Uzm. Psk. Yeşim Yasak
Trafik yasasının TBMM’de olduğu şu
günlerde aldığımız bilgilere göre psikologlara ve psikolojiye büyük iş
düşecektir. Bununla ilgili olarak Derneğimiz, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik
Dairesi Başkanlığı yöneticileri ile görüşmeler yapmaktadır. Hazırlanmış olan
bir araştırma projesi için bir grup trafik polisi ile yaptığımız söyleşinin
notlarını ilginizi çekeceğini düşünerek sizlerle paylaşmak istedik.
Polis-vatandaş
etkileşiminde trafik polisinin rolünü nasıl görüyorsunuz?
·
Genelde vatandaşa
yol sorması gibi durumlarda yardımcı oluyoruz. Bu açıdan olumlu bir etkileşim
söz konusu. Hatta çoğu zaman görev alanımız içindeyse gideceği yere kadar
önderlik ediyoruz. Bizler diğer polis arkadaşların da temsilcisi olarak
görüyoruz kendimizi.
·
Gün boyunca
özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlere göre ve bölgelere göre vatandaşla
ilişkimiz gerginleşiyor. Alt yapı, park sorunu gibi sıkıntılar bu
gerginliklerin sorumlusu aslında. Sabahları sürücüler %75 daha stresli
oluyorlar. Birbirlerine karşı da çok kabalar. Akşam 7’den sonra da alkol almaya
başlıyorlar.
Sizce
vatandaş Türkiye’de trafik polisini nasıl algılıyor?
·
Bazıları bizim
toplumdaki gerekliliğimize inanırken, bazıları da gereksiz buluyor. Vatandaş, kadın
trafik polisine alıştı.
Vatandaşın
sizi böyle görmesinin nedenleri nelerdir?
·
Bazı insanlar
denetlenmekten, kurallardan hoşlanmıyorlar. Trafik yasaları caydırıcı değil.
Vatandaş korkmuyor. Bu durum bizi vatandaşla karşı karşıya bırakıyor.
·
Vatandaş kuralların
hakkaniyetli bir biçimde uygulanmasını istiyor. Gücü, statüsü olan vatandaş
gücünü uyguladığımız cezayı kaldırmak için kullanabiliyor.
·
Bölge farklılıkları
söz konusu. Protokole öncelik tanınması vatandaşları öfkelendiriyor. Vatandaş,
sanki bizim kendi isteğimizle farklı muamele yaptığımızı düşünüyor.
Bir
yere üniformalı/üniformasız gittiğinizde kendinizi nasıl hissedersiniz?
Üniforma giymek davranışlarınıza nasıl bir değişiklik getiriyor?
·
Sivil olmayı tercih
ederim. Görevim bitince hemen üniformamı çıkarmak isterim. Vatandaşın genelde
üniformalıya bakışı olumlu değil. Üniformalıyken bütün gözler üzerinizde
oluyor. Olumlu ya da olumsuz ne yapsanız dikkat çekiyor. İnsan üniformalıyken,
üniformanın gerektirdiği şekilde davranma zorunluluğu hissediyor.
·
Sivilken kendimi
daha çok tehlikede hissediyorum. Ayrıca üniformanın suçları önleme gücü de var.
Sizi gören suç işleyeceği varsa bile hemen vaz geçiyor.
·
Ben ise sivilken
kendimi daha güvende hissediyorum. Daha rahat ediyorum. Sivilken kavga eden iki
kişiyi ayırmaya kalkınca engellenmiyorsunuz ama üniformalıyken ayırmak
isteyince, vatandaş “işime ne karışıyorsun” diyor.
Trafik
polisi olarak baktığınızda sürücüler ile yayalar arasında bir ayırım yapıyor
musunuz (duygu ve davranışlarınızdaki farklılıklar açısından)? Sizi
etkileyişlerinde bir farklılık varmı? Hangi davranışları rahatsızlık yaratıyor?
Hangi davranışlar hoşnut ediyor?
·
Yayalar da
sürücüler gibi kuralları ihlal ederler. Üstelik onlara ceza da verilmiyor.
Sürücülerle yayalar arasında pek fark yok. Sürücü de yaya da %90 kurallara
uymuyor. Yaya, hiçbir zaman önceliği araca vermiyor. Yaya-sürücü sık sık
tartışır. Biz çoğu kez onları ayırmaya çalışırız. Sürücüler cezalardan
akıllanmıyorlar. Aslında her sürücü yaptığı hatanın hata olduğunu da biliyor.
Sürücüyü uyarmaya kalkınca, sürücü hep kötüyü örnek gösteriyor ”Bunlar da
yapmış, onları da cezalandır, neden ben?” tavrıyla çok sık karşılaşıyoruz.
Ayrıca sürücünün ehliyet alma sırasındaki eğitimini çok yetersiz buluyoruz.
Artık bu eğitimi biz yapmıyoruz. Ancak MEB, kursları hiç denetlemiyor. Yeni
ehliyet alanların sürücülükleri çok yetersiz. Sağlık kontrolleri bile yeterince
güvenilir değil. Örneğin,bir ara kırmızı ışıkta geçenleri göz muayenesine
yolladık; her on kişiden ikisinin renk körlüğü tesbit edildi. Sürücüler mutlaka
psikolojik testlerden de geçmeli. Kişiliği sürücülük yapmaya uygun olmayanlara
ehliyet verilmemeli. Bu kural trafik polisleri için de geçerli olmalı. Araç
kullanması sakıncalı olan polis, geri hizmete verilebilir.
·
Sürücülerde bizi en
çok rahatsız eden davranışlar; kuralları, emirleri uygulamaya çalışırken
devamlı selektör yakmak, korna çalmak, aracın içinden el-kol hareketleri
yapmak, durdurmak için elimizi kaldırınca gözümüzün içine baka baka geçmek,
kural ihlalinde uyarmak istediğimizde hemen yaka sicilimizin istenmesi gibi
tahrik edici tavırlardır.
Hangi
davranışlarınızın vatandaşı rahatsız/hoşnut ettiğini düşünüyorsunuz?
·
Vatandaşın trafik
polisinden beklentisi çok. Bir kesim bize çok kaba davranıyor. Bizim
davranışlarımızın da değişmesi gerekiyor. Örneğin vatandaşla konuşurken
sesimizi yükseltmemek gibi. Sürücülerin statülerine de hitap şeklimiz olarak
duyarlı, saygılı olmalıyız. Ancak bizim davranışlarımızın değişmesi için olumlu
pekiştireçler gerekiyor. Özendirici olunmalı.
·
Basın ise bizim
imajımızı hep olumsuz yansıtıyor,tek taraflı davranıyor. Bu da bize zarar
veriyor.
·
Polis toplum
psikolojisini, insan psikolojisini öğrenmeli, bu konuda eğitim almalı. Şimdiki
genç polislerin daha iyi ilişkiye geçtiğini görüyoruz. Bu açıdan eğitimleri
daha iyi.
Görev
başındayken kendinize aykırı bir biçimde davrandığınız olur mu? Sizce bunun
nedenleri genelde nelerdir?
·
İnsani duygularımız
ile görev anlayışımız çatışıyor zaman zaman. Vatandaş da bizim duygusal
davranacağımızı biliyor. Örneğin yanlış yere park edip, hemen döneceğini
söylüyor. Anlayış gösteriyoruz. Ama bir saat dönmeyebiliyor. Ayrıca, bizde
kendimize, “güçlü olan bürokratik ya da ekonomik gücünü kullanıp zaten kabahat
türünde olan trafik cezasından kurtulurken, güçsüz olana niye dokunayım?”
sorusunu soruyoruz, vicdanımızla karşı karşıya kalıyoruz.
Bir
yaya ya da sürücüyle tartışmaya girdiğinizde tartışmanın tansiyonunun gittikçe
yükselmesinin nedenleri neler olabilir?
·
Biz kurallar için
varız, kuralları uygulamak görevimiz. Görevimizi neden yaptığımızı sürücünün
anlamaması bizde çok sıkıntı yaratıyor. Örneğin, sakıncalı bir yere park eden
sürücüyü uyarınca “O zaman yer göster” diyerek cevap vermesi kavgayı
başlatıyor. Bazan sürücü uyguladığımız kuralı tartışmaya başlıyor. Sonuç olarak
trafik polisi de sürücü gibi başka sıkıntılarını streslerini işine
yansıtmamalı.
Sizce
trafik polislerinin en önemli 5 stres kaynağı nedir?
• Çalışma şartları. Özellikle de
çalışma saatlerinin çok uzun oluşu. Günde 12-13 saat çalışmak durumunda
kalıyoruz. Haftada 1 gün iznimiz var. Çoğunlukla hafta içi izin alamıyoruz
çoğunlukla.
• Geçim darlığı, ekonomik sıkıntı.
• Trafik yoğunluğundan dolayı stres
içinde olan sürücüler bizde de stres yaratıyor.
• Alt yapı sorunları, yolların
fiziksel şartlarındaki bozukluklar.
• Sürücünün, arkasındaki yolu
tıkadığını düşünmeden, bizden uygulamaya çalıştığımız kuralların nedenlerini
açıklamamızı istemesi. Örneğin, belli bir nedenle yol kapalı oluyor, biz
gideceği yeni yönü gösteriyoruz. Sürücü ısrarla kapalı olan tarafa niye
gidemediğini öğrenmek istiyor. Ona açıklama yaparken yol tıkanıyor.
Mesleğinizi
yeniden seçseydiniz yine polis olur muydunuz? Neden?
• Evet yine de seçerdim.
• Yok hayır istemem.
Çocuğunuzun
da polis olmasını ister miydiniz?
• Emniyet Teşkilatı’ndan bile para
kazanmasını istemem.
• Herkes bizim
gibi düşünürse, memleket 10 yıl sonra polissiz kalır.
§Türk Psikoloji Bülteni 2
(4) 107-109.
§Türk Psikologlar Derneği,
1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder