10 Haziran 2012 Pazar

TRAFİK POLİSİ GÖZÜYLE YAYALAR VE SÜRÜCÜLER



Uzm. Psk. Yeşim Yasak
Trafik yasasının TBMM’de olduğu şu günlerde aldığımız bilgilere göre psikologlara ve psikolojiye büyük iş düşecektir. Bununla ilgili olarak Derneğimiz, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Dairesi Başkanlığı yöneticileri ile görüşmeler yapmaktadır. Hazırlanmış olan bir araştırma projesi için bir grup trafik polisi ile yaptığımız söyleşinin notlarını ilginizi çekeceğini düşünerek sizlerle paylaşmak istedik.

Polis-vatandaş etkileşiminde trafik polisinin rolünü nasıl görüyorsunuz?
· Genelde vatandaşa yol sorması gibi durumlarda yardımcı oluyoruz. Bu açıdan olumlu bir etkileşim söz konusu. Hatta çoğu zaman görev alanımız içindeyse gideceği yere kadar önderlik ediyoruz. Bizler diğer polis arkadaşların da temsilcisi olarak görüyoruz kendimizi.
· Gün boyunca özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlere göre ve bölgelere göre vatandaşla ilişkimiz gerginleşiyor. Alt yapı, park sorunu gibi sıkıntılar bu gerginliklerin sorumlusu aslında. Sabahları sürücüler %75 daha stresli oluyorlar. Birbirlerine karşı da çok kabalar. Akşam 7’den sonra da alkol almaya başlıyorlar.
Sizce vatandaş Türkiye’de trafik polisini nasıl algılıyor?
· Bazıları bizim toplumdaki gerekliliğimize inanırken, bazıları da gereksiz buluyor. Vatandaş, kadın trafik polisine alıştı.
Vatandaşın sizi böyle görmesinin nedenleri nelerdir?
· Bazı insanlar denetlenmekten, kurallardan hoşlanmıyorlar. Trafik yasaları caydırıcı değil. Vatandaş korkmuyor. Bu durum bizi vatandaşla karşı karşıya bırakıyor.
· Vatandaş kuralların hakkaniyetli bir biçimde uygulanmasını istiyor. Gücü, statüsü olan vatandaş gücünü uyguladığımız cezayı kaldırmak için kullanabiliyor.
· Bölge farklılıkları söz konusu. Protokole öncelik tanınması vatandaşları öfkelendiriyor. Vatandaş, sanki bizim kendi isteğimizle farklı muamele yaptığımızı düşünüyor.
Bir yere üniformalı/üniformasız gittiğinizde kendinizi nasıl hissedersiniz? Üniforma giymek davranışlarınıza nasıl bir değişiklik getiriyor?
· Sivil olmayı tercih ederim. Görevim bitince hemen üniformamı çıkarmak isterim. Vatandaşın genelde üniformalıya bakışı olumlu değil. Üniformalıyken bütün gözler üzerinizde oluyor. Olumlu ya da olumsuz ne yapsanız dikkat çekiyor. İnsan üniformalıyken, üniformanın gerektirdiği şekilde davranma zorunluluğu hissediyor.
· Sivilken kendimi daha çok tehlikede hissediyorum. Ayrıca üniformanın suçları önleme gücü de var. Sizi gören suç işleyeceği varsa bile hemen vaz geçiyor.
· Ben ise sivilken kendimi daha güvende hissediyorum. Daha rahat ediyorum. Sivilken kavga eden iki kişiyi ayırmaya kalkınca engellenmiyorsunuz ama üniformalıyken ayırmak isteyince, vatandaş “işime ne karışıyorsun” diyor.
Trafik polisi olarak baktığınızda sürücüler ile yayalar arasında bir ayırım yapıyor musunuz (duygu ve davranışlarınızdaki farklılıklar açısından)? Sizi etkileyişlerinde bir farklılık varmı? Hangi davranışları rahatsızlık yaratıyor? Hangi davranışlar hoşnut ediyor?
· Yayalar da sürücüler gibi kuralları ihlal ederler. Üstelik onlara ceza da verilmiyor. Sürücülerle yayalar arasında pek fark yok. Sürücü de yaya da %90 kurallara uymuyor. Yaya, hiçbir zaman önceliği araca vermiyor. Yaya-sürücü sık sık tartışır. Biz çoğu kez onları ayırmaya çalışırız. Sürücüler cezalardan akıllanmıyorlar. Aslında her sürücü yaptığı hatanın hata olduğunu da biliyor. Sürücüyü uyarmaya kalkınca, sürücü hep kötüyü örnek gösteriyor ”Bunlar da yapmış, onları da cezalandır, neden ben?” tavrıyla çok sık karşılaşıyoruz. Ayrıca sürücünün ehliyet alma sırasındaki eğitimini çok yetersiz buluyoruz. Artık bu eğitimi biz yapmıyoruz. Ancak MEB, kursları hiç denetlemiyor. Yeni ehliyet alanların sürücülükleri çok yetersiz. Sağlık kontrolleri bile yeterince güvenilir değil. Örneğin,bir ara kırmızı ışıkta geçenleri göz muayenesine yolladık; her on kişiden ikisinin renk körlüğü tesbit edildi. Sürücüler mutlaka psikolojik testlerden de geçmeli. Kişiliği sürücülük yapmaya uygun olmayanlara ehliyet verilmemeli. Bu kural trafik polisleri için de geçerli olmalı. Araç kullanması sakıncalı olan polis, geri hizmete verilebilir.
· Sürücülerde bizi en çok rahatsız eden davranışlar; kuralları, emirleri uygulamaya çalışırken devamlı selektör yakmak, korna çalmak, aracın içinden el-kol hareketleri yapmak, durdurmak için elimizi kaldırınca gözümüzün içine baka baka geçmek, kural ihlalinde uyarmak istediğimizde hemen yaka sicilimizin istenmesi gibi tahrik edici tavırlardır.
Hangi davranışlarınızın vatandaşı rahatsız/hoşnut ettiğini düşünüyorsunuz?
· Vatandaşın trafik polisinden beklentisi çok. Bir kesim bize çok kaba davranıyor. Bizim davranışlarımızın da değişmesi gerekiyor. Örneğin vatandaşla konuşurken sesimizi yükseltmemek gibi. Sürücülerin statülerine de hitap şeklimiz olarak duyarlı, saygılı olmalıyız. Ancak bizim davranışlarımızın değişmesi için olumlu pekiştireçler gerekiyor. Özendirici olunmalı.
· Basın ise bizim imajımızı hep olumsuz yansıtıyor,tek taraflı davranıyor. Bu da bize zarar veriyor.
· Polis toplum psikolojisini, insan psikolojisini öğrenmeli, bu konuda eğitim almalı. Şimdiki genç polislerin daha iyi ilişkiye geçtiğini görüyoruz. Bu açıdan eğitimleri daha iyi.
Görev başındayken kendinize aykırı bir biçimde davrandığınız olur mu? Sizce bunun nedenleri genelde nelerdir?
· İnsani duygularımız ile görev anlayışımız çatışıyor zaman zaman. Vatandaş da bizim duygusal davranacağımızı biliyor. Örneğin yanlış yere park edip, hemen döneceğini söylüyor. Anlayış gösteriyoruz. Ama bir saat dönmeyebiliyor. Ayrıca, bizde kendimize, “güçlü olan bürokratik ya da ekonomik gücünü kullanıp zaten kabahat türünde olan trafik cezasından kurtulurken, güçsüz olana niye dokunayım?” sorusunu soruyoruz, vicdanımızla karşı karşıya kalıyoruz.
Bir yaya ya da sürücüyle tartışmaya girdiğinizde tartışmanın tansiyonunun gittikçe yükselmesinin nedenleri neler olabilir?
· Biz kurallar için varız, kuralları uygulamak görevimiz. Görevimizi neden yaptığımızı sürücünün anlamaması bizde çok sıkıntı yaratıyor. Örneğin, sakıncalı bir yere park eden sürücüyü uyarınca “O zaman yer göster” diyerek cevap vermesi kavgayı başlatıyor. Bazan sürücü uyguladığımız kuralı tartışmaya başlıyor. Sonuç olarak trafik polisi de sürücü gibi başka sıkıntılarını streslerini işine yansıtmamalı.
Sizce trafik polislerinin en önemli 5 stres kaynağı nedir?
• Çalışma şartları. Özellikle de çalışma saatlerinin çok uzun oluşu. Günde 12-13 saat çalışmak durumunda kalıyoruz. Haftada 1 gün iznimiz var. Çoğunlukla hafta içi izin alamıyoruz çoğunlukla.
• Geçim darlığı, ekonomik sıkıntı.
• Trafik yoğunluğundan dolayı stres içinde olan sürücüler bizde de stres yaratıyor.
• Alt yapı sorunları, yolların fiziksel şartlarındaki bozukluklar.
• Sürücünün, arkasındaki yolu tıkadığını düşünmeden, bizden uygulamaya çalıştığımız kuralların nedenlerini açıklamamızı istemesi. Örneğin, belli bir nedenle yol kapalı oluyor, biz gideceği yeni yönü gösteriyoruz. Sürücü ısrarla kapalı olan tarafa niye gidemediğini öğrenmek istiyor. Ona açıklama yaparken yol tıkanıyor.
Mesleğinizi yeniden seçseydiniz yine polis olur muydunuz? Neden?
• Evet yine de seçerdim.
• Yok hayır istemem.
Çocuğunuzun da polis olmasını ister miydiniz?
• Emniyet Teşkilatı’ndan bile para kazanmasını istemem.
• Herkes bizim gibi düşünürse, memleket 10 yıl sonra polissiz kalır.



§Türk Psikoloji Bülteni 2 (4) 107-109.
§Türk Psikologlar Derneği, 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder