Uzm. Psk. Tarık Solmuş
21. yüzyıla adım
atmaya hazırlanılan şu günlerde, erotizm ve şiddet karmaşasıyla yoğrulmuş
davranış örüntüsü, kendisini, cinsel saldırganlık ve özellikle de tecavüzde
göstermektedir. Portekiz'de, akşamın ilerleyen saatlerinde, bir barda tek
başına içki içtikten sonra, barda bulunanlar tarafından tecavüze uğrayan bir
kadının, “bara bu yüzden gitti” gibi sebeplerden dolayı suçlanması ve hatta
saldırganların cezalandırılmaması için binlerce imzanın toplanması, tecavüzün
günümüz toplumlarında ulaştığı boyutları gözler önüne sermektedir.
Bireysel açıdan,
kadınlara yönelik çarpık bilişsel yapılanmalar, olumsuz şemalar, toplum karşıtı
kişilik özellikleri, alkol kullanımı, cinsel uyarılma ve fantaziler gibi
faktörleri; sosyo-kültürel ve ideolojik açıdan da, erkek egemen cinsiyetçi
ideoloji ve onaylanmış saldırgan davranışlarla belirgin olan tecavüz, gerçekleştiren kişinin kurbanla
tanıdık olup olmaması, olayın farklı fiziksel ve sosyal koşullar altında gerçekleşmesi
gibi faktörler nedeniyle, değişik biçimlerde tanımlanmıştır. Örneğin, Rozêe'e
(1993) göre, evlilikteki tecavüz; evlilik kurumunda meydana gelen istenmeyen
cinsel ilişkidir. Alışveriş (exchange) amaçlı tecavüz; erkeğin, kadınla
dayanışma kurma ya da onunla barışma gibi sebeplerden dolayı cinsel ilişkide
bulunmak istemesini ve onu bu amaçlarla kullanmasını içerirken, hırsızlık
(theft) olarak nitelendirilebilecek tecavüz ise, erkeğin kadını, isteği ve
iradesinin dışında, cinsel haz ya da çocuk sahibi olmak amacıyla kaçırmasını ve
ona tecavüz etmesini kapsar.
Koss (1993) ise,
tecavüzü; karşılıklı uzlaşmayı içermeyen, vücuda zarar verme tehdidiyle ve güç
kullanılarak yapılan, oral, anal ya da vajinal etkileşim olarak tanımlamıştır.
Tecavüzün nedeni ve meydana
geldiği ortamsal koşullara ilişkin olarak çeşitli kuramlar öne sürülmüştür.
Örneğin, Zastrow ve Ashman (1990), tecavüzün niçin meydana geldiğine ilişkin 3
kuramsal bakış açısını özetlemiştir:
A) Kurbanın
hızlandırdığı (precipitate) tecavüz: Bu kurama göre; tecavüze uğrayan kurban
tecavüzün gerçek suçlusudur. Burada varolan temel düşünce, "kurbanın
tecavüze uğramayı istediği" şeklindedir.
B) Tecavüzcünün
psikopatolojisi: Bu değerlendirme, tecavüzcünün duygusal olarak bozuk ve
zihinsel olarak da dengesiz olduğunu öne sürer. Tecavüzde bulunan kişi, bu
davranışı “hasta” olduğu için yapmıştır.
C) Tecavüze ilişkin
feminist yaklaşım: Bu yaklaşıma göre tecavüz; kadınlarla olan ilişkilerinde
baskın olma (ilişkiyi yönetme) ve onları kontrol etme yönünde sosyalleşmiş olan
erkeklerin, mantıksal tepkisidir ve kadınlar üzerindeki hakimiyetlerini,
saldırgan bir biçimde sürdürme ihtiyaçlarını göstermektedir.
Feminist yaklaşıma
göre, toplum, kadınları, erkeklerin cinsel saldırganlıklarının doğal olduğu
yönünde sosyalleştirmektedir. Bu inançla sosyalleşen kadınlar kendilerini zayıf
olarak algılarlar ve bir “kurban” mantığı geliştirirler. Buna bağlı olarak da
kadınların tecavüze uğramasının doğal olduğu yönünde bir beklenti ortaya çıkar.
Nesnel olarak
incelendiğinde, tecavüz olaylarında suçlanması gereken bir saldırgan, bir de
kendi iradesi dışında saldırıya hedef olan, bundan fiziksel ve psikolojik
olarak zarar gören bir kurban bulunur. Bununla birlikte, yapılan
araştırmalarda, insanların, tecavüzü gerçekleştiren saldırgan kadar olaydan
psikolojik ve fiziksel olarak zarar gören kurbanı da suçlama eğiliminde
oldukları görülmektedir. İnsanların niçin zaman zaman tecavüze uğrayan kurbanı
suçlama eğilimi gösterdiklerini açıklamak üzere önerilmiş bulunan belirgin bir
model ya da kuramsal yaklaşım yoktur. Ancak, insanların, kurban konumuna düşen
bireyleri niçin suçlama eğilimi gösterdiklerine ilişkin olarak önerilmiş
bulunan bazı modellerden, tecavüz konusunda da çıkarsamalar yapmak mümkündür.
Bu modellerden, Adil Dünya İnancı'na göre (D’Cruz ve Kanekar, 1992), insanlar,
diğer insanların, hakettiklerini elde ettiklerine ve elde ettikleri şeyleri de
hakettiklerine inanma ihtiyacı içindedirler. Başka bir deyişle, insanlar, diğer
insanların, başlarından geçen olayları hakettiklerine ve hakettikleri olayları
da yaşadıklarına inanırlar.
Bireylerin kurbanları
niçin suçlama eğiliminde olduklarını açıklayan diğer bir yaklaşım, Shaver’ın
öne sürdüğü "Savunucu Yükleme" kuramıdır. Bu kurama göre, belirli bir
olayla ilgili olarak, gözleyenle gözlenen arasında, sosyal özellikler ve
yaşantılar açısından ne kadar çok benzerlik varsa (örneğin, aynı cinsiyet ya da
ırktan olma gibi), gözleyenin, olayın sorumluluğunu gözlenenden yani kurbandan
ziyade başka bir insana ya da başka bir şeye yükleme olasılığı o kadar artar.
Bu yükleme biçiminin temeli, gözleyenin kendilik saygısını koruma ihtiyacına ve
gelecekte kendisinin de benzer bir olayla karşılaşabilecek olması dolayısıyla
kendini suçlama eğiliminden kaçınmaya çalışmasına dayanır (Gray, Palileo ve
Johnson, 1993).
Shaver da (1975),
bireyin, tehlike yaratan (threating) yüklemsel bir ortamla karşılaştığında,
kurbanla arasındaki kişisel benzerliği inkar ederek tehlikeden
uzaklaşabileceğini, ancak, benzerliği inkar edemediği durumda ise kurbanın başına
gelen olumsuz sonucu şans faktörüne yükleyeceğini belirtmiştir.
Son olarak,
Wallster’ın "Kontrol İhtiyacı Yaklaşımı"na göre (Schneider, 1992),
gözlemciler, kurbandan farklı oldukları ve benzer bir olayla karşılaştıklarında
ondan farklı davranacakları yönündeki inançlarını sürdürmek amacıyla olaydan
kaynaklanan olumsuz sonuçların nedenlerini kurbana yüklerler ve bunun
sonucunda, kurbanın maruz kaldığı olayın kendi başlarına gelme olasılığını da
bertaraf etmiş olurlar.
Tecavüz üzerine ya da
başka bir deyişle tecavüze ilişkin algılarla ilgili olarak yapılan
araştırmalarda, tecavüzü gerçekleştiren saldırganın kurbanla tanıdık olup
olmaması (Szymanski, Devlin, Chrisler ve Vyse, 1993; Johnson, 1994), denek
cinsiyeti (Burczyk ve Standing, 1989; Rosenthal, Heesacker ve Neimeyer, 1995),
kurbanın tecavüze direnç gösterip göstermemesi (Krulewitz ve Nash, 1979),
kurbanın sosyal statüsü ya da saygınlığı (Jones ve Aronson 1978; Kanekar ve
Kolsawalla 1980) ve kurbanın fiziksel çekiciliği ya da tahrik edici olup olmaması
(Gerdes, Dammann ve Heilig, 1988; Scroggs, 1976) gibi değişkenlerin
kullanıldığı görülmektedir. Araştırmaların çeşitliliği, başka bir deyişle,
farklı örneklem gruplarına dayanması da dikkat çekicidir. Örneğin; Feild
(1978), polislerin, tecavüzcülerin, kriz danışmanlarının ve sıradan
vatandaşların tecavüze ilişkin algılarını karşılaştırırken; Epps, Haworth ve
Swaffer (1993); cinsel olmayan suçlara karşın cinsel şuçlardan dolayı mahkum
edilen erkek ergenlerin kadınlara ve tecavüze ilişkin tutumunu incelemiş ve
Lefley, Scott, Liabre ve Hicks (1993) de; üç etnik gruptan olan ve tecavüze
uğrayan kadınların tecavüze ilişkin tutumlarını değerlendirmiştir. Bu arada,
hem erkek tecavüz kurbanları ile ilgili (Kaufman, Divasto, Jackson, Voorhees ve
Christy; 1980) hem de erkek ve kadın kurbanlarla ilgi araştırmalar olmakla
birlikte (Schneider, Soh-Chiev ve Aronson; 1994), araştırmaların çoğunun kadın
kurbanlar üzerinde yoğunlaşması, tecavüze ilişkin algıların incelendiği
araştırmaların diğer bir özelliğidir.
Gerdes, Dammann ve
Heilig (1988), yaptıkları araştırmada, deneklerin cinsiyetinin, kurban ve
saldırganın çekiciliğinin ve aralarında bir tanışıklık ilişkisinin olup
olmamasının, tecavüze ilişkin algılar üzerindeki etkisini incelemişlerdir.
Denekler, geceyarısı sokakta yalnız başına yürürken tecavüze uğrayan bir kadını
ve suçluluğu apaçık belli olan bir saldırganı içeren çeşitli öyküler okumuşlar
ve daha sonra da suçluluk değerlendirmeleri yapmışlardır. Kadın denekler,
erkeklere oranla kurbanı daha az suçlamışlar. Bununla birlikte, saldırganın
çekici bir insan olduğu durumdan ziyade çekici olmadığı durumda kurbanı daha az
sorumlu olarak görmüşlerdir. Saldırganın, kurbanın tanıdığı olduğu durumda
erkek denekler, kadınlara oranla, kurbanı daha çok suçlamışlardır ve bütün
denekler, bu tanıdıklık koşulunda, çekici kurbanlardan daha çok çekici olmayan
kurbanları suçlamışlardır.
Kurbanın fiziksel
çekiciliğinin ve deneklerin cinsiyetinin tecavüz kurbanına ilişkin algılar
üzerindeki etkisine ilişkin olarak yapılan bir başka çalışmada Calhoun, Selby,
Cann ve Keller (1978), çekici olarak algılanan kurbanların daha çok sorumlu
olarak görüldüğünü ve erkeklerin, kadınlara oranla, kurbana daha çok sorumluluk
yüklediklerini görmüşlerdir. Kanekar ve Kolsawalla (1980) da yaptıkları araştırmada,
benzer sonuçları bulmuşlar, ayrıca kurbanın saygınlığının da (evli ya da
boşanmış olması) etkisini incelemişler ve erkeklerin, tahrik edici-evli ve
tahrik edici olmayan-boşanmış kurbanlara, kadınlara oranla daha çok sorumluluk
yüklediklerini görmüşlerdir.
Ryckman, Kaczor ve
Thornton (1992), kadınların cinsiyet rolü algılarının ve kurbanın fiziksel
direnç kullanıp kullanmamasının, kurbana ilişkin algıları nasıl etkilediğini
incelemişlerdir. Araştırmaya denek olarak katılan kadınlar, gelenekçi (tutucu)
ve feminizm yanlısı (tutucu olmayan) olmak üzere ikiye ayrılmışlardır.
Sorumluluğa ilişkin analizler, tutucu kadınların, tutucu olmayanlara oranla,
kurbanın saldırgana direndiği koşulda kurbanı daha çok sorumlu olarak
gördüklerini ve bununla birlikte, tutucu olmayan kadınların da, tutucu olanlara
oranla, kurbanın saldırgana direnmediği koşulda kurbana daha çok sorumluluk
yüklediklerini göstermiştir.
Jones ve Aronson
(1978), sosyal olarak saygın insanların tecavüz kurbanı oldukları durumda,
saygın olmayan insanlara göre, daha fazla oranda suçlu olarak
değerlendirileceklerini öne sürmüşlerdir. Bu hipotezi iki varsayıma
dayandırmışlardır: a) İnsanlar, dünyanın adil bir yer olduğuna inanırlar, b)
Kurbanın saygınlığı arttıkça hatayı onun eylemine yükleme ihtiyacı da artar;
çünkü hatayı onun karakterine yüklemek oldukça zordur. Araştırmacılara göre;
kurban, evli ya da bekar olduğu durumda, boşanmış olduğu durumdan daha fazla
suçlu olarak değerlendirilecektir. Çünkü, insanlar evli ya da bekar kadınları
boşanmış kadınlardan daha fazla saygıdeğer olarak görmektedirler. Gerçekten de
bulgular araştırmacıların denencelerini desteklemiş; kurban, evli ya da bekar
olduğu durumda, boşanmış olmasına oranla daha suçlu olarak değerlendirilmiştir.
Son olarak, ülkemizde
yapılan bir araştırmada Solmuş (1997), denek cinsiyetinin, deneğin eğitim
düzeyinin, kurbanın giyim tarzının ve kurbanın sosyal statüsünün, tecavüz
kurbanına ve saldırgana yüklenen suç miktarı ile saldırgana verilmesi uygun
görülen yasal ceza miktarı üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırma
sonucunda, kurbana yüklenen suç miktarı açısından, ilkokul mezunu deneklerin
üniversite mezunu deneklerle karşılaştırıldığında, kurbana daha fazla oranda
suç yükledikleri, kurbanın kapalı giyimli olduğu durumdan ziyade açık giyimli
olduğu durumda daha fazla suçlu olarak algılandığı görülmüştür. Saldırgana
yüklenen suç miktarı açısından bakıldığında, kızların, erkeklere oranla ve
üniversite mezunu deneklerin de ilkokul mezunu deneklere oranla saldırgana daha
fazla suç yükledikleri görülmüştür. Tüm denekler, kurbanın açık giyimli olduğu
durumdan ziyade kapalı giyimli olduğu durumda saldırgana daha fazla suç
yüklemişlerdir. Saldırgana verilen yasal ceza miktarı açısından bakıldığında
ise, kızların erkeklerden daha fazla ceza verdikleri ve saldırgana, kurbanın
açık giyimli olduğu durumdan ziyade kapalı giyimli olduğu durumda daha fazla
miktarda ceza verildiği görülmüştür.
KAYNAKÇA
Burczyk, K. &
Standing, L. (1989). Attitudes towards rape victim: Effects of victim status,
sex of victim, and sex of rater. Social
Behavior And Personality, 17 (1), 1-8.
Calhoun, L. G., Selby,
J. W. , Cann, A. & Keller, G.T. (1978). The efects of victim physical
attractiveness and sex of respondent on social reactions to victims of rape. British Journal of Social and Clinical
Psychology, 17, 191-192.
D’Kruz, J. &
Kanekar, S. (1992). Attribution of fault to a rape victim as a function of the
attributor’s celibate or married lifestyle.
The Irish Journal of Psychology, 13, 3, 283-294.
Epps, K. J, Haworth, R.
& Swaffer, T. (1993). Attitudes about women and rape among male adolescents
convicted of sexual vs. nonsexual crimes. The
Journal of Psychology, 127, 501-506.
Feild, H. (1978).
Attitudes toward rape: A comparative analysis of police, rapists, crisis counselors,
and citizens. Journal of Personality and
Social Psychology, 36, 156-179.
Gerdes, E.P., Dammann,
E. J. & Heilig, K. E. (1988). Perceptions of rape victims and assailants:
Effects of physical attractiveness, acquaintance, and subject gender. Sex Roles, 19, 141-153.
Gray, N., Palileo, G.
& Johnson, D. (1993). Explaining rape victim blame: A test of attribution
theory. Sociological Spectrum, 13,
377-392.
Johnson, J. (1994).
The effect of rape type and information admissibility on perceptions of rape victim.
Sex Roles, 30, 781-792.
Jones, C. &
Aronson, E.(1973). Attribution of fault to a rape victim as a function of
respectability of the victim. Journal of
Personality and Social Psychology, 26, 415-419.
Kaufman, A., Divasto,
P., Jackson, R., Voorhees, D., & Chrısty, J. (1980). Male rape victims:
Noninstitutionalized assault. American
Journal of Psychiatry, 137, 221-223.
Kanekar, S. &
Kolsawalla, M. B. (1980). Responsibility of a rape victim in relation to her
respectability, attractiveness, and provocativeness. The Journal of Social Psychology, 12, 153-154.
Koss, M. (1993). Rape:
Scope, impact, interventions, and public policy respons. American Psychologist, 48, 1062-1069.
Krulewitz, J. E. &
Nash, J. E. (1979). Effects of rape victim resistance, assault outcome, and sex
of observer on attribution about rape. Journal
of Personality, 47, 557-574.
Lefley, H. P, Scott,
C. S., Liabre, M. & Hicks, D. (1993). Cultural beliefs about rape and
victims' respons in three ethnic groups.American
Journal of Orthopsychiatry, 63, 623-632.
Rosenthal, E. H.,
Heesacker, M. & Neimeyer, G. J. (1995). Changing the rape-supportive
attitudes of traditional and nontraditional male and female college students. Journal Of Counseling Psychology, 42,
(2), 171-177.
Rozee, P. (1993). Forbidden
or forgiven? Rape in cross-cultural perspective. Psychology of Women Quarterly, 17, 499-514.
Ryckman, R. M.,
Kaczor, L. M. & Thornton, E. (1992). Traditional and nontraditional women's
attributions of responsibility to physically resistive and nonresistive rape
victims. Journal of Applied Social
Psychology, 22, 1453-1463.
Schneider, L. J.,
Soh-Chiev, J. & Aronson, H. (1994). Effects of victim gender and physical
vs. psychological trauma/injury on observers' perceptions of sexual assault and
its after effects. Sex Roles, 30,
793-808.
Schneider, L. (1992).
Perceptions of single and multiple incident rape. Sex Roles, 26, (3/4).
Scroggs, J. (1976).
Penalties for rape as a function of victim provocativeness, damage, and
resistance. Journal of Applied Social
Psychology, 6, 360-368.
Shaver, K. (1975). An
introduction to attribution processes. America: Winthrop Publisherc.
Solmuş, T. (1997).
Eğitim Düzeyinin, Cinsiyetin, Giyim Tarzının ve Sosyal Statünün Tecavüze
İlişkin Algılar Üzerindeki Etkisi. Yayınlanmamış uzmanlık tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Szymanski, L.A.,
Devlin, A. S., Chrisler, J. C. & Vyse, S. A. (1993). Gender role and
attitudes toward rape in male and female college students. Sex Roles, 29 (1/2), 37-57.
Zastrow, C. &
Ashman-Kirst, K. K. (1990). Understanding human behavior and the social
Environment (Second Edition). Chicago: Nelson-Hall Publishers.
ª
Türk Psikoloji Bülteni 4 (9) 89-92.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder