya çalışan bir
zengin misali; satıcı vazonun satılacağından emin çünkü başka turiste satabilir
fakat zengin vazoyu kaçıracağından endişeli çünkü başka nereden alabileceğini bilmiyor.
Anlaşma sağlanamazsa ne
yapacağınızı araştırmanız büyük ölçüde sizi güçlendirir. Cezip seçenekler siz
bir köşede beklerken gelmez. Sizin onu araştırmanız gerekir. En iyi tartışma
seçeneğinin ortaya çıkarılması üç farklı işlemi gerektirir: (1) Bir anlaşmaya
varılmaması halinde, yapabileceklerinizin bir listesini hazırlayın, (2) Ümit
veren fikirleri ayırın, (3) En iyileri gibi görünen seçeneği deneme anlamında
seçin.
Bir tartışmada karşı tarafın
en iyi seçeneğini de düşünmelisiniz.
Diğer taraf güçlü ise…
İyi bir seçeneğe sahip olup,
en iyi çözümü bulmak için, bilgi, para, insan gücü, ilişkiler ve zeka gibi
neyiniz varsa kullanın. Bir tartışmadan ne kadar rahat ayrılırsanız sonucu
etkileme gücünüz o kadar çok ulur.
7. BÖLÜM: KARŞI TARAF
OYUNA KATIMAZSA NE OLUR ?
( Tartışma tekvandosunu kullanın)
Siz iki tarafın da kazancını
azamiye yükseltecek bir anlaşma geliştirmek için çare ararken, onlar yalnız
kendi kazançlarını azamiye yükseltmek için sizin önerilerinize saldırabilirler.
Siz değerler üzerinde probleme saldırırken, onlar size saldırabilirler. Bu
durumda üç yaklaşım vardır. Birincisi sizin yapabileceklerinizdir. Siz
düşüncelerinizi durum yerine değerler üzerinde toplayabilirsiniz. Şimdiye kadar
bu konu üzerinde durduk. Eğer bu işe yaramazsa onların dikkatini değerlere
çevirerek durum pazarlığına karşı koyarsınız. Biz buna tartışma tekvandosu
diyoruz. Üçüncü yaklaşım, daha önce çıkarlar, seçenekler ve kriterler
üzerinde tartışmak için eğitilmiş bir üçüncü gurubu işin içine katın. Böyle bir
girişimde bu gurubun kullanacağı en etkin araç "tek taslak üzerinde tartışma işlemidir."
Tartışma tekvandosu
Karşı gurup size baskı
yaparsa siz de onlara baskı yapmaya çalışırsanız tartışmayı durum pazarlığına
çevirmiş olursunuz. Karşı taraf size saldırıyorsa karşı koymayın. Onlar durumları ileri sürerken siz reddetmeyin.
Sizin fikirlerinize saldırıya geçerlerse savunmaya kalkmayın. Size
saldırırlarsa da karşı saldırıya geçmeyin. Tepki göstermekten vazgeçin. Karşı
saldırıda bulunmak yerine onların saldırısına yön değiştirip problem üzerine
yöneltmeye bakın, onları ortak çıkarları araştırmaya ortak kazançlar için
seçenekler ve tarafsız standartlar bulmaya yönlendirin.
Karşı tarafın saldırısı
tipik olarak üç manevradan oluşur: Durum
üzerinde şiddetle ısrar etmek, fikirlerinize saldırmak, size saldırmak.
Karşı taraf durumunu ortaya
koyduğu zaman ne reddedin ne de kabul edin. Onu olası bir seçenek görün. Onun arkasındaki çıkarlara bakın, yansıttığı
ilkeleri araştırın ve onu geliştirme yolları düşünün.
Fikirlerinizi savunmayın; eleştiri ve tavsiyelere açık olun. Karşı tarafın
eleştirilerine karşı koymak yerine, kendi fikrinizde neyin yanlış olduğunu
kendilerine sorun.
Size yapılan bir saldırıya probleme yapılan bir saldırı havası verin. Saldırı esnasında arkanıza
yaslanın ve rahat davranın.
Açıklama yapmak yerine soru sorun ve duraklayın. Sükut sizin en güçlü
silahınızdır. Karşı taraf makul olmayan bir öneride bulunursa yerinizde öylece
oturun ve hiç bir şey söylemeyin.
Karşı tarafın oyuna sokulması
Karşı tarafı oyuna sokmak
için "Yanılıyorsam lütfen düzeltin","Bizim için yaptıklarınızı
takdir ediyoruz","İddialarımın doğru olup olmadığını anlamak için
size birkaç soru sorabilirmiyim?","Acaba söylediklerinizi anlıyor
muyum?" gibi cümleler kullanabilirsiniz.
8.BÖLÜM:
KARŞI TARAF HİLEYE BAŞVURURSA NE YAPARSINIZ ?
(En katı tartışmacının ehlileştirilmesi )
Sizden yararlanmak ve sizi
kullanmak için insanların kullanacakları pek çok taktik ve hile vardır. Yalan
ve psikolojik baskılardan başlayıp çeşitli baskı tekniklerine kadar giden bu
yöntemler, yasaya aykırılık, ahlak dışı davranmak gibi hoş olmayan şeyler dahi
olabilir. Bu tip taktiklere hileli pazarlık denir. İnsanlar bunlara iki tip
karşılık verir. Birincisi, birlikte bindiğiniz botu sallamak hoş olmaz
düşüncesiyle karşılık vermeden ortamı yumuşatmak. İkincisi de aynı şekilde
karşılık vermektir. Bunlara karşı koymak için, tartışmanın şekli hakkında ilke
tartışmasına girmek gerekir.
Oyunun kurallarını nasıl tartışırsınız ?
Diğer tarafın hileli bir
taktik kullandığı bir olayda, tartışma oyununun kurallarını görüşmenin üç
aşaması vardır. Taktiği teşhis edin,
konuyu açıkça ortaya koyun ve taktiğin meşruluk ve arzu edilme durumuna bakın
ve tartışın.
Size meşru olmayan bir
taktik kullanıyor diye insanların
kişiliklerine saldırmayın. Dikkatinizi
durumlar üzerinde değil çıkarlar üzerinde toplayın. Ortak çıkarlar için
seçenekler bulun. Objektif kriterler kullanmakta ısrar edin.
Kasti aldatma
Tartışma hilelerinin belki
de en yaygın şekli gerçeklerin, yetkilerin yahut niyetlerin yanlış tanıtılmasıdır.
Hileli tartışmaların en eski
şekli bile bile yanlış açıklamalarda bulunmaktır. Gerçeklerin araştırılması
bunun ilacıdır.
Karşı taraftakiler, hiç de
öyle olmadığı halde kendilerini tam yetkili olarak tanıtabilirler. Bu taktik
onlara ikinci bir şans verme özelliği taşır. Bir alışverişe girmeden önce karşı
tarafın yetki sınırlarını öğrenin.
Karşı tarafın anlaşmaya
uymama olasılığının sezildiği hallerde, anlaşmaya bu durumu engelleyici
ilaveler yapmak mümkündür.
Gerçeğin bir bölümünü
söylemek aldatmak demek değildir.
Psikolojik savaş
Bu tür taktikler sizi
rahatsız etmek için kullanılır. Öyle ki, siz bilinçaltınızda, tartışmayı bir an
önce bitirip gitme arzusu duyarsınız.
Tartışmanın yapılacağı
çevrenin seçimini onlara bırakırsanız onları rahatlatmış ve yumuşatmış
olursunuz. Çevrenin fiziksel durumunu sevmezseniz bunu hemen bildirin. Bu
sayede gerilimi düşük tutmuş olursunuz.
Karşı taraf sizi sözlü ve
sözsüz rahatsız edebilir. Bu durumda rakibinizin gözlerine bakın. Bakışlarını
sizden kaçırmaya çalışacaktır.
Kandırma amaçlı psikolojik
savaşın bir başka şekli de, iyi adam-kötü adam oyunudur. Tartışmada bulunan
karşı taraf kendi arasında kavga sahneler ve sizin müdahalenizi beklerler.
Bir tartışmada kullanılan en
kötü taktiklerden biri de tehditlerdir. Siz tehdit ederken inandırıcı olun,
karşı tarafın tehditlerini ise önemsemeyin. Her an ilkeli davranın.
Durum üzerinde baskı taktiği
Bu tip pazarlık taktiği tek
bir tarafın ödün vermesi için kullanılır. Bunlar: Tartışmayı reddetmek yani
görüşmeyi kesip başka bir zamana havale etmek, görüşmeye aşırı taleplerle
başlamak, talepleri devamlı yükselterek bir dizi tavizler istemek, kilitleme
taktiğini kullanıp tek şart öne sürmek ve görüşmeleri kesmekle tehdit etmek,
katı yürekli görünmek, anlaşmayı geciktirmek, ister al ister alma taktikleri
bunlardan bazılarıdır.
Bir ilkeyi savunmak meşru olmayan bir taktikten kolaydır. Bir kurban
olmayın.
SONUÇ
Üç nokta.
Bunu zaten biliyordunuz
Bu kitapta anlatılan
meseleleri siz zaten biliyordunuz. Önemli olan bilgilerinizi organize etmekti.
Yaparken öğrenin
Bir beden eğitimi kitabını
okumak size bedensel bir gelişme sağlamaz. Önemli olan bilgileri uygulamaktır.
"Kazanmak"
Biz ilke tartışmasını
kullanışlı buluyor ve tavsiye ediyoruz. bu yöntemi kullanmak alışkanlıkları
değiştirmek ve duyguları değerlerden ayırmak demek değildir. Kendinize zaman
zaman şunu hatırlatın: Kazanmak için uygun bir yol bulmalıyım ve hakkettiğimi
elde etmek için daima dürüst olmalıyım.
KENDİME ENGEL OLAMIYORUM
Yazar: Recep Şükrü APUHAN
Yayınevi:
Başkalarıyla olan
ilişkilerimiz, onları tanımak için olan iştiyakımız, bizim, bizdeki olan
kapıları çalmak, aralamak yani kendimizi tanımaya başlamak demektir. İnsanlarla
tanışmak için aradaki engelleri kaldıralım. Müdürün de işçisinden öğreneceği
çok şey vardır. Duvarlara kapı açmaya çalışırken, kapı duvar olmasın.
Descartesin “Düşünüyorum öyleyse varım” sözüne Arif Nihat Asya: “O yanlış”
demiş, “Düşünülüyorum, öyleyse varım”.Mızrağın ucundaki dikiş iğnesi
Elias Hawe dikiş
makinesindeki iğne deliğini rüyasında görmüştür. Kendilerini bir amaca
adayanlara rüyaları da hizmetkar olur. Eserlerinin doğum sancıları rüyalarına
sıçramamış olanlara, rüyalarında yeni eserler gösterilmez. Artık bana karışma
Her başarısızlık başarıya
doğru atılmış ilk adımdır. Yolumuzdaki aksilikler bizler için birer
öğretmendir. Bal, arılara aittir. Arılar, acı çiçekleri, tatlı bal olmaya
mecbur kılar. Eğer içinizde, karşılaştığınız her yeni durumu olumsuzluk,
bezginlik olarak karşılayan ikinci bir şahıs varsa, ona “Artık bana karışma”
deyip yolunuza devam edin.
Tufan demek
Nuh demektir.
Fırsatlar hazır bulunanlar
içindir. Fransız Milli Kahramanı İtalyan asıllı Napolyon için Fransız ihtilali
bir fırsattı. O, bu fırsat için her yönüyle hazırdı. Bir Çin atasözü şöyle
der:“Rotası olmayan geminin yelkenlerini dolduracak rüzgar yoktur”.
Goethe, kendisine engel
olmayan insanlar için de en güzel örnektir. Yeteneklerini sonuna kadar zorlayan
bu insan, sanatta, bilimde, siyasette ve daha bir çok dalda güzel eserler
vermeye çalışmıştır. Bizler de yeteneklerimizi bilip, hedeflerimizi saptayarak
ve imkanlarımızı kullanarak yapacağımız işi hakkıyla yapmalıyız.
İstiyor
muyuz? Olmasa da olur mu?
Hayal etmek, gerçekle
ilişkisini kaybetmediği sürece işe yarar. Düşündüğümüz bir işi yapmak
istiyorsak, ona büyük bir aşkla inanmamız gerekir.
“Ne yapalım, olmasa da olur”
anlayışı, inanmamış gönüllerin lafıdır.
Kış,
Kendisini Naza Çeken Bahardır.
Her kavuşma ayrılıkla
başlar. Meşakkatin sonunda sevinç vardır. Hiçbir zaman korkmayalım ve ümidimizi
kaybetmeyelim. Dağına Göre Kar...
Eğer birşeyi istiyorsak,
onun getireceği bütün sıkıntılara razıyız demektir ve gücümüzün dışında bir yük
de omuzlarımıza yüklenmez.
Bağımsızlığı, İdeallerine Esir Olmakta Bulanlar
Gerçek hürriyeti,
“ideallerine esir olmak”la tanımlayanlar hiçbir şekilde kısıtlanamazlar,
engellenemezler. Hayatlarını sadece hedeflerine kilitlemiş, ideallerinden ödün
vermeyen insanlar, başarıya ulaşabilirler. Sultan Murad Hanın oğullarına
vasiyeti iki kelimelik: “Attan inmeyesiniz” lafıdır. Peşinden milyonları sürükleyen
büyük düşünür Said Nursi, servet olarak geriye bir cep saati bırakmıştır. Evet!
ideallerinin esaretinde yaşamayı bilenler ideallerindeki hürriyeti
bulmuşlardır.
İtalya’yı Kurtaran Adam
1513 İtalya’sındaki siyasi
ve iktisadi karışıklık, İtalyan vatansever Machavelliyi “Bu karışıklığı ancak
büyük bir lider önleyebilir” düşüncesiyle “hükümdar” isimli eserini yazmaya
sevketti:
“Devletin menfaatleri
uğrunda herşey mubahtır. Devlet adamı hileye, şiddete başvurabilir” gibi
düşüncelere sahip Machavelli, sonraki asırlarda lanetlense de amacına ulaştı.
“Nerede hürriyet yoksa orası
benim vatanımdır”
1776da Amerika’da Thomas
Painenin “Sağduyu” adlı kitabı Amerika’yı İngiliz sömürgesinden kurtarmış ve
bağımsız bir devlet haline getirmiştir.
Ayıdan Dost
Olmaz...
Dostlarınızı kendi
cinsinizden ve akıllı olanlardan seçin. Ahmak dostların bize kaybettirdiği
zaman az değildir. Ahmak dostu olanın, ayrıca düşmana ihtiyacı yoktur. Olumlu
Programlar Yüklenin
Yapacağınız işlerden galip
ayrılmayı istiyorsanız, kendinizi galibiyet için programlayın. Başarıya
programlanmış her insan başarıyı yakalayacaktır.
Siyasetimiz Güzel Olsun
Her zaman peşin hükümlü
olmaktan kaçınmalıyız. Bunun hem bize zararı hem de başkalarıyla olan
ilişkilerimize zararı olur. Karşılaştığımız bir kişiye hoşlanmadığımız bir
hareketine karşılık peşin hükümlü davranmamız belki de sonradan kazanacağımız
bir dostluğu önceden baltalamak olur. Bazen de halledebileceğimiz bir işin ilk
denemesi başarısız olunca onun hakkında peşin hükümlü davranıp o yeteneğimizin
körelmesine neden olabiliyoruz.
Sizin
Kaybettiğinizi Sizin Gibi Aramazlar.
Kazanırken çevremizde
bulunan dostların çağı kaybederken çevremizden kaybolurlar. Kendi işimizin
başkası tarafından iyi bir şekilde yapılmasını beklemek saf dillilik olur. Önemli
olan kaybetmemek. Kaybettiğini da tek başına arayacak gücü kendinde
bulabilmektir.
Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?
Başladığımız bir işi,
bilgili bir şekilde yaparsak bitirebiliriz. Bilgisizce körü körüne yapılan bir
işten hayır beklenmez. Burada bize düşen en önemli şey kitap okuyup, bilgi
dağarcığımızı genişletmemizdir.
Çizmeden
Yukarı Çıkılırsa...
Başkalarına karşı
tavırlarımızda her zaman ölçülü davranmalıyız. Nerede başlanıp, nerede
durulacağını bilmek bir fazilet işidir. Ya kendimizi kontrol altına alacağız,
ya da şahsımızın kontrol altına alınmasına izin vereceğiz. Sizce hangisi daha
onurlu?
Hesabınızı
İyi Bilmelisiniz.
Hesabını bilen, dengeli
yaşamayı da bilir. Gelir ve giderimiz dengeli olmalıdır. Ya gelirimiz kadar
harcayacağız, ya da harcadığımız kadar gelir elde etmek için çalışacağız. Bu
dengeyi kuramayan insanların çoğunlukta olduğu bir ülkenin durumunu
düşünebiliyor musunuz?
Haklarımızı Savunacağız
Yaşantımızda birçok
problemle ya da iş hayatımızda bir çok rakiple karşılaşabiliriz. Kendi
kuvvetlerimizi kullanırken karşı kuvvetleri de lehimize çevirebilmek için
uzlaşma yoluna gitmeliyiz, Tedbir bir uzlaşma metodu dur, bir zafiyet değildir.
Uzlaşma teslim olma anlamına da gelmez. Aslında uzlaşma tam anlamıyla kendimizi
savunmadır. Ve bunu yapmak bizim hakkımızdır.
İlkeli Olmak Büyük Bir Plan Yapmaktır
İlkelerini tespit eden,
onlarla yaşamasını bilen, ilkeleri ile bütünleşen insanlar yaşadıkları çevreyi
de kendi renkleri ile renklendirirler. İlke sahibi insanlar doğrudan hiçbir zaman
ayrılmamalılar. Başkalarına saldırmak ilke sahibi insanların yapacağı bir iş
değildir. İlke sahibi olmak büyük bir plan yapmak ve bu plana ısrarla uymaktır.
Kendimizle Hesaplaşmanın Filmi: İç Dilimiz
İç dilimiz ne kadar güzelse,
dış görünüşümüz de o kadar iyi olur. Jest ve mimiklerimiz, bakışlarımız,
yürüyüşümüz, davranışlarımız hep iç dilimizi yansıtır. Hayattan ne istediğimizi
hep iç dilimiz karar verir.
Kapasiteniz, Ulaşmak İstediğiniz Hedeftir
Kapasitemiz nedir? Ulaşmak
istediğimiz hedef “kapasitemiz”dir. Belirlediğimiz hedefe ulaşmayı ne kadar
şiddetle istiyorsak kapasitemizin sınırları da o kadar geniş olur.
Güçlü inanç
basit bir netice elde etmez.
Yaptığımız işlerde ne kadar
inançlı olduğumuzu ortaya koyan gösterge neticelerdir. Güçlü bir inanç, basit
bir netice ile son bulmaz. Herkes inandığı gibi yaşamalıdır. Bu örnek bir yaşam
biçimidir.
Kökünden
Sökülmeyen Her Bitki Yeniden Yeşerir.
Hemen hemen her insanın kötü
bir alışkanlığı vardır. Kötü alışkanlıklarımızdan kurtulmak istiyorsak onu tamamen
içimizden söküp atmalıyız. Geçici çözümler hiç bir zaman sonuç vermez.
Bir Sıkıntı Kaynağı: Mutlu Olmayı Bekleyen İnsan
Gerçek mutluluk, insanın
kendi üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmesiyle olur. İnançları
doğrultusunda yaşayan her insan kendisini rahat ve huzurlu hissedebilir. Böyle
yapmadığı halde kendisini mutlu hissedenler vurdumduymaz insanlardır.
Eleştirilmek
İsteyenler, Başarmak İsteyenlerdir.
Kişiler kendi eserlerinde
yanlış bulmak istemezler. Böyle bir durumda başkası tarafından eleştirilmek
isteyen, başarıya ilk adımı atmış demektir. Bundan da önemlisi kişinin
kendisini eleştirebilmesidir. Eleştiri istemeyenin en büyük engeli kendisidir.
Gözlem
Yapmak Teknik Bir Mecburiyettir.
Bir konuda başarılı olmak
istiyorsak, yapacağımız en iyi şey, o konuda başarılı olmuş insanları
gözlemlemektir. Bu gözlemleme metodu kendimizdeki doğruyu, yanlışı bulmamızı da
sağlayacaktır.
Zamanınıza
Karşı Kıskanç Olun.
“Hayata yeniden başlasaydım
saniyelerin nabzını tutardım” diyor Dostoyevski... Yahya İbn-i Hubeyse’de
“Korunması için gayret göstermen gereken en değerli varlığın zamandır. Fakat
görüyorum ki en kolay kaybettiğin şey de odur” diyor zaman için. Zamanımızı
herkes parça parça götürebilir ama hiç kimse geri veremez. Onun için zamana karşı
kıskanç olmalıyız.
İki Hayatın Ortasındaki Değişim
Madem ölüm var zamanımız
kısıtlı demektir. Ölüm gelmeden hayatı iyi kullanmalıyız. Ölümden sonraki
hayatımızın iyi kullanmalıyız. Ölümden sonraki hayatımızın iyi olmasını
istiyorsak ölümden öncesini iyi kullanmalı, insan olmamızın hakkını vermeliyiz.
Büyük Güce
Katılmak.
Dünyamız ve insanla ilgili,
milyarlarca şaşırtıcı ve düşündürücü olay vardır. Kainattaki güzellik ve düzen
büyük bir gücün eseridir. Bu büyük güçten faydalanmak, bu güçle irtibat kurmakla
mümkündür. Bu irtibatta ona ibadet etmek demektir. Bu büyük güçle en estetik
kucaklaşma şekli namazdır.
Allah ve Hareket
Allah (c.c.) diyor ki:
“İnsan benim sırrımdır. İnsanın mahiyet bendedir. Kendisini bensiz bilemez”
İnsanın Allah (c.c.)ı bilme
yolunda göstereceği her çaba, eksiksiz olma yolunda atacağı bir adım olacaktır.
Allah (c.c.)ı bilen Onunla beraber olan sınırlarının en uç noktalarına doğru
cesaretle yürür.
Bırakınız
Yapsınlar... Bırakınız Geçsinler...
Adam Smith, “Milletlerin
zenginliği” adlı eserini 1776da piyasaya çıkardı. Bu kitapta, yoksullar
üzerindeki ekonomik terörü şiddetle eleştirdi. Toprak reformunu savundu. Onun
görüşlerini dinleyen İngiliz işadamları zengin oldu.
Sivil İsyanlar
Henry David Thoreav, 1849da
bir dergide “Sivil İtaatsizlik ismiyle bir deneme yayınlandı. Denemedeki esas
fikir şuydu: “Fertler devlet için değil, devlet fertler içindir”. Bu yüzden her
baskıya, dikta öngören her ideolojiye karşı çıktı.
Tom Amcanın Kulübesi
Bayan Stowe, “Tom Amcanın
Kulübesi” adlı eserinde köleliğin vahşet ve saçmalığını, kölelerin
ızdıraplarını o kadar etkili anlattı ki kölelik aleyhindeki duygu ve düşünceler
kamçılandı.
Fellini Sineması
Federico Fellini, çağdaş
sinema ustalarının başında gelir. Fellini, yanında çalışanların hepsinden azami
derecede faydalanır. Kendisini onlara çok sevdirdiği için onlara çok sevdirdiği
için onları istediği gibi çalıştırır. Onun başkasına gösterdiği bu ilgi sevilen
bir rejisör olmasını sağladı.
Fono-Telefoto
Jules Verne, kimsenin daha
radyoyu bile düşünmediği bir zamanda televizyonu hayal etmiş ve ondan
“fono-telefoto” diye bahsetmiş, Kuzey Kutbundan uçakla dönen Amiral Byrda,
denizaltının babası Simon Lakede hep ilk ışık Jules Verne olmuştur.
Düşüncenin Yeniden Yapılandırılması
Bir adama kırk gün deli
derseniz deli olur. Edison da sınıfında geri zekalı diye bilinirdi. Ama
annesinin onu samimiyetle savunması Edison’u yüzyılın en büyük mucidi yaptı.
Hayallerinizde engeller
olmasın. Bazen “Korktuğum başıma geldi” deriz. Aslında başımıza gelen belanın tüm
iç şartlarını biz hazırlamış ve belayı mıknatıs gibi çekmişizdir.
Çoğu insan bazı işlerde
kendisinin kabiliyetsiz olduğunu düşünür. Aslında o, bizim zihnimizde bulunan
olumsuz resmimizdir. Bu olumsuz resmi ortadan kaldırıp yeni olumlu resmimizi
koymamız gerekir. Doğrusu da budur.
Herşeyi mümkün gören, her
mümkünü gerçekleştirebileceğini inanan insan o mümkünü fetheder. Odasındaki
Osmanlı Devleti haritasını “ufkumu daraltıyor” diyerek kaldıran ve yerine dünya
haritasını asan düşünce ve eylem adamının sınırlarını tespit etmek çok güçtür.
Problemlerin Pişirildiği Ocak
Zihninizi geliştirmeyi
istiyorsanız, sabırlı davranmalısınız. Onu dinlendirmeyi bilmelisiniz.
Bilinçaltınızın düşünme ve bulma gücünün, bilincinizin dinlendiği sıralarda
çalışmaya devam etmesi, zihnin dinlendirilmesi kavramını yeni bir açıdan
görmenize yol açacaktır.
Bulma,
Kendi Kendinize Özel Bir Yolda İlerlemenizdedir.
Aklımıza gelen çoğu fikir,
bilinçaltımız sayesinde hiç beklemediğimiz bir anda gelir. Mozart, Hyden, James
Watt, Walter Scott gibi birçok insan eserlerini onlarla uğraşmadıkları anda
meydana getirmiştir. Kendini gevşetmek, dinlendirmek elzemdir. Uyurken vücudun
bütün enerjisinin dörtte biri beyne gider. Belki de bu, yeni düşüncelerin
doğmasını sağlamaktadır.
İnsanların Aktığı Meydan
İnsanlarla olan iletişimde
ne kadar başarılıysak, kendi kendimizi yönetimimizde de o kadar başarılıyız
demektir. İletişime hakim olduğumuzda başkalarının olumsuz müdahalelerini en
aza indiririz. İletişimde alacağımız mesafeler ne olacağımızı bize
gösterecektir.
Sözlü iletişimde, ses
tonunuz, konuşma tarzınız, kelimeler üzerindeki vurgulamalarınız, iletişim
yönünüzü etkiler. Bazıları fıkra anlatır, insanları ağlatabilirler. Sözlü
iletişimde hataların bedeli bazen o kadar ağır olur.
Birisi bir şirkette genel
müdür olan kardeşini ziyarete gitmiş. Bir odada beraber oturup sohbet
ederlerken kendisine doğru gelen tüm ziyaretçilere kardeşini göstererek “Genel
müdür o” diyormuş. Bunun sebebi kendisinin kardeşinden daha şık giyinmesiymiş.
Evet, iletişimde imaj da bazen çok şey anlatır.
İletişimde gözlerin de önemi
büyüktür. Bazen gözler çok şeyler anlatabilir. Cem Karaca, Fethullah Gülen Hoca
Efendi ile tanışmasını en az dört TV kanalında anlatırken hep aynı etkilenişin
sözleri ile anlatmıştır: “Gözlerimin içine bakıyordu”.
Farkların Önünde Duraklamak
John Powys, “Anlaşılma
arzusu sevilme arzusu kadar şiddetlidir” der.
Herşeyden önemlisi
ilişkilerde samimi olmaktır. Samimiyet, davranışlarımıza istikrar kazandırdığı
gibi, bizi beklenmeyen tepkiler gösteren çekinilecek bir insan olmaktan da
korur.
Sizi Kim Yönetiyor?
Kendi dışınızdaki herkesi ve
herşeyi kontrol edebilmeniz önce kendi kendinizi yönetiyor olmanızla mümkündür.
Korku içinde kaçan insan güçsüzdür. Kovalayan insan ise, koştukça güçlenir ve
kaçanı mutlaka yakalar. Kendi kendini yönetmeyen insan “kaçan insan” gibidir.
Kendi kendini yöneten insan “kovalayan insan” gibidir. Kararlı ve sakindir.
İçinizdeki Aslandan
Haberiniz Var Mı? Herkesin İçinde Bir Arslan Vardır.
Önemli olan ona emirler
yağdırabilmektir. Emir vermek için güçlü, emri uygulamak içinde disiplinli
olunmalıdır. İçimizdeki arslanı arslan gibi yönetmeye başladığımız zaman çok
şey değişmeye başlayacaktır.
Gümüş Mangalın Maşasını
Soranlara Aldırmayın. Her insan tenkide maruz kalabilir.
Önemli olan tenkitler
karşısında sakin olabilmektir. Dikkatli bir ayıklama ile işe yarar olanları
alıp, diğerlerini bir köşeye süpürelim. Böyle davranırsak tenkitler suratımızda
patladığında afallamayız.
Son Peygamber Hz. Muhammed
(s.a.v.) şöyle diyor: “Çok övgü dinlemekten sakının. Zira çok övgü
boğazlamaktır”. Övgülerin tesiri altında alınan kararlar sağlıklı olmaz.
Yaptığımız işler karşılığında bize övgüler yağdırılıyorsa daha yapacak çok şey
olduğunu düşünüp sakin olalım. Ve bize yardımcı olanları da unutmayalım.
İnsanın Gücü
İnsanın gücü
olgunluğundadır. İnsan olgunluk noktasına akan kuvvetlerinin önünü kesmezse,
kainat gibi olacaktır: Güçlü, düzenli, güzel. Kainatın en “özenli” yaratığı
insandır. Kainat insanın emrine verilmiştir. İnsan kendisindeki gücü “Allah’ı
bilme” şuuru ile kullanırsa, insanlığın maddi gelişimi artacak ve insanlıkta bu
gelişmeden kendisini koruyabilecektir.
Kime
Gidiyorsanız Onunla Gidiyorsunuz
Kainat bir düzene tabidir.
Ve o düzenin sahibi büyük bir güç vardır. Kainattaki herşey insanın hizmetine
sunulmuş dekor ve aksesuardır. Aslında insanın da bu dekor içinde bir yeri
vardır. İnsan bu yeri yani bu duruşu kainat sahibinin istediği şekilde
ayarlamalıdır. Mesela namazda ihmalkarlık, kainat dekorunu yok saymak, o büyük
güce saygısızlık etmek demektir. Kainatta çizdiğimiz yolda ilerlerken Allah’ın
onayının olduğu şekilde ilerlemek gerekir. Unutmayalım ki kime gidiyorsak,
onunla gidiyoruz demektir. Cennete Yolculuk
Kudsi bir hadimde Efendimiz
(s.a.v.): “Allah (c.c) şöyle buyurdu: “Cenneti umana Cenneti, Cehennemi umana
Cehennemi veririm” buyurmuştur” diyor. Cennete yolculuğun tek şartı, Cenneti
umarak sürekli teşebbüs halinde olmaktır. Ne yaparsam Cehenneme girerim?”
düşüncesinden çok, “Ne yaparsam Cennete girerim?” düşüncesi bizde hakim
olmalıdır. Bunun için de Allah (c.c)la olan irtibatımız kuvvetli olmalıdır.
LİDERLİĞİN ANAHTARLARI,
Peter
BURWASH
……….
MÜKEMMEL
İŞYERİ İÇİN PRENSİPLER
Tek
bir patron vardır, müşteri. Parasını başka yerde harcayarak, herkesi işten
çıkartabilir.
Sam
WALTON
1. Ekip fertleri her şeye
koşmalı.
Bu
benim işim değil yerine, bu benim işim diyen fertler. Çalışanlar akan kanı
durduracak tampon gibi olmalıdır. Nerede yardıma ihtiyaç varsa oraya
koşmalıdır.
2. Ekipteki insanlar yaptıkları
işlerde yetkili olmalıdır.
3. Ekip elemanlarınızın içinde
yer almalısınız.
4. Ekip elemanlarınızı
insanları sevenlerden oluşturun.
Çünkü
hizmet anlayışı olmayan birisini işe alıp eğitmeye çalışmak bir kediye şarkı
söylemeyi öğretmeye çalışmak gibidir. Bu sizin zamanınızı alırken kediye eziyet
etmekten başka bir şeye yaramaz.
5. Ekip elemanlarınızda
müşteriye hizmet anlayışı olmalı.
6. Ekip elemanları bir aile
gibi olmalıdır.
7. Ekip elemanlarının hepsi
hizmette dakik olmalıdır.
8. Ekip elemanlarınızı
yaptıklarından dolayı takdir etmelisiniz.
Eğer
gösterilen gayreti takdir etmezsen, olsa olsa vasat bir verim elde edersin.
Onlara daha iyi ve huzurlu çalışma imkanı sunarak, söz ve davranışlarınızla
takdir.
9. Ekip elemanlarınız
müşterinin mümkün olan en iyi hizmeti alması için yeterince esnek olabilmelidir.
10. Ekip elemanları iletişimi bilmelidir. Bu konuda yetiştirilmelidir.
11. Ekip elemanları güler yüzlü olmalıdır.
Yalnızca
bakma, gör,
Yalnızca
duyma, dinle,
Yalnızca
konuşma, iletişim kur.
Eğer
neyi yanlış yaptığımızı bize söylemezseniz, düzeltmek için de şansımız olmaz.
12. İşyerinizde insanlarla yüz yüze gelen elemanlarınız
çok önemlidir.
Her
gün yüzlerce müşteriye yüz yüze gelir ve şirketinizi ya batırır, ya çıkarır.
13. Müşterinizin düşüncesini almanız çok önemlidir.
14. Müşterinizin kişisel ihtiyaçlarına dikkat etmeniz de
önemli bir noktadır.
15. Müşteriye teşekkür mektubu, bu da önemli bir
noktadır.
BÜYÜK
LİDERLERİN EVRENSEL ÖZELLİĞİ
1. Heyecanlı olmak. Eğer bir lider olarak heyecanlıysanız, insanları bir mıknatıs gibi
kendine çekersiniz.
Heyecan
kaybedilirse, başarı yerine başarısızlığa bırakır.
Sir
Winston CHURCHILL
2. Ufkunu genişletmek. İyi liderler, öğrenmeyi ve geliştirmeyi hep sürdürürler. Mükemmel bir
lider, diğer insanlara da bunun fırsatını ve ortamını sağlar.
3. İyi bir okuyucu olmak. İyi liderler okumaya aşıktırlar. Çoğu çalışma
alanlarının dışında olan dergilere de abonedirler.
İyi
bir lider, kitapsız yaşayamaz.
Thomas
JEFFERSON
4. İyi not almak. Yazmak, size doğru hatırlama, hafızanızı tazeleme ve gözden geçirme
fırsatı verir.
Kısaca
yazmak, uzun uzun akılda tutmaktan iyidir.
KONFÜÇYÜS
5. Yüksek standartlı ve pratik grup iletişimi kurmak. İletişim, konuşma
alışkanlığı, iyi yazmayı, dikkatli dinlemeyi, vücut dilini iyi kullanmayı,
ayrıca mektup ve telefonlara vaktinde cevap verme alışkanlığını kapsar.
İletişim
bütün ilişkilerin temelidir.
Will
ROGERS
6. Uyum sağlamak. İyi liderler her ne olursa olsun, ellerindeki herşeyi kullanmak
konusunda kendilerine güvenirler. Değişime çabuk adapte olurlar yada yeni
duruma fazla zorluk çekmeden uyum sağlarlar.
7. Zamanı iyi kullanmak.
8. Vizyon sahibi olmak. Gelecek daima olabilecekleri açıklığa kavuşmadan uzun süre önce
görenlerin olacaktır.
9. Güvenilir olmak ve güvenmek.
10. Baskı altında
bile kontrolü kaybetmemek.
11. Kendi kendini
disipline etmek.
12. Hataları
tekrarlamamak.
13. Tutarlı olmak.
14. Alçak gönüllü
olmak.
Mütevazı insanlar, değersiz olduklarını düşünmezler. Yalnızca kendileri
hakkında düşünmeyi değersiz bulurlar.
15. Örnek olmak. Güvenilir bir lider,
herkesten daha fazla veya en az onlar kadar çalışan kimsedir. Örnek lider için
mesai saati sınırlaması yoktur.
Çocuklar
öğütlere kulaklarını kapatır, ama örneklere gözlerini açarlar.
Peter
BURWASH
16. Disiplini
akıllıca kullanmak.
17. Herkese aynı
şekilde saygılı olmak.
18. İyi bir
öğretmen olmak.
İyi öğretmenler için
“göstermek”, “söylemek”, ten
daha önemlidir.
19. Fırsatları
değerlendirmek.
Değişik açılardan bakabilirsek, neredeyse hayatımızdaki her olay bir fırsattır.
20. Pozitif olmak. Liderler pozitif
bireylerdir. Başka insanların kusurlarını aramazlar ve kusurları düzeltmelerinde
onlara destek verirler. Şikayet etmez, çözüm üretirler.
Geçmişteki
uyumsuzlukları bu güne getirirsek, geleceğimiz olmaz.
21. Kendini
başkasının yerine koymak. Kendini başkasının yerine koymak, soru sormakla, gerçekten dinlemekle
ve başkalarının ne hissettiğini anlamaya çalışmakla olur. İyi liderler bunu
yapar.
22. Azimli olmak.
“Yeni
insan, yetersizliğinden hız almış, yeterli olana aşk ve vecdine sahip olan
insandır.” Fethullah GÜLEN
23. Dikkate almak. İyi liderler, prensipleri,
hedefleri ve yönettikleri insanları dikkate alırlar.
24. Sabırlı olmak.
UYANIN VE HAYAL KURUN
PAT MASITI
Üstün
kaliteli mamüller iyi motive edilmiş işçiler tarafından üretilmektedir.
Zaman
kesinlikle bir değişiklik meydana getirir.
Hayatın
zorluklarına katlanıyorsanız, buna güç denir. Başkalarını bu zorluklara
katlandırıyorsanız, buna da zeka denir.
Gerard
I. NIERENBERG
Hayat
diğer insanlar için payımıza düşeni yapmaktır.
Pat
MESITI
Hayatta
nerede olduğunuz hiç önemli değildir. Önemli olan nereye gittiğinizdir.
Pat
MESITI
Kim
olduğunu ve nereye gitmek istediğini bil ve oraya ulaşana kadar hedefine
kilitlen.
Pat
MESITI
Başarının
şüphenin olumsuz sesleri üzerine değil de inancın temelleri üzerine kurulduğunu
çabuk anladım.
Pat
MESITI
Uyanın
ve hayal kurun
Pat
MESITI
HAYALLERİ
OLANLAR ASLA UYUMAZLAR.
Pat
MESITI
Başaran
insanın en önemli özelliği, nereye gittiğinin tamamıyla bilincinde olmasıdır.
Michael
BEER
Her
zaman ulaşabileceğinizden daha fazlasını hayal edin.
Hayatta
başımızdan geçmiş veya geçmekte olan şeyler önemli değildir. Önemli olan bizim
olayları verdiğimiz tepkilerdir.
Paradan
çok daha büyük bir şey vardır: Amaç…
Yarın
olacağınız şey olmaya bu günden başlayın.
St.
JEROME
Akıl
düşünebildiği ve inandığı herşeye ulaşır. Aklınızı düşünmeye ve inanmaya
ayarlayın.
Başarı
sadece hayatın tüm alanlarına yansırsa başarıdır.
Eşiniz
ve çocuklarınızın değerini bilin. Eve gittiğiniz zaman neşeli olun. Onlardan
yardımlarınızı çekmeyin ve hayal kırıklıklarınızı ve yıkımlarınızı onlardan
bilmeyin.
Yöneticiler
insanları dinleyerek ve onlara önem vererek güdüleyebileceklerini bilirler.
AİLE SEMİNERİ
1. ZAMANI
diğer insanlara yatırım yaparak için ayırın.
2. KONUŞMA
3. DOKUNUN
4. DUYARLILIK
GÖSTERİN
Sorumlu
olmak bizi odaklandırır. Bizi saygılı yapar. Bizi doğru yolda tutar.
Ağzınızdan
çıkanlara dikkat edin. Kelimeler söylendiklerinden çok sonra da hatırlanır.
Genellemeleri
ve kırıcı sözleri bir kenara bırakın.
Tartışmaları
kısa tutun. Onları sürmeleri gerektiğinden daha uzun sürdürmeyin.
Olaylarla
denetiminizden çıkmadan önce ilgilenin.
Haklı
bile olsanız, uzlaşma için ilk adımı siz atın. İlişkiler tartışmayı kimin
kazandığından daha önemlidir.
HAYELLERİ OLANLAR ASLA
UYUMAZLAR
PAT MASITI
İLERİ GİTMEMİZ İÇİN ALTI ALAN
23. Fedakârlık ve
disiplin
24. Düşünceleri ve
hayal gücünü denetleyip onları doğru yöne kanalize etmek
25. Tutumlarımızı
denetim altında tutup sürekli olumlu bir çizgide kalmak
26. Dilimizi,
sözlerimizi ve ses tonumuzu denetlemek
27. Vaat ve
sözlerimizi denetleyip güvenilir olmak
28. Kontrol
edemediğimiz olaylara karşı tepkimizi denetlemek
Fedakarlık
sonunda büyük ödüller getirir.
Şimdi
oynayıp daha sonra ödemeyi yada şimdi ödeyip daha sonra oynamayı seçebiliriz.
Fedakârlığın
tatlı zaferi başarısızlığın acı tadından çok daha lezzetlidir.
Hayatınızın
hangi alanlarda disipline ihtiyacı var? Zamanı boşa harcamanıza neden olan beş
şey yazın. Daha fazla ertelememeniz ve artık almanız gereken kararlar nelerdir?
Yapmak isteyip yapamadığınız beş şeyi yazın.
Olanaksız
kelimesi sadece aptalların sözlüğünde bulunur.
NAPOLYON
Hayat
risklidir.
Evlenmek bir risktir. Acaba devam edecek mi?
Çocuk sahibi olmak bir risktir. Acaba başımıza bela mı olacak?
Karşıdan karşıya geçmek risklidir. Uçmak da.
Bir şeye yada bir şeye inanmakta risklidir.
Öğretmek
kolaydır, yapmak çok daha zordur.
Ya
bir yol açın, ya bir yol bulun, ya da yoldan çekilin.
Ted
TURNER
Daha
iyi olmaya çalışmayın, iyi olarak da kalamazsınız.
Oliver
CROMWELL
İnsanların
nasıl tepki göstereceğini sizin tutumunuz belirler.
Başkalarını
yönetenler önce kendilerinin ustası olmalıdır.
Philip
MASSINGER
İyi
lider, görevi yerine getirmek, ekip kurmak ve bireysel ihtiyaçları karşılamak
için diğer üyelerle büyük ortak gibi çalışmayı başaran kişidir.
İyi
liderler;
26. İnsanların
hedeflerine ulaşmalarına yardım eder.
27. Sağlıklı bir
ekip ruhu, vizyonu ve odağı yaratır ve bunun devamlılığını sağlar.
28. Bireylerin bütün
potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olur.
Yeni tür liderin özelliklerinden biri,
tek başına karar veren kişi olmak yerine, karar verme sürecinin bir parçası
olabilme becerisidir.
LİDER NE YAPMALIDIR
27. Kendi
yeteneklerine güvenmeli. Ekip üyelerinin karar verme ve ileri düşünen insanlar
olma yeteneğine inanmalıdır.
28. Vizyonu güçlü ve
açık bir şekilde iletmelidir.
29. Başkalarını
sorumlu tutmak ve başkalarına karşı sorulu olmak zorundadır.
30. Ekip üyelerinin
hayatlarına girmek zorundadır. Bunun anlamı başkalarını beslemek için
başkalarından beslenmenin gerekli olmasıdır.
31. Sadakati korumak
insanları asla birbirine karşı kullanmamak yada toplum içinde küçük düşürmemek
zorundadır.
32. İnsanları sadece
işçiler yada iş arkadaşları olarak değil insan olarak da tanımak zorundadır.
Liderlik
nereye, niçin gideceğimize karar verir. Yöneticilik oraya hangi yolla
varacağımızı bulur.
Yönetici
uygular,, lider yenilik getirir. Yönetici sistemler ve yapı üzerinde odaklanır,
lider insanlar üzerinde.
Yönetici
denetime güvenir, lider güven aşılar. Yöneticinin kısa mesafeli bir bakışı
vardır, lider ise uzun bir perspektife sahiptir.
Yönetici
nasıl ve ne zaman diye sorarken, lider ne ve niçin diye sorar.
Yöneticinin
gözleri daima alt sınırdadır, liderlerin gözleri ise hep ufuktadır.
Yönetici
taklit eder, lider üretir.
Yönetici
statükoyu kabul eder, lider meydan okur.
Yönetici
klasik altın askerdir, liderin kendi kişiliği vardır.
Yönetici
işleri doğru yapar, lider ise doğru işi yapar.
Yöneticiler
gereklidir, ama liderler vazgeçilmezdir.
Büyük
liderler bazı vasıfların aktarılamayacağını bilirler. Cesaret aktarılamaz.
Vizyon da aktarılamaz. Her engelde yolda kalmama dayanıklılığına sahip olmak da
aktarılamaz. İnsanları anlamak kardan daha önemlidir.
Büyük
liderler üretir, yenilik getirir, esin verir ve güçleri açığa çıkarır.
Büyük
lider, mükemmel olmaya kararlı en önde duran insan olmalıdır.
Büyük
liderler daha iyiye ulaşmak için çabalayan insanlardır.
Onların
kararlılığı vizyonu ve cesareti, sözlerini dinletme ve inancı saygı görme
hakkını kazandırır.
Büyük
liderler, büyük resim görür ve uzaktaki hayali başarmak için ekibin ne kadar
gerekli olduğunu bilirler.
Statükoyu
asla kabul etmezler.
WARREN BENNES’E GÖRE BÜYÜK LİDER
28. Yol gösteren
vizyon.
29. Tutum
30. Bütünlük
31. Güven
32. Merak
33. Cesaret
Sürekli
başarı peşinde koşan hayalleri olan, bunlardan asla vazgeçmeyen, işini tutkuyla
ve dürüstlükle yapan, her koşulda öğrenmeye hazır denemeye ve risk almaya
gönüllü, felaketlerin üstüne üstüne giden, hayatını değiştiren özellikler
geliştiren.
Kaynağınız
değil, beklentileriniz olsun.
Gary
HAMEL
Eğer
şirket yöneticisi olarak siz çalışanları sevmezseniz, onlar da müşterileri
sevmezler.
Gary
HAMEL
Geçmişteki
miraslara güvenmeyin, gelecek için miras oluşturun.
Gary
HAMEL
Günümüzde
pek çok şirket başarısızlığa uğruyor. Çünkü geçmişe gereğinden fazla bağlılar,
yenilik yapmaktan çekiniyorlar. Oysa yarınlar, sektörün ilkelerini yeni baştan
yazanların olacak. Siz de sektörünüzün mimarı olun.
Gary
HAMEL
Sağlam
fikirlerden kuvvetli hareketler doğar.
SHAKESPEARE
Bazı
kişilerin benden taban tabana zıt yaklaşımlar içinde olmasını nasıl
açıklayabilirim? Ben onların yerinde olsaydım nasıl davranırdım?
Bugün
olanaksız bulduğun veya şiddetle karşı çıktığım bir düşünceyi hangi koşullar
altında kabul edebilirim?
Charles
NIELSON’a göre, bir müessesede yöneticiler dahil herkes şu üç önemli soruya net
bir cevap vermelidir:
29. Değişim,
güvenliğinizi ortadan kaldırıyor mi? Yoksa güvende olmak için değişim gerekli
mi?
30. Sizce sizin ve
benim birbirimizden farklı olmamız avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
31. Rolünüzü,
sorumluluklarınızı organizasyon içerisindeki yerinizi düşündüğünüzde kendinizi
pasif bir eleman olarak mı, yoksa yapının bir parçası olarak mı görüyorsunuz? “
Ben bir kurbanım, asıl suçlu yöneticiler ” psikolojisi içerisinde misiniz?
Müşteri
her zaman haklıdır. Müşteriye kendi istediğinizi değil, onun istediğini
veriniz.
Marechal
FIELD
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder