SINIFTA ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİNİN KULLANIMI
Açık kişiler arası
ilişkileri artıran çeşitli iletişim becerilerini kullanan öğretmenler
öğrencilerle sınıf sorunlarını tartışmayı ve sınıf olayları hakkında öğrenciden
geri bildirim almayı benimsemektedirler. Öğretmenler seçtikleri
öğretmen-öğrenci ilişkisinin türüne bakmaksızın bu bölümde tanımlanan iletişim
becerilerini kullanabilirler. Daha açık ve etkileşime dayalı bir sınıf yönetim
biçimi seçmek öğretmenin sınıfını daha etkili olarak yönetmesini sağlamaktadır.
Etkili iletişim becerileri iyi bir sınıf yönetiminin temelini oluşturmaktadır.
Etkili iletişim becerileri kullanmaksızın iyi yönetilmiş bir sınıf ve olumlu
bir öğrenme çevresi yaratmadaki diğer tüm girişimler genellikle kısa süreli ve
ciddi olarak sınırlanmış olacaktır. Özen gösterici kişiler arası etkileşimler
güven, güvenlik, ait olma ve benlik saygısı gibi önemli bireysel ihtiyaçların
karşılanmasında önemli bir yere sahiptir. Öğrencilerin önemli ihtiyaçlarını
karşılayan ilişkileri yaratmaya ek olarak, etkili iletişim becerilerini
kullanmak kendi ihtiyaçlarımızı daha etkili bir şekilde karşılamamıza ve
mesleki amaçlarımızı gerçekleştirmemize yardım etmektedir. Bu bölümde sunulan
becerileri kullanmak bize aşağıdaki konularda yardım sağlamaktadır:- Sıcak ve arkadaşça olma ve öğrencilerle ilişkilerden hoşlanma.
- Kendi ihtiyaç ve isteklerimizi sınıf içinde açıkça ifade etme.
- Öğrencileri daha iyi anlama ve kabul etme ve onlara karşı daha olumlu duygular geliştirme.
- Öğrencilerin kendilerini anlaşılmış ve özen gösterilmiş hissettiği ve böylece bize ve akranlarına daha olumlu tepki vereceği bir ortam yaratma.
İletişim becerileri mesaj gönderme ve mesaj alma becerileri şeklinde iki kategoriye bölünmektedir.
Gönderme becerileri birisiyle konuşulduğunda yaygın olarak kullanılan
becerilerdir. Mesaj alma becerileri ise daha etkili bir dinleyici haline
gelmede kullanılabilen tekniklerdir. İletişim becerilerinin kullanımı şu dört
varsayıma dayanmaktadır.
- Problemleri çözmede öğrencilerle sorumluluğu paylaşmayı dileriz.
- İçinde bulundukları atmosfer onların öyle olmasını sağladığında, öğrencilerin çoğu zaman sorumlu bireyler olduklarına inanırız.
- Bir probleme birden fazla perspektif olabileceğini kabul eder, bizimkinden daha geçerli olabilecek görüş açılarını gözden geçiririz.
- Öğrenci-öğretmen ilişkisindeki (karşılaşmasındaki) hedefimizi ‘kazanmak’ olarak algılamayız.
Bu yöntemler kapalı,
otoriter ve öğrencilerle üçüncü tür ilişkiler oluşturmayı dileyen öğretmenler
için çok az değerli olacaktır.
Gönderme Becerileri
Gönderme Becerileri
üç genel sınıfa ayrılmaktadır ve bu üç beceri karşılıklı olarak ilişki
halindedir.
- Öğrencileri değiştirmeye ihtiyacı oldukları davranışlarla karşılaştırma becerileri
- Öğrencilere akademik performansları hakkında geri bildirim verme becerileri
- Öğrencilere olumlu beklentileri sunma becerileri
Uygun olmayan ya da rahatsız edici davranışlarla
yüzleştirmede iletişim becerileri
Aşağıdaki yöntemler
öğrenci ile ilişkileri geliştirmede (iyileştirmede) öğretmene yardım edecektir.
1.Problem davranış ile olduğu anda baş etme: Küçük çocuklar daha
çok ‘şimdi’ yönelimlidirler. Günlerden sonra konuları gündeme getirmenin etkili
bir yöntem olmadığı ve öğrenciye haksızlık olacağı düşünülmektedir. Bunun için
önemli konuları mümkün olduğunca olduğundan hemen sonra tartışmak en iyisidir.
Bazı durumlarda ise öğrenci ile tek başına konuşabilene kadar ve öğrenci kendi
duyguları üzerinde daha iyi bir kontrol sahibi olana kadar beklemek
gerekecektir.
2.Onlar hakkında konuşmaktan ziyade doğrudan öğrencilere
konuşma:
Öğrenciler kendileri hakkında söylenilenleri becerikli bir şekilde sunulan
doğrudan geri bildirimden daha incitici bulmaktadırlar. Davranışları hakkında
öğrencilere doğrudan bazı değerlendirmeler yapmak, bir yetişkin olarak öğretmenden
geribildirimini almalarını ve aynı zamanda onlara saygı duyulduğunu
hissetmelerini sağlayacaktır.
3.Kibar bir şekilde konuşma: Olumlu
etkileşimleri yaratmada ‘teşekkür’, ‘lütfen’, ‘kusura bakma’ gibi basit
kibarlık ifadeleri kullanmaktan başka hiçbir şey daha etkili değildir.
Öğretmenler öğrenciler için önemli modeller olarak işlev gördüklerinden
öğrencilerle etkileşimlerinde kibar bir dil kullanmaya özen göstermeleri
gerekmektedir.
4.Göz iletişimi kurma ve sözel olmayan mesajların
farkında olma:
Eski bir deyişle çocuklar yetişkinlerin ne dediğinden çok ne yaptığına daha sık
tepki verirler. Küçük çocuklar yetişkinlere bağımlı olduklarından yetişkinlerin
sözel olmayan mesajlarını okumaya daha eğilimlidirler. Bu yüzden sözel olmayan
mesajlarımızı sözel mesajlarımızla uyumlu bir şekilde sunma girişiminde
bulunmak önemlidir. Eğer bir öğrenci ile konuşurken onun omuzlarından aşağı
bakıyorsanız, öğrenci sizin onun hakkında olumlu hissettiğinize ve saygıyla
ilgilendiğinize inanmakta zorlanacaktır. Benzer olarak bir sınıfta kızgın olmadığınızı
bağırarak söylerseniz, öğrenciler sözcüklerden çok ses tonunu dinlemeye daha
çok eğilimli olacaklardır.
5.’Ben dili’ kullanma yoluyla ifadeler için sorumluluğu
alma:
Sürekli ve ciddi davranış problemleri yaşayan öğrenciler sıklıkla sosyal biliş
becerilerinde de sorunludurlar. Basitçe ifade etmek gerekirse diğer insanların
görüş açılarını anlama ve takdir etmede akranları kadar yeterli değildirler.
Örneğin, bir öğretmenin onların konuşmasından niçin sıkıldığını ya da saldırgan
ve kaba davranışlarına rağmen akranlarının onlarla niçin oynamak istemediğini
anlamayabilirler. ‘Ben’ mesajı diğer insanların bakış açılarını anlamayı
öğrenmede bir yöntemdir. Eğer bir öğrenciye ‘problem yaratıyorsun’, ‘yine geç
kaldın’ dersek öğrenci büyük olasılıkla kendini saldırılmış ve savunucu
hissedecektir. Bununla birlikte eğer ‘o davranış benim dikkatimi dağıtıyor. Ve
ben ders anlatırken sen konuştuğunda kendimi rahatsız hissediyorum’ dendiğinde
öğrenci kendisinin diğer insanlar üzerindeki etkisi hakkında yararlı bazı bilgilere
sahip olacaktır. Ben mesajı öğrencinin davranışı, onun öğretmen üzerindeki
etkisi ve öğretmenin yaşadığı duygu sırasını izlemelidir. ‘Benim sözümü
kestiğin zaman dikkatim dağılıyor ve diğer öğrencilere yardım etmekte zorlanıyorum
ve engellenmiş hale geliyorum’ gibi.
6.Soru sormadan ziyade değerlendirmeler yapma: Çocuklar yaramazlık
yaptığında sıklıkla soru bombardımanına tutulurlar. Bu durum çocuğu savunucu
bir duygu içinde bırakır. ‘iyi misin?’, ‘birkaç dakika için sınıfı terk etmek
ister misin?’, ‘yardım edebilir miyim?’ gibi sorular son derecede yararlıdır.
Bununla birlikte öğretmenler soruları değerlendirmeler ile değiştirme
fırsatının farkında olmalıdırlar. Geç kalan bir öğrenciye ‘neredeydin’ yerine
‘geç kaldığın için merak ettim. Çünkü alan gezisi için 5 dakika içinde ayrılmak
zorundayız’ şeklinde bir tepki verilebilir.
Öğrencilere akademik performansları hakkında spesifik
geri bildirim verme becerileri
Bu konuda yapılan
çalışmalar öğretmenlerin öğrencilere geribildirim vermede belirgin bir şekilde
etkili olmadığını göstermiştir. Öğrencilere akademik performansları hakkında
geri bildirim verirken şu üç sorunun sorulması yararlıdır: ‘Ne kadar?’, ‘Kime?’ ve ‘Ne tür?’. Ne
kadarın yanıtı belki biraz fazla fakat çok fazla olmamalı şeklindedir. Kime etkili geribildirim verilmeli sorusunun
yanıtı beklentinin etkileri konusuyla yakından ilişkilidir. Olumlu ve
tanımlayıcı geribildirim, yalnızca yüksek başarı gösteren ya da bu
geribildirimi almak için sosyal becerisi olan öğrencilerin almayacağı bir
biçimde dağıtılmalıdır. Gerçekte araştırmalar olumlu geribildirimin düşük
sosyo-ekonomik ve düşük başarı düzeyindeki öğrenciler üzerinde daha etkili
olduğunu ve bu öğrencilerin en az olumlu geribildirim alan grup olduğunu göstermektedir.
Hangi tür
geribildirimin en etkili olduğu sorusunun yanıtı anahtar bir soru olarak
karşımıza çıkmaktadır. Öğretmenlerin kullanabileceği en önemli iletişim
becerilerinden birisi öğrencilerin kendi başarıları için sorumluluk almasına
yardım eden spesifik, açık ve tanımlayıcı geribildirimdir. Öğrencilerin
performanslarını etkileyen kendi kontrolleri içindeki faktörlere
odaklaşmalarına yardım eden geribildirim ya da övgüler onların içsel bir
kontrol geliştirmelerine izin vermektedir. Öğrencilere olumlu geribildirim
verme becerilerini geliştirme yoluyla öğretmenler, öğrencilerin kendi
başarıları için övünme ve okul çevresini olumlu yollarla kontrol etme
yeteneklerine daha iyi değer biçmelerine yardım edebilirler. Öğrencilere etkili
geribildirim (övgü) vermenin üç niteliği vardır:
a) Yakınlık: Övgü basit bir şekilde genel bir güdüleyici
olarak kullanılmaktan ziyade istenen davranışların hemen arkasından
verilmelidir.
b) Spesifik olması: Övgü pekiştirilmekte olan spesifik
davranışı tanımlamalı. Öğretmen övgüsünün en güçlü yanı öğrenci performansının
hangi yanlarının övgüye değer olduğunu söylemek ve aynı zamanda öğrencinin
çalışmasının niteliğinden ne kadar etkilendiğini göstermesidir. Bir diğer
deyişle etkili övgü bilgi verici geribildirimi ve içten bir öğretmen onayını
kapsamalıdır.
c) Uygunluk: Övgü duruma ve kişiye uygun olmalı. Başarısı
yüksek ve yaşı büyük öğrenciler övgünün başlıca güdüleme ve teşvik için
kullanıldığının farkındadırlar ve övgüyü gereksiz bulabilirler. Bir diğer
deyişle övgü öğrencinin yaşına ve düzeyine (akademik ve davranış açısından)
uygun olarak düzenlenmelidir.
Öğrencilere olumlu beklentileri sunma becerileri
Kural ve
prosedürlerin açık bir şekilde ifade edilmesi ve tutarlı olarak uygulaması;
problemleri olduğu anda ve kısa sürede çözme; öğrencilerin derse katılımı ve
dersle ilgili aktiviteleri yürütmelerini sağlamada mümkün olduğunda zorlayıcı
müdahaleler kullanmama; pozitif bir perspektife sahip olmanın önemini
vurgulama; yaramazlık ve yetersizliklerle aşırı uğraşmama; geliştirilmesi
gereken yönler için düzeltici geribildirim verme ve zorlukla karşılaştıklarında
yardım sağlama yoluyla öğretmenler sınıfta olumlu bir atmosfer yaratmaya
katkıda bulunabilir. Ayrıca beklentilerini iletmede aşağıda belirlenen tutum ve
davranışları benimseyebilir.
• Ders için uygun öğretimsel amaçları
belirleme
• Öğrencilerin çalışmaları tatmin edici
bir şekilde yaptıklarından emin olma
• İyi bir çalışma yapacağı konusunda
öğrenciye güvenme
• Kendine güveni destekleyen ‘sen
yapabilirsin’ tutumu oluşturma
• Karşılaştırmalı değerlendirmelerden
kaçınma
Görüldüğü gibi
öğretmenin öğrenciden beklentilerini açıkça ifade etmesi sınıfta ortaya çıkacak
problemlerin kısa sürede çözümlenmesini sağlamakla kalmayacak aynı zamanda
ilerde olabilecek potansiyel sorunları da önleyici bir işleve sahip olacaktır.
Öğrencilerle açık iletişim kurma konusundaki tutarlı ve ısrarlı tutumlar,
öğretmenin sınıf kontrolünü daha az enerji harcayarak gerçekleştirmesini beraberinde
getirecektir. Böyle bir ortamda etkili bir öğrenme ve olumlu bir sınıf
atmosferi oluşturmak da kolaylaşacaktır.
İLETİŞİM TEKNİKLERİ
İletişim: Nitelikleri ne olursa olsu iki sistem
arasındaki bilgi alış verişi iletişim olarak tanımlana bilir
MESAJ
KAYNAK HEDEF
GERİ BİLDİRİM
Tanımdan da anlaşılacağı
üzere bilgi aktarımının iki yönlü olması gerekmektedir.
Bilgi aktarımı tek
yönlü ise bilgilendirme çift yönlü ise iletişim olarak adlandırılır. Bu tanım
dikkate alındığında bireyler arasındaki her konuşma iletişim olarak
adlandırılamaz.
Örneğin ana-babaların
çocuklara öğretmenlerin öğrencilere birtakım emirler verip onları tepkilerini
dikkate almamaları iletişim olarak kabul edilemezİLETİŞİM ÇATIŞMASI
İletişim hatalarından
kaynaklanan olumsuz durum yada bilgiyle geri bildirim arasındaki tutarsızlık olarak
adlandırılabilir.
DİNLEMEDEN KAYNAKLANAN HATALAR
Yanlış veya hatalı geri bildirim (iletişim Engelleri)
Dinleme
Yukarıda bahsedilen
çatışma türlerine genellikle insanların birbirlerini dinlememeleri,
anlamamaları ve mesajlarını açık olarak vermemelerinin yol açtığı
düşünülmektedir. Bu tür çatışmalara yol açmamak için etkili bir dinleme
becerisine sahip olmak gerekmektedir.
*edilgin dinleme
Sessizce dinleme
gerçekte kabul etmeyi gösterir. Edilgin dinleme karşıdakinin gerçekten kabul
edildiğini hissettiren ve sizinle daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren
çok güçlü bir sözsüz iletidir. Hep konuşan siz olursanız karşınızdakilerin
düşüncelerini, duygularını anlatma fırsatı bulamaz. Sessizlik iletişim engelini
ortadan kaldırdığı gibi sık tekrarlandığında karşımızdakinde iletinin kabul
edilmediği izlenimini verir. En önemlisi karşımızdakini sonuna kadar dinleyip,
yargılamadan tepki vermek karşımızdakinin duygularını ve görüş acılarını
anlamak, iletişimin kolay ve açık olmasına yardımcı olur.
* yansıtıcı dinleme
Karşımızdakini kabul
ettiğimizi gösterip onları anladığımızı belirten özel bir konuşma tekniğidir.
Yansıtıcı dinleme ile yorum ve analiz yapılmaz, ses tonumuz ve kullandığımız
sözcükler acaba, belki anlamı taşımalıdır. Yansıtıcı dinlemenin en önemli
özelliği: konuşanın duygularını ona yargısız olarak geri iletmektir.
Karşımızdakinin dediğini ya da demek istediğini kendi kelimelerimizle
karşımızdakine yansıtarak uygulanır.
Neden
tekrar?: Duyduklarını tekrar etme;
söylenenlerin yanlış anlaşılmadığını
kanıtlar.
soruna hemen çözüm getirmez
dolayısıyla konuşan çocuğun sorununu daha etraflıca düşünmesine ve çözümü
kendisinin bulmasına yardımcı olur.
Örnek: ç- beni oyuna almak
istemediler.
A- bu da seni üzdü.
Ç-evet
halbuki emre en iyi arkadaşımdı.
Bu tekniği uygularken
:
Öncelikle
karşımızdakinin hislerini bulup yansıtmakla işe başlanmalıdır.
Hislerle beraber durumu ve nedeni de yansıtmak gerekmektedir.
Mümkün olduğu kadar
tam ve eksiksiz olarak ifade edin. Hisleri eksik değerlendirmeyin.
Yansıtıcı Dinlemenin Yararları:
karşımızdakini
gerçekten anlamak âmâcıyla, karşımızdaki kişiyi bütün dikkatimizle dinlememiz
onun bize karşı güven duymasını sağlar.
insanlar genellikle
duygu ve düşüncelerini açıkça ortaya koymazlar. Yansıtıcı dinleme mesajın özüne
inmeye olanak sağlar.
karşımızdaki kişiyi
daha iyi tanımamıza olanak tanır. Karşımızdaki kişinin daha içtenlikle açılarak
kendini bizimle paylaşmasını sağlar.
*yansıtıcı dinleme için uyarılar:
Akıl okumamalı,
Kesin konuşmamalı,
Ses tonumuz ve
kullandığımız sözcükler acaba, belki anlamı taşımalı, son söz olmamalıdır.
Çok soru sormamalı,
Sözsüz davranışı değerlendirmekte
dikkatli olunmalıdır.
İyi bir dinleyici, söylediklerimiz içerisinden hangisinin önemli
olduğunu anlayabilen ve bizimle ilişkisini bu anlayış temelinde kurabilen
kişidir. İyi bir dinleyici olabilmek için kişinin geri iletim sürecini sık sık
ve yerinde kullanmayı bilmesi gerekir. İyi bir dinleyici olmak için:
Dinlerken bedensel
olarak dinleme durumuma girin ve dikkatli dinleyin.
" hımmm "
" evet " gibi sözcüklerle konuyu takip ettiğinizi belirtin.
Söylenenleri
duyduğunuzu belirten bir tekrar, özetleme yapın. konuşanın duygusunu
isimlendirin.
Soruna hemen çözüm
getirmeyin, " ne yapmayı düşünüyorsun? " diyerek ilk çözümü çocuktan
bekleyin.
Çocuğu dinlemenin
yararları
Çocuğun konuşma
becerisi artar.
Çocuğun var olan
derdini davranışla göstermek yerine sözle ifade etmesini sağlar.
Anlaşıldığını
hisseden çocuk kendini daha rahat ve huzurlu hisseder çocuğun kişisel ve sosyal
gelişimine yardımcı olur
Çocuk ile ana baba
arasında bir yakınlık doğar.
Söyledikleri dinlenen
çocuk ana babasının söylediklerini de dinlemeye başlar.
*hoş olmayan hisler için sözcükler:
Korkmuş, paniğe
kapılmış, endişeli, kaygılı, sinirli, gerilimli, kızgın, keyfi kaçmış,
öfkelenmiş, rahatsız olmuş, huzursuz, kötü, berbat, sikilmiş, yorgun, bitkin,
düş kırıklığına uğramış, umutsuz, değersiz,dehşete düşmüş, utanmış,
aşağılanmış, incinmiş, beceriksiz, ilgisiz, güvensiz, sevgisiz, istenmeyen.
*hoş hisler için sözcükler:
Saygı gören, kabul
edilen, değerli, cesur, yiğit, önemli, kendinden emin, umutlu, ikna olmuş,
heyecanlı, sevinçli, coşkulu, mutlu, memnun, güvenilir, gururlu.
Açık ve kapalı tepkiler:
Yansıtıcı dinlemenin
amacı, karşımızdakini anladığımızı ve önem verdiğimizi bildirmektir. Bu yüzden
tepkilerimizin kapalı değil açık olması istenir. Açık tepkiler hislerimizi tam ve
doğru olarak ifade eder: (eklemez veya çıkarmaz.) Kapalı tepkiler iletişimi
kesecek yorum ve yargı getirir.
KENDİMİZİ KARŞIMIZDAKİNE
ANLATABİLME
Ben iletileri
Yansıtıcı dinleme ile
karşımızdaki insani yargılamadan, suçlamadan, tanı koymadan anlamayı ve bunu
ona iletmeyi sağlayabiliyoruz.
Peki kendi
sorunlarımızı nasıl ileteceğiz? Eğer incinmiş, sinirli, kızgın , umutsuz, veya
coşkulu olan biz ise bu duyguları karşımızdakini incitmeden, suçlamadan nasıl
iletebiliriz?
Bu soruların cevabi
ben dilini kullanabilmekte yatıyor. Hislerimizi ben mesajları ile iletirsek
karşımızdakinin iyi niyetine ve işbirliği yapma arzularına seslenmiş
karşımızdakini suçlamamış ve duygularımızı açıkça gizlemeden, simgelerin
arkasına saklamadan iletmiş oluruz.
Ben mesajının yapısı:
ben mesajları, hislerimize ve karşımızdakinin davranışına
yoğunlaşır, onların kişiliklerine değil. Ben mesajları yapılanı yapandan
ayırır. Kişiyi bütünüyle suçlamadan davranışı vurgular. Sizi kaygılandıran
hareket değil onun sonucudur.
Ben mesajlarının üç
bölümü vardır.
1. İlk önce davranış
acılanır. Suçlamayın sadece anlatın.
Sözüm kesildiği zaman.....
2. Olabilir
sonuçlarla ilgili hislerinizi açıklayın. Canım sıkılıyor.....
3. Sonra davranışın
sonucunun ne olduğunu anlatın. Derdimi anlatamadığım için.....
Davranış, hisler sonuç.
Sözüm kesildiği zaman
derdimi anlatamıyorum bu da benim canımı sıkıyor. Çocuğu suçlayacağınıza,
duygularınızı ifade edin.
a: nerede kaldın?
Saatin kaç olduğunun farkında mısın?
( Yerine )
a: nerede kaldın? Çok
merak ettim.
Cezalandıracağınıza, kabul edeceği
bir yol gösterin.
a: bir daha
arkadaşlarla buluşmak yok.
( Yerine )
a: bir dahaki sefere
geç kalırsan telefon aç.
Öneriler:
kızgınlık kendi
sorununuzdan kaynaklanıyorsa, önceden tedbir alın durumu açıklayın
" bu gün çok sinirliyim, beni
rahatsız etmeyin "
" bu gün çok yorgunum gürültüye
tahammül edemiyorum "
duygu ve düşüncenizi
ben dili ile açıklayın.
"kavga etmeyin uslu durun
"
( Yerine )
" kavga
ettiğiniz zaman hem başım ağrıyor hem de üzülüyorum."
suçlayacağınıza
davranışı tanımlayın.
" geri zekalı "
"tembel "
( Yerine )
" dersini zamanında
bitirmediğin zaman "
tehdit edeceğinize
duygularınızı açıklayınız.
" bıktım artık " "
seni geberteceğim "
( Yerine )
" çok sinirleniyorum "
"çok içerliyorum" " kızıyorum
" kırılıyorum."
İLETİŞİMDE ENGELLER
1) emretme, yönetme:
" yapman
gerekir...........,
.yapacaksın............ , yapmak
zorundasın.......... "
korku yada aktif
direnç yaratabilir.
isyankar davranışa
yol açabilir.
söylenenlerin tersini
denemeye yol açabilir.
2) uyarma tehdit etme
( göz dağı verme ):
" yapmazsan
.........olur." " yapacaksın
yoksa ........"
korku ve boyun eğme
yaratabilir.
söz konusu sonuçları
denemeye yol açabilir.
gücenme kızgınlık
isyankarlığa yol açabilir.
3) ahlak dersi verme,
vaaz etme:
".......yapmalıydın"
"senin sorumluluğun" ".....şöyle yapmak gerekir."
zorunluluk yada
suçluluk duyguları yaratır.
çocuğun durumunu daha
şiddetle savunmasına yol açabilir.
4) öğüt verme, çözüm
getirme, fikir verme:
"ben olsam, ........",
" neden yapmıyorsun......", "bence....", "sana şunu
önereceğim........."
çocuğun kendi
sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder.
çocuğun sorunu
düşünüp değişik çözümler bulup denemesine engel olur.
5) mantık yoluyla
inandırma tartışma:
" işte bu nedenle hatalısın
", " olaylar gösteriyor ki"
savunucu tutumu ve
karşı koymayı kışkırtır.
çocuğun azarlanma
korkusuyla iletişimi kesmesine neden olabilir.
6) yargılama,
eleştiri, suçlama:
" olgunca
düşünmüyorsun....." "sen zaten tembelsin ....."
yetersizlik, aptallık
yanlış değerlendirilme anlamı taşır.
genellikle çocuk
eleştirileri gerçek olarak algılar "ben kötüyüm" yada karşılık verir
" sizde daha mükemmel değilsiniz.
7) ad takma, gülünç
duruma düşürme :
" koca bebek " " hadi
bakalım süpermen " "geri zekalı "
-çocuğun kendisini
değersiz hissetmesine, sevilmediği kanısına varmasına yol açar.
genellikle karşılık
verme ihtiyacını doğurur.
8) tahlil etme,
teşhis, tanı koyma :
" senin derdin nedir biliyor
musun? " " herhalde çok yorgunsun " "aslında sen öyle demek
istemiyorsun."
tedirgin edici
olabilir ve başarısızlık duygusu uyandırabilir.4
çocuk yanlış
anlaşılma endişesiyle iletişimi keser.
9) incelemek,
araştırmak, soruşturmak:
" neden ?
........ Kim? ........ Sen ne yaptın?........ Nasıl?......."
soruları cevaplamak
genellikle eleştiri ve zorunlu çözüm getirdiğinden, çocukları hayır demeye ve kaçamak
cevaplar vermeye yalan söylemeye yöneltir.
sorular genellikle
soruyu sıranın nereye varmak istediğini açıklamadığından, çocuk endişeye ve
korkuya kapılır.
ailenin endişesinden
doğan sorulara cevap vermeye çalışan çocuk kendi sorununu gözden kaçırabilir.
Çatışma çözme yaklaşımı
Kızgınlık ve engellenme duygusu,
farkında olunan yada olunmayan çatışmalardan kaynaklanır. Sadece kısa süreli
duygusal gerginlikleri değil, uzun süreli çatışmaları çözmek de yaşamın önemli
bir parçasıdır. Yukarıda, kızgınlık ve kırgınlık duygularının ifadesinde ve bir
çözüme ulaşmasında gereken basamakları belirttik. Şimdi uzun süreli çatışmaları
çözme yollarını belirteceğiz.
Bir çatışma konusu
ortaya çıktığı zaman, taraflar, kendi isteğinin yapılmasına olanak verecek bir
çözümde ısrar edecek yerde, her ikisi de yaratıcı bir biçimde iki tarafı da
tatmin edecek bir çözüm yolu bulmaya çalışmalıdırlar.
I. Aşama: çatışmayı tanıyın
Sizce sorun nedir? Bu konuda
kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Burada ben iletileri kullanmayı ve her ikinizi
de memnun edecek bir çözüme ulaşma tutumu içinde olduğunuzu belirtmeyi
unutmayın.
II. Aşama:bir çok çözüm yolu ortaya koyun.
Beş ya da on dakika gibi bir zamanda
aklınıza gelen çareleri iyi ya da kötü mümkün ya da değil gibi süzgeçlerden
geçirmeden olduğu gibi ortaya koyun.
III. Aşama:çözüm yollarını değerlendirin.
Bu aşamada çözüm yollarını
değerlendirerek, her birinizi ne kadar tatmin ettiğini tartışın.
IV. Aşama:en iyi çözümde anlaşın.
Şu ana dek bütün seçenekleri gözden
geçirmiş bulunuyorsunuz. Şimdi her ikinizi de en çok tatmin eden çözümde karar
kılmanın zamanıdır. Bu karara ulaştıktan sonra, çözümün ne anlama geldiği her
iki kişi tarafından da ifade edilir. Bu
çözümü uygulamaya koyma isteği her iki tarafta da belirdiği zaman uygulamaya
geçin.
V. Aşama:çözümü uygulamaya koyun.
Bu aşamada çözümün ayrıntılarını
konuşmaya başlayın. Burada ayrıntılardan kastedilen, çözüm uygulamaya
konduğunda her iki tarafça ne gibi uygulamalar ve ayarlamalar yapılacağıdır.
Burada üzerinde durulması gereken nokta, çözümün uygulamaya geçebilmesi için
gerekli işlemler her iki tarafça onaylanmış
olmalıdır.
VI. Aşama:çözümü gözden geçirin.
Bir çözümün uygulanır ya da uygulanamaz
olduğunu denemeden anlamak zordur. Çözüm bir süre uygulandıktan sonra gözden
geçirmek için bir araya gelmekte büyük yarar
vardır. Böyle bir bir gözden geçirmeden sonra, çözüm tarzında bazı
değişiklikler önerilebilir. Önemli olan, sorunun altında ezilmek yerine, her
iki kişiyi de hoşnut edecek bir çözüme ulaşıncaya dek yaratıcı bir biçimde
sorunla uğraşmaktır.
İster okul
içerisinde, ister iş ilişkilerinde, isterse aile içinde olsun, uzun süre
birlikte olan kişilerin arasında çatışmaların çıkması doğaldır. Doğal olmayan,
bu çatışmaların ilişkiyi bozması ve yıpratmasıdır. Çatışma çözme yaklaşımı iyi
niyet, karşılıklı güven eşit söz hakki ortamında gerçekleşebilir. Böyle bir
ortam, uzlaşmaya varabilmek için zorunlu, ancak yeterli değildir. Çatışma çözme
yaklaşımını uygulayabilmek için bireyin kendisini bilinçli olarak eğitmesi
gerekir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder