Kişiler arası ilişkilerin olumlu olması
için gerekli koşullardan birisi de empatidir. Empati , psikiyatri ve
psikolojide adı sıklıkla geçen bir kavramdır.Psikiyatri ve psikolojinin çeşitli
dallarında empati ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmış ve bir bilgi
birikimi sağlanmıştır. Araştırma, özellikle klinik ve sosyal psikoloji ,
gelişim , danışma, okul ve iletişim psikolojisi alanlarında yapılmıştır.
Empatinin tarihçesine baktığımızda bu kavramın Almanca’daki “einfühlung”
ve Esli Yunanca’daki “empathera” terimlerinden geldiğini görürüz.Einfühlung
kavramını ilk kullananlardan birisi Alman Psikologlardan Thedor Lipps
olmuştur.
1987 yılında Lipps,einfühlung’u şöyle tanımlamıştır : “Bir insanın
kendisini karşısındaki bir nesneye, örneğin bir sanat eserine
yansıtması,kendini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyi kendi içine
olarak (özümseyerek) anlaması sürecine einfühlung adı verilir.(1). 1909
yılında, Titchener, eninfühlung terimini ,Eski Yunanca’daki “empatheia” teriminden
yararlanarak İngilizce’ye “empathy” olarak tercüme etmiştir. Yunanca’da
“em” içine “patheia” ise algılama anlamı taşımaktadır. Böylece
empati kavramı psikoloji ve psikiyatride yerini almıştır.(2). Günümüzde empati
kavramını en iyi şekilde açıklayan açıklayan Carl Rogers’dır.
Rogers, kişiler arasında önemli yeri olan empati kavramı üzerinde çok araştırma
yapmış ve bu kavramı farklı zamanlarda farklı şekillerde tanımlamış,
1970
yılında ise empatiyi son şekli ile tanımlayarak diğer araştırmacıların da
bu tanım üzerinde mutabık kalmasını sağlamıştır.Rogers’a göre : “empati, bir
kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak,o kişinin
duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması,hissetmesi ve bu
durumu ona iletmesi sürecidir”.(3). Carl Rogers’ın yapmış olduğu bu tanımı ,
Üstün Dökmen üç öğeye ayırarak açıklamıştır.Birinci öğe olarak ; empati kuracak
kişi , kendisini karşısındakinin yerine koymalı , olaylara onun bakış açısıyla
bakmalıdır.Karşımızdaki kişiyi anlamak için dünyaya onun penceresinden bakmalı
, olayları onun gibi algılayıp yaşamaya çalışmalıyız.Bunun için de karşımızdaki
insanın rolüne geçmemiz gereklidir.Bunu yapmazsak empati kuramayız. İkinci öğe
olarak ; empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak algılamamız gereklidir.Empati kurarken karşımızdaki kişinin
düşünceleri , empatinin bilişsel nitelik yönünü oluşturur. Böylece empatinin
iki bileşeni ortaya çıkmaktadır.Fakat Hoffman’a (1978) göre ise empatinin
bilişsel , duyuşsal ve güdüsel (motivasyon) olmak üzere üç bileşeni vardır.(4).
Bu nedenle araştırmacılar arasında görüş farklılıkları vardır.Empati
tanımındaki üçüncü ve son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik
anlayışın karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır.Karşımızdaki kişinin
duygularını tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemezsek
empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız.Örneğin ; bir arkadaşımız
derslerinin yoğunluğu nedeniyle bunalmış ve sıkıntı duymaktadır.Bu
sıkıntısını gelip size anlatırsa ve sizde onun duyduğu bu sıkıntıyı
anladığınız ve hissettiğiniz halde ona
bunu “evet seni
anlıyorum, derslerinin yoğunluğu seni bunaltmış ve bu nedenle sıkıntı
duyuyorsun” şeklinde değil de tam zıt duygularla “boş ver aldırma” şeklinde
yansıtırsak empati kurmuş olmayız.Ve hatta arkadaşımız bizim hakkımızda “en iyi
arkadaşıma sıkıntılarımı anlattığım halde o bile beni anlamadı , artık
beni hiç başkası anlamaz” şeklinde yanlış düşünce ve yargıya varabilir. Empati
kurmak , karşımızdaki kişinin söylediği duygu ve düşüncelerin aynısını
ona tekrar etmek değildir.Hommand ve arkadaşları (1977) buna “papağan gibi
tepki vermek” (5) demiştir. Ve bunun olumsuz empati kurmak olduğunu
belirtmiştir.
Empati kurarken ifade edilen duygunun şiddetine dikkat etmek ve
karşımızdaki kişiye onu yansıtırken duygunun şiddetine uygun tepki vermek
gerekir. Yine empati kurarken kişinin sadece sözel tepkilerine değil, ses
tonuna , konuşma temposuna , jest ve mimiklerine hatta duruşuna bile dikkat
etmek gerekir.Empati kurarken nesnelliği kaybetmemek , karşımızdaki kişinin
korku , kaygı , neşe ve öfke gibi duygularıyla bunalmamak gerekir.Yani
karşımızdaki kişiyle özdeşim kurmamalı ya da sempati duymamalıyız.Sempati
duymak, empatiyi kurmayı engeller. Günlük kullanımda da bu iki kavram
birbiriyle karıştırılmaktadır.İkisinin arasında farklılık vardır.Bir insana
sempati duymak demek , o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin
aynısına sahip olmak demektir.Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak , onunla
birlikte acı çekeriz ya da onunla birlikte seviniriz.Kısaca sempati ; “Bir
başkası için olumlu duygular besleme anlamına gelir”. (6) Empati kurmada
,karşımızdaki kişiye yardım etme davranışı vardır.
Kendisini sıkıntıda hisseden
bir kişi arkadaşına sıkıntısını anlatırsa ve arkadaşı da o kişinin
sıkıntısını empatik bir şekilde dinleyip onu geri yansıtırsa , o kişinin
sıkıntısı biraz hafiflemiş olur ve böylece empati kurularak sıkıntılı olan
kişiye yardım edilmiş olunur.Empatik anlayış insanları birbirlerine yaklaştırma,
iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir.İnsanlar, kendileriyle empati
kurulduğunda başkaları tarafından anlaşıldıklarını ve kendilerine önem
verildiğini hissederler.Bu da insanları rahatlatır.Empatik beceri ve eğilimleri
yüksek olan kişilerin çevreleriyle olan iletişimi yüksek düzeydedir.Çevreleri
tarafından sevilen kişilerdir.Çünkü çevrelerindeki kişilere empatik şekilde
davranarak onlara yardım etmektedirler.Empatinin kişiler arası iletişimi
kolaylaştırıcı özelliği bilindiği için empatik becerilerini arttırmak amacıyla
çeşitli meslek mensuplarına empati eğitimi verilmektedir.Örneğin ; hekim ve
hekim adaylarına , hemşirelere , ticaretle uğraşanlara, satış elamanlarına ,
öğretmenlere , sosyal çalışmacılara, psikiyatrislere , psikologlara, danışmanlara
empati kurma becerilerini arttırmak amacıyla eğitim verilmektedir.(7)
Yapılan
bazı araştırmalar göstermektedir ki ; kişilerin uğraştıkları ya da ilgi
duydukları alanlar empatik becerilerini geliştirmektedir.Örneğin, müzik
ile uğraşan veya evinde evcil hayvanı olan kişilerin empatik anlayış ve
becerileri gelişir.Başka bir araştırmaya göre empatik bir şekilde davranan
ailelerin çocukları büyüdüklerinde , onlar da anne-babaları gibi empatik
anlayışa sahip olmaktadırlar.Yapılan başka bir araştırmada ; kaygı, depresyon ,
çocukları ihmal etme ve saldırganlık ile empati kurma arasında olumsuz ve
zıt bir ilişki olduğu belirlenmiştir.Chlogon ve arkadaşlarının yapmış olduğu
bir çalışmada (1985) suç işlemiş kişilerin empatik ilgi ve becerilerinin , suç
işlememiş olanlara göre daha düşük olduğu belirtilmiştir.Yapılan başka bir
araştırmada da ; diğer insanlara kişisel duygu ve düşüncelerini iyi ifade
edebilen , topluma uyumlu ve sosyal duyarlılığı yüksek olan kişiler, aynı
zamanda empati kurma becerilerine de sahiptirler.(8) Empati, sadece insanlar
arasındaki iletişimi kolaylaştırmak için kullanılmaz.İnsanların, üzerinde
yaşadığı tabiat içinde empati kurması gerekirlidir.
Geçmişten günümüze kadar
tarihi süreç içinde yoğrularak gelen kültür ve sanat eserlerimiz de bu tabiat
içersinde yerini almıştır.Ve bunların gelecek nesillere de ulaştırılması
gereklidir. Eğer gelecek nesillere ulaştıramıyorsak suç bizimdir. Eski eserlere
baktığımızda insanların doğayla empati kurduğunu görebiliriz. Yapılarda
kuşların barınmaları için yuvalar yapmışlardır. Ve hatta bazı eserlerde tabiat
sevgisini o şekilde işlemişler ki ; doğadaki suyu caminin içine kadar getirerek
havuz yapmışlar ve içeride bir ferahlık olmasını sağlamışlardır. Bugünkü
yapılan eserlere baktığımızda bunlardan mahrum bırakıldığını görmekteyiz.
Empatinin kurulmadığı yerler sadece yapılar değildir. Yanlış avlanmalar , tarla
açmak için yakılan ormanlar , düzensiz kentleşme ve fabrikaların
yanlış yerlere önlem alınmadan kurulması tabiattaki dengeyi bozmaktadır. Tabiatla
empati kuran bir kişi bu şekilde yanlış sonuçlar doğuracak işlerden kaçınır.
Örneğin ; tarla açmak için ya da yerleşim yapmak için yakılan ve kesilen ormanı
ve burada yaşayan canlıları düşünür , onları göz önüne getirerek bir an
kendini onların yerine koyar. İşte bu şekilde empati kurarak davranan insanlar
tabiatın dengesini değiştirerek diğer canlılara zarar vermez.
Bilindiği
gibi insanların sevdikleri için yapamayacağı şey yoktur. Ama bunu yaparken de
tabiata ve insanlara zarar vermeden yapılmalıdır. Örneğin ; sevdiğiyle
gezerken orada gördüğü güzel bir çiçeği sevgilisi için koparmasına gerek
yoktur. Sevdiği kişiye o çiçekleri koparmadan da hediye edebilir. Ve bu da
hediyenin en güzelidir. Çünkü hiçbir şeye zarar verilmemiş , tabiat kendi doğal
güzelliğiyle bırakılmıştır. Ve bu güzel çiçekleri başkalarının da görmeye hakkı
olduğu düşünülmüştür. Empatinin kişiler arası iletişimi
kolaylaştırdığı ve insanlar arasındaki saygınlığı arttırdığını bilen
birisi , tabiatın da insanlar için gerekli olduğunu düşünerek onunla da
empati kurmaya çalışacaktır.
Dipnotlar : 1 Üstün Dökmen ;
İletişim Çatışmaları ve Empati S: 306
2 Üstün Dökmen ; İletişim
Çatışmaları ve Empati S: 306
3 Üstün Dökmen ; İletişim
Çatışmaları ve Empati S: 120
4 Üstün Dökmen ; İletişim Çatışmaları
ve Empati S: 121
5 Nilüfer Voltan-Acar ; Terapotik
İletişimler S: 15
6 Gıll Cox ve Sheila Daınow ; Gizli
Güçlerinizi Keşfedin S: 152
7 Üstün Dökmen ; İletişim
Çatışmaları ve Empati S: 131
8 Üstün Dökmen ; İletişim
Çatışmaları ve Empati S: 132
Ercan Nar
Avcılar
Günger Tekiner İlköğretim Okulu Rehberlik Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder