Robotlar ile bebekler arasındaki benzerlikler
ABD'nin en
önemli teknoloji kurumu MIT'de geliştirilen Cog ve Kısmet adlı iki android'in
üzerinde çalışmalarını sürdüren bilim adamları, gelişim psikolojisi açısından
robotlar ile bebekler arasında çok büyük bir benzerlik olduğunu ileri sürüyor.
6 yıl önce
Massachusetts Institute of Technology'den Rodney Brooks başkanlığında bir grup
bilim adamı, 2 yaşında bir çocuğun zekâsına sahip Cog adında bir android (insan
şeklinde robot) yarattılar. Cog'u geliştirirken, uğraşlarının sonunda ne ile
karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Ancak her biri yapay zekâ (Artificial
intelligence- AI) konusunda uzman olan bilim adamları, 6 yıl sonra gelişimsel
psikoloji dalında uzman kesildiler.
Bugün
ekibin çalıştığı laboratuvar, bilimsel çalışmaların yapıldığı bir ortamdan çok,
oyuncaklarla dolu bir oyun odasına benziyor. Ekip elemanları zamanlarının
çoğunu Cog ve ''kuzeni'' Kısmet ile oynayarak geçiriyor. Cog ve Kısmet'in en
büyük özelliği, küçük çocuk davranışları sergileyen yeni tip robotların ilk
temsilcileri olmaları. Brooks'a göre iki yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahip
bir robot üretmek için en iyi yöntem, robota yeni doğmuş bir bebeğin doğal
yeteneklerini vermek ve bu yeteneklerin gelişmesi için uygun zemini hazırlamak.
Cog ve
Kısmet'i izleyenler, bu robotların yalnızca motorlar ve bilgisayar yazılımları
ile kontrol edildiğine inanmakta biraz zorlanıyor. Çevresini keşfetmeye çalışan
Cog, kafa, kol ve torsodan oluşan basit bir android değil; bir makinenin kesik ve
mekanik yürüşünden farklı olarak kayar gibi kesintisiz bir şekilde yürüyor. Ve
bakışları bir nesneden diğerine kayarken başını insan gibi arkaya atıyor.
Yapay Zekâ
Kısmet,
Cog'dan daha inandırıcı. Yalnızca bir kafadan ibaret olmasına karşın, yüz hatları
kuzenine göre daha anlamlı ve duygusal tepkileri daha belirgin. Gözkapağı,
kulak ve dudak ilavesi ile daha sevimli bir görünüşe sahip olan Kısmet, olaylar
karşısında şaşkınlık, endişe, üzüntü ve merak gibi bir dizi tepki verebiliyor.
İnsan
zekâsına sahip robot üretimi iddialı ve cesaret isteyen bir çalışma. AI
araştırmacılarının pek çoğu, görme veya koku alma gibi tek bir duygu üzerinde
yoğunlaşmayı tercih ederken, Brooks ve ekibi sabit fikirli robot
üreticilerinden farklı bir yaklaşımı benimsediler. Brooks, 1980'li yıllarda
robot böcek projesi üzerinde çalışırken bile ''merkezi beyin'' fikrine tümüyle
karşı çıkıyordu. Brooks'un hedefi, akıllı davranışların basit ve birbirinden
bağımsız sistemler arasındaki işbirliğinden doğduğunu kanıtlamaktı. Örneğin
Cengiz adı verilen altı bacaklı robot basit bir kontrol mekanizmasına sahip
olduğu halde, sabit adımlarla yürüyebiliyordu. Bunun için kontrol mekanizmasını
ayarlamak yeterli gelmişti.
Brooks,
basit bir sistem hiyerarşisi kurarak robotların davranışlarının
geliştirilebileceği fikrini ortaya attı. Örneğin önündeki engelleri hissetmesi
için Cengiz'e bıyık takıldı. Bu arada bacaklar arasındaki haberleşme sistemi o
şekilde düzenlendi ki robot sanki önündekini sezmiş gibi engele takılmadan
yürüyebiliyordu.
Brooks,
radikal uygulamaları ile AI konusundaki geleneksel yaklaşımı tümüyle yıktı.
Geleneksel yaklaşım, zekâyı kurallar çerçevesinde kodlanabilir bir sorun olarak
ele alıyordu. Bu da zekânın bilgisayar programı gibi yüklenebileceği anlamına
geliyordu. Geleneksel yaklaşımda yöntem şuydu: Robota ne tür bir ortamda
yaşayacaksa o ortam ile ilgili program yükleniyordu; bu ortamda yaşamak için
gerekli olan temel direktifler veriliyor ve robotun akıllı bir yaratık gibi
davranması bekleniyordu. Oysa Brooks'a göre robota içinde yaşayacağı ortam ile
ilgili bilgi yüklemek gereksizdi; robotun akıllı davranışlar sergilemesi için
içinde yaşayacağı ortama girmesi ve çevresi ile etkileşim içine girmesi
yeterliydi.
Dört Göz
Halihazırda
Cog, birbirinden bağımsız bilgisayar kontrollü sistemlerin bir bileşimi.
Gözleri 4 adet kamera oluşturuyor. İkisi yan görüşü sağlarken, yüksek
çözünürlüklü, dar açılı ön görüş için diğer iki kamera devreye giriyor.
Kameraların dördü de yuvalarının içinde, insan gözleri gibi hareket ediyor.
Ayrıca kafası, boynu, kolları ve elleri hareketli. İşitme sistemi sesin geldiği
yönü tespit edebiliyor. Robotta basit bir denge ve dokunma duygusu da
bulunuyor. Motorlarının pek çoğunda pozisyon sensorları bulunduğu için Cog
''vücudunun'' geri kalan kısmının nerede olduğunu biliyor. Sıcaklık ve basınç
ölçerler de Cog'u aşırı ısıya ve basınca karşı koruyor.
İşte bu
temel sistemler birbirine bağlandığı zaman Cog akıllı davranışlar sergiliyor.
Halihazırda, Cog insanların yüzünü bulup, kişinin kendisine bakıp bakmadığını
söyliyebiliyor; hereketleri seziyor, kafa hareketlerini kopya edebiliyor.
Cog'u
kendinden önceki böcek robotlardan ayıran önemli fark, yaratılış nedeninde ve
yönteminde yatıyor. Brooks ve ekibinin bu robotu üretmekteki amacı, karmaşık ve
gelişmiş bir sistem yaratmaktan çok, spesifik insan davranışlarının
kopyalanabiyleceğini kanıtlamaktı.
Cog göz
teması kurabiliyor ve bunu birkaç aşamada beceriyor. Önce, yan tarafı gören
gözleri ile yakınlarda biri olduğunu seziyor. Hareket halindeki nesnenin bir
yüzü olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Bunun için bir algoritmden
yararlanıyor. Cog'un gözleri yüzü bulur bulmaz bunu yüksek çözünürlüklü bir
görüntü haline getiriyor. İkinci aşamada başka bir şablondan yararlanarak yüz
görüntüsü içinde gözleri arıyor. Bütün bu süreç içinde robot canlı bir yaratık
izlenimi uyandırıyor.
Bilim
adamları Cog'un gelişiminde ''sosyal etkileşim'' konusunun ne denli önemli
olduğunu ortaya koydular. Öğrenme olgusunun bir parçası olan sosyal etkileşim
özellikle çocuğun yetişmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Çocukluk döneminde
yavaş yavaş öğrenilir. Ebeveynin istekleri ve beklentileri ağırlaştıkça,
çocuğun yetenekleri yavaş yavaş gelişir. Bu kademeli yaklaşımda en önemli unsur
sosyal etkileşimdir. İşte bu noktada Cog'un üreticileri büyük bir engelle karşı
karşıya kalıyorlar. Cog ile iletişim kurmak isteyen bilim adamları, bu
isteklerinin gerçekleşmesinin ne denli zor olduğunun bilincindeler. Çünkü
Cog'un çevresi ile iletişim kurabilmesi için hem karşısındakinin niyetini hem
de kendi niyetini algılayabilmesi gerekir.
Kısmet
projesinin mimarlarından Cynthia Breazeal bu soruna çözüm getirmeye çalışıyor.
Breazeal'e göre bebekler dışarıdan göründükleri kadar basit olmadıkları
izlenimini uyandırır; sanki çok şey biliyorlardır ve bunu gizleme ihtiyacı
duyuyorlardır. Kaldı ki gelişimsel psikologlar, küçük bebeklerin kendilerini
ifade etmek için yalnızca doğuştan gelen birkaç anlatım şeklinden
yararlandığını ileri sürüyor. Oysa ebeveynler, bebeklerinin davranışlarının
altında derin anlamlar olduğu kanısındadır.
Ebeveynler,
bebeklerinin nasıl olduğunu yüz ifadelerinden ve çıkarttıkları seslerden
anlamaya çalışırlar. Eğer bebek içinde bulunduğu koşullardan hoşnut ise,
ebeveynler gösterdikleri ilginin düzeyini sabit tutarlar. Yok eğer bebekleri
huzursuz ve koşullardan hoşnut değilmiş gibi davranıyorsa ebeveyn ilgi düzeyini
arttırır; bu yolla çocuğun ilgisini yeniden kazanmaya çalışır. Ebeveynlerinin
tepkilerindeki tutarlılık, çocuklara ebeveynlerini nasıl kullanacaklarını
öğretir. Bu etkileşim, öğrenme açısından iki taraf içinde ideal bir ortam
yaratır.
Cog'un
kuzeni Kısmet, işte bu görüşlerden yola çıkarak geliştirildi. ''Kısmet,
yetişkinlerin küçük çocuklarla ilişki kurma yöntemlerinden yararlanarak
geliştirildi'' diye konuşan Breazeal, ''Duygusal şantaj konusunda Kısmet çok
becerikli. Eğer istediği şeyi yapmazsanız suratını asıyor ve mutsuz oluyor. Yok
eğer istediklerini yaparsanız sizi bir gülücük ile ödüllendiriyor ve sizinle
ilgileniyor'' diyor.
Kısmet
üzerinde denenen davranış sistemleri daha sonra Cog'a monte ediliyor. İkilinin
görme sistemleri de birbirine benziyor; ikisi de hareketi fark ediyor ve
Robotlar;
* Şaşırıyor
* Üzülüyor
* Merak
ediyor
* Sosyal
etkileşime giriyor
yüzleri
ayırt ediyor. Kısmet'te ayrıca bir de motivasyonal sistem bulunuyor. Bu sistem
robotun mutlu olmasını ve ilgisinin sürekli olmasını sağlıyor. Uyarılma ve
sosyalleşme gibi dürtülerin ve bu dürtüleri tatmin eden davranışların biraraya
gelmesinden oluşan sistem, dürtülerin yoğunluğu ile yakından ilgili; dürtüler
karşılıksız kalırsa yoğunluğu artıyor, tatmin edilirse yoğunluğu azalıyor.
Böylece,
Kısmet yalnız kalırsa sosyalleşme dürtüsü artıyor. Suratı asılıyor, yanından
geçen herkese takılarak ilgisini çekmeye çabalıyor. Görüş alanına giren
herhangi bir birinin yüzünü yakalarsa, göz teması kurup sosyalleşme ihtiyacını
gideriyor. Ne var ki etkileşim dozu normalin üzerine çıkarsa sosyalleşme
dürtüsü aşırı tatmin oluyor ve robot yine mutsuz oluyor.
Buna benzer
bir olgu Kısmet'in ''uyarı''dürtüsü ile ilgili olarak da ortaya çıkıyor. Uyarı
dürtüsü bilim adamlarının ''oyun'' dedikleri bir davranış şekli ile
dengeleniyor. Oyun davranışı, Kısmet'in favori oyuncuklarından biri olan
oyuncak tırtılın ortaya çıkmasıyla tetikleniyor. Kısmet ile oyuncak tırtılın
ilişkisi şöyle: Tek başına bırakılan Kısmet mutsuz oluyor. Bu arada oyun düzeni
açık konumuna getiriliyor. Aynı anda oyuncak tırtıl sıçraya sıçraya Kısmet'in
önünden geçiyor. Uyarılma dürtüsü tatmin olan Kısmet yine mutlu oluyor. Ancak
tırtıl daha hızlı bir şekilde Kısmet'in önünden geçerse, robot sıkılmaya
başlıyor. Tırtıl çok hızlı bir şekilde sıçramaya devam ederse sıkıntı öfkeye
dönüşüyor veya robot gözlerini kapayıp uyku moduna geçiyor. Bu deneme sırasında
Kısmet'i izleyenler, robotun mutlu olması için tırtılı onun istediği hızda
önünden geçirme eğilimi gösteriyor. Bu da ebeveyn ile çocuk arasındaki
karşılıklı etkileşimin ne şekilde geliştiğini gösteriyor.
Halihazırda
Kısmet ve Cog projesi çok önemli bir noktaya gelmiş durumda. Bu projenin amacı
üstün teknoloji ile donatılmış bir robot yaratmak değil; nihai hedef Cog'un
yeteneklerini kademeli bir şekilde arttırarak davranışlarındaki gelişmeyi
izlemek.
Reyhan Oksay
New Scientist 22 Mayıs 1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder