BAŞARILI OLMAK İÇİN |
( A.Baltaş - Üstün Başarı)
Başarı için,
öğrencinin hayattan ne beklediğini amacının ne olduğunu bilmesi gerekir.
Başarılı olmanın tek
ve mutlak ölçüsü iyi bir üniversiteye girmek, herkesin gıpta ettiği bir mesleğe
sahip olmak geğildir. İnsan, yetenekli olduğu çok değişik alanlarda, severek
yapabileceği çeşitli işlerde kendini ortaya koyabilmişse, yaşamdan zevk alan
biri ise, başarılı olmuş demektir.
Hayatta en büyük amaç
mutlu olmaktır. Her şey bunun uğruna yapılmaktadır.Ancakherkesin mutlu olmak
için kullandığı araçlar farklıdır.
Sizler, üniversite
sınavlarına hazirlanırken, sizi mutlu edecek, severek yapabileceğiniz bir mesleği
elde etmeye çalışıyorsunuz. Ancak sizi mutlu edecek mesleği ya da meslekleri
önceden belirlemiş olmanız, çalışmanız için size çok önemli bir yol gösterici
olacaktır.
Çalışmanızın yönünün
belirlemek ve çalışma isteğinizi sürekli tutmak için yapmanız gereken en önemli
şey, sizi ilerde ymutlu edecek yolu belirlemektir.Neye ulaşmak için
çalıştığınızı bilmeniz gerekir.(Bkz. “Meslek Seçimi ile İlgili Bilgiler”
Bölümü)
- Planlı ve Programlı Çalışın
Amacınıza ulaşmak için
hangi dersi ne kadar çalışacağınızı, ne zaman çalışabileceğinizi, ne kadar
gayret göstermeniz gerektiğini bilmelisiniz.
Zamanı israf etmemek,
en sağlıklı şekilde değerlendirmek için, her etkinliği planlayarak yapmak
gerekir. En kullanışlı çalışma planı, haftalık olandır. Haftalık çalışma planı
yaparken, her gün, hangi saatlerde hangi etkinliği yaptığınızı düşünerek, her
etkinlik için belli zamanlar ayırın. Dersi en verimli çalışabilmeniz için
yapmanız gereken şey, dersinizi engelleyecek etkenlerin en az olduğu satleri
çalışmaya ayırmaktır.
Bunu saptadıktan sonra
yapacağınız şey ise, çalışmanız gereken dersleri, belirlediğiniz saatlere
dengeli olarak dağıtmaktır.
- Planlı Çalışmanın Yararları
- Her işe daha rahat zaman ayırmanızı ve yapmak istediğiniz şeyleri dahahuzurlu yapmanızı sağlar.
- Hangi dersi çalışacağınıza karar vermemekten dolayı zaman kaybetmenizi, bir dersi bıkarıp diğerine geçmenizi önler.
- Herderse yeterince zaman yayırmanın verdiği bir güven sağlar.
- Günü gününe çalışma nedeniyle,sınav öncesi çalışma süresini kısaltır, sınav paniğini önler ve çalışma verimini yükseltir.
- Öğrenilecek konunun kısa birzamana sıkıştırılması yerine, uzun zamana yayılarak daha kalıcı ve etkili olmasını sağlar.
- Anne-babanız ile aranızda ders çalışma konusunda çıkabilecek anlaşmazlıkları önler.
- Bilinçli bir plan yapmanız, derse kendinizi daha kolay vermenizi sağlar.
- Plan Yaparken Nelere Dikkat Etmeniz Gerekir?
- Derslerin planını dengeli olarak yapın, belli derslere ağırlık vererek, çalışılması gereken diğer dersleri ihmal etmeniz, amacınıza ulaşmanızı güçleştirir.
- Günde kaç saat çalışılması gerektiği, öğrenciden öğrenciye değişmektedir. Günlük çalışma süresi, öğrencinin öğrenme kapasitesine, temel bilgisine, derslerdeki eksiğine göre değişir. Bugüne kadar hiççalışma alışkanlığı edinmemiş bir öğrenci, başlangıçta daha az bir çalışma ile başlayıp, gittikçe arttırabilir. Günlük ortalama çalışma süresi olarak 4-5 saat verilebilir. Bu ihtiyaca göre azalır ya da artabilir.
- Ara vermeden yapılan uzun süreli çalışma da, sık aralarla, uzun dinlenmeli olarak yapılan kısa çalışma da verimsiz olur. En uygunu, 40-50 dakikalık çalışma sonunda 5-10 dakika bir ara vererek derse devam etmektir. Farklı özellikteki derslere geçerken verilen arabiraz daha uzun olabilir.
- Planınızda derslere vereceğiniz çalışma sürelerini, öğrenceğiniz dersin özelliğine ve sizin o dersteki başarı durumunuza göre ayarlamanız gerekir.
- Aynı tür çalışma gerektiren ydersleriny ard arda gelmesi yerine, değişik çalışma gerektiren derslerin ard yarda gelmesine çalışın. Örneğin problem çözme gerektiren bir dersin arkasına okuma, anlatma, yazma gerektiren derslerin gelmesi uygun olabilir.
- Zor dersleri en rahat anlayabileceğiniz saatlere yerleştirin. Araştırmalar, en verimli çalışma saatlerinin sabahın erken saatleri, öğleden sonra 14-16 arası olduğunu ayrıca, yatmadan önce yapılan tekrarların yararlı olduğunu ortaya koymakla birlikte, verimli çalışma saatleri öğrenciden öğrenciye değişmektedir.
- Tekrar için ayırdığınız saatler, genellikle dersin sınıfta öğrenildiği zamana yakın saatler olmalıdır. Çünkü dersin sınıfta işlendiği gün tekrar edilmesi unutma olasılığını azaltır, öğrenmeyi pekiştirir. Ayrıca derse gitmeden önce hazırlık yapılması da öğrenmeyi kolaylaştırır, dersi daha iyi izlemeye yardımcı olur.
- Çalışma planınızda, derslerinizi mümkün olduğunca günün aynı saatlerine yerleştirmeniz yararlı olur. Böylece her gün o saatlerde derse kendinizi daha kolay verebilirsiniz.
- Planınızda ilk çalışacağınız saate sevdiğiniz bir dersi koymanız, yine planınızı daha kolay uygulamanıza, kendinizi derse daha kolay vermenize yardımcı olacaktır.
- Yemeklerden hemen sonra çalışmaya başlamayıp, yemekten yaklaşık yarım saat kadar sonra derse oturmanız daha yararlı olacaktır.
- Planınızda, televizyon, müzik, arkadaşlık, kitap okuma gibi etkinliklerle ders çalışma saatlerini birbirinden ayırarak, bu etkinliklere de belli süreler vermeniz, çalışma saatlerinde aklınızın diğer etkinliklere takılmasını önleyecektir.
Şunu da önemle
belirtmek gerekir ki, yeterince uykuya, dinlenmeye, rahatlatıcı, keyif verici
etkinliklere zaman ayırmadan çalışmaya gereğinden fazla zaman ayırmak, bir süre
sonra bıkkınlığa neden olabilir. Bu nedenle asıl dikkat edilmesi gereken şey,
çalışmaya çok fazla yer verip, bunun bir bölümünü verimsiz geçirmek yerine,
çalışma sürelerini en verimli şekilde kullanma yollarını bilmektir. Bu durum
da, çalışma için daha az süre yeterli olur.
Ders çalışmaya
başlayabilme davranışı “karar vermeyi” gerektirir. Çalışmaya başlamak için
karar verebilmemiz ise ders çalışmaya yönelik olarak bildiklerimiz ile
inandıklarımız arasındaki uyuma bağlıdır.
Programlı bir
çalışmanını temelinde yatan en yönemli unsur “zaman denetimi”dir.Bizler
zamanımızı planlayarak geleceğimizi bugüne taşırız. Aslında her öğrenci için
zaman aynıdır. Her öğrenci için bir gün 24 saat, bir hafta 7 gündür. Önemli
olan bu zamanı saptadığımız hedefler ve öncelikler doğrultusunda
kullanmamızdır.
Hedeflerimizi
belirleyebilmemiz için şöyle bir liste yapabiliriz.
Hayat Amaçları
Bir yıllık amaçlar Bir aylık amaçlar
(Uzun Vadeli) (Orta
vadeli ) (Kısa vadeli)
10 yıl sonra neleri 1
yıl sonra neleri 1 ay sonra neleri
başarmış olmayı
başarmış olmayı başarmış olmayı
isterdiniz?
Isterdiniz? Isterdiniz?
Elektirik Mühendisi
Üniversiteyi Deneme sınavında
olmak isterdim.
Kazanmak isterdim. Başarılı olmak isterdim.
Görüldüğü gibi bu
hedeflerin hepsi birbirini tamamlayan ve biri olmazsa diğerinin de olamayacağı
türdeki hedeflerdir.
Belirlediğimiz
amaçlara ulaşabilmemiz için günlük faaliyetlerimizi “öncelik sırasına” almamız
gerekir.
Bir gün içinde yapılabilecek faaliyetleri alt alta yazalım.
TV seyretmek
Arkadaşlarla buluşmak
Ders çalışmak
Müzik dinlemek
Yemek
Uyku
Şimdi de her faaliyetin önem derecesini belirleyelim.
- En yüksek öncelik (önem) derecesine sahip (olmazsa olmaz grubu)
- Orta derecede öneme sahip (olmalı grubu)
- Düşük önem (öncelik) derecesine sahip (olsa da olur olmazsa da grubu)
TV seyretmek
Arkadaşlarla buluşmak
Müzik dinlemek
Yemek
Uyku
Ders çalışmak
Planlama yapabilmemiz
için kuralımız, A grubu faaliyetleri bitmeden B; B grubu faaliyetleri bitmeden,
C grubu faaliyetlerine geçmemek.
Bizler programlı
çalışarak daha önce belirlediğimiz önceliklere göre hareket etmiş oluruz.
Böylece ilk önce sosyal faaliyetlere evet, derse hayır demek yerine; ders
çalışmaya evet demeyi, sosyal faaliyetleri de ödül olarak almayı başarabiliriz.
Çalışma programı,
zamanımızı kontrol altına almamız konusunda bize yardım ederken, aynı zamanda
”hangi dersin hangi konusundan” çalışmaya başlayacağımızı da tespit eder.
Planlamamızı yapıp,
hedeflerimizi belirledikten sonra, bizi hedefimize ulaştıracak olan çalışma
programı hazırlayabiliriz.
“Ders Çalışacağım “
düşüncesiyle giden bir öğrenci bu dersin hangi konusundan çalışmaya
başlayacağını düşünerek zaman kaybedecektir. Oysa “Ben bugün Matematik dersinin
Sayılar konusunu çalışacağım.” Derse, daha sağlıklı bir yol izlemiş olacaktır.
Çalışma programı
denince aklımıza gelen şey “tekrar programı” olmalıdır. Sadece belirli
saatlerde derse oturulan, belirli saatlerde mola alınan bir çizelge akla
gelmemelidir.
Programımız günlük
tekrarı mutalaka içermelidir. Unutmayın ki öğrendiklerimizin %40’ını ilk 20
dakikada, % 55’ini 1 saatte, %65’ini 9 saatte, %80’ini 24 saatte unuturuz.
Günlük yaşamda kontrol
altına alamadığımız durumlarla karşılaşılabileceği dikkate alınmalıdır.
Programımız günlük ya
da haftalık olarak düşünülmeli, her programın ybir amacının olması
sağlanmalıdır.
Programı derslere
verdiğimiz önemli bir randevu gibi düşünebilir, çalışmaya daha kolay
başlayabiliriz.
Programımızı
oluştururken dikkat edeceğimiz noktalar arasında konuları bilme oranımız ve
amacımıza göre hangi konulara öncelik vereceğimizin belirlenmesi gerekir.
Programlı çalışma size
bir pusula görevi görecek ve hedefinize ulaşmada size yardım edecektir.
Günlük çalışma programı,
- O gün öğrenilen konuların tekrarı ve test çözümü,
- Ödevlerin tamamlanması,
- Bir gün sonra işlenecek konuların ön hazırlığını içermelidir.
Öyleyse; Program
- Zamanı etkin şekilde kullanmanızı,
- Neye, nereden başlayacağınıza karar vermenizi,
- Bilgilerinizi ne kadar özümsediğinizi görmenizi,
- Ne zaman dinlenip, ne zaman çalışacağınıza karar vermenizi,
- Geleçeğinize biradım daha yaklaşmanızı kolaylaştıran çok önemli bir araçtır.
- Planınızı Uygulamakta Güçlük Çekiyorsanız:
Tüm bu sıraladığımız
özelliklere dikkat ederek plan yaptığınız halde kendinizi derse veremiyorsanız;
temel bilgi eksikliği nedeniyle ya da dersi anlayamadığınızdan çalışmayı
istemiyor olabilirsiniz. Bu durumda “Sosyal Dersleri Çalışırken” ve
“Matematik-Fen Derslerine Çalışırken” bölümlerini inceleyin ve yazılanları
uygulamaya çalışın.
Böyle bir durum söz
konusu değil de güvensizlik, kazanamama korkusu vb. olumsuz duygu ve
düşüncelerle kendinizi derse veremiyorsanız öncelikle bundan kurtulmaya
çalışın. Bu durumda, elinizdeki kitapçığın “Sınav Kaygısı” bölümünü dikkatlice
okuyun, önerileri uygulamaya çalışın.
3-Belirli Bir Çalışma Odası yada Köşesi Düzenleyin
Evin değişik yerlerini
değil, belli bir yerini çalışma yeri olarak hazırlayın. Hep aynı yerde
çalışmak, çalışacağınız yere geldiğinizde kendinizi derse daha kolay vermenizi
sağlar. Çalışma davranışı için uyarıcı bir rol oynar.
En uygun çalışma
ortamı şöyle olmalıdır:
- Üzerinde çalışmak için tüm araç ve gereçlerin (kitap, defter, kalem, kağıt, silgi vb.)
- Oda ısısı ne çok soğuk, ne çok sıcak olmamalıdır.
- Oda sık sık havalandırılmalı, düzenli ve temiz olmalıdır.
- Çalışma orrtamında radyo, teyp, televizyon gibi dikkat dağıtabilecek nitelikte fazlaresim, fotoğraf, afiş, poster gibi uyarıcılar olmamalıdır.
- Çalışma masası ve odası sadece ders çalışmak için kullanılmalıdır.
4- Masa Başında Oturarak Çalışın
Uzanarak ya da yatarak
çalışmak yerine masa başında oturarak çalışmak, dikkatin daha uzun süreli
derste kalmasını kolaylaştırır. Uzanarak, yatarak, masanın üzerine abanarak ya
da sandalyede geriye yaslanarak çalışmak, çalışırken kısa sürede dikkatin
dağılmasına, hemen gevşemeye ve uykuya neden olan davranışlardır.
Çalışma masanızda,
ders dışı faaliyetlerde (mektup yazmak, kitap okumak, hayal kurmak, günlük
yazmak, şiir yazmak vb.) bulunmayın.
5- Dersi Ezberlemeden Öğrenmeye Çalışın
Öğrenmeye çalıştığınız
konuyu ezberlemekten kaçının. Ezberleyen öğrencide yorum yapma, bağlantı kurma,
sebep-sonuç ilişkisini görme, anafikir bulma gibi yetenekler gelişmez. Ayrıca
ezberlenen bilgi ile sınav soruları arasında bağlanltı kurmak zor olur. Bu
nedenle mutlaka çalışılan konularla ilgili bol ve değişik soru örnekleri çözmek
gerekir. Çözülemeyen sorular mutlaka tekrar edilmelidir.
Sosyal Bilimler Derslerini Çalışırken:
Sosyal dersler,
amaçsız okunduğu zaman, kısa sürede sıkıcı hale gelir, uyku getirir ve derse
istek azalır. Bu nedenle çalışmanız gereken konuyu, mutlaka hangi amaçla
okuduğunuzu, size gerekli bilgilerin neler olduğunu belirleyerek okuyunuz.
Böylece, hem amacınıza ulaşmak için daha yoğun dikkat harcadığınız için uyanık
kalacaksınız, bu sıkılmanızı önleyecek, hem de okuduğunuz bölümlerde size
gerekli bilgileri ararken, gereksiz ayrıntıları ezberlemekten uzaklaşacaksınız.
Sosyal dersleri çalışırken şu sırayı takip edebilirsiniz:
- Önce konuyu, geriye dönüşler yapmadan, duraklamadan süratle bir kez okuyun.(Çok kısa bir zaman alır.)
- Tekrar başa dönerek ara başlıklardan, ana başlıklardan koyu yazılmaş yerlerden yararlanarak konunun size ne kazandıracağını, hangi amaçla okuyacağınızı belitmek üzere sorular çıkarın, varsa başka kaynaklardan konu ile ilgili soruları ekleyin. Böylece, konunun size hangi soruların cevabını vereceğini belirlemiş olursunuz.
- Sorularınız, konudaki bilgilerin özelliğine göre; tanımlarla, benzerlik ve ayrılıklarla ilgili ne, nasıl nerede, ne zaman şeklinde, örneklerle ilgili sorular olabilir.
- Çıkardığınız soruların cevabını bulmaya çalışarak konuyu daha dikkatli olarak tekrar okuyun. Böylece ayrıntıları daha kolay atarsınız, bir sorunun cevabını aradığınız için daha dikkatli okursunuz ve daha az sıkılırsınız.
- Bulduğunuz cevapları, daha önce çıkardığınız soruların karşısına yazın.
- Tema haline getirilebilecek bölümleri tema haline getirin.
- Çıkardığınız soru ve cevaplarla, varsa şemaya bakarak konuyu bir kez anlatın.
- Son kez parçalar, sorular arasında bağlantı kurmaya çalışarak konuyu bütünleştirip, hafızadan tekrarlayın.
- Hatırlayamadığınız bölümleri tekrar ele alın.
Bu şekilde çalışma,
bir konuyu uzun süre çalışıp zaman kaybetmenizi, ezberlemenizi, gereksiz
ayrıntıları yüklenmenizi önleyecek, aynı zamanda elinizde konu ile ilgili
önemli notların olması da, sınav öncesi tekrarlarda size zaman kazandıracaktır.
- Çalışmanızı Değerlendirin
Çalışmanızın sonunda,
kendinizi değişik sorularla, problemlerle değerlendirin.
Cevaplayamadığınız
soruların ait olduğu konuları tekrar ele alın.
Özellikle, ara ve
deneme sınavları sonunda, boş bıraktığınız, yanlış yaptığınız sorular üzerinde
durarak, bu konuları tekrar çalışın. Çalışırken şunlara dikkat edin.
- Soruların hangi konudan ve konunun hangi bölümünden çıkarıldığını belirleyin.
- Tuttuğunuz notlardan, kaynak kitaplardan, ders kitaplarından o bölümü inceleyin.
- Soruları çözmekte yine güçlük çekiyorsanız, önceki yıllardan konu ile ilgili temel bilgi eksikliğiniz olup olmadığını inceleyin. Eksiğiniz varsa Lise-1 ve Lise-2 kitaplarından da ilgili bölümleri tekrar gözden geçirin.
- Anlama gücünüzü geliştirin. Öğrenme anlamaktır. Öğrenmekte olduğunuz konu ile ilgili bilgileri nerede ve nasıl uygulayabileceğinizi kendinize sorun.
- Yine anlamakta güçlük çekiyorsanız. Ilgili ders öğretmenine sorun.
- Kaynaklardan Yararlanma
Çalıştığınız dersle ilgili, anlamakta güçlük çektiğiniz konu
olduğunda, değişik kaynaklardan yararlanın. Elinizin altında test kitapları,
yardımcı kitaplar, ders kitapları, sözlük, ansiklopedi gibi kaynaklar bulunsun.
- Zorlandığınız Dersi Bir Kenara Bırakmayın
Özellikle Matematik ve bazı Fen derslerinde zorlanan
öğrencilerin, o dersleri tamamen bırakıp hiç çalışmadıklarını görüyoruz.
Bu öğrenciller, bu derslerin içinde mutlaka kolay
anlayabilecekleri konular olduğu bilmelidir.
Çok zorlandığınız bir dersin, tüm konularını öğrenmeye
çalıyıp, güveninizi yitirerek dersten uzaklaşmak yerine, anlayabileceğiniz
konulardan çıkabilecek soruları çözerek, kazanma şansınızı arttırabilirsiniz.
- Kendinizi Çalışmaya Zorlayın
Yukarıda açıklamaya
çalıştığımız verimli ve etkili ders çalışma yöntemlerini uygulamak, tamamen bir
irade ve iç disiplin olayıdır.
Ders çalışmak için iyi
bir nedeniniz varsa, kendinizi biraz zorlayarak, çalışma sırasındaki güçlükleri
tek tek ortadan ykaldırmanız zor olmaz. Yeter ki ne istediğinizi bilin,
çalışmak için kendinize iyi bir zemin hazırlayın ve öğrenmeyi isteyin. Gerisi
kendiliğinden gelecektir.
Fizik Egzersizinin Öğrenmeye Etkisi
Yapılan araştırmalar,
düzenli bir fizik egzersizinin, öğrenme üzerinde çok olumlu etkiler yaptığını
göstermektedir.
Uzmanlar fizik
egzersizinin yararlarını şu şekilde sıralamaktadırlar:
- Kas gevtemesi
- Zihinsel gevteme
- Yapılan işte etkinliğin artması
- Enerjide artış
- Duygusal boşalma ve rahatlık
- Daha iyi uyku
- Kendine güven artışı
- Enditelerde azalma
- Daha iyi sağlık
- Bel ve sırt ağrılarından korunma
- Kalp hastalığı riskinin azalması
Özellikle yogun ysınav
stresi yaşayan öğrenciler için fizik egzersizlerinin önemi büyüktür. Gerginlik,
damarlarda daralmaya sebep oldugu için, hücrelerin kanla beslenmesini
zorlaştırır. Gerginlik sırasında vücutta fazla miktarda adrenalin salgılanır ve
bu da öğrenme için gerekli protein zincirinin kurulmasını güçleştirir. Düzenli
fizik egzersiz, adrenalinin kullanılarak kaygının azalmasına ve rahatlamaya
sebep olur. Ayrıca düzenli fizik egzersizleri sonunda vücutta, serotonin
denilen bir madde salgılanır. Bu madde kişide huzur, rahatlama duygusu yaratan
bir maddedir.
(A.Baltaş - Üstün Başarı)
Öğrenmeyi engelleyen
stres, kaygı ve endişelerden kurtulmaya yardımcı olması bakımından, her sabah
10-15 dakika beden hareketleri yapmak yararlıdır. Ancak bu hareketleri yaparken
aşırıya kaçmamak gerekir. Yani fizik egzersizleri sonunda kendini daha yorgun
hissetmek, bir yanlışlık yapıldığını gösterir. Uygulanan egzersiz programı sonucunda
rkişi kendini dinlenmit huzurlu hissetmelidir.
En Etkili Öğrenme Sınıf İçinde Oluşur
Eğitim-öğretim olayı
bir bütün olarak ele alınır, ayrı ayrı düşünülemez. İleri gitmiş toplumlarda da
devletin denetimi ve gözetimi altında yapılır. Fert ve toplumu esas alır. Bu
nedenle de fert ve toplum için çok önemlidir. Bilimsel olarak yapılır. Bilimsel
olmayan eğitim-öğretim etkinlikleri fertlere de, topluma da istenen yararı
sağlamaz. Aksine zararlı olabilir.
Eğitim-öğretim
olayının ele alan, bilimsel araştırmalar yapan eğitim biliminin bulguları
sonunda en etkili öğrenmenin sınıf içinde, karşılıklı tartışarak, öğrencilerin
öğrenme olayının içine aktif olarak girmeleriyle, yaparak yve yaşayarak
oluştuğu ortaya çıkmıştır. Sınıfta öğretmenin gözetiminde konuların ele
alınması, irdelenmesi, tartışılması, öğrencilerin konu ile ilgili görüşlerini
rahatça söyleyerek düşüncelerini savunabilmeleri, eksik kalabilecek noktaların
çok kişi tarafından daha kolay sezilebilmesi, sorularla bu eksikliklerin de
giderilebileceği dikkate alındığında öğrenmenin sınıf içinde daha verimli
oluştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kısaca öğrenme olayı yiki kişinin
karşılıklı direkt iletişimi ile değil, sınıf içinde, doğrular yanlışlar
tartışıldığında dolaylı olarak en iyi biçimde oluşmaktadır.
Öğrenme Zihinsel Yorgunluk Yaratmaz
İnsan
öücudundakihücrelerin önemli bir özelliği arka arkaya gelen uyarılara cevap
verme sürelerindeki faklılıktır. Kas hücrelerinde bu süre, sinir hücresine
oranla çok uzundur. Kas hücresi bir uyaranı aldıktan hemen sonra ikinci bir
uyarana cevap veremez ve bu süreye "cevapsızlık süresi" denir. Eğer
kas hücresine uyarıcılar arka arkaya gelir ve kas hücresi buna cevap vermezse
yorgunluk meydana gelir.
Buna karşılık sinir
hücresinin cevapsızlık süresi, kas hücresine göre çok daha kısadır. Yani sinir
hücresi arka arkaya gelen uyaranlara cevap verebilir ve kas hücresi gibi
yorulmaz. Bu nedenle "çok öğrendim yoruldum" dugusu yanlıştır.
Yorgunluk varsa kas yorguluğudur, zihni yorgunluk değildir. Ancak öğrenme için
gerekli protein zincirinin iyi kurulması için, sürekli değil aralıklı ders
çalışmak gerekir.
(A.Baltaş- Üstün Başarı)
Mersin'deki Bir Özel DershanemizdeYapılan Bir Anket
Araştırması
Bu yıl istediğiniz
fakülte ve yüksek okula giremeyişinizin nedenleri sizce neler olabilir?
Sorusunu yanıtlayan 648 lise mezunu öğrencinin verdiği yanıtlar sıralandığında;
- Yetersiz çalışma %73
- Plansız, programsız çalışma %63
- Temel bilgi eksikliği %53
- Zamanı sınavda iyi kullanamamak %35
- Sınav kaygısı, aşırı heyecanlanma %24
Aynı anket
araştırmasındaki;
Bu yıl sınava yeniden
girdiğinizde en çok dikkat edeceğiniz noktalar neler olacaktır? Sorusuna
verilen yanıtlar sıralandığında da;
- Planlı, programlı çalışma %75
- Temel bilgi eksikliğini tamamlama %64
- Daha çok verimli çalışmak %63
- Zamanı iyi kullanmak %39
- Sınav kaygısını yenmek %15
Olarak ortaya çıkmıştır.
Anket araştırması
sonucunu irdelediğimizde , istedikleri başarıya ulaşamayan öğrencilerin,
verimli ders çalışma yöntemlerine uygun çalışmadıkları için başarılı
olamadıklarını ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.
Öğrencilerin bu anket araştırması sonuçlarını dikkate
alacaklarını umarız.
Okuma
ve Öğrenme İsteği Sonsuzdur ama Zaman Sınırlıdır.
Öğrenmek Sormakla Batlar.
Öğrenmek Yorgunluk Yaratmaz, Önemli Olan Bir Konu Nasıl
Öğrenilir , Bunu Bilmektir.
Söylemek Öğretmek Değildir. Dinlemek Öğrenmek Değildir.
Öğrenme Yapmak ve Uygulamakla Olur.
Hızlı ve Etkin Okuma
Rehberlik servisine
öğrencilerden gelen bazı sorunları incelediğimizde, bu sorunların, çoğunlukla
okuma hızının çok düşük olmasından kaynaklandığı sonucuna varmaktayız.
Ayrıca, öğrencilere
zaman zaman uygulanan çeşitli konulardaki anketlerde cevaplama hızının düşük
olması ve 1987-1988 öğretim yılı içerisinde 3025 öğrenciye okuma hızı ile
ilgili uygulanan bir anket sonucunda % 60 oranında öğrencinin okuma hızının çok
düşük olduğunun belirlenmesi de, gözlemleri doğrulayan sonuçlardır.
Öğrencilerin, okuma
hızının düşük olmasına bağlayabileceğimiz başlıca sorunlarını şöyle sıralamak
mümkündür:
- Sınavlarda zamanı yetiştirememek,
- Sınavda, soruları enlemekte güçlük çekmek,
- Ders çalışırken vekitap okurken, okuduğunu anlamakta güçlük çekmek,
- Okurken çabuk sıkılmak ve dikkat dağılması,
- Anafikri bulmakta güçlük çekmek (özellikle paragraf sorularında)
- Boş zamanların, ders çalışmaya yetmemesi.
Yukarıda sıralanan
gözlem ve bulgular değerlendirildiğinde, öğrencilerin okuma süratlerinin
istenilenden düşük olduğu,. Bunun da başarılarını olumsuz etkilediği ortaya
çıkmaktatır. Los Angeles'deki Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde okuyan,
dünyanın en genç üniversitelisi Mariel Aragon, dakikada 6000 kelime okuması,
yine Türkiye ' de Yönetim Geliştirme Merkezi'nin 1978-1988 yılında açtığı
"Süratli ve Etkili Okuma" seminerinde, okuma hızlarının dakikada
600-1200 kelimelik okuma hızına ulaştıklarının gözlenmiş olması, okuma hızının
arttırılmasının mümkün olduğunu ortaya koymaktadır.
Mersin Test Teknik
Dershanesi Rehberlik Servisince (21 Ağustos-1Eylül 1995),(15-30 Ağustos 1996)
tarihleri arasında açılan hızlı okuma seminerine katılan 600'ü aşkın öğrencinin
okuma hızlarının 150-200 kelimeden 500-1200 kelimeye çıktığı, kavrama
güçlerinin de arttığı görüldü.
Görüldüğü gibi sizler
de düzenli bir çalışma sonucu okuma ve anlama hızını istenilen düzeye
ulaştırabilir ve buna bağlı olan sorunlarınızı ortadan kaldırabilirsiniz.
Okuma hızını arttırmak
için uyulması gereken esasları sıralamadan önce, okuma hızınızın ne oldugunu
ölçmenizi öneriyoruz. Bugüne kadar okuma hızınızı ölçmedinizse, gelin şimdi
ölçün. Bunu şu şekilde yapabilirsiniz: Daha önce hiç okumadığınız bir hikaye,
roman vb. bir kitaptan bir paragraf seçip dakika tutarak okuyun.
- okuma metnini okumaya başlamadan önce, başlangıç sürenizi bir yere (Sağ üst köşe olabilir.) not edin. Örneğin saatiniz 08.12'15"yi gösteriyorsa, saati 08.13 olarak not ediniz. Saat 08.13'e gelinceye kadar bekleyiniz. Saat 0.13 olduğunda okumaya başlayınız.
- Okuma parçasını, yanlış okuma alışkanlıklarınızı yapmadan okuyunuz.
- Okuma parçasını bitirdikten sonra, saatinize bakınız ve bitirme sürenizi parçanın sonundaki ayrılan yere kaydediniz.
- Okuma sürenizi saniye ile belirtiniz. Örneğin 08.13'te başladığınız parçayı 08.18'.20" de bitirmişseniz, okuma süreniz 5 dakika 20 saniyedir.(Toplam 320sn.)
- Okuma metnindeki toplam sözcük sayısı belirlenmiş olsun.
- Okuduğunuz metindeki toplam sözcük sayısını (TSS), saniyelerle belirlediğiniz okuma sürenize (SOS) bölerseniz, okuma hızınızı (OH) bulursunuz. Sonucu 60 ile çarpın. Bu sizin bir dakikada okuduğunuz sözcük sayısıdır.
Bulduğunuz okuma hızınızı aşağıdaki cetvelle karşılaştırın.
Dereceler
|
||||
Gruplar
|
Kötü
|
Orta
|
İyi
|
Pekiyi
|
İlkokul Mezunları
|
70-80
|
81-97
|
98-126
|
127+
|
Ortaokul Mezunları
|
85-91
|
92-122
|
123-146
|
147+
|
Lise Mezunları
|
101-121
|
122-146
|
147-192
|
192+
|
Üniversite Öğr.
|
146-151
|
152-186
|
187-227
|
227+
|
Üniversite Mezunları
|
159-180
|
181-219
|
220-280
|
281+
|
Şekil: Hızlı okuma tekniğini bilmeyenler için belirlenmiş
okuma hızları (dk/kelime)
Okuma hızınız düşükse
ya da daha çok arttırmak istiyorsanız öncelikle yanlış okuma alışkanlıklarınızı
belirlemeniz gerekir. Bunun için de aşağıdaki YANLIŞ OKUMA ALIŞKANLIKLARINI
BELİRLEME CETVELİNİ dikkatlice kendinize uygulayın. Uygulama sonunda yanlış
okuma alışkanlıklarınız ortaya çıkacaktır.
Yanlış Okuma Alışkanlıklarını Belirleme Cetveli
(Yanlış
alışkanlıklarınızın önüne x işareti koyun.)
- Sesli okuyorum.
- İçimden okuyorum(Ses tellerim kımıldıyor.)
- Kelimeleri teker teker okuyarak ilerliyorum.
- Okurken geri dönme ihtiyacı duyuyorum.
- Okurken ayrıntılara takılıyorum.
- Aktif olarak okuyamıyorum. (Okuduğuma konsantre olamıyorum.)
- Bazı kelimelerde yavaşlıyorum.
- Hızlı okuduğumda anlayamayacağımı düşünüyorum.
- Hızlı okumak beni rahatsız ediyor.
- Anafikri kolay bulamıyorum.
Okuma yanlışlarınızla
ilgili olan aşağıdaki açıklamaları iyi inceleyip, gerekli çalışmaları
titizlikle ve usanmadan yaptığınız takdirde okuma ve anlama hızının arttığını
göreceksiniz.
Okuma Hızınızı Arttırmak İçin Aşağıdaki İşlemleri Yapınız.
- Okuma Hızınızı Engelleyen, Anlamayı Azaltan Nedenleri (Yanlış Okuma Alışkanlıkları) Ortadan Kaldırın.
Sesli okumak, ilkokul
çağlarında daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını zannederek geliştirdiğimiz ve
okuma hızını önemli derecede yavaşlatan bir unsurdur.Ortalama konuşma hızı 200
kelime/dakikadır. Sesli okuduğumuz zaman kendimizi bu limite sınırlamış olur ve
bu hızın yüstüne çıkamayız. Oysa okuduğumuzu anlamak için kelimeleri dil ve
kulak yollarından geçirerek beyine göndermenize gerek yoktur. Göz, çektiği
fotoğrafları dilimizden yüzlerce defa süratli olarak beyine göndermekte ve
beyin almaktadır. Sesli okuduğumuz zaman 200 kelime / dakikada sınırlanan okuma
hızımız, çok daha hızlı olan beyin ykapasitemize yetişememekte, arta kalan
beyin kapasitemiz, boşluğunu başka düşüncelerle doldurmaya çalıştığından
konsantrasyonumuz ve okuma etkinliğimiz azalmaktadır.
İçten
sesli okumak da sesli okumanın bir
türüdür. Herne kadar bunda dudaklarımız kelimeleri tek tek telaffuz etmiyor ise
de, ses tellerimiz kımıldıyor ve okuma hızımızı 500 kelime / dakikada
sınırlıyoruz. Bunu önlemek için uzmanlar okurken çiklet çiğnemeyi
öneriyorlar.(Gözle görme alışkanlığı edinene kadar) Okurken çiklet çiğneme
temponuz hiç değişmezse bu yanlış alışkanlığını yenebilir ve gözle okumaya
başlayabilirsiniz.
Her
kelimeyi okumak da okumayı yavaşlatan
nedenlerden biridir. Başka dillerde de, Türkçe'de de çümle yapılarında anlam
birkaç kelimede toplanmış, diğer kelimeler onları düzenli bir cümle halinde
birleştirmek için kullanılmıştır. Ve,gibi, ile, için vs. gibi sık sık
tekrarlanan ve okuduğumuzu anlamamıza büyük katkısı olmayan bu kelimeleri her
seferinde okumak, bize büyük zaman kaybettirmektedir. Başlangıçta hangi
kelimelerin gereksiz olduğunu doğru tespit ederek okumadan atlamakta büyük
güçlük çekecek, ama zamanla bu konuda da yetenek geliştirerek 300 kelimelik bir
yazının 100 kelimesini okuyarak anlayabilirsiniz.
Geri
dönmek, bize en fazla zaman
kaybettiren bir alışkanlıktır. Konsantrasyon eksikliğinden olur ve geri dönme
imkanı olduğu sürece de konsantrasyonumuz azalır. Öncelikle kendinize geri
dönmeyi yasak etmelisiniz.Geri dönme şansınızın olmaması konsantrasyonunuzu
arttırır. Başlangıçta bazı paragrafları anlayamadığınızı hissedeceksiniz.
Endişelenmeyin ve geri dönmeyin. "Bugüne kadar geri dönerek okuduğum her
paragrafı anladım mı? Şimdi hatırlıyor muyum?" soruları size
endişelerinizi gidermekte yardımcı olacaktır.
Göz
eğitimsizliği; gözün satırlar
üzerinde düzenli hareket etmemesidir. Okuma eğitimini yeterince alamayan bir
göz , satırlar üzerinde gezinir, durur. Sıçramalar ve duraklamalar düzenli
olmaz. Kişi sık sık geri dönüşler yapar. Bu nedenle de satırdaki düşünceleri
birbirine bağlayarak bütünleştirip anlamlandırmakta zorlanır. Bunun için gözü,
sürat ve çabukluk kazandırıcı birtakım yardımcılarla eğitmek gerekir. Örneğin;
bir vasıtada giderken ilenleri hızlı okuyarak ve varsa videoda 2-3 kat
hızlandırılmış ait yazılı filmleri seyrederek küçük göz egzersizleri
yapabilirsiniz. Başlangıçta yoğun ykonsantrasyon ynedeniyle boşnız ağrıyacak,
ama bir süre sonra alışacaksınız ve alt yazılı bir filmi normal hızında
seyrettiğinizde size çok yavaş gelecek ve canınız sıkılacaktır.
Pasif
okumak; okuyacağınız yazıya
zihninizi yönlendirmeden, anafikri, yazarın ydüşünce ve olaylara bakış
biçimini, üslubunu anlamadan yapılan okumadır. Okuduğunuz yazıyı ne amaçla
okuduğunuzu bilmeden yapılan okumalar da okuma hızını düşürür. Dikkat
yoğunlaşması olmadığı için de anlama olayı oluşmaz. O nedenle önce okunacak
konuyu niçin okuyacağınızı belirlemeniz gerekir. Sonra bir ön okuma yaparak
sorular belirlemek, soruları yanıtlamak için tekrar dikkatinizi yoğunlaştırarak
yeniden okumak, etkili okumayı sağlar.
Bilgi
ve kültür düzeyi eksikliği ; okuma hızınızı yavaşlatan önemli nedenlerden biridir. Yeni
edinilmek istenen bilgilerin iyi kavranabilmesi, daha önce o konu ile ilgili
kavramların kazanılmış olmasına bağlıdır. Hiç temel bilgimiz olmadığı bir
konuyu anlamak çok zor olur. Kısacası temel olmadan inşaat yapılmaz. Yani bilgi
ve kültür eksikliği, okunacak konunun anlaşılmasını zorlaştırdığı için okuma
hızı da düşer. Bunun için parçada geçen, anlamını bilmediğiniz kelimelerin
anlamını öğrendikten sonra dikkatle okumanız anlamanızı kolaylaştırır.
Hızlı
okursak anlamayacağımızı zannetmek, okumamızı en fazla yavaşlatan en önemli psikolojik etken ve
yaygın olan yanlış bir kanıdır. Kağnı arabaları saattte 3-5 kilometreden hızlı
gidemezdi, otomobil bu hızı 100-200 kilometreye çıkardı. Eski insanlar bu
hızlara ulaşabileceğini düşünemezlerdi. Ay’a gidilebilceğini, bilgisayarlar ve
daha nice gelişmelerin olabileceğini akıllarına getiremezlerdi. Biz de bugün,
yarın kabulleneceğimiz gelişmelere inananmıyor ve direnç gösteriyoruz. Dakikada
6000 kelime okuyarak 13 yaşında üniversiteye giren Mariel aragon, dakikada 2500
kelime okuyarak A.B.D.’ni yöneten Jhon Kennedy, hızlı okuyarak daha iyi
anlanabileceğinin kanıtlarıdır. Öyleyse bu şartlanmayı bir kenara bırakarak
okuma hızınızı arttırınız. Anlama hızınız başlangıçta düşecek, ama hızınız
arttıkça eski derecenizi yakalayıp geçerek daha iyi anlayacaksınız.
Okumanın
Ne Anlama Geldiğini İyi Bilin:
Okumak, yalnızca
sözcük ve cümleleri görmek demek değildir. Okumak yazarlarla aktif bir söyleşi
şeklinde sürdürülen zihinsel bir süreçtir. Bu anlamda okuyabilmek için görmenin
ötesinde zihinsel beceriler gereklidir. Bu zihinsel beceriler de öğrenme yolu
ile gerçekleştirilebilir. Örneğin bir metne bir bakışta en fazla iki-üç sözcük
algılayabilen bir okuyucu, belirli bir eğitim programı sonucunda bir bakışta
cümlenin ya da paragrafın tümünü algılayabilir hale gelebilir. Yine öğrenme
sonucunda, sürekli olarak her okuma çabasında yazarla aktif bir söyleşi içinde
yazarın görüşlerini açığa çıkarmayı öğrenerek etkin bir okuyucu olabilir.
Okumanın gerçek amacı,
anlamı çabuk ve doğru kavramaktır. Bu okumanın geliştirilmesi için, etkili
okumanın temeli olan hız kavrama ve bellek arasında bağ kurulmasını gerektirir.
Okumada kavrama ile hız arasında yakın bir ilişkinin varlığı kabul edilmekte,
kavramaya ilişkin becerilerin artması hızlı okuma ile olasılı görülmektedir.
Ancak Kee(1956)’nın de önemle vurguladığı gibi hız, yeterli bir şekilde kavrama
hızı olarak düşünülmeli, kavrama ile birlikte ele alınmalıdır.
Hızlı Okuma
Hızlı okuma için,
okuma yanlışlarımızı düzelterek kendimizi hazırladık. Şimdi de hızlı okuma
yöntemlerine geçmeden önce, düşünce olarak atmamız gereken adımlar var.
1.
Adım : Gözlerimizle aklımızı
birlikte çalışmaya alıştırmak.
- Adım : Bir metinde her sözcüğü okumak zorunda olmadığımıza inanmaktır.
- Adım : Her metnin ya da kitabın aynı değerde olmadığını kabul etmek. Yani, bazı metinlerin daha kolay, bazılarının daha zor, kitapların da ayrı olduğunu bilmektir.
- Adım : Okuyacağınız her metin ve kitapta amaçlarınızın farklı olduğunu kabul etmek, okuma hızınızı da buna göre ayarlamak gerektiğini bilmek.
Hızlı Okuma Yöntemleri:
- Göz Devinimlerimiz :
Daha hızlı okumak,
etkili bir okuycu olabilmek için gözlerimizle aklımızı birlikte çalıştırmaya
alıştırmamız gerekiyor. Okuma sırasında, gözümüz satırlar üzerinde soldan sağa,
sağdan sola, yukarıdan aşağıya (bazen aşağıdan yukarıya) göz sıçramaları ile
ilerler. Okuma olayı, işte bu sıçramalardaki duraklamalar (saptama) sırasında,
yakalayabileceğimiz sözcük kümesini algılayarak gerçekleştirir. Bu yüzden hızlı
ve usta bir okuyucu olabilmek için, göz sıçramalarını hızlandırmak, duraklama
süresini kısaltmak, duraklama süresinde çok sayıda sözcüğü görebilmek (4-5
sözcük) , yani görme yelpazemizi genişletmek gerekiyor. Bu üç özelliği kontrol
etmek beyin işidir. Zihnimizin kontrolü dışında gekçekleşen sıçrama ve
duraklamalardan görüş alanına girenleri algılamak olanaksızdır. Öyleyse aklımız
sürekli emir veren, kontrol eden ve gönderilenleri algılayacak biçimde hazılkıkta
ve işlerlikte olmalıdır.
2.Saptamalar :
Daha çok sayıda sözcük
kümesi algılayıp, anlamlandırabilmek için sözcük kümelerinde, gözün belli bir
noktaya saptanarak sağında ve lolundaki sözcükleri mümkün olduğu kadar çok
sayıda algılama ve anlamlandırmayı kolaylaştırmaktadır.
Örneğin: Aşağıdaki
cümleyi iki saptama noktasıyla okumak mümkündür:
Başarılı ve yararlı
hizmetler yapması mümkündür.
- Kolon Okuma:
Günümüzde metinler
gittikçe daha dar kolonlar halinde basılmaktadır. Gazetelerde dergilerde ve
büyük magazinlerde bu kolonlara daha sık rastlanmaktadır. Söz konusu kolonlar,
ortalama 5-7 santimetreden oluşan sıfatlardan meydana gelmektedir. Dar
kolonlar, büyük bir gidiş ve gelişi zorunlu kılan geniş tarıtlardan daha koluy
gözden geçirilmektedir. Diğer yandan yukarıdan aşağı okuma dikkati daha çok
uyarmaktadır. Dar kolonlar genellikle her satırda bir ya da iki saptamayı
gerektirdiğinden, ritim konusunda büyük yarar sağlamaktadır.
- Göz Gezdirme:
Görme yelpazeniz
genişledikçe metnin bütününü dikkatli bir şekilde görme, düşünceleri yakalama
hızlılığına da ulaşırsınız.
Etkili okuyucu, metnin
özelliklerine göre hızını ayarlayabildiği gibi, her metinle ilgili ihtiyaç ve
amaçlarının farklı olacağını kabul eder. Amacını belirledikten sonra metnin
bütününe yönelik yaptığı “Göz Gezdirme” tekniği ile dikkatli bir okuma
yapabilir. Aynı zamanda, kısa bir z
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder