Geçen
yazımızda iş hayatının acımasızlığından, rekabetin yoğunluğundan ve değişen
koşullar içerisinde bir iş kadını olarak başarılı olmak ve fark yaratabilmek
için yalnız eğitim, bilgi, tecrübe ve zekanın (IQ) yeterli olmadığından
bahsetmiştik. İş hayatının bu rekabet ortamında, profesyonel iş kadını olarak
bu farkı yaratmanın yolu eşitlenemez, rekabet avantajlarına sahip olmakla
mümkündür dedik. Bu da yukarıda saydığımız özelliklerin yanı sıra kişinin tavır
ve davranışları, iletişim becerileri ve kısaca EQ' si yani duygusal zekasıdır.
Duygusal zekanın tanımı iki yıl öncesine kadar yapılamıyordu. Hepimizin fark ettiği bazı davranış şekilleri insanları başarılı olmaya götüren bazı yaklaşımlar izliyorduk. Ama bu ve benzeri özellikleri duygusal zekanın bir parçası olduğunu Amerikalı Yazar Daniel Galenan ortaya çıkıp da bu başlık altında toplayana kadar bilmiyorduk. Kişilerin matematiksel ve sözel yeteneklerinin, seviyelerinin çok iyi olması yetmiyor artık. Yale, Harvard gibi okullardan mezun olan okul birincisi kişilerin iş hayatında bazen iyi birer yönetici olamadıkları fark edildi. Eksik olan neydi? Uzmanlar baktılar, araştırdılar ve sonunda ortaya çıkan gerçek şuydu. Dünyaya ve olaylara, karşı tarafın bakış açısıyla bakamamak kişileri olaylara karşı tarafın gözlükleri yerine kendi gözlükleriyle bakmasından kaynaklanıyor. Sonuç olarak iletişim ve ilişkiler zayıflıyor, hatta bazen ilişkiler geri dönülemez noktalara kadar geliyor . Başka bir deyişle "Tanımak ve Yönetmek" insan kendini ne kadar iyi tanırsa o kadar iyi yönetir. Aynı zamanda karşısındaki kişiyi ne kadar iyi tanırsa o kadar iyi yönetir. Tüm bunlar içinde bir içsel güce ihtiyaç var o da kişinin özmotivasyonu. Kendini iyi tanımanın içerisine kişinin kendini nereye oturttuğu kendine ne kadar değer verdiği, yaşananlar kadar basit değil. Önümüze çıkan öylesine çok engel var ki! Nasıl aşacağız bütün bunları? İşte o noktada duygusal zeka yine devreye giriyor. Kendi motivasyonunuzu sağlamaktan ve o ruhsal enerjiyi açığa çıkarmaktan zorunluyuz. Kişi, bu sorumluluğu aldığı sürece etkili olmaktadır. Kişi yalnız kendini yönetmekten değil başkalarını da yönetmekten sorumludur. Başkalarının duygularını anlamak, dünyalarına girebilmek, onların baktıkları açıdan dünyaya bakabilmek. İşte buna "enpati" diyorlar. Bir kadın olarak ne kadar çok kişiye "enpati" yapmak zorundayız. Eşiniz, çocuklarınız, patronunuz, üstünüz ve altınızda çalışanlar. İşte bu konuda başarı kaydedebiliyorsanız eşitlenen rekabet avantajını yakalıyorsunuz. Stephan Covey diyor ki; "Önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalış. Emerzon' da anlaşılmak bir lükstür" der. Nasıl yapacağız? Bir sonraki yazımızda bu konuyu ele alacağız.
Birim YİĞİT
Profesyonel Yönetici ve Eğitimci.
Duygusal zekanın tanımı iki yıl öncesine kadar yapılamıyordu. Hepimizin fark ettiği bazı davranış şekilleri insanları başarılı olmaya götüren bazı yaklaşımlar izliyorduk. Ama bu ve benzeri özellikleri duygusal zekanın bir parçası olduğunu Amerikalı Yazar Daniel Galenan ortaya çıkıp da bu başlık altında toplayana kadar bilmiyorduk. Kişilerin matematiksel ve sözel yeteneklerinin, seviyelerinin çok iyi olması yetmiyor artık. Yale, Harvard gibi okullardan mezun olan okul birincisi kişilerin iş hayatında bazen iyi birer yönetici olamadıkları fark edildi. Eksik olan neydi? Uzmanlar baktılar, araştırdılar ve sonunda ortaya çıkan gerçek şuydu. Dünyaya ve olaylara, karşı tarafın bakış açısıyla bakamamak kişileri olaylara karşı tarafın gözlükleri yerine kendi gözlükleriyle bakmasından kaynaklanıyor. Sonuç olarak iletişim ve ilişkiler zayıflıyor, hatta bazen ilişkiler geri dönülemez noktalara kadar geliyor . Başka bir deyişle "Tanımak ve Yönetmek" insan kendini ne kadar iyi tanırsa o kadar iyi yönetir. Aynı zamanda karşısındaki kişiyi ne kadar iyi tanırsa o kadar iyi yönetir. Tüm bunlar içinde bir içsel güce ihtiyaç var o da kişinin özmotivasyonu. Kendini iyi tanımanın içerisine kişinin kendini nereye oturttuğu kendine ne kadar değer verdiği, yaşananlar kadar basit değil. Önümüze çıkan öylesine çok engel var ki! Nasıl aşacağız bütün bunları? İşte o noktada duygusal zeka yine devreye giriyor. Kendi motivasyonunuzu sağlamaktan ve o ruhsal enerjiyi açığa çıkarmaktan zorunluyuz. Kişi, bu sorumluluğu aldığı sürece etkili olmaktadır. Kişi yalnız kendini yönetmekten değil başkalarını da yönetmekten sorumludur. Başkalarının duygularını anlamak, dünyalarına girebilmek, onların baktıkları açıdan dünyaya bakabilmek. İşte buna "enpati" diyorlar. Bir kadın olarak ne kadar çok kişiye "enpati" yapmak zorundayız. Eşiniz, çocuklarınız, patronunuz, üstünüz ve altınızda çalışanlar. İşte bu konuda başarı kaydedebiliyorsanız eşitlenen rekabet avantajını yakalıyorsunuz. Stephan Covey diyor ki; "Önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalış. Emerzon' da anlaşılmak bir lükstür" der. Nasıl yapacağız? Bir sonraki yazımızda bu konuyu ele alacağız.
Birim YİĞİT
Profesyonel Yönetici ve Eğitimci.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder