10 Haziran 2012 Pazar

TEBLİĞ, CİHAD VE İLGİLENMENİN LÜZUMU



    Rabbimiz’in bize verdiği iman nimetinin büyüklüğünü anlamak için şöyle bir düşünelim. Yüce Rabbimiz bizi yaratmamış olabilirdi ama o bize varolmak gibi büyük bir nimeti ihsan eyledi. O, bizi yaratıp cansızlar mertebesinde de bırakabilirdi, ama yine büyük bir ihsani ilahi olarak bize hayat niğmetini de verdi. O, bizi hayvanlar mertebesinde de bırakabilirdi yine büyük bir lutuf ile o bizi yaratıkların en ulvisi olan insan olarak yaratmıştır. İnsanın yanında o bizi müslüman olarak yaratmıştır. Bir de günümüzü düşünecek olursak Allah’tan ve Efendimiz’den (asm) habersiz bir şekilde yaşayan müslümanlar olarak da yaşayabilirdik. Bize bahşedilen lutufların karşılıksız olacağını düşünmek de bir nevi ahmaklık olur.

     Biz, bizden istenen şeylere  (namaz, oruç, zekat, vs…) bakıp bunları yerine getirip bize verilen bu niğmetlerin şükrünü eda etmeye çalışmaktayız. Yanlız rabbimizin bizden istediği şeylerin  en önemlisi olarak karşımıza “Emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” (İyilikleri emredip kötülüklerden sakındırmak) düsturu çıkıyor. Mesela Hz. Adem’in(as) yaradılışını düşünün, o sade bir insan olarak yaratılmamıştır, bunun yanında ona irşad ve tebliğ vazifesi de verilmiştir. Aynı şekilde Hz.Muhammed (asm) ve diğer tüm peygamberleri düşünün, insanların en mükemmeli olan bu insanlar başka şeyler ile de uğraşabilirlerdi ama onlardan da istenen asıl iş irşad ve tebliğ idi. 
 
Tebliğin Analizi :
  • Tebliğ varlık gayemizdir: Allah(cc) peygamberimize (a.s)”sen olmasaydın kainatı yaratmazdım” buyuruyor. Efendimizin peygamber olarak vazifesi ise “irşad ve tebliğ” olduğuna göre, bu esaslar bizim varlık gayemizdir. 
  • Tebliğe duyulan ihtiyaç ve onun kazandırdıkları: Devrimizde ahlaki meseleler hakir ve önemsiz görülmeye başlamış ve toplumun her kademesinde  bir çöküntü başgöstermiştir. Bu durum ancak Allah sevgisi ve korkusunun insanlara tebliği ile aşılabilir.Diğer taraftan bu vazifeyi yerine getirmeye çalışan insanlar ” Kim emr-i bil maruf  nehyi anil münker yaparsa o Allah’ın ,Allah Resulü’nün ve Kitabullah’ın halifesidir” iltifatına mashar olurlar. 
  • Tebliğ en kıymetli hediyedir: Sevdiklerimize özel günlerinde ne hediye etsek diye düşünürüz.en hoşuna gidecek ve en çok işine yarayacak şeyi ararız. Bu o insanın, fani dünya hayatındaki bir ihtiyacını karşılama yerine, ebedi saadeti kazanmasına vesile olacak bir hediye olursa, örneğin Allah’a iman ve ibadet etmenin gerekliliği konusunda o insanı ikna edebilirseniz ona en değerli hediyeyi vermiş olursunuz. 
  • Tebliğ devamlılık ister : Bir insana dinin bütün esaslarını bir seferde anlatmak o insanı gaza getirip bir şeylere başlatabilir. Fakat kısa bir süre sonra bu gaz kesilir ve başladığı şeyleri devam ettiremez. Bu yüzden tebliğin frekansları iyi ayarlanmalı, hedef, muhatabı bir şeylere başlattıktan sonra onları devam ettirmesini sağlamak olmalı. 
  • Tebliğin halka ve Hakka bakan yönleri : Tebliğde amaç Allah’ın rızasını kazanmak olmalı. Bu şekilde yapılan tebliğ, insanların dünya ve ahiret saadetini yakalamalarına vesile olacaktır.
  • Tebliğ ve fert – toplum münasebeti : Peygamberimiz “Müslüman o insandır ki, diğer müslümanlar onun elinden ve dilinden selamettedir, teminat altındadır.” Buyuruyor. Tebliğ sayesinde böyle insanların sayısı artacak ve insanlık huzura kavuşacaktır. Başka bir hadislerinde ise “Kim güzel bir çığır açarsa, açtığı çığırın bir misli sevabı da onadır.” buyuruyorlar. Bu, insanları iyilik yapmaya ve başkalarının da iyi şeyler yapmasına vesile olmaya büyük bir teşviktir. 
  • İman ve nifak bağlamında tebliğ : Tebliğ sayesinde toplumda imanlı insan sayısı artar. Bu tür insanlarda nifaktan toplumda huzursuzluğa sebep olacak herşeyden uzaktırlar. Böylece tebliğ sayesinde nifağın önüne geçilmiş olur. 
  • Tarihi hadiselerle tebliğ ve helak : Bir toplum içinde emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapan birileri varsa, Allah, o toplumu helak etmez. Ama bu işi yapan kimse yoksa veya var olduğu halde karşılarındaki engeller onları mağlup edecek aşamaya varmışsa, bu toplumun Allah’ın kudretinin belirlediği bir şekilde helak olması muhtemeldir. Bu, Hz. Nuh, Lut ve Salih peygamberlerin kavimlerinde de, daha sonra gelen toplumlarda da böyle olmuştur.
  • Tebliğin dine sahip çıkmada bir ölçü olması : İslam dini, Allah (cc) tarafından teminat altındadır. Fakat Allah bu dine inanan insanları, bu dinin kurulması ve yayılması konusunda vesile kılmıştır. Bu yüzden emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker her müslümanın asli vazifesidir.

Ayetler:
  • Sizleri hayra çağıran, iyiliği(marufu) emreden ve kötülükten(münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun, kurtuluşa erenler işte bunlardır. (3/14)
  • Bunlar Allah’a ve ahiret gününe iman eder. Ma’ruf olanı emreder, mülkü olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. (3/114)
  • Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin vekilleridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zakatı verirler ve Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür. Hüküm ve hikmet sahibidir. (9/71)
  • Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır. Esirgeyendir. (2/218)
  • Mü’minlerden özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği(Cenneti) va’detmiştir, ancak Allah cihad edenleri oturanlara büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (4/95)
  • Kim onlara böyle bir günde - yine savaşmak için bir yana çekilen yada bir başka bölüğe katılmak için yol tutanın dışında- arkasını çevirirse gerçekten o, Allah’tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri Cehennemdir.Ne kötü bir yaratıktır o. (8/16)
  • İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla hicret edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır. (9/20)
  • Bizim uğrumuzda cihad edenlere şüphesiz, yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah iman edenlerle beraberdir. (29/69)
Hadis-i Şerifler:
  •  (Hz. Ali’ye Hayber savaşında)  Vallahi senin sayende Allah’ın, onlarda bir tek kişiye hidayet vermesi, senin için bir vadi dolusu kızıl develere sahip olup, onları da Allah yolunda sadaka olarak dağıtmaktan hayırlıdır.
  • (Mesud bin Huneyde(r.a.)’a) . O kimsenin senin önünde, senin elinle müslüman olması, üzerine güneşin doğup battığı herşeyden senin için daha hayırlıdır.
  • (Hz. Ebu Zer (r.a.) ‘a) . “Hangi amel daha faziletlidir?”  sorusu üzerine Allah’a iman ve imanını etrafa neşretmenin manasını ifade eden Allah yolunda cihad.

Seçmeler:
  • Efendimiz(a.s.) hayatı boyunca bir defa hac yapmıştır. Ama bütün hayatı tebliğ ve irşadla geçmiştir.
  • Allah'ın ihsan ettiği nimetlere muvafık iş yapmıyanlara Allah buğz eder.
  • Damlayan bir gözyaşı pekçok gönlün fethedilmesine vesile olabilir.
  • Hizmet-i İmaniyenin durmasıyla belalar gelebilir.
  • Şeytan çok defa hizmet etmeyen kimseleri yoldan çıkarır. Emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker’i yapmayan kimseler vahyin bereketinden mahrum kalır. Bu insanlarda ilham esintisi katiyyen olmaz. Kitaplar yazabilirler, fakat yazdıkları yümünsüz, bereketsiz, karanlık şeylerdir. Emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapan insanlardır ki,  onun için bizler okuyacak, düşünecek ve herkese birşeyler anlatmaya çalışacağız. Ancak böylece ruhumuz itibariyle canlı kalabiliriz.
  • Cihad; inanma, yaşama, beğendirme, ve ondan sonra beğendiği şeyi neşretme halidir.
  • Yeryüzünde irşad, tebliğ, cihad ve dine hizmetten daha büyük bir vazife yoktur; olmuş olsaydı, Allah seçip gönderdiği peygamberlerine o vazifeyi yüklerdi.
  • Nasıl bir subay, apoletindeki bir yıldız ve benzeri işaretlerle tanınır, öyle de emr-i bil ma’ruf - nehy-i anil münker de, tıpkı ezan,  cemaat, hac ve emsali islami şeair gibi,  müslüman rütbesini ortaya koyan en mühim islami emare ve işaretlerdendir. İçinde umuma ait hukukun bulunduğu bu tür vazifeler, mesuliyet açısından değilse de sevap açısından şahsi farzlardan daha ilerdedir.
  • Allah bu vazifeyi terkedip, sefahat ve delalete saplanan milletleri zelil ve helak etmiştir. İlahi bir kanundur bu.(25/102)
  • Sahih-i müslimde yer alan bir hadis-i şerifte Efendimiz, “Bir kimse hayatında din iman adına hiç bir gayret göstermeden ve mücahededen bulunmadan ölürse bir nifak şaibesi altında ölmüş gibidir.” Buyurur.
  • İrşad ve tebliğ vazifesi günümüzde farzlar ötesi farz mesabesindedir. Ve dine hizmet belli şahısların ve zümrelerin inhisarına bırakılamaz. Bu herkesin üzerine düşen bir vazifedir.
Kaynaklar: (Kesinlikle okunması gerekenler)
·         Hitap çiçekleri - syf. 103, Allah yolunda cihad
·         İnancın gölgesinde - syf. 195-202
·         İrfan ordusu - 14.15.16.17.18.19. bölümler
·         Prizma-2 - syf. 84, bir daha tebliğ usulü
·         F.F.-1 - syf.94, 66,96
Kitap: Peygamberimizin İnsan Kazanma Metodu , Mehmet Dikmen
            Cihan yayınları                                                           


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder